İYİ İNSAN MI, DİNDAR İNSAN MI?

İsmail Hakkı CENGİZ - 02.05.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

(Dünkü yazının devamı)

Son birkaç aydır Başbakan’ın dilinden düşmüyor; “Dindar bir gençlik yetiştireceğiz”...

Doğrusu, bu söyleme bendeniz de destek verdim. Hakikaten dindar nesillere ihtiyacımız var.

Fakat sual şu:

“Dindarlık”tan kastedilen ne?

İslâmiyet’in emrettiği gibi mükemmel ahlâk sahibi kişiler mi, yoksa “ılımlı İslâm” sulandırmasıyla yozlaşmış, “kapitalist” düzene uygun, “aptesinde namazında” bir nesil mi?

“Aptesinde namazında” ama her türlü yolsuzluğa “müsait” bir nesil mi?

“Aptesinde namazında” ama misâl, kirasını aksatan, ev sahibini sinirden deli eden kiracılar mı?

“Aptesinde namazında” ama kirasını tıkır tıkır ödediği halde, kiracının “depozitosu” üzerine yatan ev sahipleri mi?

“Aptesinde namazında” ama ölçüsünden-tartısından emin olmadığımız esnaf mı?

“Aptesinde namazında” ama yıllardır aynı apartmanda oturduğu halde hiç selamlaşmayan komşuluk “ilişkileri” mi?

“Aptesinde namazında” ama yıllar yılı akrabayı ziyaret etmeyen “Müslüman”lar mı? “Aptesinde namazında” ama büyüğünü-küçüğünü bilmeyen, otobüste ihtiyarlara bile yer vermeyen bir gençlik mi?

“Aptesinde namazında” ama “paranın kulu” olmuş bir nesil mi?

“Aptesinde namazında” ama değil “alın teri kurumadan”, işçisinin hakkını hiç vermeyen, onu sömüren patronlar mı?

“Aptesinde namazında” ama yalancı şahitlik yapan veya bildiğini mahkemede söylemeyen şahitler mi?

“Aptesinde namazında” ama karısına şiddet uygulayan hatta öldüren “erkek”ler mi?

“Aptesinde namazında” ama adaletle hizmet etmek yerine rüşvetle iş yapan devlet görevlileri mi?

“Aptesinde namazında” ama emanetleri ehline değil de eşe-dosta peşkeş çeken idareciler mi?

“Aptesinde namazında” ama verdiği sözü tutmayan, emanete hıyanet eden, yalan söyleyen “dindar”lar mı?

“Aptesinde namazında” ama Allah’a değil, “kula kulluk eden” kullar mı?

“Aptesinde namazında” ama mütevazı olacağı yerde kibirle gezenler, diğer insanları hor görenler mi?

Üzülerek gözlemliyoruz ki, “dindar” kavramının içi, gittikçe boşalıyor.

Artık, “dindar” denilince aklımıza; üstün ahlâk sahibi, içi-dışı bir, kul hakkını bilen, dürüst “kaya gibi” Müslümanlar gelmiyor.

Ne geliyor?

İşte, bunların tersi geliyor.

x   x   x

Halbuki, “iyi insan” denilince akla, her bakımdan iyiliklerle dolu, elinden-dilinden-belinden herkesin emin olduğu, kötülüklere ve şerre karşı olan kişiler geliyor.

Haddizatında, dinimizin olmasını emrettiği “Müslüman” kişi, “iyi insan” diye tarif ettiğimiz “fert” değil mi?

“Dindar” deyince kafalar karışıyor...

“İyi insan” deyince ise zihnimizde berrak, açık, net bir karakter beliriyor.

Öyleyse, sürekli “din”e gönderme yapıp, “dindar” bir nesil yetiştirme iddiaları, her şeyden önce yüce dinimize zarar verecek söylemlerdir.

Bu kadar büyük iddialarla karşımıza çıkanların bizim bildiğimiz dinî ölçülere göre mükemmel olmamaları sonucu, şöyle bir durum çıkıyor ortaya:

Demek ki din, “dindarım” diyenin yorumuna göre şekil değiştirebiliyor. Bu kişi “önder” ise, onun yorumu kitlelerin benimsediği, benimsemek zorunda kaldığı “Müslümanlık” haline geliyor.

O zaman...

“Din”e inanç kalır mı?

Dinin kutsallığı kalır mı?

Yoksa maksat bu mudur?

Dini, mukaddesleri bitirmek.

Gelecek kuşaklara inanacağı hiçbir “değer” bırakmamak!

x   x   x

               LEMAN'DAN


Tarih: 02.05.2012 Okunma: 720

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?