Şehitlerin ruhu ayaktaydı

Hüseyin ŞİNASİ - 24.10.2011

                             

 

         Toplumların unutamadığı ve insanların belleğinde kalıcı etkiler bırakan bazı önemli günler ve olaylar vardır. 19 Ekim 2011’de Hakkâri-Çukurca’da 24 askerin şehit düşmesi, 19 Ekim 2009’da meydana gelen Habur rezaleti böyle günlerdendir.

18 Ekim 2011’de Bitlis Güroymak’ta 5 polis ve 4 sivilin, ertesi gün de Çukurca’da kurulan hain pusu sonucu 24 askerin şehit verilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bu olaylar sonrasında, ülkenin dört bir yanında bir taraftan şehitler son yolculuğuna uğurlanırken, doğudan batıya, güneyden kuzeye yüz binler akan kanı ve terörü protesto için sokağa döküldü. Basın toplantıları, mitingler ve mesajlarla teröre ve teröriste lanetler yağdı. Bu gösterilerden biri 20 Ekim Perşembe günü Anamur’da,  diğeri 21 Ekim 2011 Cuma günü Bozyazı’da gerçekleştirildi.

         Anamur ve Bozyazı’da düzenlenen basın açıklamaları ve mitinglere katılıp, insanların duygu ve düşüncelerini öğrenmeye çalıştık. Öncelikle düzenlenen programa bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin katılmış olması takdir edilecek bir gelişmedir. Değişik partilere mensup belediye başkanlarının ve siyasi parti ilçe yöneticilerinin birlikte halkın huzuruna çıkmış olması bize göre alkışlanacak ve takdir edilecek bir davranıştır.  

Ancak bundan önce yapılan bazı toplantı ve gösterilerde olduğu gibi Anamur’da tüm halkın davetli olduğu ve herkesin katılması gereken toplantıya pek fazla katılımın olmamasını toplum önderlerinin bir kere daha düşünmesi gerekiyor. Bozyazı’da yapılan mitinge halktan ve esnaftan katılımın yüksek olduğu, bazı işyeri sahiplerinin dükkânlarını kapatıp, elinde bayrak yürüyüşe geldiğini gördük ve takdir ettik. 

Bugünlerde milli ve dini günlerde toplantılara katılmaktan kaçınanlar kendilerini hangi kalıba koyar, nasıl düşünürlerse düşünsünler, gaflet ve dalalet içindedirler. Türk milletini sahip olduğu değerlerden koparmak isteyen çevrelerin istediği insan ve halk tipi aynen budur. Elbette bunda geçmişten günümüze yaşadığımız acıların, sıkıntıların ve çelişkilerin etkisi çok büyüktür.

         Basından takip ediyor, o bölgede yaşayan ve gidip gelenlerden sıkça duyuyoruz. Gösterileri kanunsuz, hukuksuz ve haksız da olabilir. Ama ülkenin pek çok yerinde PKK, KCK ve yandaşlarının düzenlediği gösterilere halkın katılımı çok yoğun oluyor. Bakıyorsunuz küçücük kasabalarda bile beş bin, onbin kişilik kalabalıklar toplanıyor. Kent merkezinde gönüllü veya gönülsüz işyerleri kepenklerini kapatabiliyor.

         Anamur’da fırsat buldukça cadde ve sokaklarda dolaşıyor, gözlemler yapıyoruz. Meydana gelen son menfur olay nedeniyle Belediye’den, siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından gelen uyarılara rağmen,  ev ve işyerlerine bayrak bile asmaya yanaşmayanları gördük. Kimileri bayrak asmayı hükümete ve Başbakan Erdoğan’a asi olmakla eş tutuyor. 24 şehit haberi üzerine, Bozyazı Belediyesinin eğlence yerlerini kapatın, kahvehanelerde oyun oynamayın gibi uyarılarına karşı küçük çaplı direnişlerin olduğu bilgisine ulaştık. Belki de Bozyazı’daki mitinge katılımın bu kadar yüksek olmasının temelinde bazılarının densizliği etken olabilir.  Aslında yakın çevremizde olup biten bu ve benzeri densizliklerin, tutum ve davranışların üzerinde önemle durulması gerekir. Son zamanlarda moda haline gelen “değişim ve demokratikleşme” bu ise bittiğimizin resmidir. O zaman buyurun cenaze namazına demek kalıyor.

         Bozyazı’da sık sık tekrarlanan bir slogan vardı “Bozyazı uyuma şehidine sahip çık” Aynı sloganlar Bozyazı Belediyesi ile Köprübaşı arasında yol kenarında veya işyerlerinde ilgisiz bir şekilde olup bitenlere bakanları etkiledi mi bilmem? Ama Belediye Başkanı Mehmet Ballı’nın okuduğu şiir çok anlamlıydı.  “Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak”. Yürüyüş sırasında, çok sayıda yaşlı eski topraklara, kucağında çocuklarıyla kadınlara, kız ve erkek çocuklara, öğrencilere ve gençlere rastladık. Bozyazı’nın terör şehitleri resimleriyle annelerinin kucağında aramızdaydı.  Manzara karşısında gözyaşlarımıza hâkim olamadık.

Demek ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimi ile hala Torosların bir köşesindeki Yörük çadırının ateşi sönmemiş, Yörükler ayakta.  

      

Tarih: 24.10.2011 Okunma: 784

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?