TÜRK MİLLETİ...6...

Özgür DENİZ - 16.05.2012

Tarihe baktığımız zaman, Türk Milletinin, tarihin ve İslam’ın seyrini değiştiren rolünü hemen fark ederiz. Sanki Türk Milleti, insanlığın kaderini yeniden çizmek için görevlendirilmiş gibidir. Daima Hakkın saflarında yer almış ve Hakkın hâkimiyeti mücadelesini vermiştir. Bunu bariz şekilde müşahede ederiz. Mazlumları koruduğu, zalimleri korkuttuğu gerçektir. Allah aşkı için seferlere çıktığı bilinmektedir. Elbette savaşların da bir kanunu vardır ve savaşları insanlar yapar. Binaenaleyh, insan nefsinin ortaya çıktığı durumların olması da kaçınılmazdır. Ama bizler, genel tavırlara odaklanmalı ve tahlillerimizi ona göre yapmalı, yargılarımızı ona göre vermeliyiz. En başta da, hayatımızın bütün alanlarında mutlak olarak temel alacağımız KUR’AN gibi bir kitabımız vardır bizim. Türk Milleti, dışarıdan ve içeriden gelecek tazyikatlara karşı daima dikkatli olmalıdır. Fitne ve fesat tohumu ekenleri tespit etmelidir ve gerekli tedbirleri almaktan imtina etmemelidir. Misal; tarihten yalan yanlış örnekler alıpta, işte Araplar Türkleri katletmişlerdir, savaşlarda şunları yapmışlardır gibi teranelere karnımız toktur bizim. O zaman bizde deriz ki, e nolmuş, Çinlilere karşı da Araplarla ittifak yapmışlardır, peki bu ne? Veyahut savaş olmuş ve söylenenler gerçekleşmiş diyelim; kardeşim bir defa adı üstünde savaş diyorsun ki, savaşta ölmekte, öldürmekte vardır. Ganimetini kaybetmekte, ganimete konmakta vardır. Bunu algılayacak ve anlayacak kadar aklın yok mu senin ahmak? Yani bu tür şeyler, kardeşlerin arasını açmak için ortaya atılan fitne ve fesat tohumlarıdır. Ki, nihayetinde, kimse kimsenin tabiiyeti altına girmiyor, girsin de denilmiyor. İlişkilerde kardeşlik hukuku temel alınsın isteniyor. Ve ancak müminler kardeştirler yüce ve değişmez ilkesi mucibince, kardeşlerimize tavrımız da buna göre olmalıdır ve olacaktır. Peygamberimize duyduğumuz ezeli ve ebedi saygı ve sevginin gereği olarak bile, soyuna karşı asla kindar olamayız, olmak ihanettir. Türkler de, Araplar da Müslüman’dırlar ve Müslüman olmaları hasebiyle kardeştirler. Ve bu kardeşliği engelleyecek hiçbir kuvvet yoktur. Ha şu olabilir, kardeşin dinini unutur ve düşmanların oyununa gelirde ihanet ederse, uyarırsın, uyarına aldırmazsa gerekeni yaparsın. Ve yapılması gerekende, milleti yönetme mevkiinde olan haine yapılır asla milletin kendisine değil. Böylece millet ile hainler ayrılmış olur ve adalet olur.

 

Müslüman milletlere, ihanetler, daima kendi içinde ve kendini yönetme mevkiinde olanlardan sadır olmuştur. Milletlerin asla suçu yoktur. Varsa bile, tek suçları, kayıtsız kalmak ve korkup sinmektir. Bu da bir yerde makul karşılanabilir. Zira zorba bir erkin karşısında millet ne yapabilir? Ki, herkes takdir eder ki, bir millet hakkında karar verenler, yönetim erkini elinde bulunduranlardır. Yönetim erkinde bulunanların uyguladıkları politikalardır, milletlerin kaderini belirleyen bir nevi. Peki, böyle bir durumda, nasıl oluyor da bütün bir millet itham ediliyor? İnsan biraz da olsa kafasını çalıştırır be. Arap yöneticilerin yaptıklarını, kendi milletlerine şamil kılarak, Arap milletini itham etmek en hafif tabiriyle ahlaksızlık ve adaletsizliktir. Yani en azından kendimizden pay biçelim. Bizim içimize girmiş ve kimliğimize bürünmüş nice hainler vardır ve yaptıkları malumdur. Ve bu yüzden yine bazı hainlerin Türk Milletini itham ettikleri gerçektir. Şimdi biz, bu hainlerden dolayı, bütün milletimizin itham edilmesine göz yumuyor muyuz? Elbette ki yummuyoruz ve yummayız. Öyleyse, kardeşliğimizi bozmaya yönelik fitne ve fesat tohumlarına zerre itibar etmemeliyiz. Tabi bu her şeyden emin olarak uyuyalım anlamında değildir. Kardeşimiz olsa da yine de dikkatli ve teennili olmak icap eder elbette ama kardeşlerimize karşı kâfir vari bir zihniyetle yaklaşamayız. Çünkü dünya, ancak ve ancak Müslümanların birliği ile düzelecektir ve huzura kavuşacaktır. Bilakis, daima bir cehennemi andırırcasına alev alev yanacaktır. Müslümanların, dünyanın suyudur, güneşidir, havasıdır, toprağıdır. Tabi ne kadar, bu gerçeğin bilincindedirler, orası meçhuldür. Gerçek, derinin altında k, kıymık gibidir. Sürekli rahatsız eder ama yine de katlanmayı seçeriz alıkça. Hiç yüzleşmeye yanaşmayız. Bu da tenimizi kanatır da kanatır.

 

Türk Milleti, tarihte, Arap kardeşlerimizin ülkelerini de savunmuştur. Kutsal mekânlar için canlarını vermişlerdir. Türk-Arap kardeşliğinin bozulmasında emperyalist ülkelerin melun emelleri ve alçakça oyunları çok etkili olmuştur. Bunu bizatihi Erol Güngör üstatta beyan ederler. Özellikle İngilizler çok etkili olmuşlardır kardeşliğimizin yara almasında. Ki, hala da bu tür tezgâhlar işlemektedir. Çünkü kahpe düşman, Türk-Arap İttifakından it gibi korkmaktadır. Zira bu demektir ki, böyle bir ittifak kabil olursa, İslam dünyaya hâkim olacaktır ve bütün zalimlerin zulümlerine, sömürülerine son verilecektir. İşte düşmanın her türlü yolla engellemeye çalıştığı şey budur. İçimizde ki bazı alıklarda, bu ateşe odun taşıma görevini deruhte etmişlerdir. Ama hiçbir Türk evladı bu ateşe odun taşıyıcı olmaz, olamaz. Böyle bir şey, Türk evladı için züldür. Türk evladı yapabiliyorsa, kadim devirlerde ki gibi öncülük, liderlik yapabilir ve yapması gerekir. Bugün barbar Batı’ya gösterilen sevgi, saygı ve ilgi, Arap kardeşlerimizden esirgenebilir mi? Araplar hain, peki ya barbar Batı kimdir? İnsanlığın kanını içen vahşi bir domuz değil midir? Zehirli battaniyelerle Kızılderili kardeşlerimizi katledenler kimlerdir? Arap kardeşlerimiz midir? İşte insan alık olursa ne yapacağını bilemez. Tarihimizi iyi bilmeliyiz. Dostumuz kim, düşmanımız kim kadim kaynaklarımız temelinde sezmeliyiz. Fitne ve fesat tohumu ekenleri bit gibi ezmeliyiz. Yüce Rabbimiz buyuruyorlar ki; ‘’fitne katl’den beterdir.’’ Ve yine buyururlar Rabbimiz; ‘’(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.’’ Evet, değişmez ve yüce hayat ilkemiz budur. Kardeşin olsa bile, zalimlik edip zulme yelteniyorsa şayet düşmanlık edebilirsin ama mazlum kardeşlerine düşmanlık etmek asla Türk evladına yakışmayacak bir davranıştır. Düşmanına bile âlicenaplık sergileyen bir milletin evladı, kardeşine karşı gaddar olamaz asla.

Tarih: 16.05.2012 Okunma: 636

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?