Yıllardır televizyonlarda gördüğümüz ve fukaradan,
ezilenden, sömürülenden, Türkiye Cumhuriyeti’nden yana gibi gözüken ATO başkanı
Sinan Aygün, aslında bir kışkırtıcı ajanmış.
Nasıl kışkırtıyordu?
Şöyle …
Sabah ve öğleden sonra TV programlarına çıkıp; “Ey bankalar; ödeyip ödeyemeyeceğini
araştırmadan, vatandaşın cebini kredi kartlarıyla doldurdunuz. Vatandaş, bedava
gibi kullandı. O karttan o karta ödeme yaptı, sonunda tıkandı. Kredi kartları
sınırlanmalı, asgari ödemesi artırılmalı, faizleri dünyanın en yüksek
faizleridir, mutlaka düşürülmeli, temerrüt faizi kaldırılmalı. Bu faizler ve
kredi kartı ücretleriyle bankalar vatandaşı sömürüyor.” diyerek…
Başka nasıl kışkırtıyordu?
Bir kamerayla çarşı ve pazarları gezip, oradaki fiyatları ve halkın enflasyonunu göstererek
ve esnafın derdini dinleyerek…
Başka!
Tartışma programlarına katılıp; “Ülkenin en stratejik sanayi kuruluşları yabancılara satılıyor. AB,
Gümrük Birliği adı altında Türkiye’yi ekonomik olarak sömürüyor. AB’nin Türkiye
hakkındaki niyetleri bozuk!” diyerek…
Daha başka!
Her fırsatta; ülkenin
ekonomik durumunu, esnafın siftah yapamadan akşamı ettiğini, dükkânını kapatmak
zorunda kalan esnaf sayısının her geçen gün arttığını, söyleyerek…
…
* * *
Sinan Aygün’ün
kışkırtıcı olduğunu kimler söylüyor?
Deniz Feneri vasıtasıyla, Fakir-fukaraya ulaştırılacak
diye Avrupa’dan topladığı 15 milyon Avro’nun
8’ini, gazete ve televizyonuna aktardığı Alman mahkemelerince hükme
bağlanmış bir medya.
Sabahları din
ticareti yapan, öğleden sonra Necmettin Erbakan’ın tabiriyle, milletin
üstüne “necaset” akıtan, korkunç mâli
gücünün ucu bucağı, kaynağı belirsiz, satılmayan gazetesini bedava dağıtan, CIA’nın
kontrolündeki, müfteri bir medya.
Bin bir dümenle Sabah
ve atv’yi ele geçiren. Devlet bankalarından Başbakan baskısıyla, 3 yılı
ödemesiz kıyak bir kredi alan yalaka, yandaş, akraba bir medya.
Yukarıdaki medyaya ilham kaynağı; adı Tayyip, soyadı
Erdoğan olan, Aygün için; “Susturun şu
adamı, tahammül edemiyorum.” diyen birisi.
Hımmmm…
Seni kışkırtıcı seni…
Kimleri kışkırttığın belli.
***
Gülmece
Babanın Sonu
- Babam öldü, demiş
Temel.
İlyas sormuş:
- Neden öldü?
- Apartmanun sekizinci katunin
balkonundan düştü.
- Eyvah parçalandu mi?
- Yok, girişteki bakkalun
tentesine düşünce oradan havalanup karşı
apartmana yöneldi.
- Apartmana mu çarptu, nasul
oldu?
- Yok, karşu apartmanun
balkonunda çamaşurlar asuli idi.Çamaşur ipine
furup fabrikanin bahçesine
düştü.
- Orada mu öldü?
- Yok, fabrika çelik yay
fabrikasu, bahçedeki yaylarin üzerine düşüp
havalandu yeniden...
- Peki sonra?
- Sonrasu ne? Baktık ki yere
inmiyor, biz de furduk oni.