Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Namık Kemal, Şair Eşref, Neyzen Tevfik, Nazım Hikmet, Nihal Atsız, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Cemil Meriç, Aziz Nesin, Ahmet Arif, Uğur Mumcu ve daha niceleri...
Kim bunlar?
Şair, yazar, gazeteci, mütefekkir... İçlerinden bazılarının zaman zaman birbirlerine zıt düştükleri, kıyasıya kavga ettikleri de olmuştur.
O halde, ortak tarafları nedir?
Hapsedilmeleri, sürülmeleri, süründürülmeleri... Sadece fikirleriinden dolayı... Yazdıkları, söyledikleri devrin iktidarları tarafından beğenilmediği için...
Tabii hiçbir iktidar, düşüncelerini beğenmiyorum, sakıncalı buluyorum, onun için hapse atıyorum demiyor.
Ne diyor?
“Anarşist” diyor, “komünist” diyor...
“Irkçı”, “faşist”, “Turancı-darbeci” diyor...
“Hain” diyor, “terörist” diyor...
Devrin iktidarları ne derse desin, hapislerde çürütülenlerin bir ortak yanı daha var: İçlerindeki ateş... O ateş dehşet bişey! Her faniye nasip olmayan kutsal bir ışık...... Bitmek, tükenmek bilmeyen olağanüstü bir cevher... Bedenin toprağa girmesiyle de sönmeyen bir enerji... Adeta bir volkan!
Bu ateş, kuşaktan kuşağa intikal eden mukaddes bir değer...
Baskı, korku ne kadar ağır olursa olsun, nesiller ne kadar ezilirse ezilsin o kutsal ateşi özünde taşıyan “fedai”ler mutlaka çıkıyor.
Hiçbir fırtına, sel, yel o kutsal ateşi söndüremiyor.
x x x
Her dönemde olduğu gibi, bugün de yüzlerce kişi sadece fikirlerinin aykırılığından dolayı içeride...
Bunlardan bazıları, hepsini temsilen öne çıkıyor... Yüreklerdeki ateşin yangınını, o ateşi söndürmenin imkânsız olduğunu bütün âleme ilân ediyor.
Bunların en başında Ahmet Şık geliyor.
Gözaltına alındığında “Dokunan yanar!” demişti.
375 gün tutuklu kaldı. Bu kadar süre sonra çıktığında, cezaevinin kapısı önünde şu sözleri söylemek, alev alev yanan “mangal” gibi bir yürek ister:
“Eksik kalmış adalet bu ülkeye hukuk ve demokrasi getirmeyecek. Sadece benim davamda 5 tutuklu var. 100 gazeteci hala içeride. İfade özgürlüğü sorunu sadece gazetecilerin sorunu da değil. 600 civarında Üniversite öğrencisi var. KCK davasında 6 bin tutuklu var. Bunların hepsi düşünce ve ifade özgürlü kapsamında değerlendirilmesi gereken davalar. Bunun mücadelesine devam edeceğiz. Adalet ne zaman sağlanacak diyeceksiniz? Bu komployu kuran-yütüren polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek. Burada ben and içiyorum hepinizin önünde. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek. O cemaat bağlantılı o çete bağlantılı adamlar buraya girecek. Burada bütün cemaatçileri suçlamıyorum. Ama cemaatçi olup da bir çete gibi çalışan emniyet ve yargının bürokratik yapısı içindeki adamlardır bunun asli sorumluları. Ama siyasi sorumlusu ise AKP hükümetidir. Bunlara izin verdiği sessiz kaldığı için. Bunca baskı ve zulümden o iktidarın korktuğu bizim de özlemini duyduğumuz ve mücadelesini sürdürmeye devam edeceğimiz bir hayat çıkacak...”
Ahmet Şık’ın yüreğinden ülkeye yansıyan bu ateş, bu ışık karanlıkları yırtıyor...
x x x
Bugün “popüler” olanlar, televizyon ve medya “yıldız”ları çok kısa süre sonra sönecek... Ama Ahmet Şık hukuk, demokrasi ve düşünce tarihine altın harflerle yazılacak... Hep hatırlanacak...
Hep aydınlatacak.