TÜRK MİLLETİ...7...

Özgür DENİZ - 17.05.2012

Türk Milleti, kurulan oyunları oynamamalıdır, tuzaklara düşmemelidir. Kendi oyununu kurmalıdır ve gerekirse, kendi tuzağını işletmelidir. Kadim ve dünyaya nizam vermiş bir millet, dünkü çocukların oyunlarını oynayacak kadar düşemez, alçalamaz. Dün hizaya soktuklarının, bugün karşılarında hizaya giremez. Bu züldür. Öyleyse, başkalarının uydurduklarıyla hareket etmemeli ve gerçekleri kendisi keşfetmelidir. Yani sen tarihini bilmezsen, birileri; işte senin tarihin budur der ve sen de buna inanırsın, sen dinini bilmezsen birileri; işte senin dinin budur der ve sen de inanırsın, sonrada yanlışlardan yanlışlara koşarsın. Ayrıca tarihini de, kendinden olsa da, kendine düşman olanlardan okumayacaksın. İşte şu kişi de Türk, adam yazmış kardeşim diyemezsin. Dersen ayvayı yersin. Bataklığın içine gömülür ve debelendikçe de batarsın. Sen bir bilsen, Türk kimlikli olupta, senin ecdadına düşman olan ne alçaklar var bünyende. Kimliği Türk olabilir, dini de nüfuz kâğıdında İslam yazabilir. Ama saf bir İslam ve Türk düşmanıdır ve bu düşmanlığını da zımnen icra eder. Kimliğine ve dine güvenerek, bu milletin evlatlarını aldatmaya çalışır. Padişahları karalar, dindar insanlara düşmanlık güder. Bizde kimliği Türk, dini İslam olduğu için inanıveririz. Oysa bu yanlıştır. Zira hiçbir Müslüman Türk evladı, tarihine ve ecdadına düşmanlık güdemez.  Ki, Türk Milletini, düşman karşısında aciz hale düşürenler herhalde yabancılar değillerdir. Kitabımızı ve tarihimizi çok dikkatli ve özenli şekilde okumalıyız. Dersimizi çok iyi almalıyız ve eylemlerimizi ona göre yapmalıyız. Sen Türk evladısın ki, kurulan nizamlara uymazsın; ahlak ve adalet temelinde, en güzel nizamı kurar ve herkesi ona uydurursun. Sen Hak Yolun davacısısın. Kanını, terini ve yaşını bu kutlu yolda akıtmalısın. Sen Allah Nizamının-Erdem Kentinin işçisisin. Sen busun ve asla başkası olamazsın!

 

Evet dostlarım! Bizler kadim bir milletin, insanlığa yön vermiş kudretli bir devletin ve o milletin-devletin temellerini attığı temiz bir medeniyetin evlatlarıyız. Binlerce yıllık tecrübelerden neşet etmiş bir törenin ve tek-yegâne yüce dinin müntesipleriyiz. İnsanlığın medar-ı iftiharı olan gözbebeğimiz, biricik aşkımız, mutlak umudumuz, yegâne güvencimiz Hz. Muhammed’in (sav) ümmetiyiz. Rastgele yaşayamayız. Bizler kaideleri olan bir ümmetiz, milletiz. Nice savaş meydanlarında at koşturmuş, nice milletlere nizam vermiş, nice topraklarda kanlar akıtmışız ve kanımız akıtılmış. Kahramanlıklarımız kitaplara sığmaz. Şu üzerinde yaşadığımız Türkiye topraklarının bile her karışında ecdadımızın yaşları, terleri, kanları ve izleri vardır. Necip ve şanlı ecdadımız Doğu’dan girip, Batı’dan çıkmıştır. Alpaslan ile yurt yapılmıştır bu topraklar bize. Bir mukaddes günde, mukaddes mühür vurulmuştur bu topraklara.  Ve bu mührün izini hiçbir kuvvet bugüne kadar silememiştir, ilânihaye silemeyecektir, silmeye güç yetiremeyecektir. Bilakis, silmeye yeltenen silinecektir. Yeter ki, bizler kim olduğumuzu, neyi, nasıl, niçin ve kimin için yapmamız gerektiğini idrak edelim. Hakikaten de tarihimize baktığımız zaman, zaferlerden zaferlere at koşturmuş ve sanki hep bizler için durmadan mücadele vermiş bir ecdat görürüz. Peki, biteviye, şahadetten şahadete koşmuş bir ecdadın torunları olarak, onların miraslarına sahip çıkmamak, onların saygınlıklarını yerlere düşürmek bizlere yakışır mı? Düşman karşısında boyun eğmek ve yan gelip yatmak bizlere yakışan bir hareket midir? Dün atalarımızın diz çöktürdüklerinin torunları karşısında bugün diz çökmek, ecdadımızın ruhlarını muazzep kılmaz mı? Zül değil midir bu?

 

Tarihe bir göz atın bakalım ne göreceksiniz. Sürekli, Hakk, Halk ve Hakikat uğruna kılıç sallayan bir ecdat göreceksiniz. Allah nidalarıyla zaferlerden zaferlere at koşturan bir ecdat göreceksiniz. Peki, bugün, bizler neyin peşinde koşturuyoruz? Söyleyin bakalım; evet, Türk vardır ama niçin vardır? Nefsi davalar için mi vardır? Mülk kavgası vermek için mi vardır? Irkını korumak için mi vardır? Barbar Batı’nın ürettiği beşeri kusmukları yutup, onlarla evlatlarını zehirlemek için mi vardır? Türk Milletinin bu kadar basit şeyler için kavga vereceğini düşünmek bile alıklıktır, ahmaklıktır. Türk Milleti daima yüce ülküler uğruna kavga vermiştir. Bu vatan mukaddes bir günde, Allah nidalarıyla vatan kılınmıştır. Şehit kanlarıyla kazılmıştır mührümüz ve şehit kanlarıyla yazılmıştır tarihimiz. Ondan sonrada, sahipliğimiz, arka arkaya gelen mücadelelerle pekiştirilmiştir. Kavga, İlay-ı Kelimetullah kavgasıdır yani Allah davasıdır. Osmanlı İmparatorluğunun banisi olan Osman Gazi atamız şöyle demiyor muydu; ‘’bizim yolumuz kuru bir kavga yolu değildir, cihana hâkim olmak kavgası vermiyoruz. Bizim yolumuz; Allah yoludur.’’ Bu sözleri idrak edebiliyorsak mesele yoktur. Yok, idrak edemiyorsak, daha çok diz çökeriz düşmanlarımız karşısında. Zira bu sözleri anlayamayan, neyi, nasıl, niçin ve kimin için yapacağını da asla anlayamaz. Teoman’dan Atilla’ya; Atilla’dan Mete’ye; Mete’den Alpaslan’a; Alpaslan’dan, Osman Gazi’ye; Osman Gaziden Sultan Abdülhamit Han’a kadar bütün ecdadımız Allah Davasına kendilerini adamışlardır. Hiçbir zaman barbar ve vahşi Batı karşısında diz çökmemişler, düşmandan aman dilememişler ve yüce ülkülerinden taviz vermemişlerdir. Canlarını feda etmekten, milletleri için fedakârlık yapmaktan asla geri dönmemişlerdir. Zira onlar sevmişlerdir ve sevdiklerini ispat etmişlerdir. Bakınız Nurettin Topçu üstadın hocası Abdülaziz Bekkine ne diyor; ‘’dünyada her şeyin bir tartısı var. Sevginin tartısı da fedakârlıktır. Fedakârlık yapmayanın sevgisine inanılamaz.’’ Fedakârlık yapmayanın, rahatını düşünenin, mal peşinde koşanın, ölümden korkanın sevgiden bahsetmeye hakkı yoktur, haddi de yoktur. Böyle bir şey yapan dünyanın en sahtekâr insanıdır. Bugün bizim en büyük sorunlarımızdan biri de budur. Sevmemek ama seviyormuş gibi rol yapmak ve böylece milleti aldatmak, vatana ihanet etmek. Ecdadımız bu halimizi görseydi, yüzümüze tükürürdü. Onlar koştu biz oturuyoruz. Onlar uyumadı, biz uyuyoruz. Onlar yaşatmak için öldü, biz yaşamak için öldürmekten çekinmiyoruz. Onlar terledi, biz serinlemek için can atıyoruz. Onlar çalıştı biz yemek için birbirimizi yiyoruz. Gerçekten yazık bize!

Tarih: 17.05.2012 Okunma: 694

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?