Cemaat denilen yapı, hep kendini siyaset dışındaymış gibi sunarak ve toplumunda böyle algılamasını sağlayarak, sürekli bir sempati oluşturmaya çalıştı. Hep masum ve temiz çocuk pozu verdi. Ama arka planda hep siyasi hesaplar içinde oldu. Bütün partilerin bünyesine bir şekilde sızdı. Küresel baronlar tavassutu ile de ciddi bir güç elde etmeye çalıştı, tabi büyük tavizlerde vererek. Hem kimlikten, hem de dinden yana ihanete varan vazgeçişler yaptı ve üstelikte toplumu bu minvalde yönlendirdi. Mütemadiyen, demokrasi ve çağdaşlık havariliği yaptı. Ülkeyi, kürselizme eklemlemek için elinden geleni ardına koymadı ve bu yolda değerlerden vazgeçişin öncülüğüne bile soyundu. Kendilerini, sanki partileri iktidar yapanlar kendileriymiş gibi sunarak gözlerde büyüttü. Böylece siyaseten tavizler koparmaya, makamlar elde etmeye çalıştı. Oysa cemaat denilen yapı, politikanın şahını yaptı her zaman. Kendini sadece dini yönelimli bir yapı gibi göstermesinin nedeni, taraftar bulma arzusu, hızlı ve karlı dönen rant çarkının sarsılmaması ve işlerini daha rahat ve sorunsuz şekilde görmek içindi. Millet olarakta aldandık maalesef. Her parti liderinin, millet önünde, kendileri adına olumlu mesajlar vermelerini sağladılar. Böyle böyle millet nezdinde bir konum kazandılar ve masumiyet karinesi elde ettiler. Toplum içinde de, sürekli, işte şu politikacı bizi kabul etti, işte şu cumhurbaşkanı bizimle fotoğraf çektirdi, işte şu gazeteci bizimle ilgili şöyle dedi gibisinden propagandalar yaptılar.
Cemaatin, MOSSAD ve CIA kıskacında olduğu su götürmez bir gerçektir. Hatta ülkemizde ki, bazı destekçilerinin bile MOSSAD ve CIA yönlendirmeli olarak, kendilerine destek verdiği çok aşikârdır. Çünkü bu işler böyle yürür. Bunların yaptıkları faaliyetlerden, bu istihbarat örgütlerinin çıkarı var mıdır, yok mudur? İşte asıl mesele budur. Çıkar varsa, ki kesinlikle var ve bu bilinmektedir. Öyleyse, bu lanet istihbarat örgütlerine çalışan diğer gazeteci, siyasetçi, şucu, bucu vs. kılıklı ajanların, bu cemaatten görünmesi gerekir ki; toplum, bunları, gözlerinde büyütsün ve öylede olmaktadır. Nihayetinde o maskeli ajanların kaybı yoktur ama karları çoktur. Çünkü bu işten ağababaları kazanmaktadır ve bu kazanç bunlara da dönmektedir. Son günlerde de, ömrünü bu millete ve vatana ihanetle geçirmiş sefillerin, bu cemaatin lehine söz etmeleri boşuna değildir. Misal, Mehmet Ali Birand denilen sefil. Şimdi, güya günah çıkarırcasına, zımnen bunlara yüzsuyu dökmektedir. İşte bize şunu yaptırdılar, bunu söylettiler gibisinden üfürmektedir, tabi yersek! Ulan senin boğazına mı sarıldılar? Senin kim olduğunu, ne yaptığını bu millet bilmiyor mu sanıyorsun? Korkma, millet senden sonsuz kez daha zekidir. Ki senin zekâna (!) seni gördüğümüz zamanlarda şahit oluyoruz, gerçekten de çok zekisin (!) Bunlarında, bu tür açıklamaları, ekranlarından dakikalarca vermeleri resmi net şekilde göstermektedir. Siz zannediyor musunuz ki, bunların yanındaymış gibi görünenler, bunları sevdiklerinden vermektedirler. Hayır, vermek zorunda bırakıldıkları için vermektedirler. Çünkü bu desteği vermelerini, kendilerini daima beslemiş olan ve kendilerine, yaşamış oldukları ayrıcalıklı yaşamı sunan ağababaları istemektedir bunu. Yürekleri yetiyorsa vermesinler, istenileni yapmasınlar.
Dostlarım! Sözlerimi, asla, vahşi emperyalizmin ağababası olan siyonizmi büyük bir güçmüş gibi göstermek adına söylemiyorum. Allah, böyle bir alçaklıktan beni korusun. Âminler olsun. Allah’a imanı olanın, korkusu olmaz. Temkinli olmak ayrıdır, korkmak ayrıdır bu arada. Karşımızdakinin gücü, bizim korkumuzla doğru orantılıdır. Bu yüzden güçlü değil, korkak vardır. Velâkin bir de katı gerçekler vardır. Dünyaya bir şekilde etkide bulunan ve şerle de olsa milletlere kan kusturan şeytan ve şeytaniyetin önderlerinin varlığı bir gerçektir. Ki bunu bizzat cemaatin lideri de ifade etmiştir. Yani dünyada Amerikasız, arka perdede İsrailsiz iş yapılamayacağını. Bu yalan değildir, inkârı kabil değildir. Bu sözün hem çok öncesi vardır, hem de daha dün Mavi Marmara olayında da söylenilen bir sözdür. Peki, şimdi şöyle düşünelim; dünya da şeytaniyetin önderlerinden izinsiz iş yapılamayacağına, hele hele onların tasvip etmediği bir şeyin yapılmasının ise kesinlikle imkânsız olacağına göre, bunların dünyanın ismi bilinmedik yerlerinde iş yapmalarını nasıl düşünülmeliyiz? Sizce, şeytaniyetin önderleri, kadim ve mutlak kinle düşman oldukları İslam dininin öğretilmesini, hele hele dünya çocuklarına öğretilmesini tolere edebilirler mi? Mutlak milli duruşla iş yapılmasına müsaade eder mi? Buna evet demek yürek ister. Siyonist şeytan çarkına çomak sokturmaz arkadaşlar! Aksini düşünmek saflık olur. Siyonistin, insanla kavgası kıyamete kadar sürecektir. Öyleyse, siyonistten insanlık beklemek için mutlak ahmak olmak gerekir.
Cemaat, kendi ülkemize ve dünya ülkelerine, küreselizmi ve küreselizmin yol açıcısı olan çağdaşlık, demokrasi, liberalizm gibi kavramları pazarlayan ve açtıkları okullarda bu hedefe yönelik insanlar yetiştiren bir yapılanmadır. Arkasında, CIA ve MOSSAD gibi istihbarat yapılanmalarının da olduğu. Bu istihbarat örgütleri, bunların içine öyle bir sızmıştır ki, kurtulmaları kabil değildir. Hatta bunların gizli bilgilerine, gayelerine ve yaptıklarına dair ciddi bilgi sahibi de oldukları için, bunlara istediklerini de yaptırabilmektedirler. Ve ilerledikleri yoldan çıkmamalarını sağlamaktadırlar. Üyelerden biriyle oturup konuşun, demokrasiyi savunduğu kadar dini savunmaz, kürselizme taptığı kadar milli kimliğine değer atfetmez. Ki zaten gazetelerinde de her şeyi net olarak görüyoruz. Kimisi Ermenicilik yapar ve diasporaya tapar, kimisi gizli PKK taşeronluğu yapar, kimisi de liberalizm reklamıyla saf zihinleri iğfal eder. Devletin dindar nesiller yetiştirme iradesine karşı çıkarlar. Apo’yu paşa yaparlar. Üş şebeği ekranlarında konuştururlar ve devlet, millet, din düşmanlığı yapmalarına imkân sağlarlar. Ki bizatihi, bunlardan biri, geçenlerde topluluk önünde de zımnen ateizm reklamı yapmıştır. Peki, böyle birinden, bu ülkeye ve millete fayda geleceğini ummak ahmaklık değilde nedir Allah aşkına? Ateizm reklamı yapmak ayrıdır, ateistlere karşı toleranslı olmak ayrıdır. Bizler çocuklarımızı korumak zorundayız, her türlü netameli reklamdan. Bunların, insanları götürdüğü nokta, şeytaniyetin küreselizm bataklığıdır ve kürsel şebekelerden de bu yüzden destek görmektedirler. Milli ve dini bilinci, direnci, ezdikleri ve etkisizleştirdikleri için destek görmektedirler.
Millet, çocuklarını korumak ve ahlaksızlık bataklığına saplanmalarını önlemek adına bunların ocağına düşmektedir. Böylece bunlara gün doğmaktadır. Dinsiz, imansız odaklar çocuklarımızı avlayıp kötülük çukuruna düşürmektedirler ve çocuklarımızın ahlakını ve şerefini çalmaktadırlar. Bunlarda, çocuklarımızın en değerli hazineleri olan bilinçlerini, ruhlarını ve iradelerini çalmaktadırlar. Din düşmanlarının organlarına bakıyorsunuz her taraf pislik, mikrop dolu. Din hırsızlarının organlarına bakıyorsunuz masumiyet kılıfı ardında, her taraftan yapaylık fışkırıyor. Aslında çocuklarımızı, her iki taraftan da korumak zorundayız. Devletimizde, bu konuda elinden geleni yapmalıdır. Bunlar okullarına aldıkları zengin çocuklarını (ki fakir ya da orta halli çocukların okuması kabil değildir) küreselizmin piyonları olarak yetiştirmektedirler. Bir nevi, dinsiz ve kimliksiz ama yapay ahlaklı nesiller yetiştirilmektedir. Yani istikbalin sömürücüleri, küreselizmin yapay çocukları. Yani, Allah ahlakına karşı, küresel ahlak. Milli kimliğe karşı, küresel kimlik yani kimliksizlik. Yer almak istiyorsanız, buyurun!
Cemaatin yaptıklarından, ülkemin ve milletimin bir hayır göreceğini sanmıyorum şahsım olarak. Dini ve milli bilince bir katkıları zaten olamaz, dini ve milli bilincimizi ve şuurumuzu çalmasalar, gölge etmeseler yeter! Kendileri küresel olabilirler, diyeceğimiz olmaz ama bu ülkenin çocuklarını ve dünyanın çocuklarını bu lanet kumpasa almasalar keşke. Şeytaniyetin hizmetkârları yapmaya çalışmasalar. Çocuklarımızın, temiz zihinlerini, çağdaşlık, demokrasi ve liberalizm mikroplarıyla tahrip etmeseler keşke. Bu millet, bu küresel kuşatmadan muhakkak kurtulmalıdır, bu kuşatma ve zihni manipülasyon ağını delip geçmelidir. Burada cemaatten bahsederken, cemaatin kumpasına ve zihni manipülasyonlarının ağına yakalanmış olan ama temiz niyetler taşıyan, her şeyden bihaber olan alttaki masum insanlarımızı kastetmiyorum. Burada, küresel baronlarla politik flört yaşayan, derin ilişki içinde olan, yabancı istihbaratların müzaheretleriyle iş kotaran ve alttakilerin, her şeylerinden habersiz oldukları cemaat baronlarını kastediyorum. İşte bu yüzden müntesiplerin bana kızmamalarını ama çok derin düşünmelerini canı gönülden istirham ederim. Allah rızası ve kendinizin, milletinizin, ülkenizin iyiliği için düşünün kardeşlerim. İşte bu baronların, bu ülkede kurdukları netameli ağ, millet tarafından paramparça edilmelidir kesinlikle. Bunlar, bu ülkeyi çöküşe götürmekten başka bir şey yapamazlar asla. Varlığımızın bekası adına yapmalıyız, yapmamız gerekenleri. Küreselizm, insanlığın, kimliklerin ve değerlerin katilidir. Küreselizm, şeytaniyetin ideolojisidir. Şeytaniyetin baronları, Hıristiyan dünyayı ‘’Mehdi’’ yalanı ile sömürmektedir, bizleri de ‘’hoşgörücülük’’ martavallarıyla sömürmek istemektedir.
Son tahlilde; İnsanlar, her zamanda ve zeminde, her konuda, Allah’a güvenmelidirler, dayanmalıdırlar. Mutlak Önder-ler-inin (sav-as) iz-ler-ini takip etmelidirler. Yegâne kitaplarına sığınmalıdırlar, mutlak ve tek doğru kaynağı olan kitaplarını dinlemelidirler. Bütün varlıklarını, hayatlarını, Allah (cc), Önder (sav) ve Kitap temelinde yeniden tanzim etmelidirler. Allah’ın sözünü yaşamak, yüceltmek ve hâkim kılmak için mücadele vermelidirler. Yani İlay-ı Kelimetullah kutsal davasına varlıklarını adamalıdırlar. Tarihlerini çok iyi okumalıdırlar. Ecdatlarını tanımalıdırlar, bilmelidirler, anlamalıdırlar. Kadim değerlerini, törelerini, geleneklerini yaşamalı ve yaşatmalıdırlar. Ülkelerini sevmeli ve korumalıdırlar. Devletlerini ve devletlerinin kurumlarını, Allah’ın sözü temelinde ve kadim tarihleri ekseninde tanzim etmelidirler. İslam temelli milli siyaset gütmelidirler. Siyasetleri de, işleri de, bütün mevcutları da Allah’a doğru olmalıdır, Allah için olmalıdır.
En son tahlilde; Allah bu ülkeyi ve milleti, şeytaniyetin hizmetkârları olan küreselizm havarilerinden kurtarsın, laikçilerin ellerine de bidaha asla düşürmesin, bu ülkeye, bu dine, bu vatana, bu millete sahip olması ve hizmet etmesi gereken milli-dini siyaset ehline de akıl, izan, vicdan, cesaret, irade ve haysiyet nasip etsin. Sonsuz âminler olsun.
Allah’la (cc), Önderle (sav), Kitapla, umutla, gerçekle, ahlakla, adaletle, barışla, kardeşlikle, töreyle, gelenekle, tarih bilinciyle, ecdat sevgisiyle, birlik ve beraberlikle, paylaşımla, vatanla, imanla, milli-dini bilinçle ve dirençle, bağımsızlık aşkıyla, özgürlükle, emeğe ve alınterine saygıyla, muhabbetle, selamla, duayla ve Türk-İslam Medeniyetini inşa etme kararlılığı, gayreti ve inancıyla kalalım. Sonsuz âminler olsun.
ÖZEL NOT:
İlk evvelde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve Allah’tan acil şifalar diliyorum.
İkinci olarakta meşhur tarihçimiz Yılmaz Öztuna’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemizin, milletimizin ve ailesinin başı sağolsun. Allah, günahlarını ve taksiratını affeylesin, mekânını cennet köşelerinden bir köşe kılsın. Sonsuz âminler olsun.