‘’Birliği
tutan ruh kuvvetidir. Ruh, yerini maddeye bıraktı mı birlik çözülür, parçalanır.’’
Diyor Nurettin Topçu üstat. İşte ecdadın, insan olarak, kuvvetinin, kudretinin
kaynağı burada gizlidir. Ecdadımız asla maddenin peşinden koşturmamış, maddeye
tapmamıştır. Daima, ruh yüksekliğine önem vermiş ve ruh cephesinden başlayarak,
maddi cepheye yönelmiştir. Zira ruh cephesinde kazanmayanın, maddi cephelerde
kazanması ancak kuru bir hayalden ibarettir. Ve tarihimizi bugüne taşıyan işte
bu ruhtur. Gerçek savaşta, ruh cephesinde verilen savaştır. Düşman niçin
sürekli ruh cephesinden taarruzda bulunmaktadır hiç düşündük mü? Ruh
cephesinden yıkılan bir millet, maddi cephede ayakta kalabilir mi? Ruhu giden bir insanın bedeni dik durabilir
mi? Dini çalınan bir milletin, vatanı sağlam kalabilir mi? Namusu giden bir
ailenin, kalan neyi vardır ki? Bu vatanın her karışında, ecdadın teri, yaşı ve
kanı gömülüdür. Söküp çıkarabilir misiniz? Görkemli bir tarihin, binlerce yıl
besleyip şekil verdiği bir davanın idrak edilememesi ne büyük bir acıdır.
Bugün, bize miras bırakılan bu mukaddes davanın yerlerde sürünüyor olmasından
dolayı ruhu acı çekmeyen bir vatan evladını tahayyül etmek nasıl bir şeydir
acaba? Maalesef, ruh cephesinden sarsılıyoruz. Ruh cephesinde ki kayıp, maddi
cephede de devasa kayıpların nedeni olmaktadır. Çünkü maddeyi ayakta tutan ve
sağlam kılan, kendisine can veren, kan olan ruhtur.
Bir milletin, manasız kalması,
ruhsuzlaşması ve maddenin kölesi olup, sürekli maddeye ayarlanmış şekilde yaşam
sürmesi, o milletin tarih sahnesinden çekilmesini tevlit eder. Madde baz
alındığı zaman, menfaatler, ucuz ve kirli hesaplar, çıkar ilişkileri devreye
girer. İnsanlar karşılıksız bir şey yapmak istemezler. Vatan için fedakârlıkta
bulunması mı gerekiyor; bir koltuğum olsun yaparım demeye başlar. Milletine hizmet
etmesi mi gerekiyor; bu millet bana ne verdi ki, ben ona bir şey vereyim demeye
başlar. Devletine yardım etmesi mi gerekiyor; bu devletin yaptığı bir iyilik mi
var ki, ben onun ayakta kalması için gayret edeyim demeye başlar. Böyle olunca
da, tedricen çözülme sadır olur ve her şey zamanla türap olur gider. Ki, zaten
de olan şey budur. Bizim, çözülmemizin, işlerin şirazesinden çıkmasının,
kötülerin her yeri istila etmelerinin en gerçek sebebi budur; yani ruh
birliğinin yok olması, yerini maddi menfaat ilişkilerinin almasıdır. Bugün insanları
bir araya getiren şey, yüce ülkülerde birlik olma durumu değildir; maddi
menfaatlerde ki uyum durumudur. Ne derin ve büyük acıdır bu Yarabbi! Türk Milletinin
başına gelebilecek en büyük felaket budur. Türk Milletini yıkacak ve yok edecek
yegâne felakettir belki de bu. Allah korusun. Âmin.
Her cephede kaybediyoruz. Birliğimiz
bozulmuş, dirliğimiz bozulmuş. Madde peşinde koşan hayvan sürüleri gibiyiz
sanki. Ruhumuz cebren ve hile ile gövdemizden koparılmış. Yolsuz, yönsüz
kalmışız. Dünyayı baki sanmışız ve dünya nimetlerinin cazibesine kanmışız. Ahlaken
handiyse çürümüş haldeyiz. Bilinçsizce, tarihe, ecdada küfrediyoruz. Kalan
mirası hovardaca tüketiyoruz. Bile isteye, ecdadın, terini, kanını ve yaşını
gömdüğü mukaddes topraklarımızı düşmana peşkeş çekmekten hicap duymuyoruz. Savunmak
adına ciddi hamleler yapmaktan çok uzağız. Sanki piramitlerde çalışan köleler
kadar yorgun ve bezginiz. Yüce ülküleri, maddeye tahvil etmekten hayâ etmiyoruz.
Gençliğin terini sömürmekten, umutlarını söndürmekten hicap duymuyoruz. Allah
diyor dillerimiz ama harama uzanmaktan kaçınmıyor ellerimiz, sevgiden mahrum
kalmış gönüllerimiz. Şahsiyetini kaybetmiş nesillerimiz. Kendi türkülerinden
bihaber, batıl şarkılar terennüm eder olmuş dillerimiz. Küçük hesaplara kurban
edilmiş yüce emellerimiz. Peki, bizler, bu hallere düşecek millet miydik?
Dirilmemiz lazım, gerilmemiz lazım, öze dönmemiz lazım. Hatıralarımızı
tazelememiz lazım. Savaşı, kaybettiğimiz
cepheden başlatmamız lazım yani ruh cephesinden. Sana kalan mirası
bırakanlar kolay yaşamadı, kolay kazanmadı. Ama sen şimdi çok kolay yaşıyorsun
ve çok kolay harcıyorsun ve hiç utanmıyorsun. Savaş meydanlarında ömür tüketen
bir ecdadın torunları, malayani ve ucuz zevkler peşinde ömür tüketiyor. Onlar
yatmadılar ama sen yatıyorsun ve yattığın gibi birde satıyorsun. Hiç yakışıyor
mu sana bu haller, ey vatan evladı?