ÜLKE GÜNDEMİ...

Özgür DENİZ - 04.03.2012

BİR:

Dünya da her kişi farklı olsa ve her şey kişiye göre değişse de, kişiye göre değişmeyen şeyler de vardır. Dünyada kişiye göre değişmeyecek yegâne iki şey; ahlak ve adalettir. Adaletin ve ahlakın kökeni de vahiydir.  Arkadaşları John Locke derler ki; ‘’- bir ahlak kitabı yazsana. Cevap verir; - İncil var ya!’’ Bu öz hakikat, varlığın eskimeyecek ve eskitilemeyecek mutlak hakikatidir. Dünya da vahiy kadar bütün insanlığı kuşatan ve bütün insanlığı ikna eden yüce bir kuvvet yoktur. Tabi bunu ancak vicdanı ve aklı ekseninde düşünen idrak eder. Nefsinin ve dünya nimetlerinin peşinde koşup, sürekli çıkarını düşünen ve çıkarı uğruna gerçekleri gizleyenler idrak etmez ve edemez. Belki gözleri olacaktır bunların ama göremeyeceklerdir. Belki kulakları olacaktır ama duyamayacaklardır. Belki kalpleri olacaktır ama hissedemeyeceklerdir. Belki beyinleri olacaktır ama düşünemeyeceklerdir.

 

İKİ:

Maalesef AKP ülkeye ve millete karşı yanlışlar içindedir. Hatta dine karşı bile yanlış içindedir. AKP Müslümanlarla ilintilendirilerek, yapılan şeylere Müslümanların sessiz kalması sağlanmaktadır. Haddizatında, Müslümanlar, iktidarda İslam kökenli bir parti var denilerek gevşekliğe sevk edilmekte, dehşetli derece de yozlaştırılmaktadır. Adeta tepkisizleştirilmekte ve yapılanlara sessiz kalınması sağlanmaktadır. Ve böylece şeytan istediği gibi at oynatabilmektedir. AKP gerçekte hiçbir şey yapamamaktadır gördüğümüz ve algıladığımız, anladığımız kadarıyla. Lider kişilik, hayali şekilde yüceltilerek, sanki bir şey yapılıyormuş izlenimi yaratılmaktadır ama gerçekte yapılan bir şey yoktur. Nutuk çekmekle ve düşmana karşı beylik laflar etmekle, hiçbir kimse netice almamıştır ve alamaz da ama millet uyutulur ve avutulur. Ülke derinden işgal edilmektedir. Çekiç Güç denilen soysuz şebekeye karşı olan bir millet, şimdi NATO denilen katil ve soysuz şebekenin tam bağrımıza gelip oturmasına ses etmemektedir. Çünkü iktidarda güya İslam kökenli bir parti vardır.

 

Sevgili dostlarım! Bunları söylerken içim acımıyor sanmayın. Şerefsizim içim acıyor, yüreğimden kan damıtarak yazıyorum bunları. Zira İslam kökenli olduğu söylenen bir iktidar döneminde böyle şeylerin yapılıyor olması derin acı veriyor insana. Ama gerçekleri de söylemek zorundayız. Keşke milletin yanında durulsa da, şeytana karşı büyük bir milli birlik içinde olunsa. Ama olmuyor. Bu ülke, kemendinden kurtarılanların eline daha düşürülmemeli, AKP den de ya kurtarılmalıdır veyahut AKP millet tarafından şiddetli şekilde uyarılmalıdır. MHP-BBP-SP mutlaka ittifak etmeli ve güç birliğine gitmelidir, toplumun karşısına da samimi şekilde çıkmalıdırlar. Bunların ülke genelinde ki her bir hücresi yani il, ilçe, köy, belde yapılanmaları namusluca çalışmalıdırlar. Milletin karşısına adam gibi çıkmalı ve milleti asla aldatmamalıdırlar. Milletin aleyhine faaliyet yapanlar, vahye ve tarihe gizli ya da açık muhalefet edenler bünyeden def edilmelidirler. Vahiy temelinde milli siyaset ilkeleri oluşturulmalıdır ve bu temelde anlaşılmalıdır. Yoksa yarın her şey geç olacaktır. Yani ben bu siyasi teşekküllere şaşmıyor değilim. Ne yapıyorlar, ne ediyorlar gerçekten anlamıyorum. Vallahi anlamıyorum. Ayrıca muhalefetleri de kuru muhalefet olmamalıdır. Lüzumsuz işlerde, laflarda boğulmamalıdırlar. Laf olsun diye değil, çözüm olsun diye muhalefet etmelidirler. Nihayetinde bu ülke hepimizindir. Güzel olanı desteklemek, yanlış olanı ortaya koymak ve uyarmak namuslu siyasetin temelidir.

 

Bu ülke bizim ülkemiz. Biz bu milletin evladıyız. Ne ülkemizin ne de milletimizin kötülüğünü isteyecek kadar haysiyetsiz olamayız. Şahsi ve gurupsal çıkarlarımız uğruna gerçekleri gizleyemeyiz ve gizleyecek kadar alçak olamayız. Particilik yapamayız. Zira böyle yaparak geldik zaten bu hale. Bu yüzden, kendi düşüncemizi yüceltmek ve yükseltmek için, farklı bir düşünceye nahak yere kin kusup, o düşünceyi düşürmeye çalışamayız. Zira kaybeden hepimiz oluruz ki, bu şekilde de kaybediyoruz. İşte bu yüzden, AKP ye lüzumsuz yere tenkitler yöneltmekten imtina ederim. Millette şöyle bir bakış var; şimdi AKP giderse, bu millet, öncekilerin eline düşeceğinden korkuyor. AKP gitmese de bir şey yaptığı yok aksine sanki kötü şeyler olmaktadır. Yani bu millet kıskaçtadır. Karşısında millet lehine siyaset edecek birilerini de görmüyor. Öyleyse diyor, bununla devam edeyim. Ama her halükarda kaybediyor. Öncekilerin elinde kaybetti zaten, düşerse hepten kaybedecek; mevcutların elinde kazandığı bir şey yok,  zevahirde kazanılıyor görünse de, zımnen yine kaybetmektedir. Bu durumda, artık birilerinin namusluca ortaya çıkması ve mutlak olarak millet temelli milli siyaset etmesi gerekmektedir.

 

Hayır, keşke AKP gerçekten güzel şeyler yapsa. Ahlakı ve adaleti tam olarak egemen kılsa. Düşmana karşı milletle birlik olup, göğsünü gerse ve milleti uyandırsa ama yok. Kaynakları elden çıkaracağına millileştirse ve daha iyi işletilmesini sağlasa. Hiç olmazsa, hayati öneme haiz kaynakları elden çıkarmasa. Ne hazin ki, durum, tam ters istikamette işlemektedir. Hala memurların zamlı maaşları ödenmedi, ama kendileri zamlı maaşlarına kavuşalı yıllar oldu sanki. Yani bu ayıp bile yanlış olarak yeter diyeceğim neredeyse. Mahrum olanlar çoğaldı, mağrur olanlar arttı. Her şey kodamanların lehine işliyor sanki. Bir iki göstermelik hareketle millet avutuluyor gibi izlenim var. Temellerde ise değişen bir şey yok. Hakikaten ahlak ve adalet konusunda dehşetli bir yozlaşmanın olduğu mutlak gerçektir. Evet, yapılan şeylerde vardır ama o yapılanlar bir yerde tali meseldir. Adalet olmadıktan sonra ben yolu ne yapayım? Hayır yani, gerçekten adalet yoksa yol benim karnımı doyurmaz ki! Bu tıpkı laiklik denilen, çağdaşlık denilen, demokrasi denilen ucubelerde ki olduğu gibidir. Ben emeğimin karşılığını alamıyorsam, kaynaklarımdan yeterince istifade edemiyorsam, karnım doymuyorsa, yüzüm gülmüyorsa, bu ucubeler benim karnımı doyurmaz ki, beni gece yattığım zaman huzurlu kılmaz ki! Aptallığın ve ahmaklığın alemi yok yani!

 

Maalesef, siyasilerin ne yaptıkları değil, milletin nasıl algıladığı önemlidir. Çünkü siyasi kaderleri milletin algısı tayin etmektedir. Bu yüzden millet çok önemlidir. Millete hâkim olamayan, ülkeye hâkim olamaz, iktidarı elde edemez. Bu yüzden, yüzünüz, millete dönük olmalıdır, siyasetiniz millet tabanlı olmalıdır. Milletin indinde bir defa yanlış algılandınız mı bittiniz demektir. Öyleyse, milletin rağmına milletin düşman olarak bellediklerinin yanında görünmemelisiniz. Sizin ne yaptığınız değil; milletin, yaptıklarınızı nasıl algıladığı önemlidir. Öyleyse milletin karşısına, temiz sözle, temiz yüzle, temiz özle, temiz gözle çıkacaksınız. Milleti asla aldatmayacaksınız. Milletin değerlerine küfrettirmeyeceksiniz. Milletin düşman bellediklerinin yanında olmayacaksınız. Yani vahyin düşmanlarıyla, tarihin, ecdadın, dilin, kültürün düşmanlarıyla milletin karşısında dans etmeyeceksiniz. O zaman millet altınızda ki halıyı çekiverir. Bakınır kalırsınız ve düşer kafanızı kırarsınız. Sonra da sızlanıp durursunuz. Ama millet daha inanmaz artık. Hayır, başka şekilde oluyorsa ve olabilirse, buyurun söyleyin bizde bilelim ve o şekilde yapalım. Kendimizi kandırmayalım ve masallarla avunmayalım beyler. Allah rızası ve ülke, millet aşkına artık kendimize gelelim ve milli birliği sağlayalım, gizli ya da açık işgallere son verelim lütfen. Yazık oluyor her şeye!

 

ÜÇ:

Bu milletin çocukları, dinsizler ve sahte dinliler eliyle müthiş derecede kıskaca alınmıştır ve sürekli yozlaştırılmakta, varlık evine yabancılaştırılmaktadır. Kimliksizlik ve dinsizlik buhranına sürüklenmektedir. Dört bir yandan kuşatma altındayız. Kimliklerimizi ve zihinlerimizi, vahiy ve kadim kültürümüz şekillendireceğine, biçimlendireceğine; sanatçı denilen züppeler, aşüfteler, diziler, tiyatro ve sinema adı altında ki ahlaksız ve adi yaptılar vs. şekillendirmekte ve biçimlendirmektedir.  Oysa eğlence de olsakta, sinemaya gitsekte, dizi müptelası olsakta, sanatçı denilen şebekleri dinlesekte, sadece muvakkat bir stres atma seansındaymış gibi hareket etmeliyiz. Asla bu tür eğlenceliklerin zihinlerimizi açık ya da gizli yönlendirmesine kesinlikle imkân vermemeliyiz. Kimliklerimizi biçimlendirmesine fırsat tanımamalıyız. Hayata bakış açımızın temeli, yine de kadim köklerimiz, mutlak ve değişmez kaynaklarımız olmalıdır. Bu çok önemli bir detaydır. Çünkü bu tür eğlenceliklere kendimizi kaptırdığımız zaman, zihinlerimiz tahrip olmakta ve değerlerimizi bir kenara itmekteyiz. Olaylara bakış açımızı bu tür lüzumsuz şeyler belirlemektedir. Kişiliğimizi bu tür bataklık alanları şekillendirmektedir.

 

Bazı diziler sol gençliği, bazı diziler sağ gençliği istendik yönde biçimlendirmektedir. Bir tarafı olduğu yerde sabitlerlerken, diğer tarafı ise yozlaştırmaktadırlar. Şöyle ki; dine yabancı olanların bu yabancılıklarının devamı için gayret edilmektedir. Yabancı olmayanlar ise yabancı kılınmak için çalışılmaktadır. Yani nesillerimiz, dehşetli bir kuşatma ve kıskaç altındadır. bu kuşatma yarılmalıdır ama ilk önce biz niyetlenmeliyiz buna. Zira kimse bizi zorla değiştiremez, bize kimlik biçemez. Dinden uzak kesimlere hitap eden diziler zaten bellidir ve bu diziler sayesinde daha da uzaklaşmaktadırlar. Sağ tarafta da malum din tahrifçisi ve tahripçisi küresel şeytaniyet politikasının ülkemizde ki Truva Atı olan güruhun dizileri de millete dini yanlış enjekte etmektedir zımnen. Yine Kurtlar Vadisi denilen dizi de Ülkücü gençliği yanlış yönlendirmektedir. Zımnen, çok derinlerden zihinlere ince namussuzluklar zerk etmektedir.

 

Dostlar, ne izlersek izleyelim, ne takip edersek edelim, hiçbirisinin, kişiliklerimizi biçimlendirmesine asla fırsat vermemeliyiz. zihinlerimizi esir almalarına imkan tanımamalıyız. Kimliklerimizi ve dinlerimizi çalmalarına müsaade etmemeliyiz. Bırakabiliyorsak bırakmalıyız. Bırakamıyorsak ta, izleyip, takip edip geçip gitmeliyiz. Takılıp kalmamalı, esiri olmamalıyız. Her şeye, bütün dünyaya, vahiy ve kadim köklerimiz, tarihimiz temelinde bakmalıyız ve bu bakış açısı temelinde olayları yorumlamalıyız, değerlendirmeliyiz. Bilakis kaybederiz. Biz kaybedersek, ülkemiz ve milletimiz kaybeder. Ülkemiz ve milletimiz kaybederse, soydaşlarımız ve dindaşlarımız kaybeder. Ve yekpare olarak kaybettiğimiz zaman da, kadim medeniyetimiz kaybeder. Gerisi, laf-ı güzaftır.  

 

DÖRT:

Köpekler dalaşmaya başladılar. Milletin istikbalini ve istiklalini daima tehlikeye atmakla memur olan köpekler birbirlerini yemeye başladılar. Yediklerinin ve karanlıkta çaldıklarının hesaplarını verme ihtimali kudurtuyor. Mahpus korkusu sardı galiba her birini. Aslında bunların yalını keseceksiniz, bunları çırılçıplak koyacaksınız ve ülkeden def edeceksiniz. Bir daha da ayak bastırmayacaksınız. Ahhh benim garip ve mazlum milletim! Sen ne büyüksün! Senin merhametine ve asaletine kurban olsun bu köpekler. Başkası olsa, bunların her şeylerini (çünkü her şeyleri haramdır ve bu milletin alınteridir) alır ve bu topraklardan sürerdi bunları. Belki sürmeyeceksin ama bunları, bir daha senin emeğini çalamaması için zincirlere vuracaksın. Acıdığın zaman acınacak hale geliyorsun ama anlamıyorsun. Bunlara acınmaz benim aziz milletim. Bunlara acımayana ve yol verene de acınmaz güzel milletim. Sen, bunlara ve bunlara yol verenlere, acımayanlara, asla acıma ve yol verme güzel milletim!

 

BEŞ:

Geçende bir vilayetimizde, bir idareci, ahmakça sözler sarf etti. Kesinlikle kasıtlı ve yönlendirmeli bir durum olduğuna inanıyorum. Zira hem bir kesimi şaibe altında bırakmak hem de bazı hainlere yol vermek düşüncesi olduğuna inanıyorum. Ayrıca, birilerine de yaradı gibime geliyor. Yani bir taş attı ve üç kuş vuruldu. Hatta orada bulunan teşkilat mensuplarını da töhmet altına sokmuş oldu. Bu tür şeylere bakıpta, başkalarını itham etmek kesinlikle haysiyetsizliktir. Hiçbir yapı, tek tip insanlardan müteşekkil değildir ve olamaz da. Bu yüzden, bu tür olayların arka perdesi irdelenmelidir. Hemen yargılanıp, karar verilmemelidir. Bu tür vakalar, arka perdesi olan, muhtelif amaçları olan vakalardır. Asla masum ve bireysel değildir.

 

POZANTI OLAYI:

Bu olay kesinlikle çok iyi irdelenmelidir. Çocuklar yönlendirilmişte olabilir. Olayın gerçekliği de olabilir. Çocuklar ıslah edilebilmeli, eğitilebilmelidir ama asla çocuklara karşı söylentiler yönünde ki ahlaksızlıklar yapılmamalıdır, yapılmasına imkan tanınmamalıdır. Eğer kasıtlı şekilde ahlaksızlık yapan soysuz varsa, acımadan ezilmelidir. Zira o soysuzluğu yapan köpek, bilinçli ya da bilinçsiz, siyonist taşeronu olan bölücülere çalışmaktadır. Geçmişte PKK denilen illetin çıkışını anımsayın. Kimliğimizi kendine maske edinmiş birkaç itin yanlışı bizleri bu hallere getirdi, kardeşlerimizi siyonist uşaklarının ağına düşürdü. Üstelik milyarlarca doların heba olmasına neden oldu. ayrıca, o çocuklarımızın, orada terör örgütünün yönlendirilmesine açık hale de getirilmemelidir. Gerekli tedbirler alınmalıdır. Çocuklarımız, kravatlı ve kravatsız çakalların kuşatmasından, çengelinden korunmalıdır. Her türlü terör, kesinlikle zerre acıma gösterilmeden, merhamet hissine kapılınmadan ezilmelidir. Bunu yaparken, şeytan da göz ardı edilmemelidir. Gerekli durumda şeytaniyetin cinayet şebekesi de uyarılmalıdır. Artık, bu ülkede, tarihe, ecdada, kimliğe, milli siyasete, vahiye düşman olanlara yol verilmemelidir. Millet, direnmesini bilmelidir, gerektiği durumda. Yoksa olan bitene üzülüyormuş gibi yapmak ve şikayetçi olmak sahtekarlık olacaktır.

 

 

Tarih: 04.03.2012 Okunma: 640

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?