Meclis
kürsüsü, o ülkede işleyen demokrasinin en değerli sembolüdür, namusudur... O
kürsüye sahip çıkmak, üzerine titremek, üstündeki mikrofonunun sesinin
kapanmamasını sağlamak hepimizin görevidir.
İnsanların o kürsüde özgürce konuşabilmesi, Türkiye’de ifade özgürlüğünün en
yaşamsal güvencesidir. Vatandaşlar, milletvekillerini o kürsüde gördükleri
sürece, Meclis çatısı dışındaki mekânlarda da aynı serbesti ile konuşma
cesaretini duyacaklardır. Ne yazık ki, önceki gün bu kürsünün dokunulmazlığı
iki noktada sakatlanmıştır. Birincisi, Kamer Genç’in konuşurken söz aldığı
konunun dışına çıktığı gerekçesiyle susturulmasıdır. Oturumu yöneten AK Partili
Başkanvekili Sadık Yakut, Meclis İçtüzüğü’nün 66’ncı maddesini işleterek, Genel
Kurul’dan iktidar çoğunluğunun oylarıyla “hatibi konuşma yapmaktan men etme
kararı” çıkarmıştır. Bu maddenin daha önce işletildiğini hatırlayan yoktur.
Daha düşündürücü olan, Yakut tarafından göreve davet edilen AK Partili İdare
Amiri Salim Uslu’nun fiili güç kullanarak Genç’i yaka paça kürsüden
uzaklaştırmasıdır. Genç, Uslu’nun itmesi sonucu dengesini kaybederek
stenografların oturduğu bölüme çarpmış, düşmekten zor kurtulmuştur. Dünkü
gazetelerde çıkan fotoğraflar, zaten bir yorum gerektirmiyor.
(...)
Yeni anayasa için Meclis’te uzlaşı böyle bir atmosferde mi sağlanacaktır?
(...)
Tarih hükmünü verirken, parlamentoda itip kakanları, tekme atanları değil,
kürsüde korkmadan sesini yükseltenleri yüceltiyor.
Sedat
Ergin / Hürriyet
+++
Söz göbeğindi...
Meclisimizin yakın tarihi (ki Meclisimizin uzak tarihi yoktur) buna ilk kez
tanık oldu; bir muhalefet milletvekilini, başkanlık kararı ile ittirerek
kürsüden indirdiler...
***
Diyelim ki konuşan milletvekilini çıkıp dövmeleri bilinen bir şey...
Kürsünün etrafında üç tur attıktan sonra yakalanan milletvekilinin pataklanması
her zaman olağan...
Ya da gözlük kılıfı, çakmak, kalemlik, çanta atılması...
Ünlü çanta atıcıları vardı diyelim... Adana Milletvekili Hasan Bey’in, konuşan
milletvekiline atılmak üzere çeşitli çantaları vardı mesela; uzun menzilli,
sektirmeli, dürbünlü, yarı otomatik, tam otomatik, on dörtlü, otuz sekizlik...
“Attığında, Hasan Bey elli metreden saç telini vurur” derlerdi...
Artık saç teli kimin kafasındaysa...
***
Buna karşılık muhalefet milletvekilleri ise atılacak yabancı maddelere karşı
önlem alırlar, yakın tarihimizde ve oturumu yöneten başkan uyarır:
“Sayın üye... Hedef olmamak bakımından ters durmanız içtüzüğe uygun değil...
Yüzünüz arkadaşlara dönük olacak efendim... Bir de başınızın üstte olması
gerekmiyor mu?..”
Üye:
“Bugün burada...”
Başkan:
“Efendim rica ederim... Hedef küçültüyorum diye domalarak konuşma içtüzükte
mevcut değil...”
Üye:
“Bugün burada...”
***
Ama asıl etkili olanlar ise ittirici göbeklerdir yakın tarihimizde...
Güçlü ve gelişmiş göbekler, kısa, kalın bacaklarla donatılmıştır... Tartışma
kavgaya dönüştüğünde, egemenlik kayıtsız şartsız göbeğe geçer...
Önce ayağa kalkılıp parantez biçimindeki bacaklar üzerinde üç kez yaylanılır...
Sonra üçer adımlık zıplayışlar halinde ilerlenir...
Artık söz göbeğindir...
Kim ağzını açacak?..
Kim konuşacak?..
Kim susacak?..
***
Tek başına etkili muhalefet yapan Kamer Genç’in, yine uslu durmadığı için
kürsüden ittirilerek indirildiğini görünce bunları düşündüm...
İttirenin zaten adı: Uslu...
Bekir
Coşkun / Cumhuriyet
+++
AKP’li vekil Salim Uslu Salim Uslu, Kamer Genç Kamer Genc’i Meclis kürsüsünden
iterek uzaklaştırmaya çalışmış. Genç’i iten o el yarın “özgürlükçü anayasa”
için kalkacak el oluyor aynı zamanda...
Haldun
Ertem
+++
Dokunulmaz!
Milletvekilliği dokunulmazlığı gerçek demokrasilerde “kürsü dokunulmazlığı”
olarak algılanır ve uygulanır.
Dokunulmazlık, o ülkelerde parlamenterlerin “yasalara karşı zırh giymesi”, yüz
kızartıcı suçların bile hesabını vermekten kurtulması anlamına gelmez. Sadece
parlamentoda yapacağı konuşmaları ve yasama faaliyetlerini kapsar.
***
Bizim “ileri demokrasi” mizde ise tam tersi olur...
Dolandırıcılık, sahtekârlık, ihaleye fesat karıştırma, hatta adam öldürmeye
teşebbüs suçlarından yargılanan “sanık” lar, bir yolunu bulup milletvekili
seçilirler ve en az dört yıl boyunca kimsenin kendilerine “dokunamamasını”
garanti ederler...
Şu anda parlamentodaki vekillerin neredeyse üçte ikisi; çeşitli suçlardan
yargılanmaları istenirken, “dokunulmazlık” sayesinde adliye yollarına düşmekten
kurtulmuş “sanık” lardır.
Onlar yargılanabilse ve diyelim ki sadece onda biri suçlu bulunsa, şu anda en
az 30’unun parlamentoda değil, cezaevinde olması gerekir.
***
Evet, bizim “ileri demokrasi” mizde “dokunulmazlık”, milletvekillerini
yargılanmaktan kurtarır da...
Kürsüde rahat rahat konuşmalarını sağlamaya yetmez nedense...
Mustafa
Mutlu / Vatan
+++
‘Kumdan
Cumhuriyet’
Malum gazete Van Van’da Bayram Otel’in yıkılmasını başlıkta şöyle
yorumlamış: “Kumdan Cumhuriyet”
Alt başlıkta şöyle diyor:
“Bakan Bayraktar ’Van deprem için en güvenli ildir’dedi ve kumdan cumhuriyet
Van’da ikinci kez yıkıldı”
Nasıl yani? Oteli Cumhuriyet mi yaptı?
Bakan Bayraktar’ı oraya cumhuriyet mi getirdi?
Başyazar Ahmet Bey’in yüksek övgülerine mazhar olan siyasi lider yapmadı mı o
atamayı?
Cumhuriyet düşmanlığı da bir parça izan ve idrak istiyor...
Melih Aşık
/ Milliyet
MECLİS KÜRSÜSÜ YARA ALDI, Selcan TAŞÇI
GENEL HABERLER Misafir Yazar - 13.11.2011
Tarih: 13.11.2011
Okunma: 784
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.