Dünyanın sayılı baraj gölleri arasında yer alan en büyük barajımız Atatürk baraj gölünün su rezervi kapasitesi 48 milyar metreküp.
Bu kapasitede bir barajın tamamen suyla dolu olduğunu düşünün. Böyle bir barajda oluşan çatlaktan ilk dakikada 1 damla su sızıyor. Daha sonraki her dakikada bir öncekinin iki katı kadar su sızdıracak şekilde çatlak büyüyor. Yani, ikinci dakikada 2 damla su sonraki dakikalarda ise sırasıyla 4, 8, 16, 32, 64 damla olacak şekilde ikiye katlanarak baraj boşalmaya devam ediyor.
Sizce 48 milyar metreküp suya sahip böyle bir baraj ne kadar sürede boşalır? Bir yıl mı, bir ay mı yoksa bir hafta mı? Cevabı 59 dakika. Evet! Yanlış duymadınız. 48 milyar metreküplük barajın tamamının boşalması için gereken süre sadece 59 dakika.
İşin en ilginci ise şu… Tüm suyun %96.25’lik kısmı son 5 dakika içerisinde boşalmakta. Yani son beş dakikadan önceki bir dakikada boşalan su sadece %3.75. Son 7 dakika içerisinde baraj gölünün ortasında kayığıyla gezen birisi su seviyesindeki %2’lik bir azalmayı gördükten sonraki iki üç dakika içerisinde oluşacak girdap ile kaçmaya fırsat bulamadan gölün dibini boylayacaktır. Böyle bir boşalma sonucu ortaya çıkacak hasarı tahmin edebilirsiniz.
İşte size başka bir örnek: Şu anda nakit olarak 1 milyon lira mı istersiniz yoksa önümüzdeki otuz gün içerisinde ilk günü 1 kuruş sonraki günlerde 2, 4, 8 kuruş şeklinde ikiye katlanan miktarda para mı? Eğer 1 milyon nakit isterdim derseniz 9.7 milyon lira zarardasınız demektir. İşte çoğu insanın anlayamadığı bileşik faiz böyle bir şey.
Kredi alanlar için bunu çevirirsek… İnsanlara aylık %1.3’lük faiz sudan ucuz gibi geliyor. Halbuki %1.3 faizli 10 sene vadeli kredi yaklaşık iki katı para ödenmesi demek.
BDPS dediğimiz ABD Doları merkezli küresel finans sisteminin içinde bulunduğu durum da bundan ibaret. 1913 yılında federal rezerv yasası sayesinde resmileşen, 1944‘te Bretton Woods kasabasında ABD Doları hegemonyasında oluşturulan IMF ve Dünya Bankası gibi küresel kurumlarla bütün dünyaya yayılan, 1971 yılında altın penceresinin kapatılması sayesinde altına bağımlılıktan kurtulup zıvanadan çıkan bu hile sistemi ülkeleri birer birer borç girdabında yutmaya başladı.
BDPS içindeki bileşik faiz sayesinde her ülkede paranın tahvil/bono denilen borçlanmalarla fiziksel olarak (%10 miktarı para) ve bankalarca kısmi rezervle hayali olarak (%90’lık para miktarı) üretilmesi neticesinde faiz oranlarına göre barajlardan akan su miktarı katlanarak artmakta.
Her ülkenin kendine ait borca dayalı oluşmuş barajları ve içinde kara delikleri var. Kimi ülkede barajlar artık son 7 dakikaya girmiş durumda. Çatlaklardan akan suyun miktarını 70/(borçlanma faiz yüzdesi) formülünden bulabilirsiniz. Parasını ortalama %7 bileşik faizle borçlanarak üreten bir ülkede borç her 10 senede (70/7) ikiye katlanırken %10 ile borçlanan bir ülkede 7 senede ikiye katlanmaktadır. Dünya piyasalarındaki mevcut paranın %90’ı sanal durumda yani illüzyondan ibaret olup bankalarca kısmi rezervle üretilmekte. Küresel finans sistemi artık uzatmaları oynamakta.
Arap devletlerini borç alır hale getiren yeni, istikrarsız ve hafızasız yönetimler oluşturmaya yönelik Arap Baharından çok Arap Zembereği diye tanımlanması daha doğru olan süreçler, Yunanistan’ın batış süreci, Avro bölgesinde girdabın yakın halkasındaki İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda, Macaristan ve sürece girmeye namzet diğer Avrupa ülkeleri. Bu arada borcu gırtlağı aşmış durumdaki ABD.
Arap Baharı veya Finans Merkezi gibi projelerle doğal kaynaklara sahip veya hala büyümeye açık bizim gibi ülkelere yapılacak borç transferleri acaba sistemi çökmekten kurtarabilecek mi?
Yunanistan’da son borç transferinde 105 milyar Avroluk iç borcun nasıl 130 milyar Avroluk dış borca transfer edildiğine tanık olduk. Aslında bu para sisteminde bankalarca üretilen para gibi ülkeler arasındaki borçlar da sanal kayıtlardan yani illüzyondan ibaret. En son Yunanistan örneğinde 35.5 milyar Avronun fiziksel olarak geldiğini zannedenler yanılıyor.
İnsanlık tarihinde daha önce eşi benzeri yaşanmamış bu küresel çöküş paradigmayı değiştirebilecek ülkeler için çok önemli fırsatları da beraberinde getirmekte. Ancak mevcut sistemin yanılsamasıyla paradigma felcine uğramamış paradigma öncülerine ihtiyaç var.
21 Mart 2012 Çarşamba