DİN SAVAŞI...

Özgür DENİZ - 14.11.2011

Din savaşı: Dünyada bir din savaşı vardır. Bu savaş gizlenmektedir. Sırf insanların dinlerle ilgilenmemesi ve dinlerle irtibata geçmemesi adına gizleniyor. Çünkü dinlerle ilgilenen insanların varış noktası bellidir. Ama zevahirdeki yansımaların hepsi bu savaşın yansımalarıdır. Dünya dinlere göre yönetilmektedir. Dinlerin içindeki gizli kodalara göre siyasetler belirlenmektedir. Dünya yönetiminde etkili olmayan tek din, İslam’dır ama yönetenler İslam’ı da araştırmaktadırlar ve işlerine gelecek şekilde kullanmaktadırlar. Ve kullanacakları yönünü ve bu yöndeki aracıları da çok iyi belirlemektedirler. Çünkü milyarlarca müntesibi olan bir dindir, İslam dini. Bu çok ince detaylara sahip bir mevzudur. İnsanları etkileyebilmenin gizemi de buradadır. Bir gerçek din vardır, bir de sahte dinler vardır. İslam, yegâne gerçek dindir, diğerlerinin hepsi sahtedir. Şu an yeryüzünde ki; tek din ve son din İslam’dır. Bu yüzden, taraflar; İslam ve diğerleridir. Savaşta, İslam ve diğerlerinin arasındadır. Bu savaş, konjonktüre göre, kendini, farklı şekillerde göstermektedir. İslam tek başına meydanda iken, diğerleri bütün teçhizatları ile meydandadır. Bütün ideolojilerde diğer dinlere çalışmaktadırlar. Her şey, insanların son dini keşfetmelerini ve son dine bağlanmalarını ve yine son din temelinde bir dünya nizamı kurmalarını engellemek adınadır. Bu yüzden, mebzul miktarda sahte din üretilmektedir. Her ideolojide bir dindir aslında. Çünkü aynı din gibi, kuralları, kaideleri ve yolları vardır. Bu savaş asla gözlerden ırak tutulmamalıdır. Zira semeresi çok ağır olur ve olmuştur da. Bu yazımızdan önceki iki yazımızın ana konusu bile bir yerde bu savaşla ilintilidir. Devletler, insanların kurtuluşa giden yollarını engellemek ve istenilen hedefe ulaşmada araç olarak kullanılmak adına ele geçirilmektedir. Bu savaş kadim bir savaştır ve kıyamete kadar da sürecektir. İster farkında olalım, istersek bigâne kalalım. Bu savaşı anlamadan, anlayabileceğimiz hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır. Ilımlı İslam ve Sol İslam denilen ve bu milletle, bu ümmetle zerre ilgisi olmayan lanetlik ucube girişimleri de bu bağlamda değerlendirmek iktiza eder. Olayı, çok inceden ve derinden fark ve idrak etmeye çalışınız, eminim göreceksiniz gerçeği. Bu iki ucubenin de mümessili olanlar, feci yanılmaktadırlar ve yanıltmaktadırlar. Gerçi bir de şöyle bir durum vardır; aslında bu iki ucubenin esas elemanları, neyin ne olduğunu bilmektedirler ama alttakilerin gözlerini boyamaktadırlar.

 

İslam’a bigâne kaldığımız için, iyice soğumuşuz ve özünü idrakten aciz kalmışız. Birileri çıkıpta hakikati ifşa etti mi hemen deliye dönüyoruz. Zihnimizi iyice bulandırmışlar ve kanımızı çeker gibi, dinimizi de çekip almışlar bizden. Bu yüzden gerçek din ortaya kondu mu gocunur, korkar olmuşuz. Oysa namusluca olaya yaklaşsak muhakkak her şey kendini bütün berraklığı ile bize sunacaktır. Ama buna fırsat tanıyan kim, ya da buna niyetli olan kim? Birileri gider Liberalizm denilen ucubenin yamağı olur ve buna İslam der; birileri gider Komünizmin yamağı olur ve buna İslam der. Allah, vatan ve namus aşkına bu ihanetten başka nedir ki? Yani, sanki İslam adaletten beri bir din gibi, sanki İslam terör diniymiş gibi. Ulan adalet aradın da İslam’da bulamadın mı? Sevgi, hoşgörü aradın da İslam sana bunu vermedi mi? Yazıklar olsun yani!

 

İslam, bütün insanlar için, huzur, sevgi, merhamet, şefkat, adalet, ahlak, hayâ, erdem, kardeşlik, barış, hürriyet ve kurtuluş kaynağıdır. Bu yüce değerleri, İslam’dan başka hiçbir yerde vallahi de, billahi de, tallahi de bulamazsınız ve dahi bulamayacaksınız. İstediğiniz kadar arayınız. İslam; ateist içinde, komünist içinde, faşist içinde, liberalist içinde, kapitalist içinde, siyonist içinde, anarşist içinde, nihilist içinde yegâne kurtuluş kaynağıdır. Sığınılacak tek limandır. Şerefsizim, bu ‘’ist’’ mensubu insanlara, kendi önderleri sahip çıkmazlar ama İslam yine de sahip çıkar. Fakat bunu idrak edebilmek için ince bir zekâya ihtiyacımız vardır. Nesnel bakabilecek bir zekâya ihtiyacımız vardır. Saf zihne, saf vicdana ihtiyacımız vardır. Bizim beynimize balyoz gibi inse de, hakikatle yüzleşebilecek cesarete ihtiyacımız vardır. İslam’ı bilmiyoruz, bilmediğimizi de bilmiyoruz, işin garibi bilmekte istemiyoruz. Kendi cehaletimizde boğuluyoruz adeta. Bu yüzden de, her türlü kirli ve karanlık yönlendirmelere açık oluyoruz.

 

Misal; anarşizim, bütün otoritelerin reddi midir? Peki, İslam nedir Allah aşkına? ‘’Allah’tan başka ilah yoktur.’’ Ne demektir? Bütün sahte ve namussuz otoritelerin, insanı ezen ve insanlığından çıkaran otoritelerin, reddi değil midir? Komünizm, mülkün topluma ait olması mıdır? Peki, İslam nedir Allah aşkına? ‘’Mülk Allah’ındır.’’ Ne demektir? ‘’Servet, birkaç kişi arasında dolanıp duran bir şey olmasın’’ demek ne demektir? Peki, bundan ala adalet umdeleri mi olabilir? Liberalizm, özgürlük demek midir? Peki, İslam nedir Allah aşkına? Bireyin kurtuluşa giden yolunda ki bütün engellerin kaldırılması değil midir? Bireyin, gerçek özgürlük sevincini tatması değil midir? Peki, bundan yüce özgürlük ülküsü mü olabilir? Faşizm, anti-faşizme göre vatan sevgisi taşımak mıdır (aslında değildir ama farz edelim öyledir)? Peki, İslam nedir Allah aşkına? ‘’Topraklarınızı işgal edenlerle Allah yolunda cihad ediniz ne demektir?’’ Bundan ala vatan sevgisi mi olabilir?  Üstelik İslam’ın bütün söylediklerinin gerçekleşme imkânı vardır ama diğerlerinin böyle bir ihtimalleri bile yoktur ve asla da olmayacaktır. Sadece size gerçekleşme imkânı varmış gibi sunulmaktadır. Bu da mutlak bir aldanıştır. Zira buradan ekmek yiyen nice zalimler vardır. Tabi İslam’ın umdelerinin ve vaatlerinin tahakkuku, bizim mücadelemizle doğru orantılıdır. Ama diğerlerinin vaatleri, bizler mücadele etsek bile kesinlikle imkânsızdır. Çünkü varlığın yasalarına ve insanın fıtratına muhaliftir. Aslında kazandıkları yönde budur. İnsanları sahte umutlarla avutmaktadırlar, aldatmaktadırlar. Öyle değil mi yani? Birgün gerçekleşeceği umudunu zerk etmiyorlar mı size? Ve böylece sizi sürüklemiyorlar mı kuru bir hayalin peşinden? Ama İslam asla böyle değildir. Bütün söyledikleri şeylerin, biz istedikten sonra gerçekleşme imkânı vardır. Kesinlikle vardır. Ama biz istesek bile, diğerlerinin gerçekleşme imkânı sıfırdır. Resmen sıfırdır. Yemin ediyorum asla yoktur böyle bir şey.  Dediğimiz gibi; gerçekleşme imkânı varmış gibi gösterilerek, insanlar kuru umutların peşinden sürüklenmektedir ve bu yoldan arka tarafta kazananlar vardır.

 

İnsanlık, müşriklerin, kâfirlerin peşinden gitmeyi bırakmalıdırlar. Zalimlerin zulmünden kurtulmak için çabalamalıdırlar. Yemin ediyorum, yukarıda ki, bütün ideolojiler sahtedir, yalandır ve hedefleri boştur. Aldatılmaktasınız, aldanmaktasınız. Gerçekleşme ihtimalleri diye bir şeyi düşünmek bile saçmadır, anlamsızdır. Gerçekleşmesini bırakınız, ihtimalini düşünmek bile, mutlak olarak trajikomiktir. Ama kendimizden o kadar uzaklaşmışız ki, bu gerçekleri görmekten aciz kalıyoruz. Yani insan, çok basit mantıkla bile, bütün ideolojilerin ne kadar da saçma olduklarını, insanlara sundukları vaatlerin ne kadar da uçuk ve anlamsız olduğunu fark ve idrake derler. Ama maalesef, zihnimiz adeta çürütülmüş, bilincimiz ve şuurumuz katledilmiş durumdadır.

 

Bir insan, İslam’ın hoşuna gitmeyen bir yaşamın pençesine mahkûm olmuş olsa bile, yine de İslam’ın hâkimiyetini istemelidir, isteyebilmelidir. Evet, mahkûmu olduğu kirli yaşamdan kurtulmalıdır, kurtulmak için gayret etmelidir ama hem kurtulmaya çalışıyor hem de aynı anda devam ediyorsa bile, yine de İslam’ın hâkimiyetini arzulamalıdır ve bunun için gayret etmelidir. Bu yönlü olan insanlara destek vermelidir. Yaşadığı hayat ve yaşadığı hayata kendini alıştıranlar, kendisini aldatmamalıdır. İslam geldiği zaman, yaşadığı hayatı ortadan kaldıracak mıdır, yine de bunu bildiği halde, İslam’ın hayatına ve hayatlara egemen olması adına gayret etmelidir. İşte bu, kendini değiştirmeyi istemektir. İşte bu, içsel devrimini ikmal etmenin tam adıdır. İnadına İslam demek, büyük yürek ister. İnadına İslam demek, samimiyetin ve değişmeye kendini adamanın mutlak ispatıdır. Göreceksiniz, o zaman, bütün dünya değişecektir. Kirlenen dünya temizlenecektir. Cehenneme dönen hayatlar, cennet bahçesini andıracaktır. 

 

Dostlarım, İslam’da, sizin zararınıza olacak olan tek bir harf bile göremezsiniz ve gösteremezsiniz. Yemin ediyorum yoktur. Vallahi yoktur, billahi yoktur, tallahi yoktur. Yoktur ya, yoktur işte. Kimsenin namussuzca yönlendirmesine aldanmamalıyız. İdeolojilerin, kirli tuzaklarına kanmamalıyız, yalan dünya hayallerine kendimizi adamamalıyız. İdeologların, sahte vaatlerine inanmamalıyız. Aynı şekilde, SOL İSLAM ve ILIMLI İSLAM denilen ucubelerin de ne olduğunu bilmeliyiz, idrak etmeliyiz. Bunlar ideolojilerden daha beterdir. Daha lanetlidir. Daha alçakça ve şerefsizcedir. Çünkü bunlar sizleri ALLAH ile aldatmaktadırlar. Bunların İSLAM ile zerre ilintileri yoktur. Bunlar tamamen beşeri ideolojilere payandalık yapmaktadırlar. Bunlar, insanların İslam’dan uzaklaşmasına neden olmaktadırlar. Bunlar, TEK MERKEZLİ DÜNYA idealine kendilerini adayan kirli zihniyetlerin ürünüdürler. Yalandırlar, yanlıştırlar, tezgâhtırlar, tuzaktırlar. Bizlere de bir o kadar uzaktırlar.

 

Son tahlilde; aslında yazılacak o kadar şey var ama zaman yok. Zira hayat kısa, yol uzun, şeytan sinsi, düşman kavi ve yapacak çok şey var. Bilinenlerden, bilinmeyenlere ulaşmak zor olmasa gerek. Dinimizi iyi öğrenmeliyiz. Allah’ımızı (cc) iyi tanımalıyız. Önderimizi (sav) iyi tanımalıyız. Kitabımızı iyi idrak etmeliyiz. Hem Allah ile aldatanları, hem de ideolojilerle aldatanları çok iyi tanımalıyız.

 

‘’Vel-asr innel insane lefi husr. İllellezine amenü ve amilüs salihatü ve teve savbül hakkı ve teve savbüs sabr’’ Kur’an

 

‘’Ve rattili’l Kur’an-e tertila:  Kur’an-ı üzerinde dura dura, düşüne düşüne, anlaya anlaya, kavraya kavraya, tane tane oku.’’ Kur’an

 

‘’Üstün akıllılardan başkası da derin düşünemez.’’ Kur’an

 

‘’Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?’’ Kur’an

 

‘’Küfür tek millettir.’’ Kur’an

 

‘’Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, onun sorunlarına çare aramadan deliksiz uykuya dalanlar bizim mescidimize yaklaşmasın.’’ Hz. Muhammed (sav)

 

‘’Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’’ Hz. Muhammed (sav)

 

‘’İşçinin ücretini alnının teri kurumdan veriniz.’’ Hz. Muhammed (sav)

 

 

YARIN Kİ TÜRKİYE ÜZERİNE

 

Devlet üzerine onca yazdık, çizdik, konuştuk. Devletin kendini göstermesinden, varlığını hissettirmesinden söz ettik. Bütün bunları söylerken, devlet vursun, kırsın, yok etsin demiyorum. Zalim bir devlet arzulamıyorum. Ama devletinde bir görevi vardır diyorum ve onu yapmalıdır diyorum. Tabi bir devlet, mutlak olarak, şaşmaz şekilde, ahlak ve adalet temeli üzerine bina olunmalıdır. Belki anlamaya çalışsanız, devlet hakkındaki düşüncelerim bile farklıdır. Ama mevcut dünya da, devlet diye bir olgu vardır ve var olduğu müddet içinde de varlığını korumak zorundadır. Yani devlet varlık görevini icra etmesinde, ortalık itle kopukla dolsun mu? Kan gövdeyi götürsün mü? İnsanı tanısak keşke! Önüne gelen soysuz, eline geçirdiğini, vursun, öldürsün mü? Hiçbir şey göründüğü gibi basit değildir. Çok sığ düşünüyoruz, çok kabalama algılamalara sahibiz. İşte bizler, olgulara ve olaylara bakarak, işte şu olsun bu olsun diyebiliriz, iyi niyetli olabiliriz ama herkeste iyi niyetli değildir ve sizin masum gördüğünüz nice şeylerin ardında büyük felaketler gizli olabilir. Bir bilim adamı söylemişti galiba, ne demişti: olguların görünmeyen yüzü olmasaydı bilim diye bir şey olmazdı. Evet, her şeyde böyledir ve her şeyin bir görünmeyen yüzü vardır ve hedefler daima bu görünmeyen yüzler sayesinde elde edilir. Nice masum kelimeler ardında, bir ülke ve bir millet yok edilebilir.

 

Bugün bizim ülkemize, bizim olmayan ve olması için kavga verdiğimiz devletimize ve milletimize karşı bir direniş içinde olanlar, sürekli tenkit edenler, buyursunlar bize melek gibi bir ülke, devlet göstersinler. İş lafa gelince öter şerefsizler. Ama icraata gelince sus pus olurlar. Sanki dünya da melek gibi bir ülke, devlet, millet vardır. Herkesin bir kusuru vardır. Kusursuz ne bir ülke, ne bir devlet, ne de bir millet yoktur. Ve ne de bir insan teki mevcuttur. Ama tabi, devletin de, ahlaklı ve adaletli olmasını isteriz, zalim olmasını istemeyiz. Ama devletimizin de temellerini, yanlışları bahane ederek çökertemeyiz. Onların istediği şey; mevcutlar yok olsun ve yerine kendi arzuladıkları gelsin. Yani onlar, ülkeden, devletten, milleten şikâyetçi değillerdir. Onlar bu şeylerin, bize ait olmasından şikâyetçidirler ve bu şeylerin, efendilerinin olmasını arzulamaktadırlar. Topraklarımız ve devletimiz, efendilerinin hâkimiyetinde olsun ve milletimiz, efendilerinin kölesi olsun. Bu kansız itler bunu istemektedirler. Yani sahtekâr, kahpe ve namussuzdurlar bunlar. Peki, bu şeyler, efendilerinin olunca, birden melekleşiverecekler mi? Yani, en üst düzeyde adil, ahlaklı ve hürriyetçi mi olacak? Ne gezer. Ama bol keseden atarlar siyonistin piçleri. Bu tür yönlendirmelere ve zihin kontrollerine müsaade etmemeliyiz ey bu toprakların necip evlatları. Ülkenizi seviniz ve koruyunuz, devletinize sahip çıkınız ama kendinizin olması adına da elinizden geleni yapınız, milletiniz için çalışınız.

 

Bugün KCK denilen lanet yapıya, şerefsiz yapıya, destek çıkan soyu bozuk soysuzlar neye destek çıktıklarını çok iyi bilmektedirler. Onların yegâne hedefi, derin kin duydukları bu ülkenin, bu devletin varlığını ilga etmektir. Siyonist babalarına hizmet etmektir. Siz bu yönlü hiçbir hareketi masum olarak görmeyiniz, aydın sıfatlı katillerin eylemlerini küçümsemeyiniz. Yemin ediyorum, o aydın diye bildiklerimiz, bilim insanı diye bildiklerimiz, dağ farelerinden sonsuz kez daha tehlikelidir. Sonsuz kez daha cellâttırlar. Zira dağdakiler ancak kurşun sıkmaktan anlarlar ama ya bunlar; bunlar ise, o kurşunların nasıl imal edileceğinden, nasıl ve kime sıkılacağına kadar her şeyden anlarlar. Zira o kurşun sıkan sefillerin ardında, bunların kirli ve lanetli fikirleri vardır. Yalan mı? Bu yapı basit bir yapı değildir. Bu yapı, iki üç çapulcunun ürünü değildir. Bu yapının altında, aydın sıfatlı İngiliz ve siyonist maşaları vardır. Sizler, ideologlar olmadan ideolojiler olabileceğini mi sanıyorsunuz? Sizler teorisyenler olmadan fikri üretimler ve pratikler olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Teorisiz pratik olmaz diyen kimdir Allah aşkına, Lenin’den başka? Şimdi anlıyoruzdur umarım, o bebek yüzlü katil teorisyenlerin yüreklerinde gizledikleri derin kini? Aziz dostlarım, hiçbir zaman, işte şu aydındır, bu bilim insanıdır ve suç işlemez yalanlarına inanmayalım. Asıl suç işleyenler, asıl cellâtlar onlardan başkaları değildir. Yani bunlar suç işlemez de, gariban yoksullar ve ilimle, bilimle iştigal etmeyen masum insanlar mı suç işlerler? Ne derin ahmaklıktır bu inanış o zaman!

 

Bu yazımızdan önce ki, iki yazımızda bahsettiğimiz devletimizi de kurmalıyız. Devletimizin iki önemli ayağı; ahlak ve adalet olmalıdır. Ama zalimlere ve fitne-fesat erbaplarına karşı da bir o kadar acımasız olmalıdır. Bu iki kıstastan taviz veren ülkenin, devletin ve milletin var olması, varlığını idame ettirmesi kabil değildir. ‘’KISAS’’ o devletimizin temeli olmalıdır aynı şekilde. İdam kesinlikle hukunun temel maddesi olmalıdır. Tabi yönetim şerefli insanların elinde olmalıdır. Ahlaktan ve adaletten taviz vermeyecek insanların elinde olmalıdır. MUHAMMEDİ karakterlerin elinde olmalıdır. Bilakis, KISASTA, İDAMDA felaket getirir. Zaten tesis edeceğimiz devletimiz; dini ve milli temel üzerine bina olunmalıdır. Yoksa o devletin, bizim devletimiz olma ihtimali sıfırdır. Zira dini ve milli varlığa düşman bir devlet; asla Müslüman-Türk Devleti olamaz. O devlet, insanlık fıtratı ekseninde yönetilmelidir kesinlikle. Fıtrat kanunlarına tabi olmalıdır. Varlığın mutlak yasaları temelinde işlemelidir.  Allah (cc), Önder (sav) ve Kitap temelinde yol haritasını tayin etmelidir. Tarihine bigâne kalmamalıdır. Ecdadını iyi tanımalıdır. İnsanı esir alan bütün şeytan işi pislikleri toplumsal hayattan kovmalı ve insanın kurtuluşa giden yolunu bütün barikatlardan temizlemelidir. İnsanı, insan olarak yaşatabilecek şekilde dizayn etmelidir kendini. MUHAMMEDİ bir insan ve MUHAMMEDİ bir devlet: işte budur saadet.

 

 

BEDELLİ ASKERLİK

 

Bedelli askerlik olayı da, bu ülkeye, bu millete ve özellikle bu ülkenin mustazaf çocuklarına ihanettir. Aziz milletin, necip evlatları, bu olayda da sessiz ve tepkisiz kalmamalıdır. Kesinlikle bu işte eli olanları (yetkili-yetkisiz, etkili-etkisiz) layığı ile cezalandırmalıdırlar. Hiç olmazsa şiddetli şekilde uyarmalıdırlar. Bu, kesinlikle, halka ve Hakk’a muhalefettir. Bu yasadan kimlerin yararlandığını, namuslu bir vatan evladı, kesinlikle bu millete açıklamalıdır, listesini tutmalıdır. Bu asla fişleme değildir. Mutlak anlamda, bir insanlık vazifesidir. Bu ülkenin, Karunları, firavunları, hamanları çocuklarını neyden kaçırmaktadırlar acaba? Bu ülkede ki, servet, iktidar ve makam faşistlerinin (genel bir ifadedir) bir bildikleri mi vardır acaba? Zira yaş sınırını 25’e düşürmek derin şüpheleri celbetmektedir. Faraza 30 olsun, aynı şüphe yine doğacaktır. Acaba muhtemel bir savaştan mı kaçırılmaktadır süt kuzuları? Zira bu şekilde, bu ülkede, askerlik yapmayan bir tane zengin piçi kalmayacaktır. Bütün kan emiciler bunu fırsat bilecekler ve kuzularını (!) muhtemel bir vatan savunmasından uzak tutmuş olacaklardır. Yoksa terör tırmanacak diye mi endişe edilmektedir? Peki, sizinkiler, böyle netameli bir durum neticesinde kurtulup yaşamlarına devam etsinler de, diğerleri ne yapsınlar Allah, vatan ve namus aşkına? Sizinkiler çocukta, diğerleri değil midirler yani? Kodaman alçakların, firavunların, hamanların ve bürokrat denilen faşistlerin çocukları bedelli yapacak ve üstelik bu ülkenin nimetlerinden olabildiğince yararlanacak ama yoksul çocukları uzun dönem yapacak ve bütün nimetlerden mahrum olacaklar. Üstelik yaptıkları milli vazifeyi, kahrederek yapmak zorunda kalacaklar. Bu derin ve feci bir ihanettir. Böyle adaletin de, bunu uygun gören ahlakında içine tüküreyim, Allah belasını versin be. Ne bu ya, burası sizin babanınız çiftliği mi be? İnsan da azıcık vicdan kırıntısı olur be! Eğer bu çıkarsa, buna bütün siyasiler ortak olur. Zira görüyoruz, kimin ne yaptığını. Bu çok netameli bir mevzudur, emin olun altından kalkılamaz. Ve vallahi affedilmez bir hata olur bu! Herkes aklını başına almalıdır ve vicdanı teğet geçmemelidir. Allah ahlakı ile ahlaklanmış ve Allah’ın adaletini sindirmiş olan biri buna asla müsaade etmez. Kredi kartına taksitle askerlik yapmak; bu nasıl bir iştir Allah, vatan ve namus aşkına? Askerliği de çocuk oyuncağına döndürdünüz be, insaf!

 

Beyler yanlış yapıyorsunuz ve ayıp ediyorsunuz. Eden kendine eder. Yoksa kasalarda boş yer kalmadı mı? Ya da yeter mi diyorsunuz? Bu milletin öz evlatlarının aleyhine iş yapmak, kendini bu toprakların çocuğu olarak hissedenlere asla yakışmaz. Bedelli adama çok acı bedel ödetir. Birilerinin oyununa geliyor olabilirsiniz. Bakınız, sürekli uyanık olmayan ve tetikte bulunmayan insan çok kolay av olur. Ve yoldaşlarından yana mutlak güven içinde olmayan, yarı yolda rezil rüsva olur. Aslında daha önceden yazmış olduğumuz ‘’TERCİH’’ başlıklı yazımızın özü, bu tür durumları daha net ifade etmektedir. Yazık her gelen, kendi için geliyor ve miadı dolunca da ya da doldurulunca bilmem ne olup gidiyor. Peki, bu milleti, bu ülkeyi kim düşünecek ve kendi devletimizi kurmak adına kim çaba sarf edecek Allah, vatan, namus aşkına? Yazıklar olsun, sonsuz kez yazıklar olsun!

Tarih: 14.11.2011 Okunma: 628

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

öd

21.08.2011 - 19:01

olay budur. yıllardır söyleriz. ama bu kadar açık konuşsak ya haindk ya da başka şey. ama bu ülkeyi kurtaracak olan bu saf gerçeği görmek, bilmek, algılamak ve anlamaktır. bunu görmedikçe ve namuslu çözümlere yönelmedikçe daha çok meydanlarda boş nutuklar çekeriz. çok şehitler ölmez vatan bölünmez sloganları atarız ama şehitler ölmeye vatan bölünmeye devam eder. erkek olmak gerek erkek. gerçekten korkmak değil inandına gerçeği görmek ve üzerine gitmek gerekir. Allah razı olsun üstat. umut edelim ki aziz ve şerefli ÜKÜCÜ GENÇLİK bu yazının anlamını kavrasın,, yoksa MHP nin kemikleşmiş kalantorlarının zerre anlayacağına inanmıyorum..umutla ve sarsan ama sarsılmayan gerçekle...

öd

21.08.2011 - 19:01

olay budur. yıllardır söyleriz. ama bu kadar açık konuşsak ya haindk ya da başka şey. ama bu ülkeyi kurtaracak olan bu saf gerçeği görmek, bilmek, algılamak ve anlamaktır. bunu görmedikçe ve namuslu çözümlere yönelmedikçe daha çok meydanlarda boş nutuklar çekeriz. çok şehitler ölmez vatan bölünmez sloganları atarız ama şehitler ölmeye vatan bölünmeye devam eder. erkek olmak gerek erkek. gerçekten korkmak değil inandına gerçeği görmek ve üzerine gitmek gerekir. Allah razı olsun üstat. umut edelim ki aziz ve şerefli ÜKÜCÜ GENÇLİK bu yazının anlamını kavrasın,, yoksa MHP nin kemikleşmiş kalantorlarının zerre anlayacağına inanmıyorum..umutla ve sarsan ama sarsılmayan gerçekle...