MUTLU TÜRKİYE

İsmail Hakkı CENGİZ - 27.04.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Son yapılan araştırmaya göre; insanımızın %60’ı mutlu, %17’si ise çok mutluymuş.

Toplamı ne eder?

%77...

Yani toplumun büyük bir çoğunluğu mutlu.

“Mutsuzum” diyenlerin oranı ise sadece %3 civarındaymış.

Geriye kalan %20 da “orta” demiş!

Büyük bir ihtimalle siz de mutlu olan %77’nin içindesinizdir.

Velev ki mutsuz olan %3’ün içinde olsanız bile işte size mutlu olmanız için çok geçerli bir sebep... Sizi mutlu edecek bir haber: “Orta”ları da kattığınız vakit, mutluluk oranımız %97’ye ulaşıyor. Ziyade mutlu bir toplumun içinde yaşıyorsunuz. Bu mutlu haberle mutlulanmalısınız.

Mutlu toplumun bir ferdi olarak mutlu olmalısınız.

x   x   x

Bu, hakikaten insanı mesut eden bir gelişme...

Bendeniz bu “mutluluk” kavramına son derece hassas bir kişiyim.

Eskiden beri çok dikkat ederim; insanlar ve cemiyet mutlu mu, bedbaht mı?

Ne kadar kişi mutlu?

2000 yılının sonlarına doğru yapılan bir araştırma, Türk toplumunun çok büyük bir ekseriyetinin mutsuz olduğu sonucunu ortaya koymuştu.

Arşivler incelenirse bunun böyle olduğu görülecektir.

O günlerde mutlu olanlar istisna idi... adeta, “mutlu azınlık” idi!

Aradan 11-12 sene geçti...

Artık, mutsuz vatandaşlar istisna...

Artık, mutlu çoğunluk, “mutsuz azınlık” var.

Kimin sayesinde?

Lamı cimi yok!

Elbette AKP sayesinde...

Politika “insanları mutlu etme sanatı” olarak da tarif ediliyor.

İşte...

AKP insanları mutlu etmiş...

Hiç diyecek bişey yok.

Tebrik ediyorum.

Mühim olan insanların mutlu olmasıdır...

Gerisi teferruattır.

Mutlu eden mutlu olsun!

Ve yaşasın!

x   x   x

TUTUKLU VEKİLLER İÇİN MEHALEFET UZLAŞTI

Dün, internet siteleri “flaş” haber olarak verdi.

Hapisteki milletvekillerinin sorunu çözülmüş gibi başlıklar atmışlardı.

Akşamına da haber kanallarında altyazı geçiyordu:

TUTUKLU VEKİLLER İÇİN MUHALEFET UZLAŞTI

Yani daha evvel üç muhalefet partisi arasında bu konuda bir anlaşmazlık kı vardı?

Asıl uzlaşmazlık iktidarla muhalefet arasında değil miydi?

Peki, hadise neymiş:

Meclis Başkanının öncülük etmesiyle muhalefet sözcüleri biraraya gelmişler ve tutuklu vekiller konusunda anlaşmışlar!

x   x   x

Yukarıdaki mutluluk tablosundan sonra karamsar veya kötümser gözükmek istemem ama bu kendi kendine gelin güvey olmaktır.

Meclis başkanı “ele güne karşı” bişeyler yapıyor gözükmek istiyor...

Muhalefet de bir ümit, Başkan’ın odasında toplanıyor...

Ama nafile!

Sorunu çözme imkânı olan iktidardır... İktidarın başı ve sözcüleri ise “bu sorun bizim sorunumuz değil” yaklaşımındadırlar.

Kısaca, hapisteki milletvekillerinin çıkmasını istememektedirler.

Dolayısıyla, Çiçek’le beraber muhalefet havanda su dömektedir.

İnşallah, ben yanılırım.

x   x   x

VUR VUR

Medyamızın manşetleri, İsrail Ordusunun resmî bülteni gibi!

Yandaşı muhalifi bu konuda aynı telden çalıyor.

Kocaman başlılar: İSRAİL İRAN’I BÖYLE VURACAK

Başlığın altında ayrıntılar...

x   x   x

Ertesi gün, İsrail Genelkurmay’ı ağzıyla, Türk manşetleri: İRAN’I VURMAYA HAZIRIZ

Sanırsınız, Türk değil İsrail basını!

Prof. Yalçın Küçük, “Türkiye-İsrail tek devlet” demişti de bu iddiada doğruluk payı nedir, diye kimse sormamıştı... Halen de soran yok.

x   x   x

Şaşırtıcı olan...

İran’dan hiç ses çıkmaması. Belki ses var da bizim medya haber yapmıyor!

Görünen vaziyet aynen şöyle:

İsrail, İran’ı vuracağım, diyor.

İran da kayanın üzerindeki keklik gibi bekliyor...

İsrail vursun diye!

x   x   x

NEREYE KADAR?

28 Şubat soruşturması hızlı başladı, süratle devam ediyor.

Herkes, “ucu nereye dokunursa oraya kadar gitsin” diyor.

Yine bütün basının hemfikir olduğu bir husus var: Bu “postmodern darbe”de Amerika’nın dahli var.

Öyleyse?

Soruşturma nereye kadar gider?

Amerika’ya kadar!

x   x   x

Amerika serüveni

Muhtemelen şöyle seyreder:

Malûm soruşturmalar dalga dalga geliyor.

İşte bu dalgalardan bir dalga okyanusa doğru açılır...

Okyanusu geçer “Amerika’ya çarpar”.

Amerika’nın yalçın kayalıklarına kuvvetle çarpar!

Sonra!

Gerisin geriye döner.

Aynı hızla ve belki de biraz daha ivme kazanmış olarak Türk kıyılarına vurur...

Lâkin...

Artık geriye dönmez...

Türk kıyılarında yarıklar, çatlaklar bulur ve içerilere doğru ilerler...

Ve gider... Çatlak buldukça, yol buldukça...

Arkasından rüzgâr vurdukça...

Gider gider gider...

x   x   x

UYKUSUZ'DAN


Tarih: 27.04.2012 Okunma: 672

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İsmail Hakkı Cengiz

15.02.2012 - 15:41

Yazınız bütünüyle açıklayıcı ve uyarıcı... Yılmaz Öztuna'yla ilgili hatırlatmanız ise en çarpıcı olanı... Merhumun "Türkiye Tarihi" adlı 14 ciltlik eserini altını çizerek okuyan bir okuyucusu olarak; 2004'teki tutumu da, Türkiye gazetesinde yazması da başlı başına hayal kırıklığı yaratıcıydı. Halbuki onun çok şuurlu yazılarla halkı ve gençliği "titretip kendine döndirmesi" beklenirdi. Son yıllarında "ad ve şanına" yazık etti... Görev bizlere düşüyor. Elinize sağlık. Selâmlar...

İsmail Hakkı Cengiz

15.02.2012 - 15:41

Yazınız bütünüyle açıklayıcı ve uyarıcı... Yılmaz Öztuna'yla ilgili hatırlatmanız ise en çarpıcı olanı... Merhumun "Türkiye Tarihi" adlı 14 ciltlik eserini altını çizerek okuyan bir okuyucusu olarak; 2004'teki tutumu da, Türkiye gazetesinde yazması da başlı başına hayal kırıklığı yaratıcıydı. Halbuki onun çok şuurlu yazılarla halkı ve gençliği "titretip kendine döndirmesi" beklenirdi. Son yıllarında "ad ve şanına" yazık etti... Görev bizlere düşüyor. Elinize sağlık. Selâmlar...