Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bugün, çözemediğimiz, gittikçe büyüyen, kördüğüm haline gelen sorunlarımız var. Bunların bir sebebi, belki de ana sebebi 31 yıl önceki “darbe” olabilir mi, diye niçin hiç düşünmüyoruz?
“12 Eylül yapılmak zorundaydı, çünkü gençlik bölünmüştü, her gün 20 kişi ölüyordu, memleket uçuruma gidiyordu”, diyorlar…
Doğru, ülkede büyük bir kargaşa vardı… Karamsarlık vardı… Devlet otoritesinde zafiyet vardı…
Fakat başka bir şey daha vardı: Dinamik, enerjik, idealist bir gençlik…
Memleket meselelerini kendi meselesi “gören”, “okuyan”, “düşünen” bir gençlik…
Ülke menfaatlerini kendi menfaatlerinden üstün gören bir gençlik…
Sağlı, sollu her iki tarafın gençliği de sorunların üstesinden geleceğine inanıyordu… Çünkü her bir genç çelik gibi bir “iman” sahibiydi…
x x x
Evet, çok büyük bir sıkıntı vardı… Ama ondan daha büyük bir “ümit” de vardı…
Bize “ümit” aşılayan nesne “ideallerimiz”di…
12 Eylül, işte bu idealizmi öldürdü…
Hadiseye, şimdi bu kadar uzaktan bakınca…
Bana öyle geliyor ki, 12 Eylül, en evvel ve her şeyden evvel, “idealizm”i çökertmek için yapılmıştır.
Gayet ince dikkat gerekiyor…
Biliyor musunuz, 12 Eylülcüler, bütün siyasetçileri içeriye aldılar! Fakat bir siyasetçiyi; 1977’de İzmir’den MSP adayı olup milletvekili seçilemeyen ve fakat dönemin Başbakanı Demirel’in müsteşarı ve bakanlar üstü ekonomi bürokratı olan Özal’ı içeriye almadılar…
Ne içeri alması… Onu “başbakan Yardımcısı” yaptılar… Ekonominin en yetkili “patron”u haline getirdiler…
Bunun sebeb-i “hikmeti” neydi acaba?
İşin hikmetini, 1983’te “demokrasi”ye geçtiğimizde anlayacaktık…
Seçimleri Özal kazanacak ve ülkede yükselen değer “köşe dönücülük” olacaktı…
Artık, “hak, adalet, eşitlik”, “devrimcilik”, “Turancılık”, “akıncılık” gibi cereyan ve ideallerin yerini tek bir kavram alacaktı: Köşe dönücülük! Artık tek bir amacımız olacaktı: Köşeyi dönmek… “Yırtmak”, zengin olmak…
Artık hiçbir değerimiz, ilkemiz kalmayacaktı… “Benim memurum işini bilecek”, hedefe giden her yol mubah gözükecekti… Nitekim gözüktü…
Elbette inançlar da aşındırıldı… Para kutsallaştırıldı, tanrı yerine kondu. Her şeyin değeri parayla ölçülmeye başlandı. Kıymetiniz; çekiniz veya bordronuzun üzerindeki rakamlarla eşit hale geldi…
Artık herkes; memur, işçi, çiftçi, siyasetçi, yazar, çizer, sporcu, sanatçı köşe dönücü oldu…
10–15 yıl gibi bir süre içinde memleket ve millet tanınmayacak bir hale geldi…
Toplum ruhen çöktü, çürüdü…
Çünkü “darbe” ruhlara ve zihinlere indi
Ruhlarımız yozlaştı, zihinlerimiz çoraklaştı.
İlkelerimiz, inançlarımız, değerlerimiz çöpe atıldı.
x x x
11 Eylül 1980 günü çok büyük sıkıntılarımız vardı…
Lâkin uğruna öleceğimiz “fikirler”imiz…
Hayatımızı adayacağımız “mefkûreler”imiz…
Ruhlarımızı kanatlandıran, bizi heyecanlandıran, coşturan “hayaller”imiz de vardı…
x x x
Bugün neyimiz var?
Önceki yazılar