DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...3...

Özgür DENİZ - 03.06.2012

Sevgili dostlar! İnsan, toplumla ilintili ve sürekli hareket eden bir varlıktır. İnsan, toplum içinde bir varlık ve şahsiyet kazanır. Yalnız başına yapması ve yaşaması imkânsızdır. Tarihe yön veren, tarihi yapan insandır. İnsanın hareketli oluşudur ki, her şeyin belirleyicisi olmuştur. Çünkü insanın hareketiyle âlem hareket eder. Madde şekil kazanır. Sistemler kurulur. Üretim ve tüketim meydana gelir. Dünya baştanbaşa değişir adeta. Esas olan; mesele ister siyasi, ister ekonomik, ister sosyal olsun; insanların tavır ve konumlarıyla ilgilidir. Çünkü siyaseti çekip çevirende, ekonominin temel unsurlarının (üretim-tüketim) öznesi olanda, sosyal hayata damga vuranda insanların öznel tavırlarıdır, konumlardır. Biz kötü isek, kötü siyaset ederiz, kötü bir yaşam üretiriz, kötü mal alır-satarız. Yani biz kötü isek, her şey silsile halinde kötü; biz iyi isek, her şey silsile halinde iyi olacaktır. Sorun, bizim kişiliklerimizde, düşünsel derinliklerimizde düğümlenmektedir. Çünkü bizim iyiliğimiz ya da kötülüğümüzdür ki, varlık âleminin gidişatını belirler. Meseleler karşısında, ferdin sergilediği tavır çok önemlidir. Yapılması gereken; toplumun temelini teşkil eden, tarihin gidişatını tayin eden ve düzenlerin dominant aktörü olan insanı etüt etmektir. Çünkü insanı anlamak, her şeyi anlamaktır ve çözüm yollarını keşfetmek, çıkmaz sokakları çıkar hale getirmektir. İnsan hareket ettiği zamandır ki; tarih ve toplum hareket eder. İnsan durduğu zamandır ki; tarih ve toplum durur. Bir toplumda verimliliğin olması, insanın hareket etmesine bağlıdır. İnsan hareket ettiğinde verimlilik olur ve bunun sonucunda da medeniyetler gelişir ve serpilirler. Şayet insan durgunlaşırsa, atalete düşerse; verimsizlik olur ve toplumlarda karanlığa gömülürler, işler şirazesinden çıkar. Bu yüzden, ilk işimiz, insanın inşası olmalıdır. Zira en dip temel budur. İnsanı inşa eden bir millet, geleceğini muhkem temeller üzerine kurmuş, kuruyor demektir.

 

                                                   ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESİN

 

Maalesef, kendi insanına değer vermeyen bir milletmişiz gibi bir görüntü sergiliyoruz. Zira değerlerimizi çok kolay harcıyoruz ve neslimize kıymakta zerre tereddüt etmiyoruz. Sanki öldürülmeye doğuruyor çocuklarını kadınlarımız. Oysa böyle olmamalı. Bizim çocuklarımız da yaşama sevincini tadabilmeli. Bizim çocuklarımız da güzel hayaller kurabilmeli. Ölmeye ve öldürmeye ayarlı bir yaşama doğmamalı. Yaşamaya ve yaşatmaya ayarlı bir hayata doğmalılar. Kinle değil, sevgiyle büyümeliler. Ölürlerse de, yüce ülküler için ve kendi istikballeri, davaları için ölmelidirler. Allah, millet ve vatan yolunda ölmelidirler. Ama uğrunda öldükleri şeyler, kalanlara ait olmalıdır. Yani analarına, babalarına, kardeşlerine ve milletlerine ait olmalıdır. Eğer uğrunda öldükleri vatanda, arkalarında kalanlar insanca bir yaşam süremiyorlarsa, asla o değerler için ölmüş sayılmazlar. Başkalarının davaları için ölmemelidirler. Beşerin açtığı yollarda can vermemeliler.  Fakat çocuklarımız ne hazindir ki, başkalarının davaları için ölmekte ve öldürmektedirler. Eğer sen vatan için öldüğünü düşünüyorsan da, sen öldükten sonra o vatan da yaşayanlar milletinin ve dininin düşmanı olan kodaman itlerse, sen asla vatan için değil, kodaman itlerin kirli zevkleri için ölmüş olmaktasın. Eğer sen özgürlük için öldüğünü düşünüyorsan da, seni temsil ettiğini sananlar başkalarına köpeklik yapıyorsa, sen; seni temsil ettiğini düşündüklerinin boyunlarına tasma geçirenlerin kirli emelleri için ölmektesin.

 

Bugün Siyonizm köpeği, Ermeni maşası olan PKK (burada PKK denilen örgüte hükmeden Apo ve Karayılan gibi şerefsizleri kastediyorum, yoksa gariban, aldatılmış ve sürekli en önde ölüme yollanan, namussuzca sömürülen, sırtına en ağır yükler vurulan, Ermeni itlerinin ya da buradan Kandil’e güya PKK ile röportaj için giden kar p………..klerin kirli ağızlarına meze olan Kürt çocuklarını değil) ile yapılan düşük yoğunluklu savaş hali, maalesef nice canlarımızın apansız toprağa düşmesine neden olmaktadır. Ölen Anadolu’dur ama keyif süren Siyonist tohumlarıdır. Aynı şekilde bu tarafta şehit olanlar da gariban Anadolu çocuklarıdır. Toprak damlı evlerde yaşayan, anası-babası hayatın en ağır yükünü sırtında taşıyarak ömrünü yoksullukla ikmal eden Mehmetlerdir. PKK-BDP ile olan düşük yoğunluklu savaş, asla Türk-Kürt savaşı değildir. Siyonizm ile Kemalizm’in ortak ürünü olan bir savaştır. Türk Milleti ve Türk Devleti üzerinde ki egemenliklerini sürekli kılabilmek adına tertip edilmiştir. Kemalizm ile Apoizm kardeştirler. İkisi de birbirini besler. Aynı davanın savunucusudurlar. Aynı yere hizmet etmektedirler. Kemalizm’in de, Apoizmin de mimarları, siyonizmin bu ülkede ki elleri, dilleri, kulakları ve gözleri olan Masonlardır ve Masonların kuklaları olan Beyazlardır. Asla Türk Milletinin ve Kürt kardeşlerimizin eseri değildir bu kirli ve kanlı ideolojiler. Kemalizm’in, Mustafa Kemal Atatürk ile de zerre ilgisi yoktur. Apoizmin de, Kürt kardeşlerimizle asla ilgisi yoktur. PKK-BDP yemin ediyorum, Siyonizm ve Ermeni için çalışmaktadır. Asla Kürt kardeşlerimizin insanca ve özgürce yaşaması diye bir dertleri yoktur. Kadim kardeşliğimizi bozmak yegâne emelleridir. Bu konuda iyi niyetli olmak alıklıktır.

 

Bu millet, bu lanetli savaşı bitirmelidir. Bu milletin emeğini, gücünü, yarınlarını, hayallerini çalan bu melun savaşı bitirmelidir. Kodamanların saltanatlarını tahkim eden bu savaş bitmelidir. Kürt kardeşlerimiz, PKK denilen lanet örgütün ve BDP denilen Siyonizm maşasının defterini dürmelidir. Türk kardeşlerinin yanlarında yer almalıdırlar ve Türk kardeşlerine güç olmalıdırlar. Devletlerine sahip çıkmalıdırlar. Vatanlarına sahip çıkmalıdırlar. Hep birlikte, İslam temelli, ahlaki ve adil olan milli bir düzen için mücadele vermelidirler. Asla düşmanı güldürmemelidirler. Kendilerini sürekli olarak öldüren düşmanı güldürmek ahmaklıktır. Ne Türk ne de Kürt çocukları ölmesin artık. Yazık değil mi kızlarımıza? Dağlarda Ermeni maşalarının mezesi olmaktadırlar. Yazık değil mi oğullarımıza? Dağlarda Ermeni maşalarının piyonu olmaktadırlar ya öldürmekte ya da ölmektedirler. Kardeşçe yaşamak ve güzellikleri birlikte paylaşmak varken, bu kavga niye? Ve bu kavga kimin kavgası? Niçin hiç akletmiyoruz?

 

Artık el ele verelim ve güç birliği edelim. Kemalizm’i ve Apoizmi bu topraklarda doğal olarak saf dışı bırakalım. Bu iki izm’i saf dışı bırakmadığımız müddetçe, Türk Milleti asla kendine gelemeyecektir. Kürt kardeşlerimiz asla gülemeyecektir. Vallahi, billahi, tallahi gelemeyecektir ve gülemeyecektir. Acı ve keder, ebedi kaderimiz olacaktır. Bu milleti yükseltmek, bu ülkeyi ilerletmek, bu devleti güçlendirmek, bu dini hayata hâkim kılmak yegâne gayemiz olmalıdır. Bundan gayrı yapacağımız her şey, siyonizmin ve Truva Atlarının (komünizm, kemalizm, apoizm, liberalizm, anarşizm, faşizm, kapitalizm) işine yarayacaktır.

 

 

Tarih: 03.06.2012 Okunma: 750

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?