TÜRK MİLLETİ...5...

Özgür DENİZ - 14.05.2012

Türk Milleti, kendinden bildiklerinden çok darbeler yemiş bir millettir. Ve bu darbelerle terakkisi akamete uğratılmış bir millettir. Rüyaları seraba döndürülmüş, hamleleri yarım bırakılmış bir millettir. Yani darbeler Türk Milletine ihanettir. Artık uyanmalıdır, gerçekleri görmelidir, yeniden tarih yapmaya koyulmalıdır bu milletin evlatları. Köklerine dönmelidir. Dinine ve töresine sadakatten asla şaşmamalıdır. Milletinin silahını, milletine doğrultacak kadar haddini aşanlara hadlerini bildirmelidir. Dilini, değerlerini layığı ile muhafaza etmelidir. Kendi teşkilatlarına, oluşumlarına, bünyelerine sızanları çok iyi tanımalıdır. Bir defa kati surette bilmelidirler ki; Yüce İslam Dinine düşman olan hiçbir şahıs asla Türk Milletini sevmez, sevemez ve Türk Milletinin hayrına iş yapmaz, yapamaz. Bunu kafalarımıza silinmeyecek şekilde kazımamız icap etmektedir. Ama Türk Milleti de, dinine ve töresine çok iyi şekilde sahip çıkmalıdır. Zira bilmelidir ki, Türk Milleti, Allah’a yakın olmayanlara uzaktır. Allah’a yakın olanlara ise, bütün gönül kapıları açıktır. Ama burada da, aynı diğer tarafta olduğu gibi, İslam tarafından yaklaşanlara da dikkat etmek icap eder. Zira bu seferde din tarafından yaklaşıp, kimliğine muhalefet edenlerin, kimliğini unutturmaya çalışanların ya da dinini tahrif ve tahrip etmeye yeltenenlerin kumpasına yakalanmak vardır. Türk Milletinin, iki tarafın kumpaslarına da dikkat kesilmesi icap eder. Zira Türk Milleti, ne kimliğinden ne de dininden feragat edebilir. Kimlik ve din, Türk Milletinin kanatlarıdır, kimlik kartıdır. Biriyle, kendini tanıtır. Diğeriyle de, nasıl olduğunu gösterir. Türk Milleti, Allah Nizamının davacısıdır ve şu ayette de belirtildiği gibi, yeryüzünde Adil Düzeni ikame etmek için vardır. ‘’Biz peygamberlerimizi KESİN KANITLARLA gönderdik, insanlar arasında ADİL BİR DÜZEN kurulsun diye. Onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik.’’ Hadid-25.

 

Şunu kati olarak bilelim ki; Türk Milleti, yaşamında temel olarak İslam’ı almalıdır, alması gerekir, bu olmazsa olmazdır. Türk Milletinin bu dünyada ki, en yüce ve soylu vazifesi; Yüce İslam Dininin hâkimiyeti meselesidir. Türk’ün görevi, İslam’ın kılıcı olmaktır. Yeryüzünde, İslam ahlak ve adaletini yaşam düzeyinde hâkim kılmaktır. Türk, İslam namına kâfire kılıç çaldıkça, şereflenecek, yükselecek ve yücelecektir. Din kardeşleriyle ve soy kardeşleriyle bir-bütün oldukça asla kâfir karşısında eğilmeyecektir. Kardeşine şefkatli, düşmanına şedit olmasını bilecektir. Asla tefrika mikrobuna prim vermeyecektir. ‘’Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.’’ Diyor Mehmet Akif Ersoy. Türk evladı, hiçbir İslam toplumuna önyargı ile yaklaşamaz, yaklaşmamalıdır. Evet, teennili olmalıdır, tetikte olmalıdır, uyanık olmalıdır ama asla kâfirlerin yaklaşım tarzını benimseyemez kendi kardeşlerine karşı. Zira ancak müminlerin kardeş olduklarını bilir ve ona göre hareket eder. Aynı şekilde, küfrün de tek millet olduğunu bilir ve Hakkın saflarından ayrılmayı ihanet telakki eder. Uyarır ama vurmaz. Ebedi tefrikaya yol açacak hareketlerden imtina eder. Türk Milleti bilmelidir ki; asırlarca mücahitliğini, muhafızlığını yaptığı bir dinin, şimdi düşmanlığını yapmaz, yapamaz. Yaparsa hain damgasını yemekten ve yapayalnız kalmaktan kurtulamaz. Ayrıca, ecdadına da ihanet etmiş sayılır. Hatta kimliğinin eriyip gitmesini önlemiş olan İslam Dinine de sırt dönmüş ve ihanet etmiş sayılır. Bu ise züldür, rezilliktir, sefilliktir. İslam Dinin, Türk Milletinin kimliğini eriyip gitmekten koruduğu gerçeğini hiçbir kimse inkâra yeltenemez. Tarih bunun bizzat şahididir. Ve bu gerçek, güneş gibi gözümüzün önünde dururken ve bizi baştanbaşa sararken, dine ihanet ancak alçaklıkla tavsif edilebilir. Zaten gerçekten bu milletin evladı olanda bu alçaklığı yapmaz, yapamaz. Yapan da, asla bu milletin evladı değildir, belki bu milletin kimliğini kendine maske edinmiş bir soysuz olabilir o.

 

Türk Milleti, İslam Dininden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Zira Türk Milleti İslam’dan uzaklaştırılmadıkça, kendisine hâkim olunması ve hükmedilmesi muhal ender muhaldir. Türk Gençliği, her yönden tazyikat altındadır. Ruhu harap edilmektedir. Bedeni çürütülmektedir. Kendi kimliğini, kendine maske yapmış olan haninler, işbirlikçiler, Türk Milletini kendi içinden yıkmaya gayret etmektedirler. Bu milletin evlatlarını, tarihlerine ve ecdatlarına karşı kinle doldurmaktadırlar. Yerli işbirlikçiler, bu milletin kaynaklarını, dış kapitalistlerin içteki yamaklarına peşkeş çekmektedirler. Türk Milleti, adildir, ahlaklıdır. İslam ahlakı ve adaletini ikame etmek için kavga vermelidir. Türk Yurdunda ahlaksızlığa ve adaletsizliğe müsamaha gösterilmemiştir ve gösterilemez. Bu milletin kaynakları, bu milletin varlığına düşman olan unsurlara peşkeş çekilemez. Türk Milleti, buna müsaade edemez ve etmemelidir. Kendi topraklarında hâkimiyetini paylaşan bir millet düşünmek kabil değildir. Ve ne hazindir ki, Türk Milleti, kendi ülkesinde tam hâkim değildir. Ve bu çelişki bir an önce giderilmelidir. Şayet hâkimdir deniliyorsa, AYASOFYA ortadadır ve hâkimiyet iddiamızı çürütür. Eğer hâkimsek, buyuralım mazlum ve garip Ayasofya’yı camiye çevirelim. Türk Milletinin kimliğiyle sahneye çıkan, küresel baronların kuklaları, Türk Milleti hâkimmiş gibi göstererek, Türk Milletine hâkim olmuştur. Türk ve İslam Kimliği ardına gizlenen ve her türlü melaneti yapmaktan imtina etmeyen hainler iyi tanınmalıdır, tespit edilmelidir ve saf dışı bırakılmalıdır. Ama Türk Milletinin evlatları da, kimliklerini ve dinlerini en güzel şekilde temsil etmeli ve taşımalıdırlar. Bilakis, meydanı başkalarının alması hiçte zor değildir. Zira sen özüne uygun davranmazsan, sözüne sadakatli olmazsan, riyakârlar meydanı ele geçirirler ve seni arka plana atarlar. Allah, aklı boşuna vermemiştir, boş işlerde kullanmak için bahşetmemiştir.

 

Bugün Türk Milletinin bütün kurum ve kuruluşlarında kriptoların gizli bir hâkimiyet gücü olduğu inkâr edilemez. Hakikatinde Ermeni sicilli olan PKK-BDP bile topraklarımız üzerinde hâkimiyet kavgası veriyorsa ve kendisini gizlemeyi çok iyi başarıyorsa gerisini siz düşünün. Zira her güzel hareket, kendimize ait sandığımız kurumların içerisinde ki hainlerce engellenmektedir. Her yapılacak iş, aleyhimize olacak şekilde yaptırılmaya çalışılmaktadır. Bugün milletimizin arasına ekilen nifak tohumları bile bu güçlerin işidir. Ama burada şu gerçekte unutulmamalıdır; sürekli, düşmanın yapıp ettikleri ve kurduğu tuzaklar gündem yapılacağına, bizlerde kendi işimizi şereflice yapmalıyız. Zira düşmanı suçlamak ahmaklıktır bir yerde. Çünkü düşman seciyesinin gereğini elbet yapacaktır. Sen de adam olup, düşmanın planlarını akamete uğratmakla görevlisin. Sen görevini yapmayıpta, düşmanı suçlarsan, düşman suçlu değil sen ahmak olursun. Bizler maalesef, sürekli tenkitle, ithamla iştigal ederek zaman öldürüyoruz. Ama düşman çalışıyor. Birbirimizi devirmekle, ancak kendimiz hâkim olursak iş yapmakla iştigal ediyoruz. Oysa bir yerlerde olmasak bile, olduğumuz yerde bile milletimize hizmet etmekle mükellefiz. Güzellikleri desteklemekle, kötülükleri ise engellemekle vazifeliyiz. Ama maalesef bu bilinçten sonsuz uzağız. Haddizatında, en büyük kötülüğü, düşman değil, biz kendi kendimize yapıyoruz. Çünkü nefsimize tapıyoruz ve yan gelip yatıyoruz.

Tarih: 14.05.2012 Okunma: 668

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?