Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Ayan beyan belli ki, sınırdaki 35 vatandaşın ölümü, bir büyük istihbarat faciası!
Konuyla ilgili olarak, Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu akıllara ziyan haberler veriyor. Baransu’nun, 30 Aralık tarihli yazısında verdiği “detay”ları madde madde değerlendirecek olursak:
1. “İSTİHBARAT PKK İÇERİSİNDEKİ BİR MİT AJANINDAN
a. Bombalanan bölgeden PKK'lıların geçeceği bu ajan sayesinde MİT'e iletilmiş. Hatta grup içerisinde Fehman Hüseyin'in olacağı yönünde de bir bilginin Ankara'ya iletildiği iddiası var. MİT kendisine iletilen bu istihbaratı Genelkurmay'la paylaşıyor.
b. Ardından da bölgeye heron gönderiliyor. Heron, bölgedeki sivil vatandaşların görüntüsü alıp, Ankara'ya iletiyor. Ankara'da görüntüleri gören yetkililerden biri durumdan şüpheleniyor. Grubun sivil olma ihtimali üzerinde duruyor.
c. Şüphe üzerine konu yetkililerle paylaşıyor. MİT'le iki kez temasa geçiliyor. MİT yetkililerine şüphe aktarılıyor. MİT, ‘grup kesin PKK'lı’ deyip, kendilerine gelen istihbaratın sağlam olduğunu Karargâh'a bildiriyor. ‘Kesin’ ifadesi üzerine de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın emriyle uçaklar bölgeyi bombalıyor.”
Yazıda geçen “kesin” terimine dikkatinizi özellikle çekmek isterim. Peki, Baransu bu bilgileri nereden alıyor?
Saklamıyor... Bu istihbarata nasıl ulaştığını, “Hem bölgedeki yetkililerden, hem Ankara’dan hem de Genelkurmaydan aldığım bilgi” şeklinde açıklıyor.
Hayret verici olan, “Genelkurmay”dan bilgi aldığını söylemesi...
Neden hayret verici?
Çünkü pek çok general ve subay; Baransu’ya ulaştırılan ve onun yayınladığı “bavul dolusu belgeler”e dayanılarak tutuklandı ve halen hapiste bulunuyor. Demek ki bu şartlarda bile Baransu’nun askerle ilişkileri gayet iyi... Genelkurmay’dan istediği bilgileri alabiliyor.
Baransu’nun verdiği bilgileri aktarmaya devam edelim:
2. “3 SAATLİK ZAMAN FARKI
Genelkurmay Başkanlığı dün yaptığı açıklamada İHA'nın görüntüleri 18:39'da aldığını belirtti. Hava operasyonun da 21:37-22:24 saatleri arasında yapıldığını açıkladı. Görüntü alınmasıyla, operasyon yapılması arasındaki bu üç saatlik zaman farkının nedeni, görüntülerden şüphelenen yetkilinin bilgisi üzerine MİT'le iki kez temasa geçilmesi. Bilginin teyit edilmesi için beklenmesi.”
Bu ayrıntıya ulaşması ve bunu yayınlaması da “gazetecilik çizgisi” bakımından dikkat çekici... Daha önceki yayınlarının tamamında TSK’ni suçlayan Baransu, 2’nci maddede yazdıklarıyla, adeta Silahlı Kuvvetleri, bu olayda “ak”lıyor!
Baransu devam ediyor:
3. “HİÇBİR BİRİME HABER VERİLMEDİ
Olayın en skandal tarafı ise bölgedeki tümen ve karakol komutanı dahil hiçbir birime haber verilmemesi. Dün bölgede görev yapan bir askeri yetkiliyle görüştüm. Operasyondan kendileri haberdar edilmemiş, haberdar olduklarında ise çok geç olmuş. Askeri yetkili şunları da söyledi: ‘Ankara operasyondan önce bize sorsaydı, grupta bulunan kişilerin kimliklerine varıncaya kadar bilgiyi verirdik. Grubun PKK'lı olmadığını, kaçakçılık yapan korucular olduğunu karakol komutanı dahil üstleri de biliyordu."
Bu ifadelerden ne anlıyoruz?
Demek ki Baransu, sadece Genelkurmay’dan değil, TSK’nin bütün birimlerinden istediği bilgileri alabiliyor... Demek ki “asker”le ilişkileri ziyadesiyle iyi... Tabii 3’ncü maddede verilen bilgiler; askeri biraz “kara”lıyor... En azından Ankara ile sınırdaki birlikler arasında bilgi paylaşımı konusunda bir “iletişim sorunu” olduğu iddia ediliyor.
x x x
Başbakan Erdoğan, bu bilgileri yayımlayan gazetecinin “uydurma” haber yaptığını ima ederek, ona “cambaz” diyor!
Vakıa, bu kadar geniş bilgiye ulaşmak bibakıma “cambaz”lık...
“Cambaz” terimi çoğu durumlarda iltifat olarak kullanılır... Burada ise bir suçlama var...
Nitekim Baransu da, Başbakan’ın sözlerinden rahatsız olmuş ve “Kasımpaşalı Başbakan’dan mı korkacağım?” şeklinde ağır bir cevap vermiş.
x x x
Başbakan’ın ardından, MİT de Baransu’yu yalanlayan bir açıklama yaptı. Özetle; “İstihbarat bizden değil” diyor!
İyi!
O vakit şu sualin cevabını alabilir miyiz: Peki, sizin istihbaratınız ne? Söz konusu grup ve olayla ilgili bilginiz, haberiniz ve raporlarınız neler?