Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Birkaç ay önce, Kayseri Belediyesinde büyük yolsuzluklar olduğu iddiası, CHP Lideri Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilmiş ve günlerce konuşulmuştu. Konuşulmuş fakat herhangi bir soruşturma, hatta inceleme bile başlatılmamıştı.
Kılıçdaroğlu, kendisine ulaşan ve sonra Başbakan’a gönderdiği bir defterde yolsuzluğun bütün delillerinin olduğunu söylüyor… İktidar kanadı ise o deftere “bir kâğıt parçası” diyor.
“Defter” ve Kayseri Belediyesi yine gündemde… Kılıçdaroğlu çok iddialı… Onun şu sözleri kendinden ve soruşturma açılacağından son derece emin olduğunu gösteriyor: "Önümüzdeki süreçte Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı Kayseri Anakent Belediyesi üst düzey yöneticileri ile ilgili olarak bir soruşturma açarsa Sayın Başbakan benden özür dileyecek mi, bunu merak ediyorum. Kendisinden, eğer dava açılırsa benden özür dilemesini istiyorum, dava açılmaz tümüyle takipsizlik verilirse ben Sayın Başbakandan özür dileyeceğim.”
Görüldüğü gibi, gayet kuvvetli, “imanlı” bir beyanat… Lâkin biz Sayın CHP lideri kadar emin olamıyoruz…
Neden emin olamıyoruz?
Bizzat Kılıçdaroğlu’nun, yakın dönemde, yargı hakkında söylediklerinden dolayı…
Deniz Feneri davasının 3 savcısı birden görevden alınınca Kılıçdaroğlu ne demişti?
Aynen şunu: “Şimdi ben iddia ediyorum; hiçbir savcı, Başbakan Erdoğan’a selâm veren hiç kimse hakkında artık soruşturma açamaz.”
Kayseri belediyesinin “üst düzey yetkilileri” Başbakan’a sadece bir kuru selâm vermiyor, onunla aynı siyasî parti çatısı altında “icraat” yapıyorlar…
x x x
Kılıçdaroğlu’nun yakın dönemdeki bir başka tespitini hatırlayalım: Zahit Akman ve onunla birlikte Deniz Feneri davasında yargılananların tutuklulukları bitirilip tahliye edildikleri gün ne demişti?
“Bu ülkede tuz kokmuştur… Artık adliye binaları önünden geçerken burunlarınızı tıkayın.”
x x x
Ve nihayet, Sayın CHP liderinin, bizzat şu “özür” restiyle ilgili söylediklerine bakalım… Aynen şöyle diyor Kılıçdaroğlu: “Kapanan bir dosyadan bahsediyorum. Adliye, Valilik ve Belediye arasında kapanan bir dosyadan söz ediyorum. O dosya yeniden açılır, belli kişiler için soruşturma talep edilirse herhalde Başbakanın yapacağı bir şey var; bir yolsuzluk dosyasını, kapatılan bir yolsuzluk dosyasını açtığım için bana teşekkür etmesi lazım ve bana yönelttiği suçlamalardan ötürü de benden özür dilemesi lazım.”
İnce dikkat gerek; Kılıçdaroğlu, bizzat kendisi, “Adliye, valilik ve Belediye” arasında “kapanan” bir dosyadan bahsediyor…
Bu şartlar altında, “kapanan” bir dosyayı hangi güç yeniden açabilir, açtırabilir ki?
Kimin özür dileyeceği şimdiden belli değil mi?
x x x
Hâl böyle olunca, insan derin bir karamsarlığa düşüyor… Bu Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor? Nasıl muhalefet ediyor? Birbiriyle çelişkili beyanatlarını göremiyor mu?
Hatta Sayın ana muhalefet liderinin maksadı ve “misyon”u, kendini ve CHP’yi bitirmek midir, şüphesine düşmeden edemiyorsunuz!
Öyle ya, bizzat kendisi, yargının iktidara bağımlı olduğunu söylemişken, aynı yargının iktidar mensubu bir belediye hakkında soruşturma açabileceğini nasıl bekleyebiliyor? Böyle bir beklentiyle “özür” restine nasıl girebiliyor?
Sonuç, baştan belli olduğuna göre, Kılıçdaroğlu’nun amacı AKP ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek, kendisinin ve “Ana Muhalefet Partisi”nin itibarını “sıfır”a indirmek midir?
x x x
Bu Kılıçdaroğlu, Baykal liderliğindeki CHP gurup başkanvekili olan ve iktidar partisini sallayan Kılıçdaroğlu değil…
Nerede o eski Kılıçdaroğlu?
Ayakları yere sağlam basan, tutarlı konuşan, sükûnetiyle rakibini bitiren Kılıçdaroğlu nereye gitti? Nasıl yok oldu?
Kim yok etti?