TUHAF BİR RÜYA, AHMET BİCAN ERCİLASUN

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 19.10.2011

AHMET BİCAN ERCİLASUN, YENİÇAĞ

Kendi ülkemde mi, farklı bir ülkede miyim, bilmiyorum. Fakat yanımdaki arkadaş burası başkent, diyor ve devam ediyor: “Şu caddelerin hâline bak!” Arabalar düzensiz bir şekilde yolun iki tarafına park etmiş. Üstelik kaldırımlar da dolu. Bazısı düz, bazısı yan olarak kaldırımlara çıkmış. Nereden yürüyeceğimizi şaşırıyoruz. İki araba sanki birbirine değiyor. Geçecek yer bulamıyoruz. Yan caddeye geçiyoruz; orası da öyle. İnsanlar ve arabalar iç içe. Üstelik bazı lağımların kapakları açık. Gelen araba ne yapacağını şaşırıyor. Diğer caddeye geçtik. Sanki bir kâbus yaşıyoruz. Nihayet kendimizi bir lokantaya atıyoruz. Televizyon açık. Öğle haberlerinde belediye başkanı konuşuyor. İşte o zaman tam bir şaşkınlık içine düşüyoruz. Şöyle diyor başkan:  “Aziz hemşerilerim, caddelerimizin ve sokaklarımızın hâlini biliyorsunuz. Altı ayda bir kaldırımlar değişiyor, çukurlarda gölcükler oluşuyor, arabalara da yayalara da yer kalmıyor. Binalar şekilsiz ve birbirinin üzerine yıkılacakmış gibi. Belediye başkanı olarak sokakta dolaşamaz oldum. Utançtan yüzüm kızarıyor. Bu durumda daha fazla başkanlık yapamayacağımı anladım ve istifa etmeye karar verdim. Umarım beni bağışlarsınız.”
Rüyadaki arkadaşımla o anda başka bir ülkede olduğumuza karar verdik. Bizim ülkemizde böyle bir şey olması mümkün değildi. Tam da böyle düşünürken ekrana meçhul ülkenin başbakanı gelmez mi? Kulak kesildik tabii. “Belediye başkanının istifasını kabul etmeyecek” diye düşünüyoruz. Fakat o da ne? Neler söylüyor başbakan? Dikkatle dinliyoruz: “Aziz vatandaşlarım; inanın ki artık yüzünüze bakamıyorum. Karşımda bir vatandaşım dursa utançtan kıpkırmızı oluyorum. Dilim tutuluyor; vatandaşımdan nasıl özür dileyeceğimi bilemiyorum. Görüyorsunuz, teröristler her gün bir vatandaşımızı öldürüyorlar ve bunun ardı arkası kesilmiyor. Bir gün bir askerimiz, başka bir gün bir polisimiz öldürülüyor. Ertesi gün bir memurumuz kaçırılıyor. Bir aydır bu durum devam ediyor ve ben bunlara çare bulamıyorum. Sonunda bu utançla daha fazla yaşayamayacağıma karar verdim sevgili vatandaşlarım. Şimdi hepinizin huzurunda istifamı açıklıyorum. Hepinizden özür diliyorum, bağışlanma diliyorum.”
Gözlerimiz fal taşı gibi açılmıştı. Lokantadaki diğer müşterilere baktık. Gözler sanki yerlerinden fırlamış. Kimilerinin ağzı öylece açık kalmış. Şaşkınlık geçtikten sonra müşteriler aralarında konuşmaya başladılar. Aklımda kalanlar şöyle:
-Eyvah, şimdi biz ne yapacağız?

Yazının tamamı için: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=20181

Tarih: 19.10.2011 Okunma: 835

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?