ŞEYTANIN ADAMLARI...2...

Özgür DENİZ - 24.09.2011

Dünya ülkelerine hükmeden liderlerin kahir ekseriyeti şeytanın adamlarıdırlar. Siz ne derseniz deyiniz, nasıl düşünürseniz düşününüz bu saf gerçektir. Bunu görmek zorundasınız arkadaş. Bunu görmedikçe akılcı tedbirler almanız ve çözümcü siyaset üretmeniz imkânsızdır. Bu ülkede milli ittifakı kurmanız mümkün değildir. Olayları akılcı şekilde tahlil etmeniz meseledir. Ama maalesef hala uykudayız. Kuru gürültüden başka yaptığımız şey yoktur. Hayır yani, varsa buyurun gösterin. Öyle laf üretmekle, kuru kuruya sallamakla bişey olmuyor, karın doymuyor arkadaşım. Çözüm diye sunduklarımızın hepsi oyalanma taktikleridir. Siz onları dost gördükçe, aldanmaya ve sırtınızdan hançerlenmeye mahkûmsunuz. Sizden görünebilirler ama daima şeytana çalışırlar. Şeytanın adamları aynı zamanda doğallığın da düşmanlarıdırlar. Çünkü doğallık şeytanın ve adamlarının Azrail’idir. Şeytanın adamları politikalarını riyakârlık üzerine kurarlar. Yalan üzerine kurarlar. Şeytanın adamları daima yalan üretme ve aldatma senasındadırlar. Güçlerini sizlerin aldatıldığınızdan ve yönlendirilebilirliğinizden emin olmak adına kullanırlar. Şeytan ne kadar kahpe ise, bunlarda o kadar kahpedirler. Şeytan nasıl sizlerin dosdoğru yolunuzun üzerine oturup sizleri aldatmaya çalışıyorsa, bunlar da ürettikleri her nevi silahla (medya, politika, ideoloji, müzik, sinema, seks, spor vs.) sizleri aldatmaktadırlar.

 

                Sizler Amerika’yı dost bilemezsiniz. Sizler siyonist ve katil pislik İsrail denilen piçi dost bilemezsiniz. Sizler Ermeni’yi ve Rum’u dost bilemezsiniz. Sizler soydaşlarınıza ve dindaşlarına zımnen baskı kuran ve sürekli oyun oynayan Almanları dost bilemezsiniz. Sizler Fransızı dost bilemezsiniz. Sizler dünyanın en kahpe ama en kahpe milleti olan İngilizleri dost olarak görmezsiniz ve bilemesiniz. Sizler diğerlerini de dost bilemezsiniz. Evet, bunlarla ilişki içinde olabilirsiniz ama şerefinizle ilişki kurmalısınız bunlarla. Karşılarında asla ezik şekilde durmamalısınız. Sözlerine asla kanmamalısınız. Kim ne derse desin, şeytan ve adamları Müslüman Türk’ün katıksız ve kadim düşmanıdır. Bu körü körüne düşman üretme ve herkesi düşman olarak görme hastalığı değildir. Bu tarihsel bir gerçektir arkadaşım. Bu sert ve acımasız bir realitedir. Bazı kanı bozuk olanların, herkesi düşman görmek nedir, herkesi düşman görürsek dünyada nasıl yaşayacağız diye gevezelik yaptıklarına bakmayınız. Bu gevezeliği yapanlarda Müslüman Türk’ün düşmanı olanların köpekliğini yapmaktadırlar. Kimse kusura bakmasın, saf gerçekleri söylemek ve yazmak namus borcumuzdur. Kör kütük cahil olsak ve boş boğazlık yapsak, işkembeden sallasak eyvallah çekeriz sözlerimize karşı mukavemette bulunanlara ama değiliz. Elhamdülillah ki, değiliz.

 

                Sizler ayrıca, bu ülkede ki, din ve milliyet düşmanlarını da dost bilemezsiniz. Sizler, anarşistini, komünistini, liberalistini, kapitalistini ve demokrat maskeli bölücüsünü de dost bilemezsiniz. Sizler dizilerle bu milletin ahlakına ağır darbeler indiren soysuz ve kansız köpekleri de dost bilemezsiniz. Allah aşkına içinize sindirebiliyor musunuz, abisinin sevgilisiyle sevişme sahnelerini, amcasının karısıyla yatma sahnelerini, tecavüzcüsüyle aşk yaşama sahnelerini, tecavüzcüleri melek gösterme sahnelerini, millet ağır açlık ve yoksulluk çekerken son derece lüks ve şatafat içinde yaşama sahnelerini? Sonra da tutarlar ekranlarda, yoksulluktan dem vururlar alçaklar ve bizlerde ne hazin ki yeriz bunu. Ne kadar safız be! Sizler bu ülkenin masum evlatlarını zehirleyenleri, uyuşturanları ve sarhoş edenleri de dost bilemezsiniz. Sizler bu ülkede ki, çok önemli simalar olarak bilinen iş adamı kılıklı bazı Ermeni ve Siyonist uşağı kansızları da dost bilemezsiniz. Sizler kalemleriyle sizleri zehirleyen söz cellâtlarını, haysiyet tüccarlarını, vatan hainlerini ve din düşmanlarını da dost bilemezisiniz. Sizler dininizi tahrif ve tahrip edenleri de dost bilemezsiniz. Sizler evlatlarınızı acımasızca katlettirenleri de dost bilemezsiniz. Sizler beyinlerinizi göçe zorlayan kansızları da dost bilemezsiniz? Sizler, şatolarda keyif yaparak ve kadeh yudumlayarak sizlere adalet nutku çekenleri de dost bilemezsiniz. Sizler adaletsizliği adalet diye satanları da dost bilemezsiniz.

 

                Dost mu istiyorsunuz? Size dost olarak, vallahi, billahi, tallahi Allah (cc), Önder (sav) ve Kitap yeter ve yetecektir. Bu dostlara sımsıkı sarıldığınız zaman huzur bulursunuz, mutlu olursunuz, asla aldanmazsınız, gerçekleri görür ve özgürleşirsiniz. Düşmanlıkları yok edersiniz, kardeşliklerinizi çiçeklendirirsiniz, güç birliği edersiniz, kederleriniz yok olur, acılarınız diner ve iki cihanda bahtiyar olursunuz. Vatanınızı, dininizi, milletinizi, devletinizi asla kaybetmezsiniz. Ama bu dostları terk ettiğiniz an, vallahi uçurumun en dibine yuvarlanırsınız ve elinizden tutacak bir el, tutunacağınız bir dal bulamazsınız. Sizin elinizi o anda tutacak tel el şeytanın buz gibi eli olacaktır. Artık zaman bütün kabuklarından sıyrılmış olan saf gerçeği görme zamanıdır ve kendimize gelme anıdır. Zira uçurumun dibindeyiz. Çektiğimiz acılar artık yetmelidir. Akıttığımız kanlar artık durmalıdır.

 

                PKK denilen alçak, aşağılık, kansız ve soysuz örgütü kim türetti? Bu siyonist tohumu örgütün yönlendiricileri ve karar mercileri kimlerdir? Bu ülkenin gerçek sahiplerine kan kusturan itler kimlerden güç almaktadır. Bu ülkenin gerçek sahiplerinin evlatlarına olmadık zulümler yapanlar kimlerin uşaklığını yapmaktadırlar? Kimler bu ülkenin iyiye ve ileriye doğru yol almasını engellemektedirler? Bunları bilmiyor değiliz. Kimler bu ülkede ki, milliyetsizleri ve dinsizleri desteklemektedir? Bu ülkede dinsiz milliyetçiliği kimler desteklemektedirler? Bu ülkede milliyetsiz dinciliğe kimler prim vermektedir? Bilmiyor değiliz. Muhsin’imizi şehit eden itler gerçekte kimlerdir, bu olayda hangi itlerin eli vardır sezmiyor değiliz. Artık sımsıkı kenetlenme ve bizi kuşatan zincirleri kırma zamanıdır zaman. Yoksa düşman tarafından ve düşmanın köpekleri tarafından kuşatılmış durumdayız. Eğer birlik olmazsak boğulmamız an meselesidir. Hala birbirimizi mi yiyeceğiz, yoksa ayrılıkları bir kenara bırakıp tek yumruk mu olacağız? Geleceğimizi, kendi karar ve irademiz belirleyecektir, bunu unutmayalım!

 

 

                EKSTRA:

                BİR:

                Bu ülkede, tarihsel süreç içerisinde etkin liderlik yapanların kim olduklarını bilseydik, bu ülkenin nasıl yönetildiğini ve nasıl yönlendirildiğini bilebilirdik. Bu mevzu sonsuz önemli bir mevzudur. Zira o liderlerin hangi aşamalardan süzülüp gelip, bulundukları konuma ulaştıkları çok önemlidir. Onların sırtlarında ki sihirli elin bilinmesi mühim meseledir. Çünkü onları bilmek; bizleri, onların peşlerinden kuru kuruya gitmekten alıkoyacaktır. Bizlerin, onların kör kütük kölesi olmamızı engelleyecektir. Bizlerin, saf gerçeğe odaklanmamızı sağlayacaktır. Kadim aldanışımızın son bulmasını kolaylaştıracaktır. Ama bilemiyoruz, bilmekte istemiyoruz ne hazin ki! Fakat hürriyet bedava kazanılan bir şey değildir ve birilerinin verebileceği bir oyuncakta değildir! Hürriyet yüreğimizdedir, beynimizdedir. Hür, kendi kafasıyla düşünendir ama kendi kafasının istikametini şaşırmaması içinde kadim ve mutlak sağlamlıkta olan bir temel üzerinde düşünendir. Yapacağını bilerek yap, yapmayacağını bilerek yapma. Bilinç, insanı insan eden şeydir. Bilakis, hayvandan ne farkın var ki?

               

                İKİ:

                Düşüncelerimiz bozuldu, tahrif ve tahrip edildi. Düşünce kaynaklarımız imha edildi. Şimdi sıra duygularımıza geldi. Duygularımızda zımnen tahrifata ve tahribata uğratılmaktadır. Duygusuz ve düşüncesiz canavarlara dönüştürülmekteyiz adeta. Şefkat, merhamet, adalet, paylaşma, utanma gibi duygularımız göz göre göre adeta katledilmektedir. Acı sonumuzu hazırlıyor gibiyiz, kendi ellerimizle. Evet, kendi ellerimizle hazırlıyoruz. Çünkü cellâtlarımıza gülümsüyoruz ve onlara zımni bir sevgi besliyoruz. Onları bizler besliyoruz. Kasetlerini alarak, dizilerine bakarak, adeta onlara taparak. Haydi, düşüncesiz olan, bir yerde toplumsal zararlı olamaz belki ama duygusuz olan, toplum için felakettir. Çünkü bütün pislikler, terörler, zulümler düşüncesizliğin değil duygusuzluğun ürünüdürler. Düşüncesiz ama duygulu olan insaflı olabilir ama düşünceli fakat duygusuz olanın insafı olmaz. İnsanı, insan eden, bir yerde gönlüdür efendim gönlü. Siyonist, duygusuz olduğu için domuzdur. Amcasının karısıyla, amcanın yeğenini yatıran, duygusuz yani hayâsız olduğu için domuzdur efendim.  Ahhh, gerçeği bir görebilsek ve zor olana sabredebilsek, nerelere yükselmeyiz ki, neleri başarmayız ki!?!

 

                ÜÇ:

                Türkiye’m, kendini, asla kullandırtmamalıdır. Liberalizm denilen pisliği, Ortadoğu’ya yerleştirme oyunlarının piyonu olmamalıdır. Sanki yüreğim böyle bir hisle yanmaktadır, şüpheler içinde kıvranmaktadır. En az bir aydır bu yönde düşünmekteyim ve canım sıkılmakta. Bunun vebali büyük olur. Ve kardeşlerimize yazık olur. Vallahi yazık olur. O ülkelerin gelecek nesillerinin veballerini de üzerlerinize almış olursunuz. İçim acıyor. Yemin ediyorum içim acıyor. İnşaallah olmaz diyelim ama korkuyorum. Sanki ülkem böyle kirli tezgâhlar adına kullanılıyormuş gibime geliyor. Olayların akışının bu yöne doğru olduğundan kuşkulanıyorum. Müslümanların, bugüne kadar Kemalist maskeli komünistler tarafından ezilmesinin hikmeti de budur zaten. Halkın bunlardan iyice iğrenmesini sağlamak ve bunları diskalifiye ederek Müslüman kimlikli olanları başa getirmek ve böylece büyük oyunun gerçekleşmesini sağlamak. Çünkü yaşamında, Müslüman kimliği dominant olan Ortadoğu üzerinde ki oyunları, ancak başında İslami tandanslı olan bir iktidar bulunan Türkiye sayesinde gerçekleştirebilirsiniz. Ama dileyelim ki, bu söylediklerimiz farazi şeyler olsun, kötü bir zan olsun. Yoksa Allah indinde bunun sorumluluğunun bedelinin büyüklüğünü tahmin bile edemezsiniz. Allah, ümmet-i Muhammedi, şeytanın tuzaklarından yana emin kılsın ve ümmet-i Muhammedi, ilahi korumasıyla kuşatsın. Âmin.

 

                DÖRT:

                Dünyaya silinmeyecek bir şekilde mührünü vurmuş ve nihayet bu toprakları vatan kılmış olan Müslüman Türk Milleti’nin, bu topraklarda ki belirleyici ve dominant unsur olması durumu tehlikeye giriyor gibi bir görüntü vardır. Bu asla olmamalıdır. Müslüman Türk milleti kurucu unsurdur ve bu özelliği asla gözlerden ırak tutulmamalıdır. Müslüman Türk milletinin geri planda kalması herkes için tehlikelidir. Herkes ama herkes için. Belki farkında olmayabiliriz, belki bunun bilincinde değilizdir ama muhakkak tehlikelidir. Bazıları bunu kuru böbürlenme, lüzumsuz övünme olarak algılayabilirler ve kamuoyuna böyle sunabilirler ve sunmaktadırlar da ama bu gerçeklik özelliği taşımaz. Burada sadece art niyet aranır ki, bu kişiler gerçekten de art niyetli olan siyonist tohumlarıdır. Müslüman Türk milletinin aziz evlatları duygunun sancaktarlarıdırlar. Dünyaya da böyle nam salmışlardır. Evet, birleri, çaldıkları bilgilerle dünyaya bilimsel alanda bazı yenilikler kazandırmış olabilirler ama bilimsel gelişmelerin insanlığa uzun vadede neler verdiği konusunda net bir şey söylemek imkânsızdır. Zira bugün dünyaya kan kusturan köpekler, hep, bilimsel alanda, teknolojik alanda ileri olan milletlerdir. Tükürürüm böyle ilericiliğin içine. Ki hayat, sadece teknolojiden ibaret değildir beyim! İnsanlığa fayda getirmeyen, insanlığı gerçek manada ileri götürmeyen teknoloji uzak olsun benden. İnsan teknoloji olmadan da yaşayabilir ama teknoloji insan olmadan olamaz. Ahmak olmamak gerek! Aslında bu topraklarda ki gerçek sorun da Müslüman Türk sorunudur. Ama bu, gözlerden saklanmaktadır. Fakat bizler aptal değiliz arkadaşım! Biraz da ayrıntıya dikkat kesilmek icap ediyor değil mi?

 

                BEŞ:

                Sürekli gündem yaptığımız mevzulardan biri ve en önemlisi olan eğitimde de ciddi iyileştirmeler yapmalıyız artık, bir an önce. Lüzumsuz işleri bırakmalıyız. Kâğıda küreğe takılmamalıyız. Çok lüzumsuzluk olduğu gizlenemeyecek bir gerçekliktir. Boş işlerle iştigaldeyiz hala. Eğitimin asıl öğesi olan çocuklarımız üzerine eğileceğimize ve onların dertleriyle ilgileneceğimize, gidiyoruz lüzumsuz kâğıt işleriyle, prosedürlerle, önyargılı ve alelade teftişlerle, toplantı adı altında ki ahmakça gevezeliklerle zaman öldürüyoruz. Muallimlerin durumu içler acısı. Muallimlerin bazı yerlerde ulaşım sorunları hat safhada. Muallimlerin ekonomik sefaleti hat safhada. Muallimlerimizin işsiz konuma düşmesi vicdan sızlatan ve muallimliğin kıymetini beş para etmez hale getiren acınası bir haldir. Eğitimimizin temeli Türk-İslam temeline oturtulmalıdır arkadaşım. Bilakis eğitim, eğitim olmaz. Bu milletin çocuklarına kendi değerleri temelinde bir eğitim vermeliyiz. Kendi tarihini öğretmeliyiz, kendi dinini öğretmeliyiz. Aynı zamanda dünya tarihini de öğretmeliyiz. Maddi bilimleri de en güzel şekilde öğretmeliyiz.  Bilimle dini en güzel şekilde mezcetmelidirler bünyelerinde. Maddelerini mana ile yoğurmalıyız. Manasız bir madde ne anlam taşır ki? Toplumsal soytarıları kitaplara koyarak, onların gencecik yavrularımıza rol model olarak sunulması ne menem bir zırvalıktır Allah aşkına? Muallimlerimizin yaptıkları tatil bahane edilerek, yeterli maaştan mahrum bırakılması vicdansızlıktan başka nedir Allah aşkına? Uzmandır, şudur budur denilerek, muallimler arasında maaş dengesizliğine meydan vermek nedir Allah aşkına? Öğretmenleri alçaltan bir millet alçalmaya, öğretmenlerini yücelten bir millette yücelmeye layıktır. Niçin alçaldığımızı hala idrak edemedik mi? Hangi ülkede, muallimler, bizim ülkemizde ki gibi acz içindedirler? Ey ehl-i politika seni yetiştiren kim? Ey komutan, ey yargıç, ey başbakan, ey cumhurbaşkanı, ey bakan seni yetiştiren kim Allah aşkına? Azcık vicdanınızın sesini dinleyin nolur! Siz ey sendika ağaları, oturdukları yerlerin ne olduğunun bilincinden mahrum sefiller birazcık vicdanlı olamaz mısınız? Birazcık, alın terlerini emdiğiniz muallimlerin haklarını ciddiyetle ve samimiyetle arayamaz mısınız? Yazık size, utanın, utanç içinde olun!

 

                ALTI:

                Artık şu lanet olasıca siyonist tohumlarına da bir dur deyiniz. Çıkınız ve bütün gerçekleri olanca çıplaklığı ile anlatınız. Terör nedir? Terörü kimler üretmiştir? Kimlerce desteklenmektedir? Kürt kardeşlerimizle bir bağı var mıdır? Terör eylemlerinde ölenler kimlerdir? Terör eylemlerinden rant üretenler kimlerdir? Nasıl bu kadar pervasız olabilmektedir? Nasıl eylem yapabilme cüretinde bulunabilmektedirler hala, her şeyi anlatınız ki, halk arkanızda olsun, hem de kellesini koltuğunun altına alarak. Sanki bilmiyor musunuz gerçeklerin yarısını olsa bile? Yazık değil mi giden canlara? Yazık değil mi boşu boşuna heba olan servetlere? Artık ardınıza bütün bir halkı da alarak büyük ve kapsamlı bir kara ve hava harekâtı başlatınız. Ama başlattığınız harekât gayr-i ciddi olmasın. Vurdunuz mu tam vurunuz. Laf olsun icabından bombaları boşuna heba etmeyiniz. İçeride yakaladığınız teröristi halk meydanında sallandırınız. Kitlesel eylemlere yeltenene en sert karşılığı vermekten gocunmayınız. Ki bu eylemi yapan kravatlı eşkıya olsa dahi asla acımayınız ve dışarıdaki domuzlardan çekinmeyiniz. Hiç kimse, alınterini, kravatlı teröristlere, bu milletin evlatlarını katleden alçaklara yardım etsin diye vermiyor. Ayrıca dıştaki domuzlar ki, dünyanın dört bir yanında insan katliamı yapmaktadırlar. O domuzlar, önce, kendi akıttıkları kanların hesabını versinler. Yine, içeride, hangi yapının içinde olursa olsun, teröre destek veren kahpe döllerini tespit ettiğiniz anda, onları halka ifşa ediniz ve halkın ellerine onları teslim ediniz. Artık Müslüman Türk Devleti’nin ve Müslüman Türk milletinin gücünü gösteriniz. Bu devleti ve bu milleti acz içindeymiş gibi göstermeyiniz. Hesapsız hayat olmadığının idrakinde olunuz. Aziz Kürt kardeşlerimize, evlatlarının, bu kör olasıca savaşta, kukla olarak kullanıldığını açıkça söyleyiniz ve ispat ediniz. Onları öne süren siyonist tohumlarının ise Kürtlükle zerre alakalarının olmadığını açıkça gösteriniz, ispat ediniz. Bu zor değil!

 

                YEDİ:

                Kemalizm, siyonizmin ve komünizmin bu topraklara girmesini sağlamak için kullanılan bir Truva Atıydı. Yazık ki, bu millet yedi bunu. Bu millete bunu yedirmek içinde, milli kimlik üzerine oturtuldu bu kirli düşünce. Çünkü ancak bu şekilde kabul ettirilebilirdi. Bir de Mustafa Kemal’e dayandırıldı mı tamamdı ve tamam oldu. Bu ülkede ki, Kemalistlerin kahir ekseriyeti dini ve milli kimlik düşmanlarıdırlar. Çünkü dinle ve milliyetle zerre alakaları yoktur ve hiçbir zamanda olmamıştır. İster kabul edelim, isterse reddedelim gerçek budur. Göz görmektedir. Gerçeğe göz kapamak değil, cüret edip bakabilmektir yüreklilik. Ta ki, gerçek ciğerlerimizi sızlatsa da. Bu toprakları bilenler yapmışlardır bunu. Bu toprakların mayasının dini ve milli kimlik olduğunu bilenler, oyunlarını bu kimlikler üzerinden kotarmışlardır. Peki, niçin aldandık? Çünkü kendi kafamızla düşünmedik. Çünkü kendi değerlerimizi tahkir ve tezyif etmeyi adamlık sandık. İlericilik sandık. Aldandığımızı, aldatıldığımızı bir türlü anlayamadık. Ve Kemalistleri, alçak siyonist, bugünlerde kotarmaya çalıştığı planlar için kullandı daima. Sürekli baskı yaptırdı bu vatanın öz sahiplerine. Dini yok ettirmeye, milli kimlikten soyutlamaya çalıştı bu milleti, Kemalistler aracılığı ile. Ve geldik bugünlere. Şimdi konuşuyorlar birde. Siz PKK yı kimlerin ürettiğini sanıyorsunuz? Siz PKK yı hala kimlerin desteklediğini düşünüyorsunuz? Siz PKK denilen lanet ve aşağılık şebekenin hala kanlı eylemlere nasıl, ne şekilde ve kimler aracılığı ile cüret edebildiğini sanıyorsunuz? Ahhh, akletmek vardı değil mi bizim kadim, eskimez, pörsümez, düne, bugüne ve yarına hitap eden yüce kanunumuzda değil mi sahi? İnsanoğlunun başına ne gelirse, kendi elleriyle işlediklerinden ve kendi kafasızlığından dolayı gelmektedir, bilmeliyiz bunu.

 

                BİR TENKİT:

                Sayın Cumhurbaşkanım!

                Kıymetli eşiniz Hayrunnisa Hanımefendinin 20 BİN DOLAR’LIK çanta taşımakta olduğunu işitmiş bulunmaktayız. Yüreğimiz acıdı bilmelisiniz. Bu toplumun durumu belli. Bu toplumun temeli olan muallimlerin durumu belli. Hakeza milyonlarca insanımızın hangi şartlarda yaşadığı göz önünde. Buna rağmen böyle bir şey sonsuz ayıptır. Bu asla kabullenilebilecek bir şey değildir. Üstelik sıraya girilerek alınan bir çantaymış bu. Bunu da düşman basından öğrenerek söylediğimi sanmayınız. Bilakis tam tersiz durum söz konusudur. Bunun hak olduğu da iddia edilemez. Evet, Cumhurbaşkanı eşidir ama böyle diyerek bir savunu yapılamaz ve tolere edilmesi düşünülemez. Önderimiz de (sav) bir Peygamberdi unutmayınız. Ve Önderimizin de (sav) eşleri vardı biliniz. Ve benim saçmaladığımı iddia edemez kimse. Ne alaka diyemez kimse. Çünkü benim Önderimin (sav) damadı olan, ilmin kapısı diye taltif edilen, Allah’ın aslanı lakabıyla tanınan halifemiz Hz. Ali (ranh) derler ki: ‘’ümmetin önderleri, ümmetin en garipleri gibi yaşamalıdırlar.’’ Söz bitmiştir Sayın Cumhurbaşkanım. Ve bunun üzerine söz edilemez, eden de haddini aşmış sayılır. Umarım anlaşılırım. Niyetim sahihtir, vicdanım temizdir ama rahat değildir. Bilmenizi isterim. Allah indinde bunun makbul olduğunu düşünmüyorum asla.

Tarih: 24.09.2011 Okunma: 628

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?