Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Sevil Sevimli, çok yıllar önce Fransa’ya işçi olarak giden bir Türk ailenin kızı...Fransa’da doğmuş, Fransız vatandaşı...
Fransa’da büyümüş, dolayısıyla bir Fransız gibi yetişmiş...
Serbest, özgür, demokrat...
Lâkin sonuçta genlerinde Türklük var...
Evde hep Türkiye’den bahsediliyor, hasretle...
Sevil de haliyle “memleketi”ni merak ediyor, özlüyor.
Sevil, başarılı bir öğrenci... Sınıflarını geçiyor, okulları bitiriyor ve üniversiteli oluyor.
Hayatının fırsatı da “Lyon Üniversitesi”nde karşısına çıkıyor: “Erasmus Programıyla öğrenci değişimi”!
Buna göre, çeşitli Avrupa ülkelerinin üniversiteleri birbirine öğrenci gönderiyor. Misâl, Türkiye’den Almanya, İtalya, İspanya, Fransa’ya gidebiliyorsun... Oralardan da Türkiye’ye öğrenciler geliyor.
Bu program çerçevesinde Sevil de başka ülkelerin üniversitelerini de seçebilecekken, “hasret duyduğu memleketi” Türkiye’yi seçiyor. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne geliyor.
Sevil, 10 ay önce geldiğinde 18 yaşındaydı. Dönem sona erdiği için de bu yaz ailesinin yanına dönmesi lâzımdı.
Lâkin dönemiyor.
Çünkü cezaevinde, tutuklu.
Sebep?
1 Mayıs törenlerine katılmak, Grup Yorum konserine gitmek, afiş asmak’la suçlandığı için!
Elbette örgütle bağlantılı olmak “tespitiyle” birlikte!
Sevil, “Solcu olduğunu, afiş astığını, 1 Mayıs’a katıldığını ama örgütle ilişkisinin olmadığı, bunların da Fransa’da suç sayılmadığını” söylüyorsa da tutuklanmaktan kurtulamıyor.
x x x
Anlaşılıyor ki; anne-baba, Fransa’daki evde Türkiye’den “hasretle” bahsederken bir şeyi vurgulamayı unutmuşlar... Hiç olmazsa, Sevil’i buraya yolcu ederlerken, “Dikkat et, orası TÜRKİYE” demeyi ihmal etmişler.
Tabii Sevilcik de Türkiye’ye “Fransız kalmış”!
x x x
Pazar günkü Milliyet’in manşeti, bütün ayrıntılarıyla, Türkiye’nin tam bir fotoğrafıydı:
“MEMLEKETİNE HOŞ GELDİN SEVİL”
Bu başlıkta her şey var.
Nükte var; içinizden gülmek geliyor.
Sitem var, acının acısı gerçekler var; ağlamak istiyorsunuz.
Gelişmemişliğimiz, zihniyet geriliğimizin itirafı var; utanç hissediyorsunuz.
Tabii en çok Sevil’in durumuna ve onun gibi yüzlerce öğrenciye ağlamak geliyor içinizden.
x x x
“DÜNYA BİZİ KONUŞUYOR”
Milliyet’in bugünkü (11 Haziran) manşeti de böyle.
Niçin konuşuyormuş dünya bizi?
Yaygın tutuklamalar, gazetecilere baskı, uzun tutukluluk süreleri, özgürlük alanlarının daraltılması ...Vs.
Milliyet, “Türkiye’nin yoğun gündemi uluslararası yayın kuruluşlarını da cezbediyor” açıklamsıyla, dünyada en çok izlenen gazete ve TV kanallarından örnekler veriyor.
Bu habere bakarak, gülüp-ağlamayı, utanmayı bir yana bırakıp “gurur” da duyabiliriz!
x x x
SİYASET NİÇİN YAPILIR?
“Ziraat Bankası Yönetim Kurulu’na Metin Özdemir atandı. Özdemir’e ayda 4 toplantıya katılma karşılığı 15 bin lira maaş bağlandı. Altına da araba verildi”
Metin Özdemir kim?
“AKP Genel başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Ekrem Erdem’in damadı” (Sözcü, 11 Haziran)
İşte, siyaset bunun için yapılır!
Maksat, kalkınmaya katkı, “Muhit”e hizmet!
x x x
PENGUEN’DEN, 07 Haziran
NOT: Resim görünmüyorsa firefox’tan açmayı deneyin.