Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Arapçada “diriliş” anlamına gelen Baas Partisi, Suriye’de, 1963’te yönetime gelir.
Vaktiyle, ordudan atılan bir pilot subay olan Hafız Esad ise 1970’te, kansız bir darbe ile iktidarı ele geçirir.
Ve Suriye’de barbar bir tek adam rejimi başlar.
İstihbarat teşkilatı “El Muhaberat” sayesinde ülkedeki uçan kuştan, yürüyen karıncadan haberdardır Esad. Ve Suriye’deki rejim, 1970’ten beri bir “zulüm ve işkence” rejimidir.
Her yerde “hafiye”si olan böyle bir tek adam rejimine muhalefet etmek de mümkün değildir. Muhelefet, mecburen “yer altına” inmiştir ve “Müslüman Kardeşler” örgütünü kurmuştur. Örgütün merkezi Hama’dadır. Esad’ın örgütten haberi olması elbette gecikmeyecektir. 1982’de Hama’ya yapılan bir harekâtla 10 bin ila 25 bin arasında Suriye’li katledilmiştir.
x x x
Bildiğiniz gibi, Esad, Abdullah Öcalan’a kucak açmış, PKK, en az 15 sene Suriye’de barınmış, Türkiye’nin canını bu “komşu” ülkeden yakmıştır.
Türkiye’nin kararlılığı sonucu Apo oradan 1998’de ayrılmış...
2000 yılında da Hafız Esad ölmüştür.
x x x
Yerine oğlu Beşşar Esad geçmiştir.
Elbette zulüm rejimiminden bir taş bile oynamamıştır.
O günlerde iktidarda olan koalisyon hükümeti Beşşar Esad’a karşı mesafeli durmuştur.
Bununla beraber, 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti Baas rejimiyle “sıkı” ve “sıcak” ilişkiler kurmaya çabalamış ve bunda hayli de ilerleme sağlamıştır. Bilhassa Başbakan Erdoğan, Esad’la aile boyu güzel ilişkiler kurmuş, iki ülke arasında “kardeşlık köprüleri” inşa edilmiştir.
Bu çerçevede,
İki ülke arasındaki vizeler kaldırılmış,
Ortak “bakanlar kurulu” toplantısı yapılmış,
Ticarî ilişkiler artırılmıştı.
Ve bütün bunlar medya, özellikle yandaş medya tarafından “tarihî başarılar” olarak takdim edilmişti.
O vakitler, hiçbir medya mensubunun; “Yahu oradaki rejim barbar bir zulüm rejimidir. Yıkılması lâzım. Suriye halkının nefes alması lâzım. Suriye’ye demokrasi lâzım.” dediğini duymadık.
x x x
“Kardeş Esad” rejimi, son bir yıldır bizim iktidarın can düşmanı.
Eh, onun can düşmanı olunca, elbette yandaş medyanın da en yaman hasmı olacaktır.
Düşmanlık o boyutlarda ki; nedense ve ne hikmetse 40 yıllık Esad, oldu “Esed”!
Bir yıldır uluslar arası kamuoyu, bilhassa Amerika “Esad rejimi yıkılmalıdır” diyor(du).
Bunlar baştan pek ateşli ve şiddetliydiler.
Lâkin son aylarda hız kestiler.
Sarkozy gitti.
Merkel’in “tahtı” sallantıda...
İngiliz’den zaten uzun süredir ses gelmiyor.
ABD’de seçim var, Obama kendi derdine düşmüş.
Kaldı mı Türkiye yalnız!
Şimdi yandaş köşeci ve TV’ciler diyor ki; “Suriye’de ne olursa olsun Türkiye zararlı çıkacaktır. Hele Suriye bölünürse maazallah!”
Lâkin yine de Esad’ın zalim bir diktatör olduğunu, cezaevlerine düşenlerden bir daha haber alınamadığını, bunun 40 yıldır böyle olduğunu, söylüyorlar.
İyi de arkadaş, bunu Erdoğan, “Esad’ı kardeş ilân ederken” niye dile getirmedin?
İşte yandaşlık böyle bişey; kendine ait bir fikrin olmayacak... Peyki olduğun “gezegen” nerede gezerse sen de o sularda veya havalarda gezeceksin!
x x x
BİZ NE İSTİYORUZ?
Biz, elbette bu barbar zulüm rejiminin yıkılmasını,
Esad’ın gitmesini istiyoruz.
Fakat yerine, Amerikan yanlısı bir “kukla” iktidarın gelmesini de istemiyoruz.
Suriye’nin “bütünlüğünü koruyacak”, demokratik bir rejimin gelmesini istiyoruz.
x x x
‘AVRUPA’NIN YENİÇERİSİ’
“Yığın aslî cevherini her gün bir parça daha kaybediyor. İntelijansiya her an biraz daha köpekleşmekte. Evet, Avrupa’nın Yeniçerisi bu intelijansiya. Kendi tarihini tahribe memur. Şuursuz ve idraksiz. Bu garip zümre sağ-sol gibi tasniflere yan çizer. Yani bir kısmını şu etiketle, bir kısmını başka bir etiketle teşhir ve tespit etmeye imkân yok. Bu zümrenin mümeyyiz vasfı yobazlıktır. Düşünceden korkar ve diyaloga tahammülü yoktur.”
Cemil MERİÇ
x x x
GÜNÜN KARİKATÜRÜ (jetkarikatür.com'dan)
NOT: Resim açılmıyorsa, firefox'tan açmayı deneyin