Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İktidarı destekleyen milyonlarca kişi, bu partiyi gerçekten tertemiz “Ak” bir parti, partinin başkan ve idarecilerini ise “melek” olarak görüyor.
Aynı milyonlar, ABD’yi her türlü şerrin kaynağı, “şeytan” olarak kabul ediyor.
Geg gelelim, dünya siyaset meydanında ABD ile AKP “omuz omuza”...
Adeta “şeytan”la “melek” kol kola!
Peki, şeytanla meleğin kol kola olması, birbiriyle barışık olması hatta aynı maksat için çalışması mümkün mü?
Bildiğimiz kadarıyla, bu imkânsız!
Biri “iyi”liğin kaynağı, öteki “kötü”lüğün... Dolayısıyla birbirinin zıddı.
Bu ikisinin bir araya gelmesini bırakın, tam tersine, daima birbiriyle mücadele etmesi lâzım.
Öyle olması icap ederken bizim “melek”le ABD “şeytan”ının pek yakın olmasını nasıl izah edeceğiz?
x x x
Muhafazakâr medya ve onun köşecileri, meselâ, darbelerin Amerika’dan kaynaklandığını, işlerimize karıştığını, PKK konusunda bizi avuttuğunu, dünyayı sömürdüğünü falan yazıp çiziyorlar.
Aynı köşeciler, o “şeytan”la, bizim “melek”in dünya arenasında ortak davrandığını ise ya inkâr ediyor veya görmezden geliyorlar.
Diyorlar ki, “Bizim hükümet, ABD’den bağımsız, hatta Amerikan karşıtı dış politika izliyor.”
Buna örnek olarak da fi tarihinde, bir BM oylamasında ABD’nin “evet” dediği bir karara biz “hayır” demişiz.
Tabii bu örnek; dış politikada hiçbir müeeyidesi, ilgili ülkeye hiçbir tesiri olmayan bir “karşı oy”’un hikayesi...
Bunun bir benzerini de ben hatırlatıvereyim:
Libya‘ya NATO müdahalesi gündeme geldiğinde; Sayın Başbakan gayet dik bir duruşla “NATO’nun Libya’da ne işi var?” demişti.
Elbette bu “bağımsız çıkış” hepimizin hoşuna gitmişti.
Sonra ne oldu?
NATO’nun Libya’ya yaptığı operasyonlara sadece katılmakla kalmadık, bir de NATO’ya evsahipliği yaptık.
Demek ki ABD’ye ancak sözde muhalif olabiliyoruz. AKP iktidarı, daima ABD ile paralel hareket ediyor.
Peki, muhafazakârlar bu “melek”le “şeytan”ın omuz omuza olmasını içlerine nasıl sindirebiliyorlar?
Bunun tek yolu var:
İkiyüzlülük!
AKP’nin, gerçekten “bağımsız” politika izlediğine, hatta ABD’ye karşı olduğuna kendilerini inandırıyor, daha doğrusu kendilerini kandırıyorlar(!).
Sonra da bunun böyle olduğuna milleti inandırmaya çalışıyorlar.
x x x
Bir de liberal yandaşlar var, onlar için böyle bir “açmaz” söz konusu değil.
Çünkü onların iş ve işlevi, zaten kapitalizmin, yani sömürü düzeninin yaygınlaşması ve “meşru” gösterilmesi.
Onlar için memleketteki iktidarın kimliğinin bir önemi yok... Yeter ki iktidar AB ve ABD yanlısı olsun... Sömürü düzeninden yana olsun.
x x x
MUHAFAZAKÂRLARIN BİR AÇMAZI DAHA
İktidar yanlısı muhafazakârlar “demokrasi” kavramını dillerinden düşürmüyorlar.
Onlara göre, AKP, gelmiş geçmiş en demokrat parti ve bu parti ülkeye demokrasinin de “ilerisini” getiriyor.
AKP iktidarı, demokrasi mevzuunda o kadar ileri ki, çevremizdeki “antidemokrat”, “dikta”, “tek adam” rejimlerini görmeye bile tahammülü yok.
Onun için “diktatör Esat”ın gitmesi için savaşı bile göze alıyor.
Lâkin aynı ileri demokrasi şampiyonu iktidar; “çağdışı”, hatta “insanlık dışı” Suudi Krallığı ve bilumum Arap Emirlikleriyle pek sıkıfıkı!
Eeee...
Hani antidemokratik rejimlere tahammülümüz yoktu.
Hani çevremize “demokrasinin bile ilerisini” götürüyorduk.
Peki, o çağdışı krallıklar, emirliklerle bu “kankalık” ne oluyor?
Bu ne yaman bir çelişki, ne akıl almaz bir açmaz?
Bu çelişki nasıl aşılacak?
Tek çare var:
İkiyüzlülük!