Mehdi, Hıristiyanlık inanışının özüdür. Hatta temelidir. Bu inançla
yoğrulmuş ve bu inanç üzerine araştırmalar yapmış genel filozofların ifadesi bu
yöndedir. Hatta bir filozofun ifadesine göre, bu inanışı kabul etmeyen,
Hıristiyan bile sayılmamaktadır. Böylece, Hıristiyanların iradelerine ipotek
konmaktadır. Onların, kurtuluş için mücadele etmelerine gerek yoktur. Zira
onları kurtaracak birisi gelecektir. Bu inanç, İslam dünyasına da zerk edilmeye
çalışılmıştır ve ciddi düzeyde de taraftar bulmuştur. Oysa İslam da, hazır
kurtuluş reçetesi diye bir şey yoktur. İslam da tek kurtuluş reçetesi vardır; o
da Kur’an’ın ahkâmlarına ve hükümlerine tabi olmak ve fasılasız mücadele
etmektir. Hem herkese çalıştığı vardır hem de hiçbir kimse kendini
değiştirmeden başkası tarafından değiştirilmeyecektir. Böyle bir inanç,
insanları vicdansızca sömürmek isteyen vampirlerin işine gelir ancak. Zira
insanlar, bir kurtarıcı umuduyla, mücadeleden vazgeçip, bir kenara çekilirlerse
ve sessizce beklemeye koyulurlarsa, bu akılsızlığı kullanan birileri elbette
olacaktır. Düşman, vatanını işgal etsin, sen, birileri gelecek te vatanı
kurtaracak diye bekle. Allah aşkına bundan daha divanece bir şey olur mu?
Birileri, senin tarihini, kaynaklarını, değerlerini tahrip ve tahrif etsin,
yağmalasın ve sen öylece otur, bir kurtarıcı bekle! Lütfen akıllı olalım, böyle
bir şey olmaz, bunun İslam da yeri de yoktur. Böyle bir zihniyeti, Müslüman
Türk Milleti’nin evlatlarına zımnen dikte edenler, mutlak ihanet içindedirler.
Hatta onların İslamlığı ve Müslümanlığı da sorgulanmalıdır.
Şöyle düşünelim lütfen; şimdi ben bir kul olarak halk edildim
değil mi? Ve kul olarak görevlerim var öyle mi? Zulme ve zalime karşı mücadele
vermek gerekiyor değil mi? Ama ben, ölümlü bir kulum değil mi? Peki, şimdi ben,
bir kurtarıcı beklesem ve öylece yatsam, ama kurtarıcı gelmeden de ölsem,
ahirette ne diyecem, hesap anı geldiğinde? Kurtarıcı bekledim, o da gelmedi
Allah’ım mı diyecem? Peki, Allah bana; Ben sorumluluğu sana yükledim, sana
öylece bekle, sus, Ben bir kurtarıcı gönderecem demedim ki, demeyecek mi? Mantık
bunu gerektirmez mi?
Son tahlilde; Allah bizi kurtarıcıların eline
düşürmesin ve bizi kurtarıcı gözetleme bilinçsizliğinden emin kılsın. Bizi,
bizim, irademiz, aklımız ve kalbimiz doğrultusunda verdiğimiz sarsılmaz
mücadelenin neticesinde ancak ve ancak Allah kurtaracaktır! Gayrısı laf-ı
güzaftır ve rezil bir şarlatanlıktır.
‘’Siz içinizdekini değiştirmeden Allah
sizin durumunuzu değiştirecek değildir.''
Rad-11
MİRAS
Malum bir olay var. Gerçek olup olmadığını bilmiyoruz velâkin gerçekliğini
varsayarak konuşuyoruz ama diliyoruz ki, gerçek olmasın.
Müminler kardeşlerse şayet, ki kardeştirler. Öyleyse kardeşler,
kardeşleri için düşünebilmelidirler. Fikirsel yönde ki, nüans farklılıkları bu
alakaya engel teşkil etmemelidir. Zira her kardeşimizi terk edersek, gün gelir
yapayalnız kalırız cehennemin ortasında ve yardım edecek kimse bulunmaz.
Buradan çıkarak, merhum Erbakan Ailesi ile ilgili haberlere üzülmemek elde
değildir. Bahusus, İslam ve Müslümanlar adına üzülüyor insan. Zira düşmanlar,
bu olaydan yola çıkarak, İslam’a ve Müslümanlara saldıracaklardır. Düşman
ideolojiler, buradan kendilerine pay çıkaracaklar ve kitleleri aldatacaklardır.
Esas konu da bahsettiğimiz gibi, kitleler, İslam’ı bildikleri için değil, İslam
kökenli olduğunu düşündükleri bir yapının dâhilinde ki yanlışlıklardan dolayı
İslam’a düşman olacaklardır. Haddizatında, İslam adına bu yanlışlıkları
reddedeceklerine, bu yanlışlıklar yüzünden İslam’dan uzaklaşmakta ve muhalif
ideolojilerin saflarına iltihak etmektedirler. Derin bir bilinçsizlik! Erbakan
Ailesi, büyük bir yanlışın içine düşmüştürler. Gayr-i ahlaki bir yol
izlemişlerdir. İnandıklarını söyledikleri davaya ihanet etmişlerdir. İslam’a ve
Müslümanlara zarar vermişlerdir. Zaten hep söylemez miyiz; İslam’a, İslam’ın
düşmanları değil, dostları en büyük zararı vermektedirler diye? Yanlış kimdedir
bilemiyoruz ama yanlış yapılmıştır biliyoruz. Öyleyse Müslümanlar daha bir
dikkatli olmak ve hareket etmek zorundadırlar. Müntesiplerde, zevahire aldanmamalıdırlar
ve asıla bakmalıdırlar. Sorgulamayı da bırakmamalıdırlar. Kişileri, bu kişiler
her kim olurlarsa olsunlar, İslam’a vurmalıdırlar. Mutlak itaat ve kesin-kör
inanç her zaman kaybettiricidir ve Müslüman Türk Milletine kaybettiren en büyük
yanlış harekette budur.
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
bulup düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz."
Hucurat-10