TÜRK MİLLETİ...4...

Özgür DENİZ - 13.05.2012

Türk Milleti, İslam Dini sayesinde eriyip gitmekten kurtulmuştur.  Bugün dünyada Müslüman olmayan Türk yoktur. İslam’ı kabul etmekle kimliğini kaybetmiş Türk’te yoktur. Ama Türk soyundan gelen nice boylar, topluluklar girdikleri dinlerin, düşüncelerin etkisiyle eriyip gitmişler, kökenlerinden kopmuşlar, kimliklerini unutmuşlardır. Zamanında bir Türk boyu olan Bulgarların, şimdi Türklükle alakası olduğunu kim iddia edebilir? Aynı şekilde Macarların Türk oldukları söylenebilir mi? İşte İslam’ın muhafızı olmuş bir milletin iltihak ettiği dinde, o milletin kimliğinin muhafızı olmuştur bir nevi. Hiçbir Türk evladı bu gerçeği sarfı nazar etmemelidir ve edemez. İslam, Türk Milletinin yolunu aydınlatan bir güneş oldu daima ve Türk Milleti bu güneşi takip ettikçe yükseldi, yüceldi ve tarihe mührünü silinmez şekilde kazıdı. Yani etle tırnak gibi oldu, Türk Milleti ile İslam Dini. Türk Milletine mensup olan nice âlimler, İslam’ın yayılmasında büyük rol oynamışlardır. Hoca Ahmet Yesevi bunların en meşhurlarındandır. Yetiştirdiği talebeleri dünyanın dört bir yanına göndermiştir irşad faaliyetleri için. Türk Milleti, hem töresinden hem de daha sonraları İslam Dininden aldığı feyiz sayesinde asla barbar Batı gibi, milletleri ezmemiş, sömürmemiş, milletlerin değerlerini ve kaynaklarını yağmalamamıştır. Kendi bünyesinde yaşayan milletlere daima müsamahalı davranmıştır ve onları hür bırakmıştır. Alpaslan’ın, Romen Diyojen’e karşı tavrını anımsayalım lütfen. Türk Millet, içinden çıkan âlimleriyle, siyaset, sanat ve edebiyat alanında nam yapmış isimleriyle, cengâver komutanlarıyla daima tarihin parlak sayfalarında yer bulmuştur ve badema da bulacaktır. Yeter ki, kim olduğumuzu bilelim ve özümüze dönelim. Konuşmayalım, eyleyelim. Oturmayalım, yürüyelim.

 

Uygurların meşhur bir sözleri vardır; ‘’köyün itleri küs olsalar da kurdu görünce birleşirler.’’ Evet, bütün dünya, birbirlerini yiyecek derecede olsalar da, daima Türk Milletinin karşısında ittifak yapmışlardır. Bu, İslam’dan önce ki dönemde de, İslam’dan sonra ki dönemde de böyle olmuştur. Badema da böyle olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Türk Milletine hükmedemeyen bir kâfir soyu, Türk-İslam dünyasına asla hükmedemeyecektir Allah’ın izniyle.  Bu yüzden, bu milletin evlatlarına, biteviye müteyakkız olmak düşmektedir. Zira su uyusa da düşman uyumaz ve tetikte bekler. Kudreti ile bütün dünyayı titreten Türk Milleti, tarih boyunca nice düşmanlar kazanmıştır ve bundan da asla imtina etmemiştir. Zira düşmandan korkmuş olsaydı, tarih yapması ve tarihe saygın bir isim bırakması mümkün olamazdı. Hatta hala korkulan bir millet olmazdı. Kırk kişi ile, evet kırk kişi ile, düşman sarayını basmak hangi milletin tarihinde vardır? Buraya takılıp kalmak, buradan yola çıkarak hesapsız hareket etmek elbette mümkün değildir ama bu hareketle de gurur duymanın ve Kürşad’ı övgüyle anmanın gayet normal sayılması icap eder. Dikkat edelim, bu hatıra bize yeter, bu hatıra ile yaşayalım ya da bu hatıradan yola çıkarak bugün aynı şeyi yapalım demiyorum ama hatıralara da saygı duymak ve o hatıralara bakarak kendimize çeki düzen vermek gerekir diyorum. Zira insan, bir yerde hatıraları ile yaşar. Çünkü insan hatıra, hatıra insan demektir bir nevi. Hafızanın kayağı hatıralardır ve hafızasız insan kabil midir? Ki, dünü düşünmeden, yarınları inşa etmek kabil midir? Düne bakmadan, şimdiyi anlamak ve yarınları görmek imkânsızdır.

 

Köksüzlük, öksüzlüktür. Evet, kökünü kaybeden, kendini de kaybetmeye mahkûmdur. Bu yüzden köklerimizi unutmamak icap eder. Zira her insan kendi kökleri üzerinde yükselir, hayat bulur, boy verir, soy verir. Milletler de bunun gibidirler. Kendi tarihlerine dayanarak, ileriyi daha iyi görebilirler. Mazisi, her millet için birer ışıktır. O ışıkla, daha emin adımlar atar, daha güçlü hamleler yapar ve oyununu daha güzel oynar. Her millet, mazisini iyi bilmelidir ve mazisini kullananlara müsaade etmemelidir. Zira maziyi kirletmek, bir milleti kirletmekle eşdeğerdir. Ve bu ihanettir. Tıpkı, yaşadığımız şu zamanlarda, Ergenekon isminin kirletilmeye çalışılması gibi. Tarihinde, hiçbir Hakanının ihanetine uğramamış olan Türk Milletinin içinden çıkan ve kendi milletine ihanete yeltenenler, kendilerine isim olarak Ergenekon ismini bulmaları manidardır ve üzerinde düşünülmesi icap eder. Zira burada derin bir ihanet saklıdır.  Sen tut, Türk Milleti adına ortaya çık, Türk Milletinin Yeniden Doğuş Destanı olarak atfedilen bir destanın ismini kendi organizasyonuna isim yap ve bu milletin dinine darbe vurmaya çalış. Bu, Türk’ün töresine ihanettir ve cezası çok ağırdır. Lütfen söyleyiniz, hem Türk Destanıyla yola çıkacaksın hem de İslam’a ömrünü vakfetmiş ünlü bir Türk büyüğünün (Hoca Ahmet Yesevi) ismiyle anılan üniversitenin mescidini kapatmaya yelteneceksin, bu nasıl olabilir Allah aşkına? Artık gerçekleri görmek ve anlamak zamanıdır. Haddizatında böyle bir ismi (Ergenekon) kullanmanın da arka planına bakmak icap ediyor. Burada, Türk Milletinin evlatlarını, kendi kirli emellerini gerçekleştirmek için kullanma düşüncesi vardır. Ayrıca, Türk Milletine karşı, kendi insanlarımızı düşman etmeye çalışma düşüncesi vardır. Filhakika, en kökeninde, Türk Milletinin mevcudiyetine darbe vardır. Bu oluşumun ipleri, asla Türk Milletinin evlatlarının elinde değildir. İyi bakmak ve derinlerini görmek iktiza etmektedir.

 

Eğer Türk Milletinin evladı isen, önce milletinin haklarına ve saygınlığına sahip çıkacaksın. Vatanını canın pahasına koruyacaksın. Şahsi menfaatler peşinde koşmayacaksın. Durumdan vazife çıkarmayacaksın. Hiçbir Türk düşmanı ile can ciğer ilişkiye girmeyeceksin. Ecdadına küfredecek kadar alçalmayacaksın. Türk Ordusunda, Türk’ün tabi olduğu dinin görünmez olması adına değil, görünür olması adına mücadele vereceksin. Türk Milletinin evlatlarını, faşist ve yobaz olarak tavsif eden kanı bozuklara karşı mücadele vereceksin. Türk Milletinin evlatlarının tek birisinin bile canına zarar gelmemesi için, gerekirse kendi canını feda edeceksin. Siyonizm’le teşrik-i mesai yapmayacaksın. Bütün vazifelerini tam anlamıyla yerine getirdikten sonra, şayet vatan tehlikeye doğru yol almış ise ve sana görev düşmüş ise, işte o zamanda görevini hakkıyla ifa etmekten imtina etmeyeceksin. Türk Ordusunun gücünün ancak böyle muhafaza edilebileceğini idrak edeceksin. İki de bir ortaya çıkmakla, ileri geri konuşmakla Türk Ordusunun gücünün gösterileceğini sanmayacaksın, zira bu alıklıktır ve filhakika Türk Ordusuna gizli düşmanlıktır. Zira bu tür hareketler insanları iğrendirir ve ordusuna karşı soğutur. Ki, düşmanın istediği bir şeydir de bu. Zira bir milletin güzide ve kıymetli bir kurumunu iğreti göstermek istiyorsanız, o kurumun sürekli toplum önünde olmasını ve her şeye müdahale etmesini temin ediniz, işte o zaman o kurumun toplum nezdinde itibarını sarsmanız kolay olur. Düşman daima bu taktiği icra etmiştir. Oysa taş yerinde ağırdır ve yerinden oynadı mı, oynaması gerektiği için oynamalıdır, oynaması gerekmiyorsa yerinde durmalıdır. İki de bir yerinden kımıldayanın, ne gücü ne de sözü dikkate alınır. Ve hem gücünü hem de sözünü yerinde kullananın arkasında bütün halk yer alır. Ve Türk Milletine ait sembolleri ve değerleri, ancak bu millete hakkıyla sahip çıkanlar kullanırsa anlamlı olur. Bilakis, zerre kıymeti harbiyesi olmaz. Sadece zarar verilir ve verilmektedir. Burada da kasıt aranır, çünkü kasıt vardır. Bir defa, Türk Milletinin evlatlarına faşist ve yobaz diyenlerle kol kola olanların, Türk Milletine ait sembolleri ve değerleri kullanması riyakarlıktır ve sadece zarar vermek içindir.

Tarih: 13.05.2012 Okunma: 634

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?