‘’En büyük adalet: gerçeği söylemektir.’’ Özgür
Deniz
‘’Gerçek, akıldan bile güçlüdür.’’ Sophokles
Bir defa şu gerçeği kesin olarak
bileceğiz: Bu dünyada, insan ile şeytanın, küfür ile imanın, şirk ile tevhidin
anlaşması imkânsızdır. Kendilerini parçalasalar da, kafayı yeseler de hiçbir
kimse bunu başaramayacaktır. Bir defa bu dünyada şirk ile tevhidin anlaşması
kabil olsaydı, ahiret diye, cennet ve cehennem diye bir şeyin olma ihtimali
olmazdı. Şeytana verilen mühlet anlamsız olurdu. İmtihanın hükmü kalkardı.
‘’Küfür devam eder ama zulüm biter’’ hadisi anlamsızlaşırdı. Bu yüzden bu
olguları birleştirmeye, anlaştırmaya çalışmayınız, çalıştığınız zaman doğruyu
yanlışlar, güzeli çirkinleştirirsiniz. Yeryüzünde cennet yoktur ve
olmayacaktır. Bu dünyada ne sevginin cenneti ne de emeğin cenneti mümkün
değildir. Çünkü insan denilen mahlûkun fıtratı bellidir. Bu demek değildir ki,
sevgi için, emek için yüreklice mücadele verilmesin ve adaleti tesis etmek için
eylem yapılmasın; söylediklerimizi bu şekilde anlayan kesinlikle namussuzdur.
Biz istiyoruz ki, realiteyi bilelim ve sonu belirsiz hayallerin mahkûmu olmayalım,
gerçekleşmesi mümkün olanın peşinden gidelim. Evet, imkânsızı da isteyelim ama
imkânsızın hastası olmayalım. Zira sürekli yasta olmak kaderimiz olacaktır. Bu
yüzden birileri İslam’ın sevgisini, birileri de İslam’ın adaletini görmezlikten
gelipte, birileriyle ittifaka yönelip İslam’a ihanete yeltenmesinler. Kimse
İslam’ın sevgisini ve adaletini kanıtlamak zorundaymış gibi hareket edip, bunu
üzerine vazife bilip, İslam’ı tahrif ve tahrip edemez. Bugün bizatihi müşahede etmekteyiz ki, dün
İslam’ı kapitalizm ile karıştırmaya çalışanlara kızanlar, bugün kendileri aynı
şeyi yapmaktadırlar ve İslam’ı komünizm ile karıştırmaktadırlar. İslam’ın ne
kapitalizme sevgi duymasına ya da kapitalizme sevgi duyarak sevgi dini olduğunu
ispatlamasına gerek vardır ne de komünizmin adaletine ya da komünizmin
çizgisinde giderek adalet dini olduğunu ispatlamasına gerek vardır. İslam hem
sevgi dinidir hem de adalet ve bunu da ispata ihtiyacı yoktur. Allah, ispata
gerek duymaz, sadece buyurur. Çünkü O’nun sözü Hak’tır ve mutlak doğrudur.
Birileri ortaya çıkıyorlar. Komünizme
yamaklık yapmaya yelteniyorlar ve dini de kendilerine göre yontuyorlar. Bu
mutlak manada nettir, bu yüzden hayır bizim böyle bir şeyimiz yoktur
demesinler, zira alık değiliz, anlama özürlü değiliz, gözlerimiz de kör değil.
Üstelik bir de Ali Şeriati, Nurettin Topçu gibi üstatları kirli emelleri için
kullanmaya yelteniyorlar. Oysa düşüncenin namusuna azıcık saygıları olsaydı,
sürekli bayrak gibi salladıkları adalet olgusuna tam imanları olsaydı,
dürüstlüğü elden bırakmazlar ve kendilerini oldukları gibi ortaya koyma
cesaretleri olurdu. Hayır yani, Ali Şeriati’ye göre Komünizm, inanç temellerine
saldıran bir ideoloji midir ve mutlak manada dünyaperest midir? Yürekleri varsa
hayır desinler. Nurettin Topçu üstat, gerçek manada milli bir yürek midir?
Yürekleri yetiyorsa hayır desinler. Bunlar her şeyi kendilerinin bildiğini
sanıyorlar. Milletimizde fazla okumayınca kandıracaklarını düşlüyorlar. Ama
yemezler canlarım benim, yemezler. Kusura kalmayın ne Şeriati’yi ne de Topçu’yu
sizlerden öğrenecek değiliz. Hatta Nurettin Topçu üstadı ortaya seriversek,
zat-ı âlilerini faşistlikle itham edersiniz. Ama sahtekârlık yapıyorsunuz.
Kusura kalmayın, bu sözü söylemek zorundayım. Çünkü aynı şeyi sürekli
yapıyorsunuz. Zira haddinizi bileceksiniz, hem adalet deyip hem de düşüncenin
namusuna saldırmayacaksınız utanmazca. Çünkü Nurettin Topçu üstat, gerçek bir
Müslüman Türk evladıdır ve anarşizme, komünizme ve faşizme muhaliftir. Ama
sizler, anarşistlerin yok etme eylemlerini övecek kadar, komünistlerle
sevişecek kadar ve faşistlerle el ele tutacak kadar şirazesinden çıkmış
tiplersiniz. Ve birde Nurettin Topçu’yu, kendinizi haklı çıkarmak adına
kullanacak kadar utanmazsınız. Kusura kalmayın çok şey okumuş olmanız, her şeyi
doğru bilmeniz anlamına gelmez. Ki, bildiğiniz bir şeyde yok hakikatte,
komünistlere, anarşistlere, faşistlere ve bölücülere şirin görünmeye
çalışmaktan başkaca.
Şunu bilmelisiniz; ne komünizmin
cahiliyiz, ne faşizmin cahiliyiz, ne anarşizmin cahiliyiz, ne de her türlü
bölücülüğün cahiliyiz. Ve âlemin akıllısı da siz değilsiniz. Zaten derdiniz de
adalet değil. Birilerinin oyuncağı olmaktan hoşlanıyorsunuz, o kadar. Gündem
olmak, egonuzu tatmin etmek tek derdiniz. Zira görünen köy kılavuz istemez. Ve
takırdayan nal, çivinin eksikliğine dalalettir. Bu yüzden âlemi sersem,
kendinizi yegâne dahi olarak görmeniz, ancak kendi alıklığınızı ifşa etmektir.
Hakaret etmiyorum; sözlerimin sertliği, gerçeğe olan sadakatimdendir. Zira çok
utanmazcasına tahrifat yapıyorsunuz. Hadi sıradan birini tahrif etmenize bir
şey diyemem belki ama Nurettin Topçu gibi bir üstadı kirli emelleriniz için
kullandınız mı beni kusturursunuz. Ya okumamışsınız ya da sahtekârsınız. Zira
okusaydınız bilirdiniz ki; o mutlak bir Türkiye aşığıdır ve Türk Milletine
sevdalıdır. Ama asla faşist değildir. Ayrıca devleti reddeden bir anarşistte
değildir. Ama sizin argümanlarınıza bakıyorum, üstadın söylediklerinin ve
savunduklarının tam tersidir. Peki, nasıl oluyor da, onun takipçilerine faşist
diyecek kadar haddinizi aşıyorsunuz hem de o devi kabul ediyormuş gibi
kullanmaya yelteniyorsunuz? Ya üstadın adını anmayacaksınız ya da üstadın
sevenlerine faşist diyebilecek kadar haysiyetten beri olmayacaksınız.
Gerçek güçlüdür beyler. Sizin gücünüz,
gerçeğin gücü karşısında, okyanusta damla mesabesindedir ancak. Gerçekle
savaşınızda, gerçek değil siz ezilirsiniz ve ezileceksiniz de. Bu minvalde çok
yazdık ve söyledik. Gerekirse daha da yazarız ve söyleriz. Sizler, yanınızda,
asla bu vatanın asil Müslüman evlatlarını bulamayacaksınız. Bulsanız bulsanız,
ancak, bölücüleri ve devlet düşmanlarını bulacaksınız. Onların da tek derdi,
sizi kullanmak ve sizin üzerinizden kendilerini haklı çıkarmak olacaktır. İşte,
İslam’da adalet yoktu ve Devrimci Müslümanlar (!) bizim kucağımıza gelmek
zorunda kaldılar diyeceklerdir. Böylece de, kendilerine paye çıkaracaklardır.
Ne yalan söyleyeyim, haklı da olacaklardır. Sen kendi mücadeleni dürüstçe
vermez ve gider başkalarına muhtaç olursan, elin oğlu da yapar yapacağını. Ve
ben sana değil, ona zeki derim. Zira fırsat tepilmez, çünkü her zaman gelmez.
Komünizm, ahirete inanır mı? Hayır.
Erkekseniz evet deyin. Peki, ahirete inanmayanın adalet davasının geçerliliği
olur mu ya da böyle bir davada samimiyeti olur mu? Zira adaleti uygulamak için
vicdan gereklidir ve sonsuzluğa olan iman şarttır. Ahlak, adalet, özgürlük ve
bağımsızlık gibi kategoriler kesinlikle dine aittir. Ve dinin haricinde hiçbir
yerde, kendilerini asli manalarıyla bulamazlar. Komünizmin, bu olguları
bayraklaştırması yalandır, yalandır, yalandır. Bunları VARLIĞIN TEMELLERİ
ÜZERİNE TEZLER yazımızın en son iki bölümünde tahlil ettik ve kesin şekilde
olumsuzladık. Ki, komünizmin teorisyenlerini biliyoruz. Söyleyin bana, mutlak
devletçilikte ve kişilerin mutlak olarak tek tipleştirmesini isteyen bir
ideolojide, özgürlük olabilir mi? Adalet olabilir mi? Ahlak olabilir mi? Ki
şayet oldu diyelim, bu kimin ahlakı, adaleti, hürriyeti, bağımsızlığı
olacaktır? Biz aptal değiliz beyler ve bizi aptal sanmanız, kendi aptallığınızı
faş edivermeniz demektir. Mutlak dünyacı olan bir ideolojinin baronları, hangi
nedenle, mutlak hâkim oldukları bir düzende, alttakiler adına adaletçi,
ahlakçı, hürriyetçi ve bağımsızlıkçı olsunlar? Güldürmeyin adamı beyler! Kör
kütük cahil değiliz elhamdülillah. Komünist önderler, asla insanlar için
çalışmazlar ve çalışamazlar. İnsanları, mutlak diktatörlükleri adına
kullanırlar. Mutlak diktatörlüklerini tam anlamıyla tesis edince de,
kendilerini oraya getirenleri şiddetin olanca ağırlığıyla ezerler.
Son tahlilde; yanlış yoldan doğru sonuca ulaşılmaz
beyler. Hak davanın batıl argümanlara ihtiyacı yoktur. Adalet namına
adaletsizlik yapmak imana sığmaz. Kendi kardeşlerini, birkaç kusuru için,
dininin mutlak düşmanlarına şirin görünmek adına terk etmek ve onlara karşı
amansızca kavga vermek vicdan işi değildir ve olamaz. Ki bir şey
yapabileceğinizde yoktur. Sadece tefrika yaratmaktan ve kardeşlik köprülerini
imha etmekten başkaca. Oysa tefrika dinde haramdır ve işinize geldi mi dini ön
plana çıkarısınız ama hadi buyurun buradan yakın. Tefrika olunca din hemen
kayboluvermektedir. Oysa kendi kulvarınızda kalarak, mücadelenizi daha haklı
şekilde verebilirdiniz ve üstelikte kimbilir milyonları peşinize
takabilirdiniz. Ama çıkmaz yola girdiniz ve çıkamayacaksınız. Peki, bunca
haykırış ne olacak? Düşmanları güldürmekten ve kardeşleri uzaklaştırmaktan
başka elinize ne geçecek? Ki, din üzerinden oluşturduğunuz adalet söylemi de
kesinlikle tutarsızdır ve İslam’ın özüyle çelişmektedir. Bunu da bizatihi
gösterdik, ispat ettik, ALLAH’IN HAYIR DEDİĞİ başlıklı yazımızda. Temeliniz
çürük beyler temeliniz. Önce sağlam temel atmalısınız.