Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
19 Mayıs “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor bayramı”ı ertesi, Manisa AKP il kongresinde konuşan Bülent Arınç, “Bayram tadında bayram kutladık” demiş.
Nasıl kutlandığını herkes gördü. Bunun neresi “bayram tadında kutlama” oluyor, anlayan beri gelsin.
Şimdi, son üç “Millî Bayram”ı nasıl idrak ettiğimize bir bakalım:
29 Ekim 2011, Cumhuriyet Bayramı...
Birkaç hafta önceki “Van depremi” gerekçe gösterilerek, hemen hemen bütün kutlamalar iptal edildi.
Aynı gün(lerde), bir Bakan çocuğunun düğünü vesilesiyle, AKP’liler Ankara’da, İzzet Yıldızhan’ın katılımıyla çılgınca eğlendiler. “Van depremi”nden dolayı düğün programını veya hiç olmazsa türkücüyü iptal etmek kimsenin aklına gelmedi. İzzet Yıldızhan, aynı akşam, Ankara’da bir otelde rezalet çıkardı.
x x x
23 Nisan 2012, Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı...
Bir takım protokol ve program değişikliğinden bahsedildi. Karmakarışık bir “kutlama” oldu. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı Anıtkabir’e gitmedi.
x x x
Nihayet, 19 mayıs...
Kutlamaların kanunla kaldırılması, Danıştay’ca iptal edilmesine rağmen, iktidar yargı kararına kulak asmadı. Okullarda resmî kutlama programları yapılmadı. İktidar dışındaki bazı kurum, dernek ve kuruluşların kutlamalarına engeller çıkarıldı. En can sıkıcı olanı; “Atatürk Anıtlarına çelenk konulması”na valilik ve kaymakamlıkların engel olmaya çalışmasıydı. Elbette bu yasak kararı hükümetin tamimiyle uygulanıyordu.
Böyle bir yasağa biz hiçbir mânâ yükleyemedik... Umuma açık olan bu anıtlara herkes, her kurum, her zaman ve tabii ki bayramlarda da çelenk koyabilir, sembolik saygı gösterebilir.
Yukarıdaki tuhaflık ve engelleri görünce; AKP iktidarının millî bayramlarla ilgili uygulamalarını iyi niyetle bağdaştırmak mümkün olmuyor.
MİLLÎ Bayramlardan bu rahatsızlık nedendir?
x x x
ARINÇ’IN AĞZINDAN BAL DAMLIYOR
Aynı konuşmasında Arınç, “Dönem sonunda emekliye ayrılacağım” dedi.
İşte, bu harika bir haber.
Tabii Sayın Arınç; bu haberi, AKP tüzüğündeki, “Bir kişi 3 dönemden fazla milletvekili olamaz” maddesine dayanarak müjdeliyor.
O maddeye göre; Erdoğan ve “ağır top” diye tabir edilen 80 kadar AKP’linin de vekilliği sona eriyor. Her ne kadar, onların her birine bürokraside “ballı” kadrolar açılabilirse de vekilliğin havasını hiçbir yerde bulamazlar. Dolayısıyla tekrar seçilmeyi arzu ederler.
Dönemin bitmesine daha 3 sene var... Malûm gün yaklaştıkça mızıkçılıkların olabileceğini tahmin ediyorum.
Bakalım söz konusu maddeyi uygulayabilecekler mi?
x x x
DARBECİLERİN ORTAĞI
Çok seyredilen TV’lere ve çok satan gazetelere bakarsanız; muhalefet hiç çalışmıyor, öneri üretmiyor, eften-püften şeyler söyleyip günü geçiştiriyor.
Hayır, öyle değil...
Muhalefetin gerek liderleri, gerekse sözcüleri çok ciddi teklifler, gündeme oturacak sözler ediyor. Lâkin yaygın ve tabiatıyla yandaş medyada yer alamıyorlar.
Meselâ; iki gün önce, TOBB’un Genel Kurulunda, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; “AKP, darbecilerin ortağıdır” diye okkalı bir laf ediyor. Bu iddiasını da “Eğer darbe hukukunu değiştirmek istemiyorsanız, darbe hukukundan yararlanıyorsanız bunun başka izahı yok” sözlerine dayanadırıyor.
İddia çok ciddi. Fakat bakıyorsunuz, yaygın medyada hiçbir yankı ve yansıma yok. Bu sözleri nerede okuyoruz. 52 bin satan (ülkedeki tirajın %1’i) Yeniçağ gazetesinde...
Evet, muhalefetin beceri ve başarısını biz de yetersiz buluyoruz. Fakat insaflı olmak lâzım. Muhalefeti görmezden gelen, ona sansür uygulayan bir 4’NCÜ KUVVET varken muhalefet ne yapsın? Sesini kitlelere nasıl ulaştırsın?
x x x
YAKIŞTIRAN ADAM’DAN
Ne zaman adam olurlar: Gazetecilerin ağzı ak süt kokmadığı zaman.
1.500’e yakın öğrencinin sütten zehirlendiği Sivas’ta vali ilk sütü içti... Ve “Bakanlık dağıtım yapan firmayı değiştirdi, sıkıntı yok” dedi. (Hani bu zehirlenme psikolojikti, Bülent Arınç Psikogiller?)
Başbakan; “ O temiz ve ak beyaz süt, muhalefetin kirini apaçık ortaya koymuştur”. (pes diyorum)
Zafer Aknar, Leman, 16 Mayıs
x x x
LEMAN’DAN
NOT: Resim gözükmüyorsa firefox'tan açmayı deneyin