Toplumların unutamadığı ve insanların
belleğinde kalıcı etkiler bırakan bazı önemli günler ve olaylar vardır. 19 Ekim
2011’de Hakkâri-Çukurca’da 24 askerin şehit düşmesi, 19 Ekim 2009’da meydana
gelen Habur rezaleti böyle günlerdendir.
18 Ekim 2011’de Bitlis Güroymak’ta 5 polis ve 4 sivilin,
ertesi gün de Çukurca’da kurulan hain pusu sonucu 24 askerin şehit verilmesi
bardağı taşıran son damla oldu. Bu olaylar sonrasında, ülkenin dört bir yanında
bir taraftan şehitler son yolculuğuna uğurlanırken, doğudan batıya, güneyden
kuzeye yüz binler akan kanı ve terörü protesto için sokağa döküldü. Basın
toplantıları, mitingler ve mesajlarla teröre ve teröriste lanetler yağdı. Bu
gösterilerden biri 20 Ekim Perşembe günü Anamur’da, diğeri 21 Ekim 2011 Cuma günü Bozyazı’da gerçekleştirildi.
Anamur ve Bozyazı’da düzenlenen basın
açıklamaları ve mitinglere katılıp, insanların duygu ve düşüncelerini öğrenmeye
çalıştık. Öncelikle düzenlenen programa bütün siyasi partilerin, sivil toplum
kuruluşları ve belediyelerin katılmış olması takdir edilecek bir gelişmedir.
Değişik partilere mensup belediye başkanlarının ve siyasi parti ilçe
yöneticilerinin birlikte halkın huzuruna çıkmış olması bize göre alkışlanacak
ve takdir edilecek bir davranıştır.
Ancak bundan önce yapılan bazı toplantı ve gösterilerde
olduğu gibi Anamur’da tüm halkın davetli olduğu ve herkesin katılması gereken
toplantıya pek fazla katılımın olmamasını toplum önderlerinin bir kere daha
düşünmesi gerekiyor. Bozyazı’da yapılan mitinge halktan ve esnaftan katılımın
yüksek olduğu, bazı işyeri sahiplerinin dükkânlarını kapatıp, elinde bayrak
yürüyüşe geldiğini gördük ve takdir ettik.
Bugünlerde milli ve dini günlerde toplantılara katılmaktan
kaçınanlar kendilerini hangi kalıba koyar, nasıl düşünürlerse düşünsünler,
gaflet ve dalalet içindedirler. Türk milletini sahip olduğu değerlerden
koparmak isteyen çevrelerin istediği insan ve halk tipi aynen budur. Elbette
bunda geçmişten günümüze yaşadığımız acıların, sıkıntıların ve çelişkilerin
etkisi çok büyüktür.
Basından takip ediyor, o bölgede
yaşayan ve gidip gelenlerden sıkça duyuyoruz. Gösterileri kanunsuz, hukuksuz ve
haksız da olabilir. Ama ülkenin pek çok yerinde PKK, KCK ve yandaşlarının
düzenlediği gösterilere halkın katılımı çok yoğun oluyor. Bakıyorsunuz küçücük
kasabalarda bile beş bin, onbin kişilik kalabalıklar toplanıyor. Kent
merkezinde gönüllü veya gönülsüz işyerleri kepenklerini kapatabiliyor.
Anamur’da fırsat buldukça cadde ve
sokaklarda dolaşıyor, gözlemler yapıyoruz. Meydana gelen son menfur olay
nedeniyle Belediye’den, siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından
gelen uyarılara rağmen, ev ve işyerlerine
bayrak bile asmaya yanaşmayanları gördük. Kimileri bayrak asmayı hükümete ve
Başbakan Erdoğan’a asi olmakla eş tutuyor. 24 şehit haberi üzerine, Bozyazı
Belediyesinin eğlence yerlerini kapatın, kahvehanelerde oyun oynamayın gibi uyarılarına
karşı küçük çaplı direnişlerin olduğu bilgisine ulaştık. Belki de Bozyazı’daki
mitinge katılımın bu kadar yüksek olmasının temelinde bazılarının densizliği
etken olabilir. Aslında yakın çevremizde
olup biten bu ve benzeri densizliklerin, tutum ve davranışların üzerinde önemle
durulması gerekir. Son zamanlarda moda haline gelen “değişim ve demokratikleşme”
bu ise bittiğimizin resmidir. O zaman buyurun cenaze namazına demek kalıyor.
Bozyazı’da sık sık tekrarlanan bir
slogan vardı “Bozyazı uyuma şehidine sahip çık” Aynı sloganlar Bozyazı
Belediyesi ile Köprübaşı arasında yol kenarında veya işyerlerinde ilgisiz bir
şekilde olup bitenlere bakanları etkiledi mi bilmem? Ama Belediye Başkanı
Mehmet Ballı’nın okuduğu şiir çok anlamlıydı.
“Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak”. Yürüyüş sırasında, çok
sayıda yaşlı eski topraklara, kucağında çocuklarıyla kadınlara, kız ve erkek
çocuklara, öğrencilere ve gençlere rastladık. Bozyazı’nın terör şehitleri
resimleriyle annelerinin kucağında aramızdaydı.
Manzara karşısında gözyaşlarımıza hâkim olamadık.
Demek ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimi ile hala
Torosların bir köşesindeki Yörük çadırının ateşi sönmemiş, Yörükler ayakta.