Evet, dindar nesiller yetiştireceksiniz ya da yetişmesi için uygun ortamı hazırlayacaksınız. Her türlü imkânı müheyya kılacaksınız bu yolda. Karanlığı delip geçecek bir nesil olacak bu. Zulüm ateşini söndürecek bir nesil olacak. İnsanlığın ortak vicdanının ve ortak aklının mümessili olacak, uyuyan bilinçleri uyandıracak bir nesil olacak. Bunun lamı cimi yoktur efendiler! Bu sizin en önemli ve en kutsal vazifenizdir. Kim ne derse desin, kim ne herze yumurtlarsa yumurtlasın, kim ne şarlatanlık yaparsa yapsın, bu; sizin, insani, vicdani ve milli vazifenizdir. Nasıl ki; bir aile, evladının şerefli olmasını isterse; bir devlette, nesillerinin şerefli ve izzetli olmasını ister. Ki devleti, ancak ve ancak, şerefli ve izzetli nesiller yaşatır. Ama bunu insanca yapacaksınız, soytarı gibi değil. Böyle bir vazife, ancak şerefli bir kişilik ve bilinçli bir hedef temelinde ifa edilebilir. Öyle rastgele olacak bir iş değildir bu ve birilerinin dikte ettiği şekilde de olacak bir şey değildir. Çünkü bu milletin, bu ülkenin ve insanlığın sigortası dindir ve din de yaşanmak içindir. Dinin canlanışı, ölü dünyanın dirilişidir. Din, kokuşmuş dünya için bir rüzgârdır. Din, çölleşmiş dünyanın rahmetidir. Din, kararan ve paslanan kalplerin cilasıdır. Din, ruhsuz dünyanın ruhudur. Din, cehaletin bataklığında can çekişen dünya ve insanlık için, ilim ırmağıdır. Din, insanlığa hizmet için vardır. Din, yanan yüreklere bir su damlasıdır. Ayrıca, öyle kuru kuruya da din olmaz. Dini, bir yaşayan olacak ki, bir anlamı olsun. Dinde, ancak davranışa dönüşürse yani hayatın öznesi olan insanın hayatına müdahil olursa anlamlı olur, somutluk kazanır. Çünkü din, güzel ahlaktır ve ahlakta bir elbise gibidir, giyen olursa anlamı olur, giyen olmadıktan sonra elbisenin mantığı nedir? Yaşadığımız dünyada, dinin uzak bir şeymiş gibi algılanması ve anlamsız bir şey gibi telakki edilmesinin gerçek sebebi nedir acaba, hiç düşündük mü? Sahi, dindarmış gibi gözüküp, fakat gerçekte dinsiz bir hayat yaşamak olmasın bunun sebebi?
Şimdi burada şöyle bir şey sorulabilir; madem din böyle bir şeydir, peki niçin din referanslı ülkeler berbat durumdadır ve sürekli bir kargaşa, kokuşmuşluk, baskı ve cehalet içindedir? Bu asla dinin sorunu değildir ve öyle de algılanamaz bebeğim. Böyle algılayanın, o sefil beynine tüküreyim. Ne dedik? Din, yaşam düzeyinde anlamlı olur ve somutluk kazanır. Yani dini temsil eden ve bir nevi somutlaşmasına neden olan, insandır. Yoksa dinde, devlet gibi mücerret bir olgudur. Binaenaleyh, suç dinde değil, insandadır. Din sana çalış der, sen tembel olursan; din sana oku der, sen kitaptan uzak kalırsan; din sana temizlen der, sen kirlenirsen; din sana birlik ol der, sen dağılırsan; din sana adil ol der, sen zalim olursan; din sana edepli ol der, sen pislik olursan; din sana paylaş der, sen cimrilik edersen; din sana zalimlere karşı izzetlice savaş der, sen zalimler karşısında boyun bükersen; din sana Allah’ın nuruyla nurlan der, sen tağutların kirleriyle kirlenirsen; din sana gerçek benim der, sen gerçekleri başka mecralarda ararsan; asla dini suçlayamazsın, suçlarsan adi bir şarlatandan başkası olamazsın bebeğim. Hayır, buyur yüreğin yetiyorsa, din böyle bir şey demiyor de ve insanı suçsuz çıkar. Bunu asla yapamazsın!
Evet, bu ülke, dinsiz yapmadı, yapmaz ve yapamaz ve dahi yapmayacak! Herkes bunu böyle bildi, bilir ve bilecek. Bilmezse defolup gidecek. Ha bu şu demek değildir; bu ülkede dinsizler yaşayamaz, bu ülkede dinsizlerin özgürlük hakkı yoktur. Herkes şerefli olmalıdır, şerefsizliğin âlemi yoktur. Böyle bir şey demeyiz ve demekte istemeyiz, istemiyoruz. Zira ahmak değiliz. Sadece bu ülkenin çocuklarının dindar olarak yetişme hakkı vardır ve bu hakkını sonuna kadar kullanır ki, bu ülkenin gerçek sahibi dindarlardır. Hiçbir dinsiz, bu hakkı gasp edemez ve gasp edilmesi için de bir gayret içinde olamaz. Gerçi bugüne kadar böyle bir gayret içinde olunmuştur hep ve ciddi mesafe de kat edilmiştir ki, halimiz malumumuzdur. Ama artık bu devran böyle gitmemelidir. Buna müsaade edilmez ve edilmemelidir. Bu ülkenin ruhudur din. Bu ülkenin genlerine işlemiş bir olgudur. İnsanın damarlarında kanın dolaştığı gibi, bu toprakların damarlarında da din dolaşır durur. Çünkü bu toprakların ruhu, şehitlerin kanıdır. Peki, şehit kimdir? Ayrıca hiçbir kimse de, din diye kendi algılamalarını nesillere dayatamaz ve dayatmaya da tevessül etmemelidir, burada kendi algılamalarını din diye dayatmak şerefsizliktir. Dindar nesiller yetiştirilecekse şayet, burada temel; kitap ve Önder (sav) olmalıdır. Zira kitap ve Önder (sav) temelinde yetişmeyen bir nesil, asla dindar bir nesil değildir ve olamaz da.
Evet, dindar gençlik ama hangi dindarlık ve nasıl bir dindar gençlik?
Kendi demokratik düzenbazlığınızı, liberal çıkıntılıklarınızı, kapitalist herzelerinizi ve icraatlarınızı destekleyecek bir dindar gençlik mi yoksa Muhammedi Ruhu taşıyan ve öylece hayatın karmaşasında yerini alabilen bir dindar gençlik mi? Ki ilk bahsettiğimiz tipte ki gençlik, dindar gençlik olarak mı tavsif edilecek ve bu tipte ki bir gençliğin böyle tavsif edilmesi kabil midir? Dindar gençlik, kimlik ve kişilik sahibi bir gençliktir. Dindar bir gençlik, kitap sahibi bir gençliktir. Erdemli, ahlak sahibi, adaletçi, özgülükçü ve kulluğunun bilincinde olan bir gençliktir. Dindar bir gençlik, aynı zamanda milli bir gençliktir. Hesaplı yaşayan ve hesap vereceğinin bilincinde olan bir gençliktir. Okyanus misali, kirlenmeyen ama kirlerden arındıran bir gençliktir. Akıntıya kürek çekmeyen, akıntıya direnen bir gençliktir. Sünger değil, katalizördür o. Her daim hayatın tam ortasındadır. Hedef sahibi ve hedefinin bilincinde olan bir gençliktir. Dindar bir gençlik, siyonist düşmanı olan bir gençliktir. Antiliberaldir, antikapitalisttir, antifaşisttir, antidarvinisttir, antidemokrasisttir. Eğer bahsettiğiniz gençlik, her durumda sizi tasvip edecek bir gençlikse, size her durumda eyvallah çekecek bir gençlikse, kendinden başkasını görmeyen bir gençlikse, hedefsiz, ufuksuz, kimliksiz ve kişiliksiz bir gençlikse, kitapsız ve Öndersiz (sav) bir gençlikse, kimliğinden ve kişiliğinden; en ufak bir kırılmada taviz verecek bir gençlikse olmaz olsun öyle gençlik. Zalim karşısında boyun büken bir gençlik istemiyoruz. Adaletsiz ve ahlaksız bir gençlik istemiyoruz. Vatanını kaynaklarının yağmalanmasına ve milletinin düşmanlarına peşkeş çekilmesine sessiz ve tepkisiz kalan bir gençlik istemiyoruz. Çıtkırıldım bir gençlik istemiyoruz. Kâfirden, müşrikten, münafıktan korkan ve bunlara boyun eğen bir gençlik istemiyoruz. Her verileni hap gibi yutan bir gençlik istemiyoruz. Soran, sorgulayan, hakikatin peşinde olan ve sürekli koşan, imanla coşan bir gençlik istiyoruz. Muhammedi Ruh taşıyan ve taşıdığı ruhun bilincinde olan ve bu bilinç temelinde sorumluluklarının gereğini ifa eden bir gençlik istiyoruz.
Kimse kimseyi zorla dindar yapmaz, yapamaz ve buna hakkı da yoktur. Zorla dindarlıkta olmaz zaten. Zira din özgürlük ister. Ama din anlatılır ve anlatılması gerekir. Din derken; güzel ahlak, erdemli olmak, haksızlık yapmamak, adaletsizliğe prim vermemek, zulme hayır demek, zalime dur demek, mazluma el uzatmak vs. yani hayatın içinde adam gibi duruş sahibi olmak akla gelir, gelmelidir. Zira din soyut olmaktan öteye geçemez ve bir anlam ifade etmez diye ifade etmiştik. Din, davranışlarda somutlaşır ve kendini gösterir diye de söylemiştik. Öyleyse iyiliği emretmek, kötülükten nehy etmek; insani, dini ve vicdani bir sorumluluktur ve kendini bilen de bu sorumluluğu taşır ve muktezasını ifa eder. Din de bunu ister haddizatında muhatabından. Bu yüzden, birilerinin çığırtkanlık yapmasına aldanmamak gerekir. Hakikati anlatmak, izah etmek ve tehlikelere karşı ikaz etmek; insanın en önemli, en kutsal vazifelerinden biridir. Kulluğunun şuurunda ve bilincinde olan yapar bunu. Misal; tiner kullanan birine yardımcı olmanız gerekir, bu insani bir durumdur. Terör şebekelerinin ağına düşmek üzere olan birini uyarmak ve uyandırmak insani, vicdani ve dini bir vazifedir. Zulmeden birini uyarmakta aynıdır. Adaletsiz olanlara karşı, adaleti hatırlatmakta aynıdır. Ve dindar bir nesile karşı çıkanların, gerçek gocundukları ve höykürmelerine sebep olan nokta da burasıdır. Yoksa birilerinin dindar olması falan değildir mesele. Mesele bir yerde getirim meselesidir. Zira dindar bir nesil, getirim kapılarının kapanması anlamına gelmektedir. Bugüne kadar bu milletin çocuklarının nasıl sömürüldüğünü, bu vatanın kaynaklarının nasıl yağmalandığını, bu devletin nasıl çökertildiğini düşünseniz ya lütfen. ‘’VARLIĞIN TEMELLERİ ÜZERİNE TEZLER’’ başlıklı yazımızın, içki, kumar, silah, fuhuş gibi unsurlardan bahsettiğimiz bölümünde bu noktaya değinmiştik detaylı olarak.
Bu ülkenin çocuklarının, tinerci olmasından zevk alan itler var bu ülkede. Bu ülkenin çocuklarının ahlaksız, ayyaş, faizci, kumarcı, fahişe, pezevenk, eroinman olmasından zevk alan ve buradan getirim devşiren itler var bu ülkede. Kendi pisliklerini, bu ülkenin çocuklarının ahlaksız olmasından dolayı pazarlamakta zorlanmayan itler var bu ülkede. Bu örnekleri sonsuzca çoğaltabilirsiniz. Şimdi bunlar bu ülkenin çocuklarının dindar olmasını ister mi? Kadın eti pazarladığı paçavraları, gerçekten dindar olan bir nesile satabilir mi? Sanatçı diye pazarladığı aşüftelerin ve bilmem kimlerin, höykürmelerini derlediği cam parçasına doldurdukları laf salatalarına gerçekten dindar nesil para verir mi? Bunların eğlencelerinin ve pisliklerle dolu yalan hayatlarının takipçisi olur mu dindar bir nesil? Moda denilen ne idüğü belirsiz bir lanetin kurbanı olur mu dindar bir gençlik? Gerçekten dindar olan bir nesil mutlak bir sömürü aracı haline dönüşen futbolun manyağı olur mu? Gerçekten dindar bir nesil terör şebekelerinin ağına yakalanır mı? Peki, bütün bunlar olmayınca, din düşmanı, vatan düşmanı, millet düşmanı, devlet düşmanı itler nereden kazanacaklar da palazlanacaklar ve bu ülkeye hükmedecekler? Burası çok iyi tetkik ve tahlil edilmelidir. Ayrıca, din sömürücüsü bezirgânlar, gerçekten dindar olan bir nesli nasıl aldatacaklar, dini anlatıyoruz diyerek nasıl kandıracaklar? Gerçekten bilinçli ve şuurlu bir dindar gençlik, ne o taraftaki şarlatanlara ne de bu tarafta ki şarlatanlara prim vermez ve vermemelidir de.
Son tahlilde; dindar bir nesil isteyeceksiniz ve böyle bir neslin yetişmesi içinde namusluca ve şereflice hareket edeceksiniz. Çünkü bu sizin hakkınız. Daha doğrusu bu milletin hem hakkı hem de en kutsal ödevidir, vazifesidir. Sadece belli bir zümrenin değil. Burası Müslüman Türk (Türk-Kürt-Laz-Çerkes-Alevi vs.) Milletinin ülkesi. Müslüman Türk (Türk-Kürt-Laz-Çerkes-Alevi vs.) Milletinin ülkesinin nesilleri de dindar nesiller olmalıdır, olacaktır. Evet dinsiz nesillere baskı kurmamalıdırlar ama dindar nesiller yetiştirmekten de geri durmamalıdırlar. Aynı zamanda, dinsizlerin kurbanı olan ve dinsizliğin girdaplarında can çekişen nesilleri de kurtarmalıdırlar. Ama bu nesli kim yetiştirmelidir ve nasıl yetiştirmelidir, yetiştirecektir, bu nokta çok önemlidir. Öncelikle her aile, burada, kendi sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Daha sonra bütün toplumsal araçlar (medya, siyaset vs.) bu konuda üzerlerine düşeni şereflice yapmalıdırlar. En sonunda da devlet, kendi gücünü göstermelidir ve kendi üzerine düşeni layığı ile yapmalıdır. Zira laf salatası yapmakla peynir gemisi yürümez ve ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Ey ülkemin genç ve güzel nesli! Dindar ol ama asla dinci olma. Zira dincilerin ve din düşmanlarının zımni ittifaklarıyla içinde bulunduğun acınacak haldesin. Artık uyan ve diril, kalk, kendine gel ve diren!
“Yol kesenler, Kur’an okuyup öğrenince, yol gösterici oldular” Muhammed İkbal
‘’Yol göstericiler, ideolojileri okuyup öğrenince, yol kesen oldular.’’ ÖZGÜR DENİZ
İnancın olduğu yerde umut vardır.
YORUMLAR
Özgür DENİZ
04.11.2011 - 18:25
ON BİR:
Evet, bu ülkede ki, liberal itlerin gerçek kimlikleri deşifre olmaya başladı. Artık bu ülkenin altını oyan ve altına dinamit koyan soyu bozuk soysuzları, kanı bozuk kansızları çok iyi tanıyalım güzel dostlar. Artık tek fikir, tek vücut olma zamanı zaman. Milli ve manevi kimlikte buluşma anı. Ve Milli Darbeyi, bu topraklara musallat olmuş siyonist köpeklerine indirme zamanı. Eğer geç kalırsak, eğer lakayt davranırsak, sonumuzun iyi olmadığı daha baştan bellidir. Herkes, uyanık olmalıdır. Herkes, mukaddes kinle dolmalıdır. Herkes, hesap günü olabilir ihtimaliyle, o güne hazırlıklı olmalıdır. Zira bu toprakların geleceğiyle ilgili şeytani planlar devrededir, şeytanın çocukları daima iş üzerindedir. Ve devlet, fitne ateşi yakmaya çalışan itleri, PKK adına milletin sırtına yapışan bitleri, muhakkak kurşunlamalıdır. Kimsenin ihanete hakkı yoktur. Bu topraklarda, şimdi ihanete yelken açmış olan, bir tane liberal itin ya da atasının, kanı-teri-yaşı yoktur. O zaman bunlar niçin ve nereye doğru ötmektedir?
ON İKİ:
Hep söylediğimiz gibi, bir yapının (sendika-dernek-parti vs.) üzerinde durduğu zemini dikkate almazda, zevahirde ki görünümüne ve söylemlerine dikkat edersek, çok feci aldanırız. Lütfen üzerinde durduğu düşünce zeminine dikkat kesilelim. Zira o yapının gayelerini, üzerinde durduğu zemin tayin etmektedir. Ama size farklı görünmek zorundadır. Zira sizi aldatması zordur. Gayelerine ulaşmak adına hamleler yapması zordur. SOL-PKK-MUSTAFA KEMAL başlıklı yazımızda da değinmiştik bu mevzuya. Ve başka yazılarımızda da. Bu ülkede, Sol kesim ile PKK derin ittifak içindedir. Ve birlikte, bu toprağın asıl çocuklarına darbe vurmak adına hazırlık içindedirler. Bunları MOSSAD ve CIA da desteklemektedir. Yemin ediyorum bu gerçektir. İster inanın, ister inanmayın. Sizler ayrılık rüzgârları estirildiğine bakmayınız. O rüzgârlar, aldatıcı rüzgârlardır. Acı yönü örten, güya serinletici rüzgârlardır. Derinlerde yürütülen faaliyetlerin maskesidir. Bazı söylemlere de inanmayın. O söylemlerde kasıtlıdır. İşte taş çatlasa şu kadarız falan gibisinden söylemler, kesinlikle yanıltıcı söylemlerdir. Karşı tarafı pasifize etmek için söylenmektedir. Ya da karşı tarafın uyuması ve bunları umursamaması için söylenen yönlendirmeli ifadelerdir. Mustafa Kemal maskesine asla aldanmayınız. Yemin ediyorum, Mustafa Kemal sadece maskedir. Bu ülkede ki, Kemalistler yemin ediyorum Mustafa Kemal’i bile sevmezler. Sırf, bu toprağın çocukları tarafından sahiplenildiği için, bu toprağın çocuklarını aldatabilmek ve kendilerine çekebilmek için bir maske olarak kullanmaktadırlar. Yegâne gaye, CIA ve MOSSAD desteğiyle ve PKK işbirliğiyle, bu toprakların çocukları üzerinde hâkim olmaktır. Türk Milletini ve İslam Dinini tarihe gömmektir.
ON ÜÇ:
Milletvekilliğine aday olanlar, mevcut görevlerinden ayrılmasınlar. Bu yönlü rezil kanun kesinlikle ilga edilmelidir. Zira bu azim bir adaletsizliktir. Hatta eşitsizliktir. Zira böyle bir uygulama, sadece ekonomik güce sahip müptezellere yaramaktadır. Çünkü onların görevlerinden ayrılıp ayrılmamaları sorun değildir, o, aradaki kayıp bunlar için çerez parasıdır. Kazansalar da, kaybetseler de önemli değildir. Ama normal ekonomik imkânlara sahip birisi için böyle bir durum fecidir. Zira görevinden ayrıldığı zaman, büyük bir maddi kayıp olacaktır. Bir de kazanamazsa zaten bitmiş demektir. Bu yüzden de, adaylar genelde ekonomik durumu iyi olanlardan olmaktadır. Çünkü ekonomik yönden kifayetsiz olan vatan çocukları aday olmaktan çekinmektedir, büyük kayıp olacağı için. Bu eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan kanun acilen ilga edilmelidir.
ON DÖRT:
Bedelli askerliğin şu sıralarda çıkarılmasının hikmeti nedir acaba? Yoksa bazı firavun-karun-haman çocuklarının askerlik anları geldi çattı mı? Eğer böyle bir durum içinse yazıklar olsun. Lanet olsun böyle düzene. Açıkçası şüphe içindeyim. Eğer bu düzenleme, canından korkan zengin piçleri içinse, içine tüküreyim böyle düzenlemenin. Böyle yapmayın ya, Allah aşkına yapmayın. Hiç mi vicdanınız sızlamaz sizin? Ayrıca madem çıkaracaksınız, maksimum bir ücret belirlemelisiniz ki işe yarasın. Ve yaş sınırını da üst düzeyde tutmalısınız ki; önüne gelen piç yararlanmasın. Ve askerlik görevi de sadece gariban çocuklarına kalmasın. Utanç duymamak kadar, utanç verici bir şey yokmuş. Doğrudur!
ON BEŞ:
Şu, bazı kompleksli, güya İslam yönelimli aydın denilen mallar var. Bu malların pis mikrop suratlarına tükürmek istiyorum. Kendi sığlıklarında boğulan, önüne gelene selam çakan, güya demokrat kesilip vatan hainlerine yüzsuyu döken alçaklar var. Bu alçaklara itibar edilmemesi icap eder şahsi kanaatimce. Bunlara köşe verenleri boykot etmemiz icap eder. Bunların, başkaları hakkında söylediklerine itibar etmemek gerekir. Özellikle milli yönelimli olanlar hakkında söylediklerine. Zira kendi pislikleri bellidir. Ve bir hainin, bir vatansevere söyleyebileceği tek söz yoktur. Ulan bir terörist bile neredeyse sizden şereflidir diyecem be. İnsan da azıcık haysiyet olur be haysiyetsiz sefiller. İnsan, mutlak suçsuz olan insanları katledenlere, o katledenlere selam çakanlara, yüzsuyu döker mi be alçak pislik? Böylece, güya hoşgörülü, anlayışlı olduklarını sanıyorlar. Gerçekleri erkekçe söylememeyi marifet zannediyorlar.
ON ALTI:
Bir sefil, bir katıksız cahil, kendilerini izleyenlerin cahil cühela olduklarını söylemiş. Acaba yanlış mı söylemiş!?! Dediği doğru olmasa, o kişiler bu cahili, bu, daha yazmaktan ve konuşmaktan aciz zavallıyı izlerler mi acaba? Şerefsizim, bu ülkede en cahil kim deseler, ilk evvelde öne çıkan isim bu zır cahil olur. Çünkü tam bir beton kafa. Yani, nato kafa, nato mermer. Zerre bilgi kırıntısı olsa iyi ama yok. Boş, bomboş biri. İşte bizler, bu cahillerle yön bulduk, birilerini düşman belledik yıllarca. Yazık. Ve bize her zaman küfreden bunları el üstünde tuttuk. Kendi cellâtlarımıza âşık olduk. Yalan mı? Bütün pislikleri dökülüyor şimdi bunların.
Özgür DENİZ
04.11.2011 - 18:25
ON BİR:
Evet, bu ülkede ki, liberal itlerin gerçek kimlikleri deşifre olmaya başladı. Artık bu ülkenin altını oyan ve altına dinamit koyan soyu bozuk soysuzları, kanı bozuk kansızları çok iyi tanıyalım güzel dostlar. Artık tek fikir, tek vücut olma zamanı zaman. Milli ve manevi kimlikte buluşma anı. Ve Milli Darbeyi, bu topraklara musallat olmuş siyonist köpeklerine indirme zamanı. Eğer geç kalırsak, eğer lakayt davranırsak, sonumuzun iyi olmadığı daha baştan bellidir. Herkes, uyanık olmalıdır. Herkes, mukaddes kinle dolmalıdır. Herkes, hesap günü olabilir ihtimaliyle, o güne hazırlıklı olmalıdır. Zira bu toprakların geleceğiyle ilgili şeytani planlar devrededir, şeytanın çocukları daima iş üzerindedir. Ve devlet, fitne ateşi yakmaya çalışan itleri, PKK adına milletin sırtına yapışan bitleri, muhakkak kurşunlamalıdır. Kimsenin ihanete hakkı yoktur. Bu topraklarda, şimdi ihanete yelken açmış olan, bir tane liberal itin ya da atasının, kanı-teri-yaşı yoktur. O zaman bunlar niçin ve nereye doğru ötmektedir?
ON İKİ:
Hep söylediğimiz gibi, bir yapının (sendika-dernek-parti vs.) üzerinde durduğu zemini dikkate almazda, zevahirde ki görünümüne ve söylemlerine dikkat edersek, çok feci aldanırız. Lütfen üzerinde durduğu düşünce zeminine dikkat kesilelim. Zira o yapının gayelerini, üzerinde durduğu zemin tayin etmektedir. Ama size farklı görünmek zorundadır. Zira sizi aldatması zordur. Gayelerine ulaşmak adına hamleler yapması zordur. SOL-PKK-MUSTAFA KEMAL başlıklı yazımızda da değinmiştik bu mevzuya. Ve başka yazılarımızda da. Bu ülkede, Sol kesim ile PKK derin ittifak içindedir. Ve birlikte, bu toprağın asıl çocuklarına darbe vurmak adına hazırlık içindedirler. Bunları MOSSAD ve CIA da desteklemektedir. Yemin ediyorum bu gerçektir. İster inanın, ister inanmayın. Sizler ayrılık rüzgârları estirildiğine bakmayınız. O rüzgârlar, aldatıcı rüzgârlardır. Acı yönü örten, güya serinletici rüzgârlardır. Derinlerde yürütülen faaliyetlerin maskesidir. Bazı söylemlere de inanmayın. O söylemlerde kasıtlıdır. İşte taş çatlasa şu kadarız falan gibisinden söylemler, kesinlikle yanıltıcı söylemlerdir. Karşı tarafı pasifize etmek için söylenmektedir. Ya da karşı tarafın uyuması ve bunları umursamaması için söylenen yönlendirmeli ifadelerdir. Mustafa Kemal maskesine asla aldanmayınız. Yemin ediyorum, Mustafa Kemal sadece maskedir. Bu ülkede ki, Kemalistler yemin ediyorum Mustafa Kemal’i bile sevmezler. Sırf, bu toprağın çocukları tarafından sahiplenildiği için, bu toprağın çocuklarını aldatabilmek ve kendilerine çekebilmek için bir maske olarak kullanmaktadırlar. Yegâne gaye, CIA ve MOSSAD desteğiyle ve PKK işbirliğiyle, bu toprakların çocukları üzerinde hâkim olmaktır. Türk Milletini ve İslam Dinini tarihe gömmektir.
ON ÜÇ:
Milletvekilliğine aday olanlar, mevcut görevlerinden ayrılmasınlar. Bu yönlü rezil kanun kesinlikle ilga edilmelidir. Zira bu azim bir adaletsizliktir. Hatta eşitsizliktir. Zira böyle bir uygulama, sadece ekonomik güce sahip müptezellere yaramaktadır. Çünkü onların görevlerinden ayrılıp ayrılmamaları sorun değildir, o, aradaki kayıp bunlar için çerez parasıdır. Kazansalar da, kaybetseler de önemli değildir. Ama normal ekonomik imkânlara sahip birisi için böyle bir durum fecidir. Zira görevinden ayrıldığı zaman, büyük bir maddi kayıp olacaktır. Bir de kazanamazsa zaten bitmiş demektir. Bu yüzden de, adaylar genelde ekonomik durumu iyi olanlardan olmaktadır. Çünkü ekonomik yönden kifayetsiz olan vatan çocukları aday olmaktan çekinmektedir, büyük kayıp olacağı için. Bu eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan kanun acilen ilga edilmelidir.
ON DÖRT:
Bedelli askerliğin şu sıralarda çıkarılmasının hikmeti nedir acaba? Yoksa bazı firavun-karun-haman çocuklarının askerlik anları geldi çattı mı? Eğer böyle bir durum içinse yazıklar olsun. Lanet olsun böyle düzene. Açıkçası şüphe içindeyim. Eğer bu düzenleme, canından korkan zengin piçleri içinse, içine tüküreyim böyle düzenlemenin. Böyle yapmayın ya, Allah aşkına yapmayın. Hiç mi vicdanınız sızlamaz sizin? Ayrıca madem çıkaracaksınız, maksimum bir ücret belirlemelisiniz ki işe yarasın. Ve yaş sınırını da üst düzeyde tutmalısınız ki; önüne gelen piç yararlanmasın. Ve askerlik görevi de sadece gariban çocuklarına kalmasın. Utanç duymamak kadar, utanç verici bir şey yokmuş. Doğrudur!
ON BEŞ:
Şu, bazı kompleksli, güya İslam yönelimli aydın denilen mallar var. Bu malların pis mikrop suratlarına tükürmek istiyorum. Kendi sığlıklarında boğulan, önüne gelene selam çakan, güya demokrat kesilip vatan hainlerine yüzsuyu döken alçaklar var. Bu alçaklara itibar edilmemesi icap eder şahsi kanaatimce. Bunlara köşe verenleri boykot etmemiz icap eder. Bunların, başkaları hakkında söylediklerine itibar etmemek gerekir. Özellikle milli yönelimli olanlar hakkında söylediklerine. Zira kendi pislikleri bellidir. Ve bir hainin, bir vatansevere söyleyebileceği tek söz yoktur. Ulan bir terörist bile neredeyse sizden şereflidir diyecem be. İnsan da azıcık haysiyet olur be haysiyetsiz sefiller. İnsan, mutlak suçsuz olan insanları katledenlere, o katledenlere selam çakanlara, yüzsuyu döker mi be alçak pislik? Böylece, güya hoşgörülü, anlayışlı olduklarını sanıyorlar. Gerçekleri erkekçe söylememeyi marifet zannediyorlar.
ON ALTI:
Bir sefil, bir katıksız cahil, kendilerini izleyenlerin cahil cühela olduklarını söylemiş. Acaba yanlış mı söylemiş!?! Dediği doğru olmasa, o kişiler bu cahili, bu, daha yazmaktan ve konuşmaktan aciz zavallıyı izlerler mi acaba? Şerefsizim, bu ülkede en cahil kim deseler, ilk evvelde öne çıkan isim bu zır cahil olur. Çünkü tam bir beton kafa. Yani, nato kafa, nato mermer. Zerre bilgi kırıntısı olsa iyi ama yok. Boş, bomboş biri. İşte bizler, bu cahillerle yön bulduk, birilerini düşman belledik yıllarca. Yazık. Ve bize her zaman küfreden bunları el üstünde tuttuk. Kendi cellâtlarımıza âşık olduk. Yalan mı? Bütün pislikleri dökülüyor şimdi bunların.