DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...12...

Özgür DENİZ - 20.06.2012

Sevgili dostlar! İslamiyet, yürek, bilek ve akıl için gerekli motivasyon dayanaklarını beraberinde getirmiş ve bunları yüce bir medeniyet yolunda birleştirmiştir. İnsanın mevcudiyetinin de dayanaklarıdır bu insani kategoriler. Türk-İslam Medeniyeti de, bu üç kategorinin muazzam insicamının ürünüdür. Düşüncelerin, fertlerde meydana getirdikleri gerilim toplumları uçurur. Tabi düşünceler yüreklerde makes buluyorsa geçerlidir bu. Zira düşünen insan, güçlü hamleler yapmak ister ve güçlü hamleler, derin hissiyatların ve bu hissiyatların yarattığı dengeli ve insicamlı gerilimlerin ürünüdür. Yay ne kadar gerilirse, ok o kadar ileriye fırlar. İnsan toplum temayüllü bir varlık olduğu için, toplum endeksli yaşam sürer. Bu yüzden de toplum endeksli düşünür. Böylece de toplumun diğer fertleri adına da iş yapar. Hayvanlar, fert bazında bir yaşam sürerlerken; insanlar, başkalarının yararlarını düşünebilme seviyesine yükselme kabiliyeti olan varlıklardır. Zira fertte, akıl ve kalp diye bir şey vardır. Ve bu olgular, ferdi, diğerini düşünmeye sevk eder. Toplum içinde olması da, bir nedendir burada. Zira insanların, benzerlerinin hayrı için çalışmaları, aslında kendileri için çalışmalarıdır bir yerde. İnsan, elindekini yiyip, ölümü bekleyecek bir varlık değildir. Ama hayvanlar, insandaki olgulardan mahrum oldukları için, benzerleri için çalışamazlar, benzerlerini düşünemezler. Önünde ne varsa yerler ve ölümü beklerler. Ancak verilirse, yaşarlar. Ama insan üreten bir varlıktır. İlle önüne bir şeyler gelmesini beklemez, bekleyemez.

 

Sevgili dostlar! Artık durgunluk evresinden, hareket dönemine geçmeliyiz. Ferdi gayreti, milli gayrete dönüştürmeliyiz. Bireysel hissiyatlarımız, milli hissiyata dönüşmeli ve milli bir gerilim meydana getirmelidir. Tek bir ferdin hissetmesi bile milleti sarsmaya neden olabilir. Ferdin canlanması demek, milletin canlanması demektir. Bizler kendi köklerimize ve özümüze döndükçe, çalışma şevkimiz daha da artacak, milli kalkınmamız hız kesbedecektir. Zira insanı üretimden soğutan, bünyesine hükmeden yabancı değerler ve o değerlerin kazandırdığı kerih ve melun alışkanlıklardır. Avrupa, bugün, tam bir durgunluk ve atalet dönemini yaşamaktadır ya da buraya doğru evrilmektedir. Onu buralara taşıyan geleneksel dayanakları, içi boş sözcüklere ve sahte paralara dönüşmüştür. Değerler gidince yerini çalışmayı abes gösteren yanlış düşünceler almıştır ve yanlış düşünceler yalan yaşamları doğurmuştur. Bu da, ataleti intaç etmiştir. Bizler bugün, gerçekçi öğütler ve sağlıklı tavsiyeler üretmeliyiz. Yapıcı ve kuşatıcı siyaset ortaya koymalıyız. Çalışma hayatımızı disiplinli ve denetimli olacak şekilde tanzim etmeliyiz. Ekonomik faktörün, sosyal gerçeklik üzerinde ki etkilerini biliyoruz. Zira ekonomi, sosyal yaşantımızı ciddi derecede etki altında bulundurmaktadır. Çünkü hayatımızı kazanmamız, sosyal yaşantımızı etkilemektedir. Para denilen olgu yaşantımızı tayin etmektedir. Her şey bir yerde gelip paraya dayanmaktadır. Parası olmayanın bir yaşantısı da yoktur. Her şey para demek değildir desekte, diğer taraftan bakınca da her şey paradır gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Para hem özgürlüktür hem de esarettir. Bizler parayı iyi yönde kullanmalıyız. Çalışmalıyız, üretmeliyiz ve helalinden kazanmalıyız. Ama aynı şekilde kazandıklarımızı da helal yollarda kullanmalıyız. Milletimize ve ülkemize hizmet yolunda harcamalıyız. Ve yine, kazandıklarımızı paylaşmasını bilmeliyiz. Para kazanmalıyız ama para bizi yönetmemeli, biz parayı yönetmesini becermeliyiz. Bilelim ki; haram para çürütür, helal para diriltir. Önderimiz, Peygamberimiz (sav) buyururlar ki; ‘’en helal kazanç, alın teri akıtılarak elde edilen kazançtır.’’

Tarih: 20.06.2012 Okunma: 693

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?