Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet midir?
Görünüşe göre öyle...
Bayrağı var...
Anayasası var...
Halkının seçtiği hükümeti var...
Ordusu, polisi, vergi toplayan memurları var...
Bağımsız(!) mahkemeleri var
x x x
1919-20’lerin İstanbul’unu düşünelim:
Bunların hepsi o günlerde de var mıydı?
Vardı!
Peki, başka ne vardı?
İngilizlerin işgali vardı.
Yani ne demek işgal?
Hükümet ve onun organları vardı ama işgal kuvvetlerinden habersiz hiçbir şey yapamıyor, hiçbir karar alamıyorlardı... Yaptıkları her önemli işte İngilizlere hesap veriyorlardı.
x x x
Dönelim bugüne...
Ülkede bir işgal var mı?
Görünüşe göre yok.
Ne var?
Türk Emniyet Teşkilatı’nın ABD büyükelçiliğine verdiği birifingler var...
Brifing ne?
Bilgilendirme, destek alma girişimi...
Emniyet Teşkilatı kime bağlı?
İçişleri Bakanlığına...
Demek ki, bırakın Dışişlerine karışmayı veya karıştırmayı, bizzat “İÇİŞLERİMİZ”le ilgili bir konuda “yabancı” bir ülkeye brifing vermişiz.
Amerikan büyükelçliğine ne brifingi verilmiş?
“Ergenekon” adını koydukları Ümraniye-Silivri hattı brifingi...
Yani “bağımsız” yargıya intikal etmiş bir davanın brifingi...
Haddizatında, konu ne olursa olsun hadise bir facia... Fakat konu “bağımsız” yargıyla ilgili olunca işin vahameti bir kat daha artıyor.
x x x
Lâkin ondan daha vahimi var: Böyle bir durumda kıyametin koparılması gerekirken, cılız bir-iki yazı ve tepki dışında medyada tık yok!
Bir tek Vatan Gazetesinin dünkü manşetinde; Kılıçdaroğlu’nun sözlerini görebildik... Ana muhalefet lideri, ABD elçiliğine verilen brifingle ilgili olarak diyor ki; “Türkiye için itibar kaybı, Türkiye sömürge ülkesi mi? Başbakan neden yalanlamıyor?”
x x x
Yurdum insanı, sağlı-sollu, dindarı-dinsizi Amerikan karşıtı!
“Türk” medyası da öyle... Bikaç Amerikan hayranı gazeteci dışında; muhafazakârı, milliyetçisi, devrimcisi hepsi ABD aleyhtarı...
Fakat bir-iki istisna dışında; medya yönetimlerinden de, yüzlerce yazardan da tepki namına bir şey yok!
İktidara yakın medya ise, olayı bütünüyle görmezden geliyor... Türk Emniyet Teşkilatının ABD’ye bilgi “sunması”, onlardan destek talep etmesi, bu “Müslüman”lara hiç dokunmuyor mu?
Nasıl “dindarlık” bu?
“Bozulma”yı, “yozlaşma”yı aştık;
Ruhların teslim alınmışlığı halini mi yaşıyoruz?