İDEOLOJİ VE MÜNTESİP...

Özgür DENİZ - 18.03.2012

İdeolojiler üzerinde düşünmek, tahlil yapmak ve konuşmak; müntesipler adına düşünmek, tahlil yapmak ve konuşmak değildir. Yani, ideolojilerle ilgili tespitlerimize ve izahlarımıza, müntesipler kızmamalıdırlar. Bilakis, gerçeğin ortaya çıkmasından dolayı memnuniyet duymalıdırlar. Ama hem kitleler üzerinden ideolojiler hakkında hem de ideolojiler üzerinden kitleler hakkında bir bilgi sahibi olunabilir. Bizler, ideolojilerin özü ne ise onu ifade ederiz ve etmek zorundayız. Hakiki birlik içinde, bu şarttır. Gerçekleri, çıkarlarımıza feda edemeyiz. Müntesipleri kaybederiz korkusuyla ya da müntesip elde etmek gayesiyle gerçekleri gizlemek ahlaksızlıktır, haysiyetsizliktir. Bizim ülkemizde, bu, çok sık yapılıyor. Kimse, müntesiplerini kaybetmemek ya da müntesip kazanmak için, ideolojisinin özünü izah etmiyor. Sadece gündelik olaylar üzerinden ideolojisine pay çıkarıyor ve oradan dayanak bulup, kitlesini kaybetmemeye ya da kitlelere kendini kabul ettirmeye çalışıyor. Oysa bu, kitleleri aldatmaktır. Bu yüzden, bizim, ideolojilerle ilgili tahlillerimiz kimseyi gücendirmesin. Zira bizim, kitlelere küfrümüz yoktur, hakaretimiz yoktur. Biz, realite neyse onu izah ediyoruz ve ortaya koyuyoruz. Yanlışımız tespit edilirse de, düzeltilmekten hicap duymayız. Ve kitlelerinde, kabul ettikleri şeyi, bilerek kabul etmelerini istiyoruz. Ayrıldıkları şeyden de bilerek ayrılmalarını istiyoruz. Yani, düşünsel ya da duygusal yönelimlerde, bilinç olsun istiyoruz.

 

Misal; komünizm acımasız bir diktatörlük müdür? Teorisyenlerinin ve pratisyenlerinin ifadeleri ve icraatları ile aynen öyledir. Şimdi biz, kitlelere kendimizi kabul ettirmek ya da kazanılmış kitleyi kendimizde tutmak için bunu gizleyebilir miyiz ve gizlemek ahlaki midir? Keza, İslam, sevgi dini olduğu kadar kılıç dinidir de. İslam da cihat vardır ve İslam’ın tek ruhbanlığı cihattır, başka bir ruhbanlığı yoktur. Şimdi biz, kitleler İslam’dan uzaklaşmasın ya da kazanılmış kitleler yerinde dursun diye, bu gerçeği inkâr edebilir miyiz veyahut kitlelere ulaşmak adına bu gerçeği gizleyebilir miyiz? Böyle yapmak ahlaki midir? Gelen cihat gerçeğini bilerek gelsin, cihat var diyerek gitmek isteyen olursa da bırakın gitsin. Eğer her şey bu temel üzerinde gelişirse, harekette nitelik olur. Bilakis, nicelik yönünden memnun edici olupta, nitelik yönünden gayri memnun edici olan bir şey, asla verimli olamaz. Çünkü esas olan, niteliktir. Nicelik, tali meseledir. Tıpkı, kalpsiz insanın, giydirilmiş kuru kütükten başka bir anlam ifade etmediği gibi.

 

Ama bizler böyle yapmıyoruz. Ya ne yapıyoruz? İşte İslam muhalifi bir harekete bakarak, o hareket yüzünden İslam’a taraftar oluyoruz. İslam’ı bilerek seçmiyoruz, İslam düşmanlarının yüzünden, İslam’ı idrak etmeden İslam’a taraftar oluyoruz. Ya da güya İslam kökenli partilerin icraatlarına bakarak İslam’la ilgili hüküm verip, İslam’a düşman oluyoruz. Komünizmde de aynı, İslam kökenli partilerin, gurupların, cemaatlerin alçaklıklarına bakarak, yanlış politikalarına tavır alarak Komünizmin saflarına geçiyoruz. Komünizmi bilerek seçmiyoruz, ya da Komünizmden, bilerek vazgeçmiyoruz. Yani ideolojilerin mahiyetleri değilde, gündelik olaylar ideolojik seçimimizde etkili oluyor. Bu durumda, bizlerin, bir ömür aldanışlarla yaşamamızı intaç ediyor ve bize daima hezimeti yaşatıyor. Kazananlar kodamanlar oluyorlar, kaybedenler ise bizler oluyoruz. Elimizi vicdanımıza koyalım ve hissedelim; kafamızı iki elimizin arasına alalım ve düşünelim lütfen! Başkaları için doğmadık ki, başkaları için yaşayalım!

 

 

AYRINTILAR:

 

BİR:

Memurlara ihanet ediliyor. Hem doğru düzgün zam verilmiyor hem verilen kanuni haklar geri alınıyor hem de maaşlarından ziyadesiyle vergi kesiliyor ve böylece zaten bir anlam ifade etmeyen zam da geri alınmış oluyor. Bu gerçekten büyük ve affedilmez bir ahlaksızlıktır. İnsan olmak diye bir şey vardır. Gelen memuru eziyor, giden memuru eziyor. Ne gariptir ki; memurun maaşlarını gündem yapan ve memura arka çıkan kimse de yoktur. Ayıptır, günahtır, yazıktır. Memurda artık kendini layığı ile taşımalıdır. Sendikal ihanetlere de gereken tepkiyi göstermelidir. Hakkını aramayan ama oy verdiği partiye uyarı çekmelidir. Birilerinin kepçeyle alıp, başkalarına çay kaşığıyla verilmesi gerçekten derin ahlaksızlıktır, adaletsizliktir. Konumlarınızı, güç ve makamlarınızı ahlak ve adalet için kullanınız. Yoksa kaynakları dilediğinizce yağmalamak ve her türlü yolu deneyip beleşe malvarlığı elde etmek için değil. Alemin akıllısı siz misiniz yani? 25 bine al, 300 bine sat. Fasıklardan gelen habere peşinen inanmayız ama eğer doğruysa yuh olsun, yazıklar olsun. Kâra bak sen. Ama milletin emanet ettiği makamlar sayesinde bu adaletsizlikler. Millete adalet dağıtmak için değil, kendine varlık edinmek için. Oh ne ala memleket! Uyuma ve susma ey halkım! Bunu yapan insan olabilir mi? Başkaları kaçak yalı yapınca höykür, ama kendin aynı şeyi, diğerinin gücüne ulaşınca yap. Bunu yapan insan olabilir mi? insan olunuz ve ahlaklıca hareket ediniz beyler. Makamlarınızı, milletin hakkını çalmak için değil, çalanlardan geri almak için kullanınız!

 

İKİ:

Kurtlar Vadisi denilen dizi ne yapmaya çalışıyor acaba? Bu millete PKK yı kabullendirmeye mi çalışıyor acaba? Böyle bir niyeti varsa, bu, ahlaksızlığın zirvesidir ve bu rezilliği millet affetmez. Bir yandan sert ve vatanperverlik kokan hareketler içersine girip, diğer yandan PKK ya paye bahşetmek ve zımnen millete dayatmak rezalettir. Yapacağın işi dürüstçe yapacaksın. Böyle bir niyet varsa şayet, bu ihanete müsaade edilmemelidir. Ki gözlerimizin gördüğü ve beynimizin algıladığı kadarıyla böyle bir ihanet sezilmektedir. Evet, bazı gerçeklerde verilmektedir, belli düzeyde aydınlatmada yapılmaktadır ama bu yapılanların yanında ihanete tevessül edilmemelidir ve bu yapılanlar uğuruna ihanetlere hoşgörüyle bakılacağı düşünülmemelidir. Ayrıca gayr-, ahlaki durumlarda sergilenmektedir. Bu yüzden hiçbir vatan evladı, bu dizi ile yön bulmamalıdır, bu diziye mutlak olarak inanmamalıdır. Ki zaten böyle yapan muhakkak olarak ahmaktır. Din sahibi iken, böyle pespayeliklerle yol ve yön bulmak gerçekten bilinçsizliğe delalet olabilir ancak.

 

ÜÇ:

Daha önce de bahsetmiştik. Malum olay. Erbakan ailesiyle ilgili durum. Şimdi bu ailede bir sıkıntılı durum var. Elbet üzücüdür. En azından kardeşlik hukuku temelinde olaya bakarsak üzülüyoruz. Bu durumu fırsat bilip, Erbakan ailesi üzerinden İslam’a ve Müslümanlara kusanlar var. Malum durumu savunuyor, tasvip ediyor değiliz. Kendi aralarında, dışarıya sızıntı yaptırmadan da halledebilirlerdi. Olay hakkında net bir bilgimizde yok. Ama içeride derin hainler var demek ki. Kimbilir ne hesaplar dönmektedir. Neyse, bizler olaya, hem bu aile açısından hem de bu aile üzerinden İslam’a ve Müslümanlara höykürenler açısından bakalım. Şimdi bir kişi ya da yapı, karşı tarafta ki kişiye ya da yapıya rahatça kusabilmesi için, o kişinin ya da yapının karşı taraftan çok üstün olması gerekir. Şayet değilse, yaptığı büyük sahtekarlıktır. Şimdi höyküren tarafa bakalım; bunlar bir defa kimlik ve din düşmanı kesimlerdir kahir ekseriyetle. Bu ülkeyi soyan, doğmamış yetimin hakkına el koyan tipler. Bu ülkede ki faili meçhullerin gerçek failleri bunlar. Bu ülkeyi keşmekeşliğe mahkum edenler bunlar. Gerçek Müslüman Türk evladından zerre hazzetmeyen reziller bunlar. Darbelerin failleri bunlar. Bu ülkeyi bütün güzellikleriyle mahvedenler bunlar. Her sıkıntılı dönemde, bu halkın hakkını gasp edenler, hortumlayanlar bunlar. Bu ülkenin bilgilerini siyonist babalarına satanlar bunlar. Gazeteleri ile bu milletin maddi ve manevi mevcudiyetine kurşun sıkanlar bunlar. PKK terörünü doğuranlar bunlar. Şimdi Allah, vatan ve namus aşkına söyleyiniz; bu tıynette olanların, bu olumsuz durum karşısında söyleyebilecek tek sözleri olabilir mi? Utanmazca konuşmalarına bakmayın, bu söz söyleyebilecekleri ve söylediklerinin doğru olduğu anlamına gelmez. Zira ağzı olan konuşur. Ama her ağızdan çıkan söz hakikat değildir. Ha, bu gerçeklik, Erbakan ailesinde ki yanlışlığı örter mi? Elbette ki örtmez. Peki, höykürenleri temize çıkarır mı ve haklı gösterir mi? Asla. Hülasa, bu höykürenlere kanıp, Erbakan ailesine kızıp, İslam’a muhalif olmak, Müslümanlara mesafeli olmak veyahut bu tiplerin saflarına iltihak etmek yanlıştır, hatalıdır. Sen yine kendi saflarında (Müslüman ve İslam saflarında) kal ama saflarında ki, yanlış yapanları da uyar. Hem de gerekirse şiddetlice uyar. Uygun olan budur.  Pireye kızıp yorgan yakmaya benzer aksi bir davranış. Akıllıca olmaz. İslamca ve insanca olmaz. Hayır yani, karşı taraf gerçekten tertemiz olsa, bigünah olsa, soyguncu, talancı, hırsız olmasa, buyur git ama değil.

 

DÖRT:

Komünizm devlet terörüdür. Bu yüzden bireysel teröre karşı çıkar. Bunu bizatihi Lenin’de ifade eder. Çünkü bireysel terör sonuç getirici değildir, bilakis büyük kayıp yaşatıcıdır ama devlet terörü güç ve plan temelinde yapıldığı için sonuç vericidir. Tıpkı komünistlerin ferdi mafyaya karşı çıkması gibi. Ama devlet bir mafyadır komünizmde. Çünkü örgütlüdür ve bütün güçlerini kullanarak el koyma hareketinde bulunur. Yani mesele fert olunca manasızdır ama devlet olunca anlam kazanmaktadır. Kapitalizm ferdi terörü, komünizm de devlet terörünü uygular. Kapitalizm de kodamanlar teröristtir, komünizm de devlet teröristtir.

 

BEŞ:

Görevden istifa etmeden vekilliğe aday olunabilsin. Bilakis mevcut durum gerçekten ağır bir adaletsizliktir. Bazı insanlar vardır, dostlarımız vardır, gerçekten vazife uğruna neler yapmaktadırlar ve yine böyle bir vazifeyi de ulvi amaçlar için yapmak istemektedirler ama mevcut durum buna fırsat tanımamaktadır. Ve bu adaletsizlik kodamanların işine gelmektedir. Halka karşı yapılan derin bir hainliktir bu. Mutlak olarak hak gaspıdır.

 

ALTI:

Malum bir zat, aslı varsa Mehmet Akif Ersoy’a hakaret ve küfür etmiş. Eğer böyle bir şey varsa bu üstat gerçekten ahlaki davranmamış. Hayır yani nasıl İstiklal şairiyle ilgili böyle bir cürette bulunulabilir? Yoksa O güzel insanın mertebesine erişmek isteyipte, erişemediği için mi böyle bir cürüm işlemektedir? Ki böyle bir şey zordur ama kim olursa olsun, zor erişilir, İstiklal şairinin düzeyine. O insan gönüllere kilitlenmiştir. Takdir edip, yükselteceğine, ahlaka mugayir hareket edip kıymetten düşüreceğinizi sanıyorsunuz. Oysa böyle yapmakla ancak gönüllerde ki yerinizi kaybediyorsunuz.

 

 

NOT: Çanakkale Zaferinde ve sair zaferlerde can veren ve şehit olan Mehmetlere ve bedenen ayrı ama ruhen kardeş olduğumuz, bize yardıma gelip şehit olmuş bütün şehitlere selam olsun. Allah kabirlerini nurla doldursun, mekânlarını cennet kılsın. Âmin.

Tarih: 18.03.2012 Okunma: 692

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?