İdeolojiler üzerinde düşünmek, tahlil yapmak ve konuşmak; müntesipler
adına düşünmek, tahlil yapmak ve konuşmak değildir. Yani, ideolojilerle ilgili
tespitlerimize ve izahlarımıza, müntesipler kızmamalıdırlar. Bilakis, gerçeğin
ortaya çıkmasından dolayı memnuniyet duymalıdırlar. Ama hem kitleler üzerinden
ideolojiler hakkında hem de ideolojiler üzerinden kitleler hakkında bir bilgi
sahibi olunabilir. Bizler, ideolojilerin özü ne ise onu ifade ederiz ve etmek
zorundayız. Hakiki birlik içinde, bu şarttır. Gerçekleri, çıkarlarımıza feda
edemeyiz. Müntesipleri kaybederiz korkusuyla ya da müntesip elde etmek
gayesiyle gerçekleri gizlemek ahlaksızlıktır, haysiyetsizliktir. Bizim
ülkemizde, bu, çok sık yapılıyor. Kimse, müntesiplerini kaybetmemek ya da
müntesip kazanmak için, ideolojisinin özünü izah etmiyor. Sadece gündelik
olaylar üzerinden ideolojisine pay çıkarıyor ve oradan dayanak bulup, kitlesini
kaybetmemeye ya da kitlelere kendini kabul ettirmeye çalışıyor. Oysa bu,
kitleleri aldatmaktır. Bu yüzden, bizim, ideolojilerle ilgili tahlillerimiz
kimseyi gücendirmesin. Zira bizim, kitlelere küfrümüz yoktur, hakaretimiz
yoktur. Biz, realite neyse onu izah ediyoruz ve ortaya koyuyoruz. Yanlışımız
tespit edilirse de, düzeltilmekten hicap duymayız. Ve kitlelerinde, kabul
ettikleri şeyi, bilerek kabul etmelerini istiyoruz. Ayrıldıkları şeyden de
bilerek ayrılmalarını istiyoruz. Yani, düşünsel ya da duygusal yönelimlerde,
bilinç olsun istiyoruz.
Misal; komünizm acımasız bir diktatörlük müdür? Teorisyenlerinin
ve pratisyenlerinin ifadeleri ve icraatları ile aynen öyledir. Şimdi biz,
kitlelere kendimizi kabul ettirmek ya da kazanılmış kitleyi kendimizde tutmak
için bunu gizleyebilir miyiz ve gizlemek ahlaki midir? Keza, İslam, sevgi dini
olduğu kadar kılıç dinidir de. İslam da cihat vardır ve İslam’ın tek ruhbanlığı
cihattır, başka bir ruhbanlığı yoktur. Şimdi biz, kitleler İslam’dan
uzaklaşmasın ya da kazanılmış kitleler yerinde dursun diye, bu gerçeği inkâr
edebilir miyiz veyahut kitlelere ulaşmak adına bu gerçeği gizleyebilir miyiz?
Böyle yapmak ahlaki midir? Gelen cihat gerçeğini bilerek gelsin, cihat var
diyerek gitmek isteyen olursa da bırakın gitsin. Eğer her şey bu temel üzerinde
gelişirse, harekette nitelik olur. Bilakis, nicelik yönünden memnun edici
olupta, nitelik yönünden gayri memnun edici olan bir şey, asla verimli olamaz.
Çünkü esas olan, niteliktir. Nicelik, tali meseledir. Tıpkı, kalpsiz insanın,
giydirilmiş kuru kütükten başka bir anlam ifade etmediği gibi.
Ama bizler böyle yapmıyoruz. Ya ne yapıyoruz? İşte İslam muhalifi bir
harekete bakarak, o hareket yüzünden İslam’a taraftar oluyoruz. İslam’ı bilerek
seçmiyoruz, İslam düşmanlarının yüzünden, İslam’ı idrak etmeden İslam’a
taraftar oluyoruz. Ya da güya İslam kökenli partilerin icraatlarına bakarak
İslam’la ilgili hüküm verip, İslam’a düşman oluyoruz. Komünizmde de aynı, İslam
kökenli partilerin, gurupların, cemaatlerin alçaklıklarına bakarak, yanlış
politikalarına tavır alarak Komünizmin saflarına geçiyoruz. Komünizmi bilerek seçmiyoruz,
ya da Komünizmden, bilerek vazgeçmiyoruz. Yani ideolojilerin mahiyetleri
değilde, gündelik olaylar ideolojik seçimimizde etkili oluyor. Bu durumda,
bizlerin, bir ömür aldanışlarla yaşamamızı intaç ediyor ve bize daima hezimeti
yaşatıyor. Kazananlar kodamanlar oluyorlar, kaybedenler ise bizler oluyoruz.
Elimizi vicdanımıza koyalım ve hissedelim; kafamızı iki elimizin arasına alalım
ve düşünelim lütfen! Başkaları için doğmadık ki, başkaları için yaşayalım!
AYRINTILAR:
BİR:
Memurlara ihanet ediliyor. Hem doğru düzgün zam verilmiyor hem verilen
kanuni haklar geri alınıyor hem de maaşlarından ziyadesiyle vergi kesiliyor ve
böylece zaten bir anlam ifade etmeyen zam da geri alınmış oluyor. Bu gerçekten
büyük ve affedilmez bir ahlaksızlıktır. İnsan olmak diye bir şey vardır. Gelen
memuru eziyor, giden memuru eziyor. Ne gariptir ki; memurun maaşlarını gündem
yapan ve memura arka çıkan kimse de yoktur. Ayıptır, günahtır, yazıktır.
Memurda artık kendini layığı ile taşımalıdır. Sendikal ihanetlere de gereken
tepkiyi göstermelidir. Hakkını aramayan ama oy verdiği partiye uyarı
çekmelidir. Birilerinin kepçeyle alıp, başkalarına çay kaşığıyla verilmesi
gerçekten derin ahlaksızlıktır, adaletsizliktir. Konumlarınızı, güç ve
makamlarınızı ahlak ve adalet için kullanınız. Yoksa kaynakları dilediğinizce
yağmalamak ve her türlü yolu deneyip beleşe malvarlığı elde etmek için değil.
Alemin akıllısı siz misiniz yani? 25 bine al, 300 bine sat. Fasıklardan gelen
habere peşinen inanmayız ama eğer doğruysa yuh olsun, yazıklar olsun. Kâra bak
sen. Ama milletin emanet ettiği makamlar sayesinde bu adaletsizlikler. Millete
adalet dağıtmak için değil, kendine varlık edinmek için. Oh ne ala memleket!
Uyuma ve susma ey halkım! Bunu yapan insan olabilir mi? Başkaları kaçak yalı
yapınca höykür, ama kendin aynı şeyi, diğerinin gücüne ulaşınca yap. Bunu yapan
insan olabilir mi? insan olunuz ve ahlaklıca hareket ediniz beyler.
Makamlarınızı, milletin hakkını çalmak için değil, çalanlardan geri almak için
kullanınız!
İKİ:
Kurtlar Vadisi denilen dizi ne yapmaya çalışıyor acaba? Bu millete PKK
yı kabullendirmeye mi çalışıyor acaba? Böyle bir niyeti varsa, bu, ahlaksızlığın
zirvesidir ve bu rezilliği millet affetmez. Bir yandan sert ve vatanperverlik
kokan hareketler içersine girip, diğer yandan PKK ya paye bahşetmek ve zımnen
millete dayatmak rezalettir. Yapacağın işi dürüstçe yapacaksın. Böyle bir niyet
varsa şayet, bu ihanete müsaade edilmemelidir. Ki gözlerimizin gördüğü ve
beynimizin algıladığı kadarıyla böyle bir ihanet sezilmektedir. Evet, bazı
gerçeklerde verilmektedir, belli düzeyde aydınlatmada yapılmaktadır ama bu
yapılanların yanında ihanete tevessül edilmemelidir ve bu yapılanlar uğuruna
ihanetlere hoşgörüyle bakılacağı düşünülmemelidir. Ayrıca gayr-, ahlaki durumlarda
sergilenmektedir. Bu yüzden hiçbir vatan evladı, bu dizi ile yön bulmamalıdır,
bu diziye mutlak olarak inanmamalıdır. Ki zaten böyle yapan muhakkak olarak
ahmaktır. Din sahibi iken, böyle pespayeliklerle yol ve yön bulmak gerçekten bilinçsizliğe
delalet olabilir ancak.
ÜÇ:
Daha önce de bahsetmiştik. Malum olay. Erbakan ailesiyle ilgili durum.
Şimdi bu ailede bir sıkıntılı durum var. Elbet üzücüdür. En azından kardeşlik
hukuku temelinde olaya bakarsak üzülüyoruz. Bu durumu fırsat bilip, Erbakan
ailesi üzerinden İslam’a ve Müslümanlara kusanlar var. Malum durumu savunuyor,
tasvip ediyor değiliz. Kendi aralarında, dışarıya sızıntı yaptırmadan da
halledebilirlerdi. Olay hakkında net bir bilgimizde yok. Ama içeride derin
hainler var demek ki. Kimbilir ne hesaplar dönmektedir. Neyse, bizler olaya,
hem bu aile açısından hem de bu aile üzerinden İslam’a ve Müslümanlara
höykürenler açısından bakalım. Şimdi bir kişi ya da yapı, karşı tarafta ki
kişiye ya da yapıya rahatça kusabilmesi için, o kişinin ya da yapının karşı
taraftan çok üstün olması gerekir. Şayet değilse, yaptığı büyük sahtekarlıktır.
Şimdi höyküren tarafa bakalım; bunlar bir defa kimlik ve din düşmanı
kesimlerdir kahir ekseriyetle. Bu ülkeyi soyan, doğmamış yetimin hakkına el
koyan tipler. Bu ülkede ki faili meçhullerin gerçek failleri bunlar. Bu ülkeyi
keşmekeşliğe mahkum edenler bunlar. Gerçek Müslüman Türk evladından zerre
hazzetmeyen reziller bunlar. Darbelerin failleri bunlar. Bu ülkeyi bütün
güzellikleriyle mahvedenler bunlar. Her sıkıntılı dönemde, bu halkın hakkını gasp
edenler, hortumlayanlar bunlar. Bu ülkenin bilgilerini siyonist babalarına
satanlar bunlar. Gazeteleri ile bu milletin maddi ve manevi mevcudiyetine
kurşun sıkanlar bunlar. PKK terörünü doğuranlar bunlar. Şimdi Allah, vatan ve
namus aşkına söyleyiniz; bu tıynette olanların, bu olumsuz durum karşısında
söyleyebilecek tek sözleri olabilir mi? Utanmazca konuşmalarına bakmayın, bu
söz söyleyebilecekleri ve söylediklerinin doğru olduğu anlamına gelmez. Zira
ağzı olan konuşur. Ama her ağızdan çıkan söz hakikat değildir. Ha, bu
gerçeklik, Erbakan ailesinde ki yanlışlığı örter mi? Elbette ki örtmez. Peki,
höykürenleri temize çıkarır mı ve haklı gösterir mi? Asla. Hülasa, bu
höykürenlere kanıp, Erbakan ailesine kızıp, İslam’a muhalif olmak, Müslümanlara
mesafeli olmak veyahut bu tiplerin saflarına iltihak etmek yanlıştır,
hatalıdır. Sen yine kendi saflarında (Müslüman ve İslam saflarında) kal ama
saflarında ki, yanlış yapanları da uyar. Hem de gerekirse şiddetlice uyar.
Uygun olan budur. Pireye kızıp yorgan
yakmaya benzer aksi bir davranış. Akıllıca olmaz. İslamca ve insanca olmaz.
Hayır yani, karşı taraf gerçekten tertemiz olsa, bigünah olsa, soyguncu,
talancı, hırsız olmasa, buyur git ama değil.
DÖRT:
Komünizm devlet terörüdür. Bu yüzden bireysel teröre karşı çıkar. Bunu
bizatihi Lenin’de ifade eder. Çünkü bireysel terör sonuç getirici değildir,
bilakis büyük kayıp yaşatıcıdır ama devlet terörü güç ve plan temelinde
yapıldığı için sonuç vericidir. Tıpkı komünistlerin ferdi mafyaya karşı çıkması
gibi. Ama devlet bir mafyadır komünizmde. Çünkü örgütlüdür ve bütün güçlerini
kullanarak el koyma hareketinde bulunur. Yani mesele fert olunca manasızdır ama
devlet olunca anlam kazanmaktadır. Kapitalizm ferdi terörü, komünizm de devlet
terörünü uygular. Kapitalizm de kodamanlar teröristtir, komünizm de devlet
teröristtir.
BEŞ:
Görevden istifa etmeden vekilliğe aday olunabilsin. Bilakis mevcut durum gerçekten ağır bir adaletsizliktir. Bazı insanlar vardır, dostlarımız vardır, gerçekten vazife uğruna neler yapmaktadırlar ve yine böyle bir vazifeyi de ulvi amaçlar için yapmak istemektedirler ama mevcut durum buna fırsat tanımamaktadır. Ve bu adaletsizlik kodamanların işine gelmektedir. Halka karşı yapılan derin bir hainliktir bu. Mutlak olarak hak gaspıdır.
ALTI:
Malum bir zat, aslı varsa Mehmet Akif Ersoy’a hakaret ve küfür etmiş. Eğer böyle bir şey varsa bu üstat gerçekten ahlaki davranmamış. Hayır yani nasıl İstiklal şairiyle ilgili böyle bir cürette bulunulabilir? Yoksa O güzel insanın mertebesine erişmek isteyipte, erişemediği için mi böyle bir cürüm işlemektedir? Ki böyle bir şey zordur ama kim olursa olsun, zor erişilir, İstiklal şairinin düzeyine. O insan gönüllere kilitlenmiştir. Takdir edip, yükselteceğine, ahlaka mugayir hareket edip kıymetten düşüreceğinizi sanıyorsunuz. Oysa böyle yapmakla ancak gönüllerde ki yerinizi kaybediyorsunuz.
NOT: Çanakkale Zaferinde ve sair zaferlerde
can veren ve şehit olan Mehmetlere ve bedenen ayrı ama ruhen kardeş olduğumuz,
bize yardıma gelip şehit olmuş bütün şehitlere selam olsun. Allah kabirlerini
nurla doldursun, mekânlarını cennet kılsın. Âmin.