BABANIN GÖZÜ “DİKTATÖR”!

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.03.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Yıl 1975... Askerî lise talebesiyim. Yaz tatilinde, Sandıklı’dayım. Birkaç arkadaş, maksat gezme olsun diye tren istasyonundayız.

İstasyon, o yıllarda şehir dışı sayılan, çoğu zaman ıssız bir yerdi. O gün de kimseler yoktu. Biraz ileride ihtiyar bir yolcu gördük. Herhalde köyüne gitmek için tren bekliyordu. Kendisine yaklaşınca, göğsündeki “İstiklal madalyası”nı fark ettik.

Heyecanlandık!

Atatürk’le aynı dönemde yaşamış, onunla muharebelere katılmış, vaktiyle onun askeri olmuş bir canlı tarihle karşı karşıya idik.

Bütün Cumhuriyet  tarihinde olduğu üzere, Atatürk o günlerde de gündemdeydi.

Elbette az bulunan bir “Kurtuluş Savaşı Gazisi”nin diyecekleri çok önemliydi.

“Gazi”nin yanına geldik, kendisine hayran hayran baktık ve doğrudan doğruya Atatürk’ü sorduk.

80’lik dede hepimizi süzdü. Canlandığını, dinçleştiğini hissettik. Hatta heyecanlandı. Yumruğunu sıkıp ileri doğru uzattı... Yükselen bir ses tonuyla, âdeta haykırarak: “Atatürk” dedi, “babanın gözüydü”!

Bugün, 37 sene sonra, o “gazi” başka neler dedi hatırlamıyorum. Aklımda kalan şu iki kelime:

“Babanın gözü”

Bu tamlamayı o günden önce olsun, sonra olsun herhangi bir yerde ne duydum, ne okudum!

Türkçe’de böyle bir deyim yok... “anasının gözü” var, “baba adam” var... Fakat “babanın gözü” diye bir deyim yok.

O gazi, Türk’ün toprağından, halkın bağrından çıkan o köylü-gazi, Atasını, kumandanını tanımlamak için neden “babanın gözü” gibi kendine has bir deyim üretmişti?

Çünkü bildiği hiçbir söz, deyim, tamlama Atatürk’e olan benzersiz sevgisini, hayranlığını ve 50 yılın hasretini anlatmaya yetmiyordu, yetmeyecekti.

Emsalsiz insanı, emsalsiz bir deyimle anlatmalıydı ve anlattı.

x   x   x

Şimdilerde Atatürk’e “diktatör” diyenler var...

Lisedeyken öğrencim, şimdi üniversiteli olan Tolga, bir gözlemini ve değerlendirmesini göndermiş. Okuyalım:

“90 yaşına yakın olan babannem okuma yazma bilmez. Gündemi ne kadar takip eder, ne kadar sorgular bilemem. Ama hafızası kuvvetlidir. Sordum: ‘Atatürk…’ derken, tamamlayamadan hemen rahmet okudu ona ve ‘bizi kurtardı’ dedi. Gözleri doldu. Köyümüzün nasıl talan edildiğini, düşmanın nasıl kötülükler yaptığını anlattı durdu. Sonra “Atatürk” dedi birkez daha…

Şimdi Atatürk’e diktatör diyenlere söylüyorum: Gidin babannelerinize sorun: Diktatör seviyorlar mı? Bir de Almanya’ya, İtalya’ya gidin. 90 yaşına yakın olanlara Hitler’i, Mussolini’yi sorun emi?”

Tolga Unutmaz

x   x   x

Tolga’nın verdiği örneklere ilave edelim... Devrimizde yaşayan diktatörleri hatırlatalım: Saddam, Esat, Kaddafi...

Mustafa Kemal’in bunlara benzer bir tarafı var mıdır?

X   x   x

Türk Dil Kurumu, “Diktatör”ü şöyle tarif ediyor: “Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse. Zorba”

Atatürk bu tanıma uyuyor mu?

Döneminde siyasî yetkileri İsmet İnönü, Celal Bayar, Mareşal Fevzi Çakmak gibi güçlü şahsiyetlerle paylaşan bizzat Atatürk değil mi?

Bu nasıl “diktatör”?

x   x   x

Atatürk’ü ve dönemini konuşalım, eleştirelim... Ama hakikatleri konuşalım... Tarihî gerçekleri saptırmayalım.

Tarih: 06.03.2012 Okunma: 704

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?