Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Sağ, genel olarak milliyetçiliği öne çıkarır. Her sağ parti, “milliyetçi” olduğunu söyler.
Öyleyse, sağ partilerin aynı tabana dayanması eşyanın tabiatı gereğidir.
Dolayısıyla, bugünkü AKP iktidarıyla, “muhalefet”te bulunan MHP aynı tabana hitap ediyorlar. Beraber hareket etmeleri de “eşyanın tabiatı gereği”dir.
x x x
Türkiye’deki seçmenin %65-70’i “SAĞ”, %30-35’i “SOL” partrilere oy verir.
Bu sınırlar hemen hemen hiç aşılmaz. Bunun tek istisnası; Ecevit’in liderliğindeki CHP’nin “1977 seçim mucizesi”dir. CHP o sene oyların %42’sini alabilmişti.
Ondan sonraki yıllarda yapılan seçimlerin hiçbirisinde “toplam sol oylar” %35’i geçememiştir.
Bu, ne demektir?
Kalıplaşmış bir seçmen davranışı var... “Sağ”dan “sol”a, “sol”dan “sağ”a geçiş pek nadirdir.
Hal böyle olunca, MHP ve AKP aynı kitleye hitap etmekte ve %70’lik dilimden en büyük payı almaya çalışmaktadır.
Yani MHP, AKP ile birlikte hareket etmeye mecbur kalmaktadır.
Meselâ; içine sinmese de “4+4+4”ün meclisten geçmesine olumlu oy vermiştir.
Vermiştir çünkü, karşı çıksa bile engelleme gücü yoktu.
Karşı çıksa bir yararı olmadığı gibi, zararlı çıkacaktı. AKP’nin, “MHP İmam hatiplere karşıdır” propagandasının ne kadar etkili ve yıkıcı olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Hele iktidarın elinde böyle geniş bir medya varken, hiçbir sağ parti bunu göze alamaz.
x x x
Muhalefetteki sağ partiler, katiyen CHP ile aynı paralelde gözükmek istemezler. Çünkü o vaziyette, propoganda silahı hemen işler ve MHP’yi sağ seçmenden koparmaya çalışır.
Hele hele, MHP, BDP ile aynı noktada gözükecek hiçbir icraata imza atamaz.
Çünkü biter!
Dolayısıyla, CHP’nin, TBMM’ni toplantıya çağırmasına MHP’nin destek vermemesini bu çerçevede okumak gerekiyor. Üstelik, bir de BDP toplantıya destek verirken...
Netice:
Herkes kendi seçmenine selâm gönderiyor. Memleketin menfaati sonraki iş!
x x x
ÇAPSIZ
CHP Genel Başkanı, Davutoğlu için; “Cumhuriyet tarihinin en çapsız Dışişleri Bakanı” dedi.
Kıyamet koptu...
AKP medyasında, en kıdemli yazarından, çapı en düşük olanına kadar, köşelerde, Kılıçdaroğlu’na hakarete varan yazılar döşenildi.
Dün de Erdoğan, “Sen hiç aynaya bakmıyor musun?” diye Kılıçdaroğlu’na yükleniyor.
Peki, gerçek ne, Davutoğlu çaplı mı, çapsız mı?
Kerkük’e gitti... Neredeyse bütün medya, “75 yıl sonra bir ilk” başlıkları attı.
Halbuki, Türkiye’nin Kerkük ziyaret trafiği şöyleymiş:
“Kerkük’e giden ilk Dışişleri Bakanı 1937 Tevfik Rüştü Aras, daha sonra 1955 Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, 1967 Süleyman Demirel, İhsan Sabri Çağlayangil, 1968 Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1976 İhsan Sabri Çağlayangil, 1976 Fahri Korutürk, 1977 Süleyman Demirel.” (Ahmet Takan, 09 Ağustos, Yeniçağ)
Bendeniz de o yalana inanarak Davutoğlu’nu övmüştüm.
Gazeteciler, bilmeyebilir veya gerçeği saklamak isteyebilir. Ama arşivler elinin altında bulunduğundan, Dışişleri Bakanı mutlaka gerçeği biliyor olmalıdır.
Bilerek gazetelerin yalanlarına göz yumduysa, yalandan medet umduğu için “çapsız”!
Yok, sahiden kendisinin 75 yıl sonra Kerkük’e giden ilk Dışişleri Bakanı olduğunu zannediyorsa, bilgisizliğinden “çapsız”!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, Leman’dan, 1 Ağustos 2012
Not: Resim gözükmüyorsa firefox’tan açmayı deneyin