Bugün,
ülkemiz, dünkülerin aksine gafillerle dolu ne yazık ki. Ufacık çıkarı adına,
bir milletin istikbalini karartabilecek kadar gözü dönmüş gafillerle dolu. Muayyen
ve mukaddes mefhumlarla, milleti aldatmaktan hicap duymayan tıyneti bozuk
sefiller geziniyor aramızda. Milletinin genç dimağlarını umursamayacak kadar
bencil, o genç dimağların temiz ve güzel hayallerini karartacak kadar
haysiyetsiz, uzak umutlarını berhava edecek kadar acımasız zalimleri
barındırıyoruz bünyemizde. Gençliğin dine
yakın olmasından korkan ama içkiye, fuhşa, kumara yakın olmasını isteyecek
kadar alçalmış ve hayvanlardan bile aşağı düşmüş seciyesi bozuk tiplerle dolu
ülkemiz. Gerçek, saltanatını sarsacağı için, gençliği, gerçekten uzak tutan
hainler kol geziyor meydanlarda. Süslü nutuklarla gerçeği kamufle ediyorlar. Kendini
bilmeyen, ecdadını tanımayan, sürekli dünyalık peşinde koşan, partisinin ve
cemaatinin tapıcısı olmuş, yüce ülkülerden ve inkılâplardan bihaber olan, dinini-vatanını-milletini
ve devletini korumaktan aciz korkaklar sürüsüyle lebalep vatan toprağımız. Ahlaktan
ve adaletten behresizler sürüsü tarafından kuşatılmışız. Milletin kanını emenlere karşı boyun büküyoruz. Hatta milletin kanını
emenlerin yolunu açıyoruz, onlara yılışmayı marifet sanıyoruz. Milletin
malını, namusunu korumak yerine yağmalayan yamyamlara dönmüşüz. Millete saygı
hayal olmuş. Dün Atilla’nın karşısında
diz çöken Papa’nın, bugün kendisi karşısında diz çökmekten hicap duymayan
gafiller kaderimizi çiziyorlar ne hazin ki. Dün Kürşad’ın yaptığını, bugün Kürşad’ın meydan okuduğu kâfirler sürüsü
yapıyorlar, üstelikte Kürşad’ın torunlarına karşı. Hz. Hüseyin’in katili olan Yezidiler
sürüsü bugün katledecek yeni Hüseyinler aramaktalar. Ülkemiz de fitne ve fesat
kol geziyor ama biz uyuyoruz. Hainleri kucaklamaktan, öpmekten sarhoş oluyoruz.
Ne çabuk aldanıyoruz, ardımızdan kuyu kazanlara, kazan kaldıranlara. Oysa fitnecilerin kaderi katledilmektir.
Düşmanla işbirliği yapıp, kardeşi kardeşe kırdırmaya yeltenenlerin ve devlet
gücünü zayıflatıp, milletin kaynaklarının israfına sebep olanların daima
kelleri alınmıştır ve bu diğer hainlere ibret numunesi olmuştur. Suç aynıdır
ama tavır farklıdır. Bu yüzden de izzetsizce yaşamak ruhlarımıza sinmiştir. Düşmana
haddini bildirmek değil, düşmandan bir işaret beklemek zilletine katlanmak
kaderimiz olmuştur. Ecdadımızdan
utanmalıyız ve biz, bu kaderi bozmalıyız!
Evet dostlarım! Hedefteyiz bilmeliyiz.
Artık kendimize gelmeliyiz. Kim olduğumuzun farkına varmalıyız. Oyunumuzu iyi
kurmalı ve dikkatli oynamalıyız. Kurulan oyunları anlamalı ve bozmalıyız. Kimliğimizden,
dinimizden, kültürümüzden taviz vermemeliyiz. Kimliğimizden hiçbir şartta ve
koşulda feragat edemeyiz. Dinimizi hiçbir şartta ve koşulda arkaya itemeyiz. Ecdadımızı
inkâra tevessül edecek kadar alçalamayız. Değerlerimize, töremize muhalefet
edemeyiz. Temellerimizi sarsmaya çalışanlara müsamahalı olamayız. Üstat Cemil Meriç’in şu sözü nice gerçekleri
bir çırpıda anlatıvermektedir; ‘’bütün
camileri yıksanız, bütün Kur’an’ları yaksanız, Batı’nın gözünde Osmanlısınız.
Osmanlı, yani İslam.’’ Tıpkı içimizde ki Batı uşaklarının karşılarında
olduğumuz gibi. Hatta üstadı bırakalım, Yüce
Allah uyarıyor bizleri; ‘’
Kendi dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar senden asla
hoşlanmayacaklardır. De ki; ‘Doğru yol, sadece Allah'ın yoludur.' Eğer sana
gelen bilgiden sonra, onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah
tarafından ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamazsın.’’ Evet, bizim kim olduğumuz bellidir ve
derinizi soyup atsanız yine kendinizi değiştiremezsiniz ve kâfirlere beğendiremezsiniz.
İlle de ben alık olmaya hevesliyim derseniz, ona bir diyeceğimiz olamaz. Ama
alıklıkta, gerçeği değiştiremez. ‘’Küfür
tek millettir.’’ Diyor Allah’ımız. ‘’Ancak
Müminler kardeştirler’’ diyor yine Allah’ımız. Evet, küfür, Hak karşısında
daima tek millet olmuştur. Hatırlayın Uygurların
bir sözü vardı; ‘’köyün itleri küs
olsalar da kurdu görünce birleşirler.’’ Kavga, kadim bir kavgadır ve boş,
lüzumsuz bir kavga değildir. Hakkın ve
batılın kavgasıdır. İmanın ve küfrün kavgasıdır. Salipin ve Hilalin kavgasıdır.
Şirkin ve tevhidin kavgasıdır. İyinin ve kötünün kavgasıdır. Dinin (İslam’ın)
ve dinlerin (yani bir nevi dinsizliğin) kavgasıdır. Şu ayet mutlak ve yegâne
din gerçeğini apaçık şekilde ortaya koyan bir ayettir;‘’Allah katında din İslam’dır.’’ Ve ecdadımız bu kavgada iyi
taraftadır, Hilalin mümessilidir, tevhidin davacısıdır, dinlerin değil dinin
yanındadır, Hakkın ve halkın safındadır, imanla koşmakta ve coşmaktadır ve
böylece hükümdarıyla ve milletiyle aynı nokta buluşmaktadır.