Kasım ayında yayınlanan bir yazımdan dolayı, iki kişi ziyaretime gelmişti. Konuşmalarından birinin bir gazetenin temsilcisi, diğerinin de bir dershane sorumlusu olduklarını öğrendik.
Sohbet sırasında yurt içinde ve yurt dışında yaptıkları hizmetlerden ve bu hizmetlerden yararlanan insanlardan söz etmişlerdi. Her hafta değişik yerlerde sohbet toplantıları yapılıyormuş. Sohbet toplantılarına her kesimden olmak üzere yüzlerce kişi katılıyormuş.
Kimlerden söz ettiğimizi anladınız sanırım. Gülen Cemaati veya kendi deyimleri ile gülen Camiası. Gülen Cemaatinin sayısız sivil toplum kuruluşlarından biri de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfıdır. Onun bir alt kuruluşu olan Abant Platformu, Bolu Abant Tabiat Parkında bulunan Abant Palace Otel’de “Yeni Anayasanın Çerçevesi” konulu bir toplantı düzenlendi.
Toplantıda öne çıkan hususları açıklamaya geçmeden önce Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nı ve Abant Platformu' nu kısaca tanıtalım.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın onursal başkanı Fethullah GÜLEN’dir. Abant Platformu da yukarıda ifade edildiği gibi bu vakfın alt kuruluşlarından biridir. Bu sebeple Abant Platformu, Fethullah GÜLEN Cemaati’nin bir yan kuruluşudur. Dolayısıyla Abant Platformu’nun yaptığı faaliyetler Gülen Cemaatinin faaliyetleri demektir.
Abant Platformu’nu tanıttıktan sonra 'Yeni Anayasanın Çerçevesi' konulu toplantı sonunda açıklanan sonuç bildirgesinin ayrıntılarına geçelim.
Sonuç bildirgesinde öne çıkan ülkemizin bütünlüğünü, milletin birliğini, devletin bütünlüğünü yakından ilgilendiren hususlar şunlar:
1-Anayasa’nın 66. Maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” hükmü kaldırılıyor. Bunun yerine vatandaşlık konusunda üç öneri yapılmış. Öneriler şunlar,
Birinci öneri: Anayasa'da vatandaşlığı tanımlamaya
gerek yoktur.
İkinci öneri: Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olduğu mahallerde doğan
herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin
hükümran olmadığı mahallerde vatandaş anne ya da babadan olanların vatandaşlığı
kanunla düzenlenir.
Üçüncü öneri: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anne ya da babadan olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Dikkat
edileceği üzere birinci öneride zaten vatandaşlık tanımına gerek duyulmuyor.
İkinci ve üçüncü önerilerde ise “Türklük”
tanımına yer verilmiyor.
2-Türkçenin yanında Kürtçe vb. farklı
anadillerde eğitimin yolu açılıyor. Bu konuda da üç öneri var. Ancak,
önerilerin üçü de aynı kapıya çıkıyor.
Birinci öneri: Anadilde eğitim temel bir insan hakkıdır. Anayasa'da
anadilde eğitimle ilgili herhangi bir kısıtlayıcı hüküm olmamalıdır.
İkinci öneri: Anayasada farklı anadillerde
eğitim yapılma hakkı tanınmalıdır.
Üçüncü öneri: Resmi dilin
öğrenilmesi ve öğretilmesi şartı ile herkes eğitimde anadilini kullanma hakkına
sahiptir.
3-Türkiye’nin idari yapısı merkezden yönetim yerine yerinden yönetime dönüştürülüyor. Bu konudaki öneriler de şöyle:
Birinci öneri: Türkiye'nin idari yapısı yerinden yönetim (âdem-i merkeziyet) esasına dayanır. Yerel yönetimler üzerindeki her türlü idari vesayet kaldırılmalıdır. Resmi dil mecburi olmak kaydı ile kamusal iletişimde farklı dillerin kullanılması serbesttir.
İkinci öneri: Kamu hizmetlerinin belirlenmesi ve
örgütlenmesi yerinde ifa edilir.
Üçüncü öneri: Merkezden
yönetim istisna, yerinden yönetim esastır. Merkezde üretilecek kamu hizmetleri açıkça
sayılır. Geri kalan tüm kamu hizmetleri yerinde ifa edilir. Bu yetkiler
arasında yerel yönetimin yerel hizmetlerle ilgili vergi salma yetkisi saklıdır.
Yukarıda vatandaşlık, anadilde eğitim ve ülkenin idari yapısı ile ilgili yapılan önerileri dikkatle incelediğimiz zaman insanın kanı donuyor. Çünkü bu öneriler bu güne kadar bölücülerin ve yandaşlarının dillendirdiği taleplerle neredeyse birebir örtüşüyor. Eğer, yeni anayasada bu öneriler yer alacaksa kesin olarak şunu söyleyebiliriz ki; Bundan sonra Türk Milleti’nin yaşadığı “Türkiye Cumhuriyeti” diye bir devlet olmayacaktır.
Devletimiz, çok kısa bir süre içinde çok dilli, çok kültürlü ve çok uluslu bir federasyon haline gelecek, aradan fazla bir zaman geçmeden de bu federe devlet parçalanarak bünyesinden en az birkaç devlet çıkaracaktır. Yeni oluşacak devletlerden birisinin Kürdistan olacağı şüphesizdir. Bazıları buna “Paranoya” diyebilirler. Bu, kesinlikle paranoya olmayıp, yüreği vatan ve millet sevgisiyle çarpan her vatansever Türk’ün kolayca görebileceği açık gerçeklerdir. Çünkü dünyanın neresine gidilirse gidilsin, bir ülkede farklı anadillerde eğitim ve paralelinde federasyona geçildiğinde arkasından mutlaka siyasal parçalanma gelmiştir. Yakın tarihte yaşanan “Yugoslavya” örneği bunun en açık delilidir. Bu açık gerçekleri görmemek için bir insanın ya hain ya da gafil olması gerekir.
Yukarıda açıkladığımız tehlikeleri Cemaat yetkililerinin fark etmemesi mümkün değildir. Çünkü bu önerilerin yapıldığı Abant Toplantısı’na üst düzey akademisyen, gazeteci-yazar vs. katılmışlardır. Peki, öyleyse bu zevat niçin böyle tehlikeli önerileri kamuoyuna açıklamışlardır?
Bu sorunun cevabını Cemaatin toplantılarına katılıp, gazetelerini alan, düşüncelerini kabul edenler ve bu önerileri yapanlar verecek.