AVRUPA GERÇEĞİ

Özgür DENİZ - 21.07.2008

 


              Bugün, Avrupa, gerçekte bir bütün olduğu halde, dış dünyaya atomize olmuş bir görüntü vermeye ikdam etmektedir. Filhakika, Avrupa da bir zihniyet birliği ve içsel bütünlük hâkimiyeti vardır. Fikirde ve eylemde birliktelik vardır. Ama bu durum çok iyi şekilde gizlenmektedir. Amma ve lakin dünyanın diğer ülkeleri üzerindeki emellerinin ve ideallerinin tahakkuku için, dışarıya karşı birbirlerine muhalif-miş gibi bir görüntü vermektedirler. Bu tür tezviratlara, kumpaslara aldanmamak iktiza eder. Burada Uygur Türklerinin şu muhteşem ve mücmel sözlerini vermeden geçemem: ’’köyün itleri bir birlerine küs olsalar da, kurdu görünce birleşirler.’’ Tıpkı yaşadığımız şu çağda yekpare Avrupa’nın Müslüman-Türk’e karşı her olayda tek fikir olması gibi ve dahi yekpare İslam Dünyasına karşı. AHİM de bugüne kadar bir tane samimi Müslüman’ın davasının olumlu sonuç verdiğine şahit oldunuz mu??? Ama ne kadar Müslüman-Türk muhalifi varsa davalar hep lehlerine sonuç verdi ve devletimiz yüklü tazminatlara mahkûm oldu. Aşağılık, kahpe, pespaye bir mürailik. ((Ali İmran suresi 118. ayeti lütfen kavraya kavraya bir okuyunuz lütfen))
            

Avrupa’nın arzusu; güdümüne almak istediği ülkelerdeki rejimin ve sistemin değişmesi değildir kesinlikle. Yani, onlar için kim iktidar olursa olsun, hangi rejim meriyette olursa olsun asla fark etmez. Yeter ki, o ülkede kendi istekleri realize edilsin. Çıkarları işlesin, hiçbir terakki kaydedilmesin, hiçbir şey inkişaf kesbetmesin. Üretim olmasın, mütemadiyen ithalat olsun, iç kavga her daim gündemde olsun. Halk bin bir parçaya ayrılıp atomize olsun. Tüm atılımlar bloke edilsin. Çünkü onlar kendileriyle aynı düzeyde olan veya kendileriyle her alanda yarışa giren bir ülkeye asla tahammül edemezler. Onların yaşantılarına hükmeden mantalite, tek din, tek dil, tek dünya düşüncesidir. Yani evrensel Siyonizm’dir. Kendilerini dünyanın yegâne efendisi, diğer halkları da hizmetkârları olarak görürler, görmek isterler. Çünkü kapitalizm için tek seçenek, yeni sömürgeler edinerek hayatta kalabilmektir. Tabi, bu arada, bir ülkede karşılarında isteklerini yap-tı-ra-ma-dık-lar-ı ve kendilerine karşı bir sistemin, bir iktidarın da olmasını asla arzulamazlar, varsa da ekarte etmek için ellerinden geleni yaparlar ki bu vakıalara, ülkemiz, müteaddit defalar şahit olmuştur. Gerekirse ve de varsa, o ülkede ki payandaları, uşakları ve taşeronları tavassutu ile zımnen devirmeye çalışırlar. Yerine de hadimleri olacak, aynı zamanda yerli halkın tepkisini de çekmeyecek bir iktidarı ikame ederler. Ancak o zaman sükûnete mülaki olurlar. İstedikleri realize edilmiş, taş gediğine konmuştur. Çark dönmekte, çıkarlar işlemektedir. Böylece, handikaplar izale edilmiş ve dünya hâkimiyeti tedricin gerçekleşmeye başlamıştır.
             

Tıpkı bugün Türk-Kürt mevzuunda olduğu gibi. Filhakika bu mesele anlaşıldığı gibi değildir. Netameli ve derin bir konudur. Gerçekler necip milletimizden gizlenmektedir. Burada tamamen dünya hâkimiyetine oynayan ve kanla beslenen ideolojilere hizmet vardır. Zira bugün insanlık derin bir uykuda değilse bile gaflet, dalalet hatta hıyanet içerisindedir. Tarihin parlak sayfalarında ki, son kale demir ağlar söküle söküle yok edilmek istenmektedir. Haddinden fazla müteyakkız olmak iktiza ediyor.
           

Zira bugün, Avrupa istediği takdirde bazı şeyleri yapabilecek güçtedir. Bu bir realitedir, çünkü bütün dünyayı kıskacına almış durumdadır ki, bütün ülkeleri, kendine hadim kıldığı insanlar tedvir etmektedir, binaenaleyh, planlarını sistematik bir şekilde icra etmektedirler. Lakin Türkiye’nin yumuşak karnı dediğimiz meseleler üzerinden hedefine ulaşmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki, kaybeden hep biz, kazanansa hep onlar oluyor. Çünkü içimizde, dışımızda fitne ve fesat yuvalarıyla, kahpelerle ve ihanet casusları ve şer şebekeleriyle muhasara altındadır. Devlet banilerinin de dediği gibi, iktidar sahipleri gaflet ve dalalet içerisinde, kendi emelleriyle müstevlilerin emellerini tevhit etmiş durumdadır. İhanet çemberinin halkaları biteviye tekasür etmektedir. Soysuzlukta keramet var da biz mi göremiyoruz acaba??? Zira Sadi’nin ifadesiyle: ‘’soysuzlara soysuzluk etmek kabildir lakin insan olanın elinden köpeklik gelmez.’’ Evet, biz yüksek ve yüce medeniyetimizin, ruhumuzun derinliklerine kadar zerk ettiği asaletimizin mucibince hareket ediyoruz. Fakat başkaları hala düşük karakterlerinin ve yalancı uygarlıklarının bünyelerine zerk ettiği sefil zihniyetlerinin gereğini yapmaktan imtina ve içtinap etmemektedirler.
             

Binaenaleyh, bugün bizler iç ve dış politikamızı yeniden murakabe ederek tekrar yeniden yapılanmaya ve zihinlerimizi işgalden kurtarmaya ikdam etmeliyiz. Ciddi, yapıcı ve kuşatıcı politikalar üretmeli, kararlılıkla arkasında durmalı, eğilip bükülmemeliyiz, ok gibi olmalıyız. Yoksa bu gidişat hayra alamet değil sevgili dostlarım, aziz ülkem. Unutmayın ’’cehennemin yolları, iyi niyet taşlarıyla döşelidir’’ derler. Zannetmeyin ki; bugün, Avrupa ‘’haçlı zihniyetinden ve de megola ideasından’’ vazgeçti de mutabakat arayışındadır. Meselenin iç yüzü hiçte öyle görünmüyor ki bu minvalde vuku bulan olaylar âlemin malumu. Avrupa’nın politikaları, mezkûr gayelerinin muhtelif versiyonlarıdır. Zımnen, ülkü ve ideallerinin tahakkuku için gayret etmekte ve eforlarını bu uğurda son raddesine dek istimal etmektedirler. Yine bu yolda muarızlarının başına bir tezgâhta bin türlü çorap örmekten kaçınmamaktadırlar.
           

 Ey Anadolu’nun saf ve asil yürekli, acı ve ızdırap yüklü şerefli evladı! Şunu hiçbir zaman hafızandan silme ki, Avrupa’nın bilinçaltı şudur: ‘’KALOS TÜRKOS, NEKROS TÜRKOS= iyi bir Türk, ölü bir Türk’tür.’’ Onların gözünde Türk=İslâm’dır. Mukaddes topraklarımızın soylu çocuğu, pirim, üstadım, asil düşünceli aydınımız Cemil MERİÇ’i dinleyelim: ‘’bütün camileri yıksak, bütün Kur’an’ları yaksak Batı’nın gözünde Osmanlı’yız. Osmanlı yani İSLÂM.’’ Onlar hep bunu tahayyül ve tasavvur ederler. İsterler ki, üç kıtada at koşturan, kendilerine diz çöktürüp üzengilerini öptüren Türk Oğlu şimdi karşılarında diz çöküp, boyun eğsin ve kendilerine muhtaç olsun. Benim bildiğim Türk Oğlu aç kalsa da hürriyetinden ödün vermez, bilir ki, onurunu kaybeden her şeyini kaybeder. Bu gerçeği görmek bizi ürkütüyor, rahatsız ediyor. Bizler mutantan bir devrin ve şerefli bir ecdadın mirasçıları olarak asla başkalarının toprağında gözümüz olmadı ve asla da olmaz. Çünkü bizim tarihimiz emperyalistlerin tarihi gibi zulümle, kanla ve sömürüyle yazılmış bir tarih değildir. Biz medeniyetimizi mazlum halkların ürettiklerini sömürerek kurmadık. Topraklarımızdan hep adalet, sevgi ve barış fışkırdı. Asla halkların kanları ve gözyaşları üzerinden bir medeniyet yükseltmedik.
         

Artık, ne fazla ve boşa geçirecek bir vaktimiz ne de boş yere sarf edecek bir gram enerjimiz yok. Gerçekleri görüp ona göre tavrımızı koymalı, cesur adımlar atmalı, kendi içimizde vahdeti, tesanütü, uhuvveti, teavünü, sevgiyi, saygıyı ve barışı tahakkuk ettirmeliyiz. Büyük birliği ve yeniden dirilişi realize ederek Anadolu’yu şahlandırmalıyız, kuvay-ı milliye ruhunu dipdiri tutmalıyız. Zira yarın altında özgürlük türkülerini, esrik bahar şarkılarını söyleyecek, bağımsızlık bayrağımızı hür maviliklerinin engin koynunda dalgalandıracak ve yüce dağlarının doruklarında hürriyet marşımızı terennüm edecek mukaddes topraklardan mahrum kalabiliriz. Yeter boş sözlerle ve sahte masallarla ve yalancı tebessümlerle kendimizi avuttuğumuz. Hep dışarıdan iyi gidiyorsunuz, ekonominiz süper, her şeyiniz harika gibi hiçte aslı olmayan ve bilinçli söylenen, filhakika mürailik kokan kof sözlerle teselli oluyoruz ve yazık ki aldanıyoruz. Halbuki, bizi bizden başka en iyi kim bilebilir ki??? Zira biz güçlü ve iyiye giden bir ülke olsak ki, zaten öyle olmamız iktiza ediyor, bundan asla ve kata hoşnut olmazlar ve gizli gizli ilerlememizi engellerler. Bu onların seciyelerinin gereğidir. Dünyada bazı şeyler münhasıran bizim için meriyettedir ki dünya konjonktürü bunun keskin bir hüccetidir maalesef. İnsan hakları gibi. Frantz Fanon’un da dediği gibi: ‘’bugün dünyanın her yerinde insan kasaplığı yapan batı medeniyetinin insan haklarından bahsetmesi büyük bir palavradır.’’  Tam isabet. Yine Kemal Tahir’in deyimiyle: ‘’batı medeniyeti bir yamyamlar medeniyetidir.’’
          

Velhasıl dostlar, bir nebze şöyle kafamızı iki elimizin arasına alıp otokritik yapmak, kendimizle barışmak ve gözlerimizi dört açmak iktiza ediyor. Halksız halkçılığa, milletsiz milliyetçiliğe, devletsiz devletçiliğe, emeği yok sayan sermayeye geçit vermeyin ve sahtekârlara aldanmayın. Bir varlık yokluk mücadelesinin ortasında bir fetret devrini yaşamaktayız sevgili ülkemin şerefli çocukları. Sizlerle, yaşamınızla, değerlerinizle alay etme cüretini gösteren dar kafalı kapitalist pisliklere alın terinizi çaldırmayın. Her türlü üretimlerini boykot edin, ucuz reklâmlarına aldanmayın. Yüce değerlerinizi tahkire ve tezyife yeltenen kanı bozuklara öyle bir OSMANLI ŞAMARI çarpın ki feleklerini şaşırsınlar İnşaallah. Bakın nasıl tövbe edip, özür dileyip hizaya geliyorlar. Yeter ki GÜCÜNÜZÜN farkına varın, varlığınızı hissettirin. Bu vatana sahip çıkın, ihanet halkasını kırın, herkesin bu vatan sathında özgürce yaşaması en tabii hakkı ama sahip çıkmak ve tefrikaya prim vermemek kaydıyla. Hem hür yaşamak isteyip, hem de bu hürriyeti fırsat bilip ihanete yeltenmek, bu ağır bir cezayı intaç eder kusura bakmayın. Bu biraz lüks kaçar ve adama bunu yaptırmazlar, bu mukaddes topraklardan beslenmek ve birde ihanet etmek bu ikisi aynı kulvarda olamaz, o zaman çıkıp gideceksin arkadaş, terk-i diyar edeceksin, burada olursan da kazanacağın bir metrelik bez ve bir metrelik topraktır. Tıpkı ataların gibi. İnsanca yaşamak varken, namussuzluk ve ihanet niye? Büyük şeytanın uşaklığına soyunup kardeşlerine, dindaşlarına karşı namussuzluk niye? Hep birlikte büyük şeytana direnip, tam bağımsız olup, huzur içinde insanca yaşamak varken. Öyleyse, haydin hainlere, uşaklara, döneklere, hempalara, bölücülere ve mide bulandıran KÜÇÜK SİNEKLERE karşı tek can ve tek fikir olmaya.
          

Lütfen, aşağıda isimlerini vereceğim soylu ve şerefli üstatların kitaplarını iyi okuyun. O zaman, vatan nedir? Bayrak nedir? Millet nedir? Medeniyet nedir? Din nedir? Daha iyi anlar ve daha çok çalışır ve sahiplenirsiniz bu yüce değerleri. Elden gitmeden bazı şeylerin kıymeti anlaşılmazmış. Lakin, bazı şeyler elden gitmeli midir değeri anlaşılsın diye??? Biraz idrak melekelerimizi çalıştıralım lütfen. Bu ne tür bir tarz-ı telakkidir ve ne sefil bir idrak sefaletidir. Yüce vatanımın, necip milletimin ve büyük ülkemin aydınlık, güçlü ve özgür yarınlara yol alması ve Tam Bağımsız Türkiye olması umudu ve dileğiyle.
            

 HEDEF: Tam Bağımsız Türkiye
            

 KİTAP:  Ali Şeriati, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Erol Güngör, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erol Güngör, İsmet Özel, Frantz Fanon okuyabilirisiniz. 
            

SON SÖZ: KUR’AN bilgisi + KUR’AN ahlakı =sınıfsız, sömürüsüz, kollektif, huzurlu, adil, özgür ve güçlü, birey- toplum ve devlet…
           

Umutla, inançla, sevgiyle, dostlukla kalınız. Barış içinde kardeşçe yaşayın, paylaşmanın erdemini idrak edin. Yoksa nasıl çoğalırız?
                                            
                        ‘’VATAN HAİNİNDEN AYDIN OLMAZ.’’ CEMİL MERİÇ.

Tarih: 21.07.2008 Okunma: 699

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?