ZİHNİYET DEVRİMİ...17...

Özgür DENİZ - 02.03.2012

Uyanalım artık! Uyanalım lütfen. Ey milletimin çocukları uyanın! Ağır uykudayız ve uyanmalıyız. Belki göremiyoruz ama dipten dibe ülkemizi oyuyorlar, milletimizin boynuna zincir geçiriyorlar. Bir kardeş katliamı hazırlığı yapıyorlar. Küresel küfür ehli ile bağrımızda barındırdığımız küfür ehli görünmez bir ittifak içindedir. Ümmetin çocukları katledilmekte, yurtları işgal edilmekte, kaynakları yağmalanmaktadır. Yarın da bizim ülkemiz üzerinde aynı oyunları oynayacaklardır. Küresel katil, gelmiş ve tam orta yerimize oturmuştur. Yarın kadim kardeşlerin bağrında bir hançer olacaktır ve kanımızı akıtacaktır. Bir yılan olup zehrini boşaltacaktır bu coğrafyaya. Bu küresel kuşatmaya son vermeliyiz. Senlik, benlik kavgasını bırakmalıyız artık. Ağız kavgası ile enerjimizi tüketmemeliyiz. İdeolojik kavgalarla, mezhep ve parti kavgalarıyla değil, kadim bir milletin dirilişi ve kuşatılan bir coğrafyanın bağımsızlığına kavuşması kavgasıyla hemhal olmalıyız. Ülkemiz bir deniz, bizler birer balık olmalıyız ve ülkemizin her köşe bucağında yüzmeliyiz. Her bir kardeşimize ulaşmalıyız. Sevgimizi, ekmeğimizi, bilgimizi, türkülerimizi, acılarımızı ve dertlerimizi paylaşmalıyız. Yoksullarımızı kazanmalı, gariplerimizi güldürmeliyiz, kimsesizlerin kimsesi olmalıyız. Coğrafyamızda görkemli bir uyanışı, dirilişi ve direnişi başlatmalıyız. Dilimizde, dinimizde, kimliğimizde, tarihimizde dirilmeliyiz. Mazimize layık şekilde mücadele vermeliyiz. Artık üzerimizde ki lüzumsuz yükleri atmalıyız. Bir Şeyh Şamil olup dağları inletmeli, bir Ömer Muhtar olup çölleri yarmalı, bir Kanuni olup Viyana’ya dayanmalı, bir Fatih olup İstanbul’u yeniden fethetmeli ve yepyeni bir destan yazmalıyız. Yerler atımızın ayaklarıyla toz duman olmalı, aksimiz göklerde yankılanmalıdır. Bir coşkun sel olup taşmalı, bütün engelleri aşmalı ve kutsal ülkülerimize kavuşmalıyız. Melekler, bizleri izlemelidirler. Kuşlar, şarkılarımızı dinlemelidirler. Dağlar, heybetimizi kıskanmalıdırlar. Bulutlar, bize gölge olmalıdırlar. Denizler, bizim coşkun sel olup aktığımızı görmeli ve utancından çekilmelidirler. Tarihin, ismiyle anıldığı bir milletin aziz ve asil evlatları yeniden bir tarih yapmaya koyulmalıdırlar.

 

Münevverlerimiz, ozanlarımız ülke sathında bir sefer başlatmalıdırlar. Hesapsız, kitapsız, hasbi bir sefer. Karşılık beklememelidirler. Bir uyanış ve uyandırış harekâtı olmalıdır bu. Vahiy ve kadim köklerimiz temlinde bir şahlanış harekâtı olmalıdır. Eğer bu vatanı karşılıksız sevdik ise, eğer bir ülküye gönül verdik ise, eğer bu milletin istikbaline ve istiklaline bir baş koyduk ise, bu kutsal hamleyi başlatmak pazarlık konusu bile yapılmamalıdır asla. Bu hamle, dünya ülkelerinde ki soydaşlarımız ve dindaşlarımız arasında da başlatılmalıdır. Bulunduğumuz halden utanmamız gerekir, başımızı nasıl kaldırıpta insanlığa karşı bakabiliyoruz? Artık aydınım diye ortalıkta gezip duran, laf salatasından başka şey bilmeyen beyinsiz sürüsüne bir şekilde ulaşıp uyarmalıyız. Partilere karşı isyan ahlakıyla direnmeliyiz ve onları uyarmalıyız. Âlimlik iddiasında olanlara da hesap sorabilmeliyiz. Bunlar asla zor şeyler değildir. Yürek ve cesaret isteyen şeylerdir, başarılabilir istendikten sonra. Vallahi başarılabilir. Onlardan bir şey istemeyeceğiz, onlara ne yaptıklarını ve ne yapmaya çalıştıklarını soracağız. Ve yapmaları gereken şeyleri hatırlatacağız. Şirketlerin, bankaların tasallutundan kurtulmak ve milli kalkınma hamlelerini başlatmak görevimizdir. Dış borçlardan acilen kurtulmalıyız, gerekirse millet olarak el ele vermeliyiz, bu borç bataklığından kurtulmak için. Bütün kaynaklarımız millileştirilmeli ve yabancı ellere teslim edilmiş yerlerimiz geri alınmalıdır. Ülkeler arası ilişkilerimiz, ahlak temelinde olmalıdır. Kendi kazancını düşünüp, bizi ezmeye çalışan kansız köpeklere yüz vermemeliyiz. Duruşumuzdan, ilkelerimizden, kimliğimizden, dinimizden ve değerlerimizden kesinlikle taviz vermemeliyiz.

 

Partileri, kendi kadim kaynaklarımız ve köklerimiz temelinde, ortak ülkülerimiz hedefinde milli siyaset etmeye davet etmeliyiz. Ülkenin kaynaklarını yağmalamamalarını ve düşmana peşkeş çekmemelerini haykırmalıyız. Onları, samimi dürüst, şerefli, ahlaklı ve adaletli olmaya davet etmeliyiz. Ülkemiz topraklarından kalkan ürünü adil şekilde paylaşmak gerektiğini ifade etmeliyiz. Nesillerimizi, düşmana kaptırmamak gerektiğini söylemeliyiz. Küresel şeytaniyetin, soydaşlarımız ve dindaşlarımız üzerinde ki prangalarının kırılması ve zulümlerinin sonlandırılması adına o ülkelere ültimatom vermelerini söylemeliyiz. Gerçekleri, kendi çıkarları uğruna gizlememeleri gerektiği yönünde kendilerini uyarmalıyız.  Soydaşlarımız ve dindaşlarımız üzerinde, düşman lehine tahakküm kuran yerli maskeli yabancı köpekleri uyarmalıyız. Soydaş ve dindaşlarımızın uyanması, dirilmesi, kalkması ve direnmesi için de, onların münevverleri, siyasetçileri ve ozanlarıyla irtibata geçmeliyiz. Artık, gerçekten daha bir hassas olmalıyız. Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan yürümeliyiz. Gösterdiğimiz gayretin, daha fazlasını gösterebilmek adına direnmeliyiz.

 

Dostlarım! Hakikatken hissiyatımız kalmamış, hassasiyetimiz kalmamış. Bu yüzden de büyük ülküler peşinde koşacak takatten mahrumuz. Kalkmaya, yürümeye pek gönlümüz yok. Oturduğumuz yerde rahat hissediyoruz kendimizi ve keyfimizi bozmak istemiyoruz. Aslında ova ova, köy köy, şehir şehir dolaşabilmeli, oralarda ki milletimizin parçalarını uyandırmalı, onlarla hemhal olmalı ve gönül köprüleri kurmalıyız. Onları düşmanın tuzaklarına karşı dirilmeye ve direnmeye çağırmalıyız. Onlara imkânları son raddesine kadar sunmalıyız. Milletimizin hiçbir parçasını, ülkemiz üzerinde ki nimetlerden mahrum koymamalıyız. Şehirde ki insanlarımızın yalnızlığını gidermek ve kendi özlerine yabancılaşmalarını önlemek için, sürekli onları müteyakkız kılacak faaliyetler tertip edebilmeliyiz. Kendi kadim köklerimiz ve kaynaklarımız temelinde. Ülkemizde ki, soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın parçalarını yadırgamadan bağrımıza basmalı, onlara karşı kesinlikle yanlış tavır içinde olmamalıyız. İşte bir tarihi böyle yapmalıyız. Durduk yerde ve oturarak tarih yapılmaz! Ecdadın ne zaman durdu, oturdu, bekledi? Ecdadının, sana bıraktığı ve hoyratça harcadığın miras kolay kazanılmadı ey vatan evladı! Sen ne bırakacaksın?

Tarih: 02.03.2012 Okunma: 687

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?