Bugüne
kadar çeşitli konularda yazılarımız oldu. Kimi yazılarımız bazılarının hoşuna
gitmedi. Bazı yazılarımız nedeniyle telefon eden veya mesaj çekip teşekkür
edenler oldu. Bizim için yapılan tüm olumlu veya olumsuz görüş ve
eleştiriler elbette değerlidir. Yalnız bazıları sahte isim veya rumuzlarla hakaret ve
küfre kalkışıyorlar, onlara iki cihanda da haklarımızı helal etmedik,
etmeyeceğiz.
Bir yıla yakın zamandır, gözümüzün
önünde yaşanmakta olan örnek bir yaşam mücadelesinden söz etmek istiyorum. Anlatmak
istediğimiz kişiyi belki çoğunuz tanıyorsunuz. Birkaç yıl öncesine kadar
tanımıyordum. Belki sağda solda karşılaşıyor, ama dikkatimizi çekmiyordu. Daha
sonraları daha sık karşılaşmaya başlayınca, tanıdık.
Ana cadde ve sokaklarda hızlı adımlarla ve yüksek sesle bir
şeyler konuşarak, çoğu zamanda kim olduklarını bilmediğimiz birilerine küfür
ederek geçip giderken karşılaşır ve çoğu zaman yolumuzu değiştirmek zorunda kalırdık.
Elbette onun bizimle bir alıp veremediği yoktu. Ama yine de ne olur, ne olmaz
hesabı yakınlarında bulunmak istemezdik.
Şehir içinde çoğu yere yürüyerek gidip gelmeyi tercih
ettiğimizden, rahatsız olmadığı ve normal olduğu zamanlarda, nerede karşılaşmışsak
selam verir, biz de selamına selamla karşılık verir yolumuza devam ederdik. İşyerimize
bazen haftada bir veya on günde bir uğrar, saygılı bir şekilde selam verir, 1
lira var mı derdi? Biz de çıkarır 1 lira verir, yoksa bugün yok diye cevap
verirdik. Ama para versek de vermesek de teşekkür eder, sessizce çeker giderdi.
Bu karşılaşmalardan çok sonralar adını öğrendik.
Ahmet usta Anamur’a uzun yıllar önce başlayan
yap-sat inşaat furyasının başladığı sıralarda gelmiş. Kimi inşaatları usta,
kimi inşaatları da iş sahibi olarak tamamlamış. Anamur’dan evlenmiş çoluk
çocuğa karışmış. Daha sonra ailesiyle bir anlaşmazlık sonucu ayrılmışlar.
Görüştüğümüz çok kişi Ahmet ustanın bu olaydan sonra psikolojik bunalıma
girdiğini anlatırlar.
Geçtiğimiz Mart- Nisan aylarında çöp
kontenyirlarında bir şeyler aramaya başladığı görmeye başladık Ahmet ustanın. Bir
süre sonra, işe yarayacak, satılabilecek demir, plastik ve odun türü eşyaları
bir ağaç dibinde biriktirmeye ve hurdacılara, para kazanmaya başlamıştı. Önce
yakınlardaki, sonraları daha uzaklardaki çöp kontenyirlarını da tek tek dolaşıp,
bulabildiği eşyaları bazen elinde, bazen üçtekerli bir arabayla karşımızdaki
bahçede belirlediği ağacın dibine taşımaya başladığı günler geldi. Bir gün başıboş
dolaşan irice bir köpek onu adım adım takip etmeye başladığını gördük. Zamanla
köpek sayısı önce iki, sonra üç ve dört oldu. Etrafında dolaşan köpekler, gelen
geçenlere rahatsızlık vermeye başlamış, çöp konteynırlarına kimseyi
yaklaştırmamaya başlamıştı. Durum belediye görevlilerine haber verilince,
köpekler bir süre etrafta görülmediler.
Aradan bir hafta on gün geçtikten sonra Ahmet usta’nın
köpeklerinden biri geri döndü. Meğer hamileymiş ve bir de yavrusu oldu. Bundan
sonra Ahmet ustanın, anne köpeğe ve yavrusuna titizlikle bakmaya başladığını
gördük. Ne yapıp ediyor zamanında karınlarını doyuruyor, sahiplendiği işini de
yapmayı ihmal etmiyordu. Bu arada eskisi kadar taşkınlık yapmıyor, sağa sola
küfretmiyordu. Bir yerlerden bulduğu sandalye, koltuk, karyola, yatak, battaniye
ve yastık gibi eşyalarla kendine küçük bir barınak kurmuş, oracıkta yatmaya
başlamış ve orayı iyice benimsemişti. Bir süre sonra havaların soğumaya
başlamıştı ki tek kişilik basit bir kulübe ortaya çıktı. Demek ki yaz kış
oracıkta barınacaktı.
Ekim ayı ortalarına doğru artık iyice büyümüş ve etrafına
efelenmeye başlayan yavru köpek ve anne köpeğin başıboş dolaşmalarından ve
çevreyi rahatsız etmelerinden rahatsız olmuş olacak ki, ikisini de barınağının
yanında bir ağaca iple bağlamaya başladı. Ama köpeklerin bu bağlama işine
memnun olmadıkları huysuzlaşmalarından ve garip garip seslerinden
anlaşılabiliyordu. Ancak zaman geçtikçe bu duruma köpekler de alışmışlardı.
Dikkat çekici bir husus da köpeklerin işeme vakti geldiğinde çözüp bahçenin
uzak bir yerlerine götürüp getirmesiydi. Aralık ayı gelip havalar iyice
soğuyunca Ahmet usta, köpeklerin de barınağın içine almaya başladı.
Ahmet usta ve köpekleri arasında bu ve benzer yaşam
mücadelesi devam ederken, bahçenin bir tarafından motorlu testere sesleri
duymaya başladık. Yıllardır boş, bakımsız ve sahipsiz sandığımız bahçenin
sahipleri bir inşaatçıyla anlaşmış ve yıkım başlamıştı. Şimdi bir taraftan
inşaat ruhsat işlemleri yapılırken, portakal ağaçlarındaki meyvelerin yetişmesi
ve toplanması bekleniyormuş. Yani bahçen bir tarafında inşaat hazırlıkları, bir
tarafta Ahmet usta ve köpeklerinin insanı duygulandıran yaşam mücadelesi yanı
başımızda sürüp gidiyor. Ama bu kavganın elbette bir kaybedeni olacak. Korkarız
ki kaybeden, Ahmet usta ve onun sadık köpekleri olmasın?
Ahmet usta ve ona sadaktan vazgeçmeyen köpeklerini içinde
bulundukları acıklı dramdan kurtaracak birileri olacak mı dört gözle
bekliyoruz? Artık Anamur Kaymakamlığı mı el atar, Anamur Belediyesi mi, Anamur
Yardım Sevenler Derneği mi, ya da Hanımeli Yardım Bankası mı, yoksa Anamur
Kimsesizler Derneği mi hiç fark etmez. Yeter ki birileri sahip çıksın. Sahip
çıkmak istenler bilemiyorlarsa bize ulaşsınlar Ahmet usta ile buluşturalım. Ama
emin olun bize bile gerek yok onu çoğunuz zaten tanıyorsunuz.