KONYA vilayetimizde ki vicdanları sızlatan, yürekleri yaralayan vahim ve elim kaza neticesinde sonsuzluk kervanına eklenen cennet çiçeği evlatlarımıza rahmet, muhterem ailelerine ve bütün Müslüman-Türk Milleti’ne başsağlığı diliyorum. Artık insanlığa yakışmayan ve insani öz değerlerin yozlaşmasını ve son tahlilde aktif hayattan el çekmesini tevlit eden pespaye yasakların ref olunmasını temenni ediyorum yüce ülkem Türkiye’min, onurlu yaşama gayreti içinde olan bir bireyi olarak. Ve olayın gerçek sebebinin ne olduğunun ortaya çıkartılıp faillerinin ciddi cezalara çarptırılması temennisiyle. Ayrıca olayın sosyal ve felsefik boyuttanda değerlendirilmesi icap eder. Yani Müslüman bir vatanda Müslümanlığın kitabının yasak olması feci bir garabettir zira.
İslam, sevgi, adalet, özgürlük, eşitlik, barış ve mücadele dinidir. Hiçbir nassı değiştirilemez. Zira, bizatihi ALLAH tarafından inzal edilmiştir ve vikaye edilmektedir. En ekmel ve son dindir. Hayatın her yönüyle ilgili ahlaki ilkeler sunar ama bir din devleti gibi yönetim modeli önermez ama adalet ve tevhidi temel alır. Dinciliği reddeder ama dindarlığı telkin eder. (din paranın gölgesinde palazlanıp afyonlaşıyor, dincilerde büyük şeytanın gölgesinde palazlanıp çıkarcı, mürai bir sürüye dönüşüyor. Hoşgörü ve diyalog hapını yutan sonsuz bir uykuya dalıyor ve ipleri ABD ye teslim edip ehl-i keyf bir yaşama dalıyor. Ohh… Ne ala memleket.)
Zira, İslam, dinciler için bir çıkar kapısı, dindarlar içinse uyulması gereken bir ahlaki ilkeler bütünüdür. Her alana dair uyulması gereken ahlaki ilkeleri vardır. Gönüllere seslenir, yaşamın hiçbir alanında baskıyı asıl unsur olarak görmez ve insanları seçimlerinde hür bırakır. ‘’DİNDE ZORLAMA YOKTUR.’’ Kur’an. Evrensel hükümleri tazammum etmektedir ve çağrısı yekpare insanlığadır. Huzura, saadete, umuda, necata, adalete ve özgürlüğe davet eder. İnsanlık âleminin her ferdini kendisi namına bir münadi olmaya çağırır. İttihaz edip ittiba eden felaha erer. Reddedip isyan eden karanlıklarda kaybolur. İcbarı değil iknayı esas alır. Münhasıran hakikate davet eder. Vicdanlara seslenir. Akılları teskin eder. Kalpleri mutmain kılar. Yeter ki samimi olunsun, şeytani niyet olmasın.
Vicdan-akıl ve kalp sahibi hiçbir kişi ret sebebi olarak kuvvetli bir hüccet sunamaz. İkna olup kabule yanaşmayan ya cahildir veyahut çıkar sahibidir ve din, çıkarlarına darbe vurmaktadır. Ya da, dinin yükleyeceği sorumluluktan korkmaktadır. Binaenaleyh, reddetmeyi daha uygun bulmaktadır. Korkutmayı değil sevdirmeyi telkin eder. ‘’KORKUTARAK DEĞİL SEVDİREREK ANLATIN. HİDAYET SİZDEN DEĞİL BENDENDİR.’’ Kur’an. Tatlı dille davet vardır. İcabet eden sonsuz huzura, bitimsiz saadete, derin sükûnete mülaki olur. Sabrı, şükrü, duayı, akletmeyi ve haksızlığa-zulme-sömürüye-ağalığa-şeyhliğe-beyliğe karşı mücadeleyi öğütler. Öldürmeyi değil diriltmeyi emreder. ‘’BİR İNSAN ÖLDÜREN İNSANLIĞI ÖLDÜRÜR, BİR İNSAN DİRİLTEN İNSANLIĞI DİRİLTİR.’’ Kur’an. Okumayı, sormayı ve düşünmeyi önerir ve her an hatırlatır. Yekpare ulvi duygu ve düşüncelerin membaıdır.
İnsanlığın halk edilmesiyle birlikte, risaletlerin muhtelif olmasına mukabil gönderilmiş olan yegâne tek hak dindir. Ruhbanlığın mutlak reddidir. ‘’HER DİNİN BİR RUHBANLIĞI VARDIR BENİM DİNİMİN RUHBANLIĞI CİHADDIR.’’ Hadis. Şeyhliğin, ağalığın, beyliğin, patronluğun sultasına açık isyandır. Sömürüsüz, sınıfsız bir dünyayı öngörür. Kolektif yaşamı esas alır. Mutlak mülkiyetçiliği telin eder. Ama, bu dünyasızda öbür dünyanın olmayacağını belirtir. Zora(FİRAVUN-İKTİDAR), zere(KARUN-ALTIN) ve tezvire(BELAM-YALAN) karşı tevhidin, adaletin ve özgürlüğün savunusudur. Kıyamete kadar da meriyette olacak olan mutlak ve son dindir. Binaenaleyh, insanlar tarafından kutsal kitapların tahrifatı sonucu üretilmiş beşer ürünü dinleri yüce İslam’la karıştırmamak, bağdaştırmamak gerekir. Ki yapılıyorsa da, gaye dini tahriftir. Hele bunu, hoşgörü ve diyalog kılıflı tezvir(aldatma) oyunlarıyla yapmaya tevessül etmek(girişmek) en büyük ihanettir. İnsanları gerçeklerle diriltmek yerine masallarla avutmayı ve uyutmayı çıkar çarkının dönmesini sağlamak adına uygun görenler ve dini az bir dünyalık uğruna az bir pahaya satanlar ne kadarda zavallıdırlar ve bu ihanetin bedelini ödeyeceklerdir bir gün mutlaka.
Hele, mülkiyet sahipleri patronların çarklarının dönmesini sağlamak niyetiyle maiyetindeki topluluğun sessiz kalmasını sağlamak gayesiyle dini bir afyon gibi kullanmak bedeli ödenemeyecek bir ihanettir ve dar kafalılıktır. Çünkü; ‘’ALLAH katında din İSLAM’ dır.’’ (Kur’an) Ve İslam dininin ruhbanlığı direniş ve mücadeledir. İslam, bugün bütün düşünce tarzlarına bir alternatif olduğunu insanlığın vicdanına kabul ettirmiş ve insanlığı her yönden çok ileri mesafelere taşıyabilme potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Fakat ne yazık ki, İslam, bugün hain bir sömürünün kurbanıdır ve şeyhlerin, politik kumarbazların ve cemiyete dönüşmüş cemaat yapılanmalarının sultası altındadır. Yeryüzünde hiçbir güç İslam kadar sömürü kurbanı olmamıştır. Bugün dini özgürleştirmek için dini ortadan kaldırmak ve yeniden yaratmak gerekmektedir. Yoksa, din, dinci bezirganların elinde bir oyuncak olmuştur. Eğer Müslümanlar kurtulup din yine esir olsa, Müslümanlar tekrar eski halin içine düşmekten asla kurtulamazlar ve kurtulamayacaklardır.
Dini besleyen paradır ve din paraya hizmet etmektedir bugün. İnsanlara hizmet etmesi gereken din, insanları hizmetçi edinmiştir. Bugün şöyle bir gözlemleyin din ehlinin tavırlarını, sermayeye hizmetçi tavrı mı yoksa Muhammedi bir tavır mı var hallerinde? Haydin, hep birlikte parayla beslenip palazlanan ve devasa bir yapılanmaya dönüştükten sonra paraya hizmeti esas alan ve afyonlaşarak kitleleri sürüleştiren böylece kapitalist çobanların menfaat çarkını döndüren ve halkın ortak hazinesini emen hortumlarının uzamasını sağlayan, bekasını tapınaklarına hizmet ettiği ve buyurdukları doğrultuda muti tipler yetiştirdikleri küresel ticaret baronlarının bekasıyla eşdeğerde görerek milletine, ülkesine ve kardeşlerine ihaneti göze alabilen ve icra edilen zulümlere karşı ortak tavır almaktan korkup kaçınan ABD destekli cemaatlerin varlığına toplumsal mutabakatla bu topraklarda son verelim ve aydınlık, güçlü, sınıfsız, sömürüsüz, kolektif ve tam bağımsız Türkiye’yi kuralım. Yoksa ileriki zamanlarda diyalog ve hoşgörü maskeli hiyerarşik cemaat yapılanmasının nasıl bireyliğinizi katlettiğini, özgürlüğünüzü yok ettiğini ve yaşamın sunduğu zevkleri haram ettiğini duyumsadığınızda pişman olacaksınız. Binaenaleyh, geliniz hep birlikte bu yapılanmanın birey-toplum-devlet üzerindeki zımni baskısını def edelim ve özgür ufuklara yelken açalım, yaşamın sunduğu zevkleri olabildiğince gönül hoşluğuyla tadalım.
Al-i İmran 77–78–100 ve Mümtehine 9. vb. ayetlerini lütfen ihtimamla ve aklederek okuyunuz ve samimi olunuz... Sevgi, muhabbet, dostluk, umut ve mutlulukla kalınız. Yüce dininizi, soylu milletinizi ve aziz vatanınızı emperyalistlerin ve zoru-zeri-tezviri temsil eden hempalarının tasallutundan kurtarınız ve Tam Bağımsız Türkiye’yi tesis ediniz.
‘’vicdanlar bile duymaz sesi çıkmazsa bir âhı
Sessiz kölelerdir yaratan bin bir ilahı.’’
Vurma-kırma-dökme. Sadece, OKU, DÜŞÜN, ANLA, İNAN, YAŞA… Ve; dürüst, samimi, haysiyet ve hassasiyet sahibi güzel bir adam ol…
SON SÖZ: ‘’eğer bir din seçecek olsaydım bu Şeriati’nin dini (Şeriati Müslüman bir aydındır) olurdu.’’ Jean Paul Sartre(egzistansiyalizmin babalarından)… ‘’İslâm, insanın dinidir.’’ Ernest Renan ( Hıristiyanların tekfir ettiği düşünür)
KİTAP: Ali Şeriati, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Erol Güngör, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Frantz Fanon, okuyabilirsiniz.
Kur’an bilgisi + Kur’an ahlakı = sınıfsız, sömürüsüz, kollektif, huzurlu, adil, özgür, bağımsız birey-toplum-devlet…
HEDEF: Tam Bağımsız Türkiye
‘’bilgiyle dirilenler ölmezler.’’ Hz. Ali (ranh)
ÜLKE GÜNDEMİNE DAİR:
1. Bugün dünya politikasına yön vererek dünya nizamını dizayn eden kim? Avrupa ve Amerika. Gerçekte Siyonist değil mi? Kuşkusuz evet. Bu şaşmaz realite. Malum bir zevat, emperyalistlikle itham ettiği ülkeden yardım talep etti mi? Evet. Tüm siyasilerin elan kıblesi gibi malum ülke değil mi? Evet. Peki, bu emperyalist odakların yegâne gayesi Müslüman-Türk Milleti’ni madden ve manen yok etmek, en azından ezmek ve köleleştirmek değil mi? Kuşkusuz evet. Peki, bunu en güzel kime yaptırabilir? Tabiî ki çoğunluğun mümessillerine. Bu nasıl olur? Toplum ilk önce keskin kamplara bölünür. Önce fraksiyonlar olarak bölünür, sonra da o fraksiyonlar kendi içlerinde bölünerek. Çoğunluk yalnızlığa terk edilir. Muhalif kanat çoğunluğa karşı amansız düşman kılınır. Gerçekte her taraf yön tayin eden Siyonist Merkezlerdir. Bu yönlerin ircacısı da yerli taşeronlardır. Yönetilenler bunu asla derinlemesine bilemez, muhalif kanada çoğunluğu her kanaldan sıkıştırması dikte ya da telkin edilir. Çoğunluğa da şu mesaj verilir zımnen: bak kardeşim benim dediklerimi yap, yoksa seni muhaliflerin cenderesiyle baş başa bırakırım ve seni halk karşısında gizli güçleri ile ezerler. Çoğunluk iki tercih arasındadır ama her halükarda kaybetmeye mahkûmdur. Zira iki tercihte halkın yok oluşunu, ezilişini, sömürülmesini tevlit etmektedir. Muhalif kanadın cenderesine tutulsa da, evrensel derin güçlerin söylediği yapılsa da kaybeden bu toprağın çocukları olacaktır. Toplum tedricen bozulmaktadır. Hem iç hem dış düşman kazanır son tahlilde. Bu kirli ve kahpe oyun sürer gider. Taki halk saf hakikati idrak edip, tek can ve tek fikir olup, müstekbirlere, emperyalistlerine ve köpeklerine topyekûn başkaldırıp Tam Bağımsız Türkiye’yi kurana dek.
2.’’ Fakirlik küfre yakındır’’ der yüce ve yegâne insanlık abidesi ve insanlığın efendisi. Huzur, güven ve birlik ekonomik refaha, paylaşıma, saf adalete bağlıdır. Yani ahlaklı bir ekonomiye. Adalet olmadıkça yüreklerde ki kin ateşi asla sönmeyecek, insanlık sömürüye son damla canına kadar direnecektir. Çok netameli oyunlar oynanıyor. Bu toplum birliğe davet edilmelidir. Herkes onurlu olmalıdır. Bölücülükten nemalanma gayreti insan suretli vahşi hayvanımsıların tıynetine yakışır ancak. Bu ülke zayıflarsa herkes kaybeder. Bu vatan giderse herkes tükenir. Bu bilinmelidir. AKP yalnız bıraktırılarak her türlü soysuzluk yaptırılmak isteniyor. Buradan AKP yandaşıyım gibi konuşuyor değilim. Ben bu vatana, bu millete, bu dine, bu orduya, bu emniyete ve bu devlete sevdalıyım. Bu değerler olmadı mı kaç yazar, yaşamışım ne fayda. Avrupa ve Amerika senarist netameli oyunlarda. Halkı keskin parçalara ayırdılar. Bu çok kötü bir tuzak. Kimseyi birbirini dinleyip-anlamayacak duruma sokmaya çalıştılar ve başardılar zevahirde. Bu yara derinleştirilmemelidir. Tabi bunu yaparken de ulvi değer düşmanlarına taviz verilmemelidir. Sağduyu önemlidir. Milli ve Manevi değerlere saygısı olanlar birbirlerine destek olmalıdırlar. Birileri derinden derine dışarıya çalışıyor. Yerli olan bütün fraksiyonlar mutlaka bir araya gelip durum değerlendirmesi yapmalı ve tepede ittifak ederek bunu tabana sirayet ettirmelidirler. Batı, yalnız kalan AKP ye her şeyi yaptırmaya çalışıyor AVRUPA BİRLİĞİ denilen netameli örgüt uğruna. AKP de bir şeyler yamaya çalışıyor, haddizatında buna mecbur hissediyor kendisini. Zira içeride çok sıkıştırılıyor. Ve muhtemelen bu oyuna kerhen de olsa düşüyor. Artık zaman milletçe el ele, gönül gönüle verme, dirilme ve direnme son tahlilde bağımsız devleti kurma zamanı. Mükerreren akledelim lütfen.
3. AKP asla dış odakların yerli uşakları ile halka rağmen uzlaş-ma-ma-lıdır. Halkın huzuruna çıkıp gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya dökmelidir. Tabi ki devletin çok gizli sırlarını dökecek değil. Ama yerli uşakların bütün pisliklerini, netameli oyunlarını, kirli tuzaklarını halka anlatmalıdır. Anlatmıyorsa âcizane düşünceme göre sahtekârdır ve o da devir kendindeyken devran sürmek istiyordur. Nimetlerden istifade etmek ve yandaşlarına ettirmek istiyordur. Bu ise soysuzluk, kanı bozukluktur. Allah’a-vatana-millete-devlete ve ihanettir. Adalete-özgürlüğe-bağımsızlığa-emeğin sömürüsüne lakayt kalmaktır. Sosyal adaleti ikame edecek ciddi reformlar yapmalıdır. Bunu halka çok iyi izah etmeli ve desteğini almalıdır. Bu münhasıran AKP için değil iktidar erkine hâkim olan veya olacak olan her siyasi irade için geçerlidir. Zira bedelinin ağır olduğu her devirde aşikâr olmuştur. Ama artık tekerrürlerin de bir nihayet bulması iktiza ediyor. Ki çok sıkıldık ve kahrolduk. Ne olur sanki bütün siyasi kanatlar ortak bir akılda birleşip halk adına karar alsalar. Her dem halkın yanında olsalar. Vicdanı olan, insan olan, azcık haysiyeti ve onuru bulunan yekpare olunması için gayret eder. Halkın bölünmemesi için gayret eder. Ne olur iktidar sende değilse? Vatan-millet-din-devlet-ordu-emniyette mi senin değil? Yazık vallahi billahi yazık. İnanın utanıyorum böyle bir siyasi iklimi soluduğum için. Yani illa iktidara senin mi sahip olman gerekiyor yüce değerleri koruman için? İlle edep.
Ahlak dirilişi, diriliş direnişi, direniş devrimi, devrim tevhidi, tevhit adaleti-özgürlüğü-bağımsızlığı getirir.