MEHDİ VE MİRAS...

Özgür DENİZ - 17.03.2012

Mehdi, Hıristiyanlık inanışının özüdür. Hatta temelidir. Bu inançla yoğrulmuş ve bu inanç üzerine araştırmalar yapmış genel filozofların ifadesi bu yöndedir. Hatta bir filozofun ifadesine göre, bu inanışı kabul etmeyen, Hıristiyan bile sayılmamaktadır. Böylece, Hıristiyanların iradelerine ipotek konmaktadır. Onların, kurtuluş için mücadele etmelerine gerek yoktur. Zira onları kurtaracak birisi gelecektir. Bu inanç, İslam dünyasına da zerk edilmeye çalışılmıştır ve ciddi düzeyde de taraftar bulmuştur. Oysa İslam da, hazır kurtuluş reçetesi diye bir şey yoktur. İslam da tek kurtuluş reçetesi vardır; o da Kur’an’ın ahkâmlarına ve hükümlerine tabi olmak ve fasılasız mücadele etmektir. Hem herkese çalıştığı vardır hem de hiçbir kimse kendini değiştirmeden başkası tarafından değiştirilmeyecektir. Böyle bir inanç, insanları vicdansızca sömürmek isteyen vampirlerin işine gelir ancak. Zira insanlar, bir kurtarıcı umuduyla, mücadeleden vazgeçip, bir kenara çekilirlerse ve sessizce beklemeye koyulurlarsa, bu akılsızlığı kullanan birileri elbette olacaktır. Düşman, vatanını işgal etsin, sen, birileri gelecek te vatanı kurtaracak diye bekle. Allah aşkına bundan daha divanece bir şey olur mu? Birileri, senin tarihini, kaynaklarını, değerlerini tahrip ve tahrif etsin, yağmalasın ve sen öylece otur, bir kurtarıcı bekle! Lütfen akıllı olalım, böyle bir şey olmaz, bunun İslam da yeri de yoktur. Böyle bir zihniyeti, Müslüman Türk Milleti’nin evlatlarına zımnen dikte edenler, mutlak ihanet içindedirler. Hatta onların İslamlığı ve Müslümanlığı da sorgulanmalıdır.

 

Şöyle düşünelim lütfen; şimdi ben bir kul olarak halk edildim değil mi? Ve kul olarak görevlerim var öyle mi? Zulme ve zalime karşı mücadele vermek gerekiyor değil mi? Ama ben, ölümlü bir kulum değil mi? Peki, şimdi ben, bir kurtarıcı beklesem ve öylece yatsam, ama kurtarıcı gelmeden de ölsem, ahirette ne diyecem, hesap anı geldiğinde? Kurtarıcı bekledim, o da gelmedi Allah’ım mı diyecem? Peki, Allah bana; Ben sorumluluğu sana yükledim, sana öylece bekle, sus, Ben bir kurtarıcı gönderecem demedim ki, demeyecek mi? Mantık bunu gerektirmez mi?

 

Son tahlilde; Allah bizi kurtarıcıların eline düşürmesin ve bizi kurtarıcı gözetleme bilinçsizliğinden emin kılsın. Bizi, bizim, irademiz, aklımız ve kalbimiz doğrultusunda verdiğimiz sarsılmaz mücadelenin neticesinde ancak ve ancak Allah kurtaracaktır! Gayrısı laf-ı güzaftır ve rezil bir şarlatanlıktır.

 

‘’Siz içinizdekini değiştirmeden Allah sizin durumunuzu değiştirecek değildir.'' Rad-11

 

 

MİRAS

 

Malum bir olay var. Gerçek olup olmadığını bilmiyoruz velâkin gerçekliğini varsayarak konuşuyoruz ama diliyoruz ki, gerçek olmasın.

 

Müminler kardeşlerse şayet, ki kardeştirler. Öyleyse kardeşler, kardeşleri için düşünebilmelidirler. Fikirsel yönde ki, nüans farklılıkları bu alakaya engel teşkil etmemelidir. Zira her kardeşimizi terk edersek, gün gelir yapayalnız kalırız cehennemin ortasında ve yardım edecek kimse bulunmaz. Buradan çıkarak, merhum Erbakan Ailesi ile ilgili haberlere üzülmemek elde değildir. Bahusus, İslam ve Müslümanlar adına üzülüyor insan. Zira düşmanlar, bu olaydan yola çıkarak, İslam’a ve Müslümanlara saldıracaklardır. Düşman ideolojiler, buradan kendilerine pay çıkaracaklar ve kitleleri aldatacaklardır. Esas konu da bahsettiğimiz gibi, kitleler, İslam’ı bildikleri için değil, İslam kökenli olduğunu düşündükleri bir yapının dâhilinde ki yanlışlıklardan dolayı İslam’a düşman olacaklardır. Haddizatında, İslam adına bu yanlışlıkları reddedeceklerine, bu yanlışlıklar yüzünden İslam’dan uzaklaşmakta ve muhalif ideolojilerin saflarına iltihak etmektedirler. Derin bir bilinçsizlik! Erbakan Ailesi, büyük bir yanlışın içine düşmüştürler. Gayr-i ahlaki bir yol izlemişlerdir. İnandıklarını söyledikleri davaya ihanet etmişlerdir. İslam’a ve Müslümanlara zarar vermişlerdir. Zaten hep söylemez miyiz; İslam’a, İslam’ın düşmanları değil, dostları en büyük zararı vermektedirler diye? Yanlış kimdedir bilemiyoruz ama yanlış yapılmıştır biliyoruz. Öyleyse Müslümanlar daha bir dikkatli olmak ve hareket etmek zorundadırlar. Müntesiplerde, zevahire aldanmamalıdırlar ve asıla bakmalıdırlar. Sorgulamayı da bırakmamalıdırlar. Kişileri, bu kişiler her kim olurlarsa olsunlar, İslam’a vurmalıdırlar. Mutlak itaat ve kesin-kör inanç her zaman kaybettiricidir ve Müslüman Türk Milletine kaybettiren en büyük yanlış harekette budur.

 

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz."
Hucurat-10

 

Tarih: 17.03.2012 Okunma: 773

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?