ZİHNİYET DEVRİMİ...9...

Özgür DENİZ - 24.02.2012

Şöyle bakıyorum da hayata, insanlar da müthiş bir samimiyetsizlik var. Hep -mış gibi yapıyorlar. Ne söylemlerinde ne de eylemlerinde bir ciddiyet var. Laf olsun diye konuşuyorlar, yapıyor-muş gibi gözüküyorlar. Oysa her şeyleri yalan. Özleri yalan, sözleri yalan, gözleri yalan, yüzleri yalan. Mücadelelerinde samimiyet yok. Geçende, üniversiteli bir gencimiz, bir parti mensubunun yüzüne nasılda tokat gibi vurdu gerçekleri. Adeta rezil rüsva etti. Keşke hepsine karşı böyle yürekli bir savaşım verse gençlerimiz. Konuşsalar, sorsalar, sorgulasalar, rahatsız etseler. Aslında insanlarımız, gençliğimiz böyle olmalı. Haksızlık kimdeyse, o bendendir diye tepkisiz kalmamalı ve gereken karşılığı mutlaka vermeli. Zira yanan, sadece senden olmayanlar değil, herkes, dönüşümlü olarak kendin bile yanmaktasın ama farkına varamıyorsun, çünkü zihnin oraya kadar çalışmıyor. Yumurta atacağına, bir ok gibi sözler fırlatmalı bütün yalancıların suratlarına. Emin olun, bin yumurtanın yapamadığını tek bir söz yapacaktır. Ama tabi eylemleriniz de samimi olacaksınız. Sözünüz yoksa yumurta atarak tatmin olursunuz ama hava alırsınız. Çünkü hiçbir aklı başında insan çıkıpta, size; aferin ulen kerata, iyi yaptın demez. Tabi, sizleri yumurta fırlatmaya sevk eden kodamanlar hariç. Onlar zaten gençliğin soran, sorgulayan ve gerçeği haykıran bir kişilikte olmasını asla istemezler. Çünkü böyle bir kişilik, bütün baronların ecelidir. Hem madde baronlarının, hem de mana baronlarının. Sıkıysa, denemesi bedava, canım benim. Hadi buyurun, gurup toplantılarınız da, gerçeği bütün çıplaklığı ile haykırın! Ya da meydanlara çıktığınız zaman, laf olsun için değilde, gerçekten yüreklerinizde ki çığlıklarınızı yansıtın dışarıya. Hemen aforoz edilirsiniz, bidaha yüzünüze bakan olmaz. İşte bu gerçekleri ya bilmiyoruz, ya da bildiğimiz halde aynı yolda yürümeye devam ediyoruz.

 

Partilerde, cemaatlerde, sendikalarda konuşuyorlar. Atıp tutuyorlar, palavra bol ama icraat sıfır. Adalet diyorlar, vatan diyorlar, özgürlük diyorlar ama bu ülkülere yönelik namusluca icraatta bulunmuyorlar. Adalet diyorlar, ama milletin hakkını namussuzca yiyorlar. Vatan diyorlar, ama hainlere karşı onurluca mücadele veremiyorlar. Özgürlük diyorlar ama gencecik çocukların güzel hayallerini kirletiyorlar şerefsizce. Oysa söylediğin şeyi, eylemlerinde gösterecek erkekliğinde olmalıdır. Eğer söylediğini yapacak kadar erkek değilsen, hiç söylemeyeceksin. Bizlerde gerçekleri haykırmaktan, bu şarlatanların suratlarına tokat gibi çarpmaktan korkuyoruz. Korkmamalıyız, yılmamalıyız. Madem fikirle mücadele istiyorlar, bizde bu mücadeleyi vermeliyiz hem de en sert şekilde, insanların kapanmış zihinlerini açacak şekilde. İnsanları, olması gereken, en onurlu eylemlere sevk edecek şekilde. Ama bunu yapmıyoruz. Sonra da haksızlıklardan şikâyet ediyoruz. Oysa ne istediğimizi bilmeliyiz ve istediklerimize nasıl kavuşacağımızı da öğrenmeliyiz. Ve elimizden gelen ne ise, en güzel şekilde yapmalıyız. Zira lafla peynir gemisi yürümüyor canım benim. Ve sadece tepedekilerden beklemekle olmuyor, olacak olanlar ya da olması gerekenler. Kalkmalısın ve konuşmalısın!

 

Mesela, adaletten mi dem vuruyor bir parti. Ama ardından da, bu milletin hazinesini kasasına mı akıtıyor. Hemen tepkini koyacaksın. Hakkı haykıracaksın. Hani lan diyeceksin, sen adalet diye höykürüyordun. Nasıl olurda bu milletin alın terini, kanını emersin sülük gibi diyeceksin. Madem adalet diyorsun, adil ol, insanları zalimlere ezdirme, haklarını çalma ve çaldırma diyeceksin. Bir parti vatandan mı dem vuruyor. Ama vatan hainlerine karşı sus pus mu oluyor. Hemen tepkini koyacaksın. Hakkı haykıracaksın, hani lan diyeceksin, sen vatan diyordun, göstersene şu vatan sevgini diyeceksin. Bu ülkenin kanını emen kodamanlara karşı hangi politikayı geliştirdin diyeceksin. Bu memleketin kaynaklarını yağmalayanlara karşı ne yaptın diye soracaksın. Bu gençliğin, kadim töresini, tarihini, ecdadını öğrenmesi için hangi çalışmaları yapıyorsun diye soracaksın. Bir parti özgülükten mi dem vuruyor. Ama gariban mazlumların haklarını gasp etme yarışına mı giriyor ardından, tepkini layığı ile koyacak ve hani lan sen özgürlük türküsü söylüyordun şarlatan pislik diyeceksin. Özgürlüğün ne olduğunu öğren de gel, sonra türküsünü söyle diyeceksin. İnsanların en tabi haklarını çalarak, ellerinden alarak nasıl özgür olunur dar kafalı mal diyeceksin. Asla korkmayacak, çekinmeyeceksin. Sen sürüleşirsen, seni güdecek olan çok olur canım benim. Bunların topuna birden, eğer samimi iseniz ve sözlerinizin gereğini yapacak kadar erkek iseniz; önce bu memleketin kaynaklarını yağmalayan, bu milletin terini, yaşını ve kanını emen bütün kodamanlardan hesap sormaya başlasınız iyi edersiniz diyeceksiniz. Tüsiad’dan, Koç’tan, Doğan’dan, milliyetçilik ve İslamcılık kisvesi ardına saklanıp bu milletin terini, kanını ve yaşını emen bütün şerefsizlerden hesap sormalarını isteyeceksiniz. Çünkü bunlardan erkekçe hesap sormadan bu memleket asla düzelmez diyeceksiniz. Ki, düzelmezde. Ki, bu memleketin batmasının en temel nedeni de budur.

 

Aynı şekilde, ahlaktan ve adaletten mi dem vuruyor bir cemaat lideri. Madem öyle, göster şu ahlakını ve adil vicdanını da şu ehl-i politikayı açıktan bir uyar diyeceksin. Şu kendi müntesibin olan baronların ahlaksızlığına ve adaletsizliğine bir son ver önce, sonra konuş diyeceksin. Milletin yüzüne karşı adalet ve ahlak deyip, arkadan kapitalist nutuklar çekme zalim ve yalancı adam diyeceksin. Liberal puştlarla yatıp kalkma diyeceksin. Bu milletin kimliğine ve dinine kökten ve göbekten düşman olanlarla ittifak kuracağına, bu milletin davasına sadakatli insanlara sevgi duy diyeceksin. Nerede senin ahlaklı ve adil vicdanın diyeceksin. Bizleri aldatabileceğini mi sanıyorsun diyeceksin. Allah’tan mı yoksa kulundan mı korkuyorsun diyeceksin. Bunları demediğin zaman, zulümler altında inim inim inleyeceksin, durmadan masal dinleyeceksin.

 

Aynı şekilde sendikal ağalara karşı da gerçekleri haykıracaksın. Arka perde de değil, ön tarafta erkek ol diyeceksin. Her birinin şarlatan olduğunu yüzlerine haykıracaksın. Hani lan sizin mücadeleniz, hangi hakkı aldınız, hangi onurlu mücadeleyi verdiniz bugüne kadar diyeceksiniz. Laftan başka ne yaptınız diye soracaksınız. Hangi yürekli eylemlere imza attınız diye soracaksınız. Nerede verilen emeğin karşılığı diye haykıracaksınız, yalancı ve sahtekârlık fışkıran suratlarına. Eğer siz susarsanız, onlar konuşurlar ama sizleri uyutmak için konuşurlar. Kendilerinin paylarını perde ardında alırlar ve sizlerin hakkını almaktan vazgeçerler ama almak için mücadele veriyorlarmış gibi yaparlar. Sizde inanırsınız safça. Oysa her şey bir düzemcedir, yalandır, soytarılıktır. Ki hani nerede aldıkları haklar? Nerede kazandıkları davalar? Daha memurun bile maaşını vermediler ama bunlarda tık yok. Oysa meydanlar lebalep dolmalıydı şimdiye kadar. Bu ülke, böyle bir meydan dolumuna bir kez daha şahit olmamış olmalıydı. Ama yürek gerek buna, samimiyet gerek buna, birlik olabilmek ve birlikte mücadele verebilmek yürekliliği gerek buna. Ne yürek var, ne de samimiyet maalesef. Bir tarata değil, hiçbir tarafta yok. Bu yüzden de perişanız. En yüce ve tek ortak dava olan, vatan, ahlak ve adalet davasında bile birleşemiyoruz ne hazin ki!

Tarih: 24.02.2012 Okunma: 654

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?