Sevgili dostlar! Ülkelerde insanlar
gibidirler. Eğer birbirlerine tutunmazlarsa dağılırlar ve yok olur giderler.
Bugün Türk ve Arap dünyasının hali söylediklerimize en büyük hüccettir. Hepsi
birbiri ile çekişmeli olan bu dünyanın ülkeleri, kâfirlerin adeta mezeleri
olmuşlardır. Milletleri esir durumdadır, kaynakları ise kâfirlerin yemliği
durumundadır. Her biri şeytana sığınmayı kurtuluş sanmaktadır. Birbirlerine
karşı adeta şeytanın dostluğunu kapma yarışındadırlar. Hem içlerinde
dağınıktırlar hem de dışlarında dağınıktırlar. Bu dünyada hem milli birlik yoktur hem de ümmet birliği yoktur. Bu
ise tam anlamıyla bu dünyanın felaketi olmuştur ve olmaktadır. Bu dünyaya
hükmeden egemenler şeytanın dostluğuna güvenmektedirler. Şeytanla teşrik-i
mesai içindedirler. Bu durum hem milli birliklere hem de ümmet birliğine büyük
darbe vurmaktadır. Şeytan dört koldan bu dünyayı pençesine almış durumdadır.
Rusya bir yanda, Çin bir yanda, Avrupa bir yanda, Amerika bir yandadır. Bizler
sanmayalım ki, bunlar kendi aralarında düşmandırlar. Bu yalandır, bu yalana
kanmak ahmaklıktır. Köyün itleri
birbirilerine küs olsalar da, kurdu görünce birleşmeleri mutlaktır. İtler
bütün bir Avrupa (dünyanın bütün
kâfirleri, müşrikleri, münafıkları) ise, kurtlar Türk ve Arap ülkeleridir
yani İslam şemsiyesi altında toplanmış ülkelerdir. Ama ne hazindir ki; Türk ve
Arap ülkelerinin içine sızmış olan ve Avrupa ile birlikte hareket eden
egemenler bu dünyanın kurt olan halklarını çakallaştırmaktadırlar ve böylece
itler karşısında gülünç ve ezik duruma düşürmektedirler. Kardeşlerim, küfür ile
iman asla bir arada bulunamazlar ve birbiriyle uyuşamazlar. Tıpkı bir gönülde
iki sevgilinin ve iki İlah’ın bulunamayacağı gibi. Ve ayrıca bilinmelidir ki ve
zaten biliyor olmalıyız ki; ‘’küfür tek
millettir.’’ Öyleyse küfür milletlerini tek tek değerlendirmek alıklıktan
başka şey değildir. Ve asla aklımızdan çıkarmamalıyız ki; Batı’nın köpeği olsak
bile, yine de yekpare Batı karşısında bizler Türk’üz ve İslam’ız. Ama bazı
alıklar, köpekleştiğimiz zaman, Batı (Rusuyla,
Çiniyle, İngiliziyle, Amerikasıyla, Avrupa’sıyla, İsrail’iyle bütün küfür
milletlerini Batı olarak ifade ediyorum ve bir sakınca görmüyorum) denilen
domuzlar diktatoryasının, bizleri, kendilerinden biri olarak göreceğini
sanmaktadır. Oysa Cemil Meriç üstat
ne güzel söylemiş; ‘’bütün camileri
yıksanız, bütün Kur’an’ları yaksanız, Batı karşısında Osmanlısınız. Osmanlı
yani İslam.’’ Bizde diyelim ki; İslam yani Hak. İşte gerçek budur. Küfür
tek milletse, Hak’ta tek millettir ve siz nasıl küfür milletini bir bütün
olarak görüyorsanız, küfür milleti de sizi bir bütün olarak görmekte ve ona
göre size tavrını koymaktadır. Öyleyse alık değil akıllı olalım ve tuzakları
görüp, kendi tuzağımızı kuralım.
Sevgili dostlar! Milli birlik ve beraberlik
şarttır. İhtilafları yok edip, vahdette buluşmak şarttır. Çünkü bu devasa bir
gücü ve bağımsızlığı tevlit edecektir. Kaynakların millileşmesi şarttır. Çünkü
bu ekonomik sömürünün son bulması ve ekonomimizin bir kumar masası görünümünden
çıkması için mutlak koşuldur. İslam temelli paylaşımların mümkün olabilmesi
için elzemdir. O zaman Amerikan maşası bir ajan olarak ülkemize gelen ve
ekonomi üstadı payesi verilen yabancılaşmış itler bir gecede milyar
dolarlarımızı ceplerine indiremeyeceklerdir. Milli varlığını korumak elzemdir.
Çünkü bu tarihte ki yerini alman ve kendin olarak kalman için olmazsa olmazdır.
Bu söylemleri, faşizm ürünü düşünceler olarak değerlendirmek, İslam’a mugayir
fikirler olarak telakki etmek yanlıştır. Milli varlığını korumak içinde, kültürünü
ve kimliğini canlı tutmak mutlak koşuldur. İslam şemsiyesi altında bulunan her
millet, kendi bünyesinde, milli değerlerine sımsıkı tutunmak zorundadır. Kendi
bağımsızlığını gerçekleştirmek zorundadır. Bunu yapmadığı zaman, bütünün
bağımsız olması imkânsızdır. Nasıl bir toplumun bağımsız ve güçlü olması,
fertlerin bağımsız ve güçlü olmasıyla doğru orantılıysa; bütün Türk-Arap âleminin
de bağımsız ve güçlü olması, her milletin kendi içinde bağımsız ve güçlü
olmasına merbuttur. Avrupa da olan budur.