ERDOĞAN MİLLİYETÇİ Mİ?

İsmail Hakkı CENGİZ - 29.05.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Önce bir açıklama; “Türkçülük”, Türk milliyetçiliği demektir. Milliyetçiliğin en basit tanımı da; milletini sevmek ve milletinin yükselmesi için çalışmaktır.

Dünyada, bu tanım çerçevesine girmeyecek insan yok gibidir. Hemen her insan kendi milletinin milliyetçisidir.

Bunun en açık göstergesi de, meselâ; ait olduğumuz ülkenin bir spor takımı, başka bir ülkenin takımıyla karşılaştığı zaman, kendi “millî takımımız”ın üstün gelmesini istememiz.

Bu çerçeveden bakılınca, ülkenin Başbakanının “milliyetçi” da olması doğaldır.

x   x   x

Lâkin biz, “Erdoğan milliyetçi mi?” derken, biraz daha ileri bir durumu kastediyoruz.

İnsanlar, bilhassa siyasîler dünyayı ve eşyayı belli bir bakış açısıyla görürler... Tahlil ederler... Değerlendiriler. Olaylara kendilerinde hâkim olan o bakış açısıyla yaklaşırlar.

Meselâ; “milliyetçi”ler “Dış Türkler”le, “Anayurt”la biraz daha fazla ilgilidir. Türkçe konusunda daha hassastırlar... “Tek dil”, “tek bayrak”, “tek devlet”, tek millet”, “birlik”, “bütünlük” söylemlerine sıklıkla vurgu yaparlar.

x   x   x

ULUDERE OLAYINA BAKIŞ

“Milliyetçiler”in bölücü terör konusundaki yaklaşımı şudur:

Bu konuda asla taviz verilemez, “terör”le müzakere edilemez. Mücadeledeki bedel neyse ödenir, bu binlerce vatan evladının hayatına mal olsa bile... Öte yandan, terör örgütü de ya silah bırakır veya son teröriste kadar etkisiz hale getirilir. Bu mücadele esnasında bazı hatalar olabilir... “Hata da yapsa”, güvenlik güçlerinin yanındadır milliyetçiler. Güvenlik güçlerinden veya bölge halkından kimileri de bu hatanın kurbanı olabilir. Mücadele esnasında bazı “insan hakları” ihlalleri yapılabilir. Bu, terörle mücadelenin doğasında vardır.

Dünyaya “milliyetçi”liğin dışındaki bir pencereden bakanlar ise; daha uzlaşmacı, daha barışçı, hatta daha tavizci bir bakış açısıyla olayları değerlendirirler.

Uludere’de vurulan 34 vatandaş hadisesinde de bu iki farklı bakış açısının tezahürünü gördük.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Milliyetçi” bakış açısının temsilcisi gibiydi. Hadiseye, “Ölenler kaçakçıydı... Ölmeseler yargılanacaklardı. 34 insanımız bu olayın sadece figüranlarıdır.” şeklinde yaklaştı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise, Şahin’in görüşlerine katılmadıklarını, dahası, bu “yaklaşımı” “insanî” bulmadıklarını söyledi.

Bu arada, ben de fikrimi söyleyeyim: Şahin’in görüşlerini ben de insanî bulmuyorum. Evet, “milliyetçiyim” fakat hiçbir “insan hakları ihlalini” de görmezlikten gelemem.

x   x   x

BAŞBAKAN’IN DURDUĞU YER

İktidarın iki yetkilisinden sonra, tabii olarak Başbakan’ın ne düşündüğü merak konusu oldu.

Erdoğan, Çelik’in değil, Şahin’in söylemlerinin yanında yer aldı. Dolayısıyla, olaylara “milliyetçi” bir pencereden baktığını gösterdi.

Zaten en az 1 yıldır, söylemleri ve “eylemleri” milliyetçi bir siyasetçinin eylem ve söylemleri şeklinde... Seçim öncesi “tek bayrak, tek devlet, tek dil, tek devlet” sözlerini az kullanmadı.

“Hocalı mitingi”ne sahip çıktı.

Çin ziyaretinde ilk işi, on milyonlarca “Dış Türk”ün bulunduğu “Uygur-Sincar” bölgesini ziyaret etmek oldu.

Buna son günlerdeki “askere sahip çıkma ve onu koruma” görüntülerini ekleyin.

x   x   x

Bunlar çok güzel! Başbakan gerçekten dünyayı ve eşyayı “milliyetçi” bir bakış açısıyla okuyorsa, bundan ziyadesiyle memnun oluruz.

Amma velâkin vaktiyle, “Türkçülüğe de Kürtçülüğe de karşıyız” sözlerini sarf eden bir siyasetçinin, kısa bir süre içinde, neredeyse “radikal bir milliyetçi” haline gelmesi de pek normal gözükmüyor!

Başbakan’daki bu değişimi neye yormalıyız?

x   x   x

UYKUSUZ’DAN, 24 MAYIS

 

NOT: Resim gözükmüyorsa firefoxtan açmayı deneyin.

 

Tarih: 29.05.2012 Okunma: 680

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?