ARTIK RÜZGÂR OL EY TÜRK

Özgür DENİZ - 10.07.2008

 

 

Öncelikli olarak yüreğimiz yanıyor, göğsümüz daralıyor, kahroluyoruz. Lanet olsun masum insanların kanını içenlere ve içirenlere. Lanet olsun bu millete, vatana ve devlete gizli düşmanlık yapan ama zevahirde dost görünen kahpe cellâtlara. Teşkilata ve şerefli neferlerine ve şehitlerimizin soylu ailelerine yüreğim kan ağlayarak başsağlığı diliyor ve kuklacıların acilen bulunmasını temenni ediyorum. Yazı sonunda değineceğim için nokta.

 

            ‘’sizi yönetenlerin damarlarında dolaşan kana dikkat ediniz, Zira yarın, mukadderatınız üzerinde belirleyici olacaklardır.’’ Mustafa Kemal Atatürk…                                                                                                                                                                                                                                                   

 

Çanlar kimin için çalıyor diye sorarlar hep... Ey Müslüman-Türk evladı şunu asla unutma ki, çanlar ezelden ebede hep sana vurulacak son darbe için çalınmayı bekliyor... Ey sürmeli Türkmen kızları ve yağız Türkmen delikanlıları, içerde ki uşakları ile yok oluşunun şerefine kadeh kaldırmayı planlıyor asırlardır, haçlı sürüleri ve siyonistlerin yeni yetme tohumları...

 

Uyan ey Türk! Uyuma uyan... Yoksa uykuda iken boğacaklar seni... Evet, hemen atağa geç demiyorum, lakin temkinli ol, dolduruşa gelme, yaş tahtaya basma. Ama cesaret ve heybetini de kaybetme. Maksat, senin yüreğine korku salmak ve seni meydanlara dökmek. Tabi, bu, ABD, AB, İsrail ve yerli çeteler eliyle organize edilmiş çok derin ve netameli bir oyun... Zor oyunu bozar, ama sen zor olansın sende gardını sağlam al ve öyle bir darbe vur ki hiçbiri bir daha asla ayağa kalkıp yürüyemesinler... Siz bakmayın öyle ABD ve AB gibi sahtekârların birbirine muhalifmiş gibi göründüklerine... Vallahi de billahi de Müslüman-Türk'e karşı her zaman ittifak halindedir...

 

Ne diyordu Uygurlar; ''köyün itleri küs olsalar da kurdu görünce birleşirler.'' Bu söz asla hafızalarınızdan çıkmasın... Çünkü bu söz ezeli ve ebedi bir hakikattir. Ne diyor Kur'an: ''siz onlardan (Yahudi ve Nasranîlerden) olmadıkça onlar sizden asla hoşnut olmazlar.'' Siz aldanmayın öyle hoşgörü güllerinin Yahudi’ye dostluk serenatları döktürdüklerine. Yine bu mukaddes toprakların şerefli ve soylu evladı, benim şahsiyetli üstadım Cemil Meriç ne diyor: ''bütün camileri yıksak, bütün Kur'an'ları yaksak batının gözünde Osmanlıyız. Osmanlı: yani İslam.'' Evet, ne oldu şok mu oldunuz yoksa. Gerçekler hep derin bir şok etkisine sahiptir. Zaten şok olmasak ta kendimize gelecek gibi değiliz ya... Kurt kurtluk seciyesinden uzaklaşalı çakal sürüleri meydanı boş buldular da kemik kırıntısı arıyorlar...

 

Şunu asla unutmayın sevgili dostlarım! Nasıl bütün beşer nevi içinde, insan öncelikle bizzat kendi selametinden sorumlu ise, milletler ve devletler de öncelikle kendi hürriyetlerinden ve bağımsızlıklarından sorumludur. Zira devletini ve milletini başka milletlerin himayesine sokarak kurtulacağına ya da önce evrensel kurtuluş diyerek kendi ülkesinin istikbalini göz ardı eden soysuzlar tamamen yanılgı içerisindedirler. Batı batı diye diye batıp gidecez be... Her şeyimizi batıya teslim ettik... Sureten yıkılmadık ayaktayız, ama perdeyi bir indiriversek göreceğiz ne sefil bir bataktayız... Kuru gürültülere bakarsak sanki muhteşem bir ataktayız, hayır hayır biz aslında sahte süslerle tezyin edilmiş yalancı ve yabancı bir yataktayız...

 

Çok tehlikeli oyunlar oynanıyor sevgili okurlar ve dostlar... Türk Devleti ve Türk Milleti netameli bir kıskaca alınıyor... Türklük bilincimiz katle tabi tutuluyor ve Son Türk Yurdu yeryüzünden silinmek isteniyor... Daha öncede bahsetmiştim. Bu mukaddes, esir ve dertli ülkemiz, Türk çocuklarının tarihsel bilinçleri çalınarak, ölümsüz değerleri yok edilerek ve keskin direnci kırılarak paramparça edilmek isteniliyor... Bu mevzuda hoşgörü ve diyalog safsatasının mucitleri en önde at koşturuyor mutlaka biline. Artık ılımlı İslam safsatasının mümessilleri bu tür netameli oyunları terk etmelidir. Amerikan güdümlü politikaları terk etmelidirler. Ne olur teşkilatın şerefli mensuplarına ve ordunuzun kahraman neferlerine karşı çıkmadan hatta gerekirse destek vererek meydanlara çıkın ve halka inin, gerçekleri anlatın... Kuvay-ı Milliye Ruhu'nu yeniden ama keskin bir şekilde alevlendirin... Yoksa ABD nin ve Siyonizmin eli kanlı sefil ve güdümlü kahpe cellâtları soylu Mehmetçiği ve teşkilatın şerefli mensuplarını alçakça tuzaklarla şehit etmekte, pervasızca şehirlerimizde bile halka kan kusturmaktadır. Artık top yekûn tek can ve tek fikir olarak sımsıkı kenetlenme zamanıdır zaman...

 

Biliniz ki: hiçbir dış müdahale muhkem bir kaleyi, en ağır darbelerle de olsa ebedi olarak düşüremez. Belki belli bir süre için kuşatabilir. Lakin kaleyi bekleyen kahramanların bilinçli ve şuurlu mukavemetleriyle müdahale püskürtülür ve kuşatma yarılır. Amaaa, içten bir müdahale ve desteğin kalede açacağı bir delik, kalenin ve içindekilerin ebediyen yok oluşunu doğuracaktır... Ve ne acı ki, bugün kale, içteki soysuzların, ihanet şebekelerinin, satılmış namussuzların, madeperest Karunların, siyasi ikbal düşkünü şarlatanların ve kiralık kalemlerin kahpece oyunlarıyla zayıflatılmaktadır... Bu aşağılık ihanete yeltenenler halka ifşa edilmeli ve bunların hadleri muhakkak bildirilmelidir... Çünkü bu şerefli devlet, asil millet ve mukaddes vatan için asıl ve yegâne tehdit ve tehlike bunlardır...

 

Ne diyordu üstadım Cemil Meriç: ''vatan haininden aydın olmaz.'' Bugün, bir yığın aydın bozması hain, vatan alıp vatan satıyor. Türk'e kendi vatanında saldırıyor, tahkire ve tezyife yelteniyor şerefsizler... Teröriste özgürlük bahşediyor, vatana sınır çiziyor, Türklük bilincini aşağılıyor? Artık herkes haddini bilsin beyler... Bir gün ilmeği boynunuza geçirilecek yağlı urganlarınızı hazırladığınızın farkında mısınız? Bu genç Cumhuriyet ne hainlerle baş etti, sizlerle mi başa çıkamayacak? Aydınlandıkça milletine yabancılaşan batının kölesi ve uşağı züppeler vatan hainliğine soyunmaya yelteniyorlar, hükmünüz geçersizdir aslanım bunu bilin...

 

Keskin bir duyarlılık, ödünsüz bir bilinç, alevlenmiş bir şuur ve yarılamaz bir mukavemet içinde olan Türk Yurdu size ancak mezar olur bunu biliniz ve kazanacağınız tıpkı atalarınız gibi iki metrelik bir bez parçasından gayrı bir şey olmayacaktır asla... Bu, şehitlerin al kanlarıyla sulanan mukaddes toprakların sahibi olan bizler, Türklüğün soylu ve şerefli neferleri, Türkiye cumhuriyeti’nin genç muhafızları, Türk-İslam âleminin büyük birliğinin ifadesi olan Tam Bağımsız Büyük Türkiye İmparatorluğu gibi yüce bir ideale iman etmişiz... Şayet, iman ettiğimiz bu kutlu yolda yürürken kem talihin gadrine uğrarsak şehit olarak can vereceğiz ve bunun bilincindeyiz ve bu soylu sona hazırız... Eğer, kalırsak ta, en güzel hür ve aydınlık yarınlar bizleri beklemektedir, bununda farkındayız... Kalbimiz tarifsiz bir huzurla kaplı... Kalanlar müsterih olsunlar... Üzülmesinler, dertlenmesinler... Bizler bugünler için doğduk ve bu kutlu sefere muhteşem bir arzu ve iştiyakla çıktık...

 

Peki, dostlarım, asırlardır bu topraklar ve bu necip millet üzerinde oynanmak istenen oyunun nihai hedefi nedir? Bizden ne istiyorlar? Şunu kati olarak bilelim ki; şerefli canlarım, muazzez bacılarım ve bu vatanın en şerefli hak sahibi olan eli nasırlı, gözü yaşlı, beli bükük muhterem anaları, nineleri ve dedeleri, Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği şekilde:'' üstünde kahramanları barındıran, altında da hazineleri gizleyen'' bu yüce vatanı sömürge yapmak ve sizleri de köleleştirmek istiyorlar... Türk'ü insandan saymayan Darvin’in ve Çörçil’in tohumları ve o soysuz tohumların, bu vatanın suyu ve ekmeğiyle, yani sizlerin alın teri kazanımlarınızla, metropollerde fink atan uşakları eliyle gerçekleştirmek istiyorlar bu melun planı... Ezeli ve ebedi planı...

 

Yemin ediyorum içimizdeki hainler, dışımızdaki gâvurlardan bin kat daha tehlikeli, zira havlayan köpek ısırmaz. Ama bağrımızdaki saplı duran zehirli hançerler, sessizce temel yapı taşlarımızı yerinden oynatıyorlar ki, en ufak bir hamlede dağılıp ufalansın... At izi it izine karıştığı için hainleri tespit etmek zorlaşıyor... Fakat öz değerlerimiz ekseninde düşünürsek bu hainleri anında tespit edebiliriz... Bunun içinse gayret gerek ve bizdeki azim ve gayret gücünü yok etmişler maalesef... Artık, titremeli ve kendimize gelmeliyiz dostlar, yüce İslam’ın diriltici büyük ahlakı ve milli bilinçle donanmalıyız... Yegâne birlik harcımız İslam’dır bunu asla unutmayın ve göz ardı etmeyin... Zira vallahi billahi yok oluşumuz, mahvoluşumuz kaderimiz olacak... Türk oğlunu yozlaştırıp, teröristlerin bağrını Türk'e karşı kinle dolduruyorlar... Uyanık olalım uyanık... Laf salatalarına, aşağılık yalanlara, söz oyunlarına kanmayın ne olur... Birlik ve bütünlük muhakkak şart dostlarım... Kesinlikle ama kesinlikle hafızalarınıza kazıyın ki; ‘’Necatımız ve hayatımız ittihad-ı milletle kaimdir.’’

 

Bu arada ABD güdümüne aldığı bazı dini kitleleri de, hoşgörü ve diyalog ikliminin narin güllerini, ılımlı dinin mümessillerini, halkı dinle afyonlayarak ve sahte gözyaşlarıyla ve dahi masallarla aldatarak küresel sermayenin yedeğinde palazlanan din baronlarını, yeşil kapitalistleri kullanarak, gelişen olaylar karşısında pasif kalmaları ve bağlılarını tepkisizleştirmeleri için yoğun çaba harcıyor ve bunu da kesinlikle başarıyor. Bunları da iyi tanımalı ve halkı bu konuda bilgilendirmeliyiz. Bunlara benim sözümse, yarınlarınıza yazık ediyorsunuz, Türk'ün keskin zaferi sonrası ABD de mi yaşamayı düşünüyorsunuz yoksa?

 

Bakınız, herkes şu tuzakları da iyi görmeli: Bir, bu ülke bu millet tehlikeli bir dönemeçten geçiyor... Tarihi bir sorumluluğunuz var, ya yok olacağız ya şahlanacağız ve Kuvay-ı Milliye Ruhunu kuşanıp yeniden dirileceğiz... Atatürk ne diyordu: ''sorumluluk yükü her şeyden ağırdır. Ölümden bile.''  Bu çok netameli oyunları saf dışı bırakamazsak istikbalimiz tehlikede ve tehdit altında biliniz. Topyekun bir direniş gerekiyor...

 

İsmet Özel ne diyordu: ''nerede zulme direnen bir toplum varsa orada Türk vardır:'' Evet, Türk boyun eğmez, direnir ve kazanır... Asırlarca hür yaşamış şerefli ve aziz bir milletin, köleleştirilmeye çalışıldığı ve esaret zincirlerine vurulup içten ve dıştan kuşatıldığı uğursuz bir çağa tanıklık yapıyoruz. Şimdi evet şimdi, şu zamanda, hür limanlardan esir adalarına sürüklenmeye çalışılan ve büyük ve küçük şeytanlar karşısında zaafa uğratılan,  istikbaline ipotek konulan, huzuru bombalanan, direnci kırılan, bilinci çalınan ve nihayet mazlum hale gelen soylu Türk yurdunun ve şerefli Türk milletinin ve bize ne olduğumuzu hatırlatan Türklük bilincinin ve İslam şuurunun çalındığı bir menhus devirde, bu millete hürriyetini iade etmekle memuruz... Derin bir sorumluluğun idraki ile Kuvay-ı Milliye Ruhunu şimdiden diriltip, kuşanmaya davet ediyorum sizleri ey Türk istikbalinin şerefli evlatları!

 

Bunca zamandır, yılların yorgunluğunu taşıyan bu gövde bu sıkleti taşıyabilecek mi, kendinizi yoklayın bakalım. Zaten alternatifiniz yok önümüz devasa bir varta. Amansız hesap vaktinden önce bilincinizi bileyin, şuurunuzu alevlendirin, direncinizi keskinleştirin canlar. Seni seviyorum sevgili milletim ve kucağında yaşamaktan tarifsiz gurur duyuyorum sevgili ülkem...

 

Umutla, dirençle, sevgiyle, muhabbetle kalın, tek can ve tek fikir olun.

 

 

 

 

ÇOK DERİN TESPİTLER:

 

1. Dün alçakça bir katliam yapıldı teşkilatın şerefli mensuplarına karşı. Huzura, barışa, aydınlık yarınlara ve özgürlüğe sıkılan kurşunlar yürekleri dağladı. Dün akşam izlediğim ilk haber, netameli birinin haberi idi. Bir konuk çağırmıştı ama ne hazin ki gelen uzman konuk, netameli kişinin haberin başından beri söylediği şeylerin aksini söylemişti ve feci yamuldu ve kıpkırmızı oldu netameli tahrik noktası. Uyanık olmak şart. Okumak şart. Bir yerle yetinmek değil her yere bakış fırlatmak şart. Bu sabah ise bütün basını aldım. 13 tane gazete aldım. Her netameli, derin boyutlu ve devasa sarsıntı yaratıcı olaylarda yaptığım gibi. Çünkü bu tür olaylara tek pencereden bakmak her zaman yanıltıcıdır mutlaka ama mutlaka. Bu konuya değinenler çok azdı. Kimi derin yönlendirme peşindeydi, kimi duygusal boyuttan vurma peşinde, kimileri çok aceleciydi. Rasyonel ve mütecessis bakış açısıyla olaya yaklaşan ve muhtemel gelişmeleri bekleyen çok azdı. Hâlbuki vicdan, ahlak, namus denen kavramlar vardı. Vatanını, milletini ve devletini şereflice sevmek ve toplumsal huzura, barışa katkı sağlamak ancak vicdanlı ve ahlaklı insanların işi olabilirdi. Zira ‘’vatan sevgisi imandandı.’’ (hadis) ‘’Fasıkların getirdiklerine inanmayın.’’ (Kur’an) ‘’Güneş gibi gerçekliğine şahadet etmediğin hiçbir şey hakkında nihai kararını verme.’’ (Hadis)

 

Basında dikkate şayan yazılar şunlardı: Hasan Demir-yeniçağ, Emre Aköz, Ergun Babahan-sabah, Ahmet Altan-taraf, Tamer korkmaz, İbrahim Karagül-yeni şafak, Abdurrahman Dilipak, Hasan Karakaya-vakit, Emin Pazarcı bugün de farklı konuda ama harika yazmış, Umur Talu vicdan-ahlak eksenli bir yazı yazmış sabah’ta ama çok harika yazmış, Gökhan Özgün yine taraf’ta toplumsal vicdan üzerine çok güzel bir yazı yazmış. Bu yazıların içinde ise EN ORJİNALİ İbrahim Karagül, Tamer Korkmaz ve Emre Aköz gibi kalemlerdi.

 

2.Geçenlerde malum bir aydının katledilişindeki duruşmadan çıkarken piyonların netameli haykırışları yansıdı kamuoyuna. İnsanları lekelemenin ve kirletmenin ve zan altında bırakmanın ne kadar basit ve kolay olduğu aşikâr oldu. Suçlular, bazı legal organların lehine birer slogan patlattılar. Beklide emir öyledir kim bilir! Ama ne kadar ahlaksızca. Direkt yollarla yok edemediklerini endirekt yollarla yok etmenin zavallıca yöntemi. Yazık. Şimdi ben dolaylı destek veriyor değilim. Ama durum tespiti çok önemlidir. Zira erkekçe dövüşmek yanlısı oldum her zaman. Çünkü kahpece dövüşmenin insanlık düşmanlarına yaradığını bizatihi müşahede ettim. Bu konuda Emin Pazarcı’nın tahlili gerçekten rasyonel ve namusluca.

 

3.Devlet Bahçeli beyin teşkilatlara gönderdiği teenni ve itidal çağrıları bir devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşan çok muazzam örnek. Bu milletin bir ferdi olarak bu milleti temsil yetkisine soyunmuş devlet adamı olan Devlet Bahçeli beyi yürekten tebrik ediyorum. Çünkü iç ve dış hainlerin vahim ve netameli tuzaklarına karşı dikkatli olmak ve elbirliği yapmak bu toprakları her şeyiyle seven insanların öncelikli görevidir.

 

4. Artık milli ve manevi değerlerden güç alan demir yumruklu ama adalet ve özgürlük sunucu bir devlet gerekiyor.  Çok güçlü olan ve geniş ağlara sahip bir milli istihbarat gerekiyor mutlaka. Her alanda eli ve gözü olan. Vatan, millet, devlet ve mukaddes değerler aşkıyla yanan neferlerden müteşekkil ama bir o kadar da adaletçi ve özgürlükçü. Zira adalet ve özgürlük olmadan hiçbir değer ayakta kalamaz, varlığını idame ettiremez. Bu muhaldir. Namuslu ve vicdanlı. Kesinlikle hoşgörü ve diyalogcu kliğin tesirinin en ufak bir emaresinin bulunmadığı bir milli istihbarat. Ayrıca aynen bu şekilde dizayn edilmiş bir jandarma ve emniyet teşkilatı da gerekiyor. Ve her üç tarafta eşgüdümlü çalışma içinde olmalıdır. Bu mutlaka gerekiyor artık. Yoksa çok acı çekeriz. Zira kudretli bir devlet olmakta buna bağlıdır.   

 

 

 

 

Tarih: 10.07.2008 Okunma: 655

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Necmi Uçar

02.06.2008 - 17:35

Anlattıklarından benim aklım karıştı. Nasıl oluyor sahi zam harcamayı etkilemiyor, halimizden veya yaşantımızdan hem şikâyet edip hem de aynen devam etmek düşündürücü değil mi ? Biz milletçe borçtan korkmayan, geleceği düşünmeyen, müsrif bir toplum mu olduk acaba ?

Necmi Uçar

02.06.2008 - 17:35

Anlattıklarından benim aklım karıştı. Nasıl oluyor sahi zam harcamayı etkilemiyor, halimizden veya yaşantımızdan hem şikâyet edip hem de aynen devam etmek düşündürücü değil mi ? Biz milletçe borçtan korkmayan, geleceği düşünmeyen, müsrif bir toplum mu olduk acaba ?