Bugün, bakıyorsunuz, güya dindar olduklarından dem vuranlar, tıpkı diğerleri gibi, dindar bir nesil yetiştirmeye karşı çıkıyorlar. Devletin güçlü olmasından ürküyorlar. Bu yüzden de, ihanete varan hareketler içerisine giriyorlar. Kurumların bünyesine yerleştirdikleri adamlarına, kurumları hallaç pamuğu gibi savurtuyorlar. Çünkü gençliğin, gerçekten dindar yetişeceğinden ve rantlarının kesileceğinden korkuyorlar, tıpkı diğerleri gibi. Devletin güçlü olmasını, kendi güçlerine darbe olarak algılıyorlar. Böylece, hem emperyalistlerin hem de dâhilde ki maşalarının müzaheretleriyle devleti sarsmaya çalışıyorlar. İstiyorlar ki, gençlik, bizim istediğimiz istikamette yetişsin, devlet bizim elimizde olsun. Gençlik, bizim anlattıklarımızı hap gibi yutsun ve maneviyat maskeli emperyalizmin yolunu tutsun. Hoşgörü ve diyalog masallarıyla uyusun, uyuşsun. Dinini bizden öğrensin, kimliğini fazla önemsemesin. Devlet diyorlar, dindar nesil yetiştirmez. Tıpkı, kökten din düşmanı olanların sayıkladıklarını tekrar ediyorlar. Amerikanın gölgesinde boy verenlerin, liberallerin, eskimiş solcuların ve demokratların müzaheretleriyle soy verenlerin, ortaya koyuverdikleri nesilleri görüyoruz hepimiz. Hıristiyani ahlaka ve siyonist iradeye teslim olmuş tiplerdir bunlar. Toplum içinde biteviye demokrasi ve çağdaşlık havariliği yaparlar, küreselleşmenin sözcülüğüne soyunurlar. Ve altlarındakileri hayâsızca aldatmaktadırlar. Alttaki insanlarımız ve gençlerimiz, bunları samimi zannediyorlar. Oysa bunlar, küresel sermaye ile sevişen, flört eden tiplerdir. Bu ülkeyi, küresel sermayeye payanda yapmaya çalışan güruhlardır. Bunlarda, diğerleri gibi devlete muhaliftirler. İstiyorlar ki, gençlik gibi, devlette bizim elimizde olsun. Böylece, Hıristiyan ahlakının ve siyonist iradenin, dünya hâkimiyeti yolunda ki engellerini kolayca temizlemek istiyorlar. Siyonist ve Hıristiyan dünyanın süpürgeciliğini yapıyorlar. Gazetelerini, milli ve dini kimlik düşmanı, devlet muhalifi sefil beyinli kişilerle doldurup, onların kusmuklarını millete yutturmaya çalışıyorlar. Hiçte utanmıyorlar. Sanmayın ki, bütün bunları, kızdığımdan dolayı söylüyorum. Asla. Zira böyle bir duygu içerisinde olacak kadar adi değilim. Zira birilerine kızgınlığınızdan dolayı, onların aksine şeyler söylemek hem gerçeğe ihanettir hem de mutlak adiliktir. Amma birilerinin hoşuna gitmek için gerçekleri gizlemekte, hem gerçeğe ihanettir hem de büyük bir alçaklıktır. Bunlar eliyle, bu millet evcilleştirilmek istenmektedir. Bu mutlak hakikattir. Hatta bütün Türk İslam dünyası, bunlar eliyle evcilleştirilmek istenmektedir. Oysa sana bütün varlığıyla düşman olanlarla diyalog yaptığını sanmak, mutlak ahmaklıktan başka şey değildir. Evet devletimiz zafiyete uğramıştır ama bu, devlet düşmanı olmamız ve devletimizin temelleriyle oynamamız gerekir anlamına gelmez, gelmemelidir.
Biz zannediyoruz ki, devletimizi yıkarsak devletsiz olacağız ve özgür yaşayacağız. Ne de saftirik bir çıkarımdır bu. Ne de çocukça bir düşüncedir. Size, devlet kötü diyenler, sizi devletinize karşı tahrik edenler, sanıyor musunuz ki, devlete karşıdırlar? Onlar, sizin üzerinizde, daha despotik, daha zalim bir devlet kurmak için yapmaktadırlar bütün bunları. Çünkü mevcut devlet yapısı dâhilinde arzuladıkları hayvanca yaşamı yaşayamamaktadırlar, Müslüman Türk Milleti’nin varlığını ve gücünü derinden hissetmektedirler. Kimileri bu topraklarda hayvanca yaşmak için, kimileri de milleti, maneviyat cephesinden kuşatarak kendisine köle yapmak için devletle mücadele etmektedirler. Yeryüzünde devletsiz millet mi vardır ki? Yeryüzünde baskı yapmayan devlet mi vardır ki? Yeryüzünde, kendi neslini, kendi kökleri ve kadim değerleri temelinde yetiştirmeyen devlet mi vardır ki? Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı açıktan ya da gizliden taarruzda bulunanların, sizleri devletsizliğe davet ettiklerini ya da sizlere daha güzel devlet vaat ettiklerini mi sanıyorsunuz? Onların tek derdi, şeytanın köpekliğini yapmaktır. Havlamalarının hepsi bu devlete ve millete derin kin duymalarının sonucudur. Diyelim ki devletiniz çöktü, neler olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Bu milletin baş olma iradesi yok oldu, devlet iflas etti, peki ne olacak o zaman? Bu milletin kadim gelenekleri iptal edilecek, bu milletin manevi cephesi çökertilecek, bu millete kimliği inkâr ettirilecek, bu millet tümden ayyaş, eroinman, seks kölesi yapılmaya çalışılacak. Kitabı yasaklanacak, tarihi unutturulacak, ecdadına her yerde küfürler savrulacak. Bütün pislikler sel gibi kaplayacak bu toprakları. Neslimiz mahvolup gidecek. Ya da, bu millet sahte maneviyat masallarıyla evcilleştirilecek ve başkalarına hizmetkâr kılınacak, zulümler karşısında lal olacak, izzetsiz şekilde yaşayacak, belki belli değerlerini taşıyacak ama asla kendisi olarak yaşamayacak. İşte devletimize düşman edilmeye çalışılmamızın ardında yatan gerçekler bunlardır. İsteniyor ki, bu topraklarda şeytaniyetin imparatorluğu kurulsun. Şeytan egemen olsun. Kızlarımız ve oğullarımız şeytanın hizmetkârları olsunlar. Kaynaklarımız şeytanilerin yemliği olsun. Devletimiz, şeytanilerin iradesine geçsin. Sakın sahte tebessümlere aldanmayalım, sakın yılan seciyelilerin ağızlarında ki bala kanmayalım. O bal mutlak olarak zehirlidir bilelim. Ya da melek yüzlülere kanmayalım. O yüzler, özgürlüğün değil, esaretin taşıyıcılığını yapmaktadırlar.
Her daim, acaba bizim geleceğimize etki eden bir akil adamlar grubu var mı, yok mu diye düşünüyorum. Bu düşünce, doğal ve samimi bir düşüncedir. Yaşananlar, beni böyle bir düşünceye sevk etmektedir. Zira çok kaotik bir yapımız var. Çok tehlikeli icraatların yapıldığına şahit oluyoruz. Her yetki verilen, haddini aşan şeylere cüret etmektedir. Ülkemizde, milli varlığımıza düşman odakların egemen olduklarına şahit oluyoruz. Kurumlarımızın insafsızca sarsılmakta olduğunu müşahede ediyoruz. Ve ortak aklımızı, vicdanımızı temsil eden bir akil adamlar grubu olsa idi böyle şeyler olmazdı diye düşünüyoruz. Kaderimizi birilerinin çizmesini istemek, bizleri birilerinin yönlendirmesini beklemek değildir bu. Elbette ki, özgür irademizi mutlak olarak birilerinin iradesine devredemeyiz ama bizden birilerinin de milli kaderimize yön vermesini bekleriz. Zira her fert tek olarak bir şey yapamaz, bu kabil değildir. Ama tek tek fertlerin ortak aklını ve vicdanını temsil eden bir bütün yapı, irademizi daha güzel şekilde temsil edebilir. Ki, güç birliktedir, ortak akıl daha isabetli olur. Çünkü tek güç ve tek akıl sınırlıdır ama ortak güç ve akıl sınırsızdır. Nihayetinde, millet olarak geleceğimizin, kadim kültürümüze yaslanan ve ortak aklımızı, ortak vicdanımızı temsil eden birilerince belirlenmesi, bu kişilerin dünyayı iyi okuyarak bizleri en güzel şekilde yönlendirmesi çok kötü bir şey değildir. Dünya üzerinde ki her devletin arka planında böyle adamları mutlaka vardır. Ama bizim böyle bir şeyden mahrum olduğumuzu düşünüyorum, vuku bulan netameli olayları ve dönen kirli oyunları gördükçe. Devletimiz, yabancı ajanların ve dâhilde ki elemanlarının iradesiyle yönlendiriliyormuş gibi bir izlenim ediniyorum. Eğer bir derin devletimiz olsaydı, kurumlarımız bu kadar kolay yıpratılamazdı, kurumlar arasında ittifak olurdu, temellerimiz kolay şekilde sarsılamazdı, istihbaratımız oyuncağa döndürülemezdi, her yetki sahibi haddini aşan işlere tevessül edemezdi, böyle rezil olmazdık el âleme. Apo denilen sefil maşanın özgür kalması diye bir şeyin gündem olması bile muhal olurdu. Çok ciddi başarılara imza atmış bilim adamlarımızın korunması ve onlara bütün imkânların sağlanması mümkün olurdu. Yeni yeteneklerimize yol açılırdı. Milli irademize ipotek konamazdı. Başka ülkeler karşısında aciz durumda olmazdık. Daha güçlü ve etkili kararlar alabilirdik. Nesillerimizin nasıl yetişeceğini tartışma konusu bile yaptırmazdık. Kurumlarımızın başında, devletine karşı sadakatli, milletine karşı namuslu, ülkesine karşı mutlak bağlılığı olan kişiler olurdu. Ama ne hazin ki, böyle bir manzaradan mahrumuz ve bu da bizi derin endişeye sevk etmektedir. Çare milletin kendi iradesine kalmaktadır o zaman. Milli Teşkilatların kurulması kaderimiz olacaktır, başka çaresi yoktur. Zira böyle bir manzara ile küresel emperyalizme direnmek kabil değildir. Kadim bir milletin bu hallere düşmesi, kadim bir devletin çaresiz kalması acı vericidir.