DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...27...

Özgür DENİZ - 09.08.2012

Sevgili dostlar! Küreselleşme denilen lanetin peşine takılmamalı ve bu büyük yalana itibar etmemeliyiz. Zira küreselleşme demek örtülü komünizm demektir. Hatta gerçek faşizm budur. Batı’nın, bütün milletleri kendi değerlerinde eritmesi ve edilginleştirmesi demektir. Farklılıkların yok olması demektir. İslam’ın ve Türklüğün böyle bir karmaşa da kaybolması demektir. Zaten kürselleşmenin ana gayesi de; Türklüğün ve İslamlığın yok edilmesi, eritilmesidir. Bunu çok abartılı bulabilirsiniz ama gerçek budur. Bu iddiayı doğru okuyabilmek ve anlayabilmek için Kur’an’ı idrak etmek şarttır. Tarihi, hayatı, insanı doğru şekilde analiz etmek gerekir. Her şey bir plan dâhilinde tezahür etmektedir. Niyetler gizlenmekte ve süslü yalanlarla insanlar avutulmaktadır. Milliyetçilik, insanlara kötü gösterilmekte ve yanlış anlatılmaktadır. Bizim milletimizin milliyetçiliği asla faşizm olmamıştır ve zaten olmasını da istemeyiz. Zira faşizm kadar lanet ve bölücü bir şey yoktur. Ama milletimizi sevmek zorundayız. Ülkemizi, devletimizi ve dinimizi sevmek, korumak zorundayız.

 

Sevgili dostlar! Önce kendi dünyamızda güçlü ve bağımsız olmak zorundayız ki, diğer dünyalara da bir umut ışığı olabilelim ve aydınlık saçabilelim. Sen kendin güçlü olmazsan, dostlarına nasıl umut olacaksın ve dostların sana nasıl güvenecek? Kendi hayatımızda bile tanık olmaktayızdır ki; insanlar, kahir ekseriyetle güçlü olanların saflarında yer almaktadırlar. Kaynaklarımızı, kültürümüzü, tarihimizi ve bütün güzel değerlerimizi yağmalayanlara karşı bir kıyam başlatmamız şarttır, bu en önemli vazifemizdir. Bunu yapmak zorundayız. Fitne ateşi yakanları yakmaya çalıştıkları ateşte yakmalıyız icap ederse. Bunu gaddarlık olarak göremeyiz ve böyle bir şeyi faşizm olarak sunanlara aldanmamalıyız. Hâşâ o zaman Allah’ımızın emrine ne diyeceğiz? Zira Allah’ımız demiyor mu; ‘’fitne katl’den beterdir’’ diye? Milliyetçiliği, insanların faşizm olarak algılaması için bilinçli şekilde yanlış kullanan şerefsizlere itibar etmemeli, bu tür alçaklar yüzünden milliyetçiliğe muhalif tavır içerisine girmemeliyiz. Bizim ülkemizde milliyetçilik hiçbir zaman faşizm düzeyine varmamıştır ama vardırılmak ve böylece insanlar milliyetçi bakış açısından uzaklaştırılmak istenmiştir. Oysa ülkemizde milliyetçilik, özünde milli olan değerlere sahip çıkmak ve bu değerleri hayata egemen kılmaktır ve daima bu şekilde algılanmıştır. Milliyetçiliği faşizm düzeyine vardırmak ve bu şekliyle algılatmak peşinde olanlarda daima din düşmanı olanlar olmuşlardır. Ya da dini yanlış algılayanlar ve kendi hırslarına göre yorumlayanlar olmuşlardır. Çünkü insanların milliyetçilikten soğumasıyla, kendilerinin gerçekte sahip oldukları düşünceye kaymalarını ummuşlardır. Haddizatında bu türlerin kendileri de, Türklüğün ve İslam’ın düşmanıdırlar. İçimize sızmışlardır ve güya sahip çıkıyorlarmış imajı yaratarak Türklüğe ve İslam’a zarar vermişlerdir. Artık bu alçakça oyunlara karşı müteyakkız olmalıyız.

 

Sevgili dostlar! Artık kaynaklarımızı sömürenlere karşı da bir kıyam başlatmalıyız. Zira kaynaklarımız sömürüldüğü ve yabancılara peşkeş çekildiği için, kendi milletimiz aç, sefil ve perişan duruma düşmüştür. Bu durum, nüfus olayına da yansımaktadır. Zira geçimini zor sağlayan insanımız hem namussuz oyunlara alet olmaktadır hem de çocuk yapmaktan korkmaktadır. Bu da düşmanın işine gelmektedir. Düşmanla işbirliği yapan içeride ki kodaman itler, milletimizin yok olması adına gayret göstermektedir. Milletimizi iliklerine kadar sömürmekte, milletimizin adeta kanını emmektedirler. Buna da ancak milli bir duruşla mukavemet edilebilir. Artık sömürülen kaynaklarımızı, el konulan kaynaklarımızı ve yabancılara peşkeş çekilen kaynaklarımızı millileştirme zamandır zaman. Kaynakları, gerçek sahibine emanet vakti gelmiştir. Kaynaklarımız eğer gerçek sahibine doğru akıtılırsa, hem acılarımız sevinçlere hem de azlıklarımız çokluklara doğru bir yönelim gösterecektir. Milletimiz gülecektir ve milletimizin kendine olan güveni artacaktır. Ayrıca, dinini, devletini, vatanını ve milletini de daha bir sahiplenecektir. Aç kalanın ise, bir davası olamaz, düşüncesi olamaz. Aç kalan, daima midesini düşünür ve açlığını gidermek adına her türlü yanlışa sapabilir. İşte üzerimizde oynanan ekonomik oyun budur. Ülkemiz yıllarca sömürülmüş ve kaynaklarımız yağmalanmıştır, böylece de milletimiz aç, sefil, perişan bırakılmıştır. Artık bu kahpeliğe bir son verme zamanı gelmiştir. Bu milleti sömüren, kaynaklarımızı yağmalayan ve yabancılara peşkeş çeken bütün hainlerin iplerini çekme zamanı gelmiştir. Biraz insaflı ve namuslu olmalıyız kardeşlerim. Bu millete, bu ülkeye, bu toprakların altında yatan şehitlerimize ve bu ümmete acımalıyız. Dünyamız, Batılı domuzların ve yerli görünümlü yavrularının işgali, sömürüsü ve yağması altındadır. Bu domuzlardan kurtulmaya öncülük edebilecek ve öncülük etmesi gereken yegâne millette Türk Milletidir ama Türk Milleti de ilk evvelde kendine çeki düzen vermelidir, gerçekten önderliğe layık olabilmelidir, olabilecek düzeyde olmalıdır.

 

Sevgili dostlar! Artık semalarımızda, bir yanında tevhid bayrağının, bir yanında üç hilalli bayrağın ve ortasında da ay yıldızlı al bayrağın dalgalanacağı günleri geri getirmeliyiz. Düşmanlarımızı titretmeliyiz. Siyasetimizi bağımsızlaştırmalıyız, kaynaklarımızı millileştirmeliyiz, kültürümüzü canlı ve yaşanılır kılmalıyız. Siyasetimize, kaynaklarımıza, kültürümüze kasteden namussuzların iplerini çekmekte tereddüt etmemeliyiz. Zira siyasetimiz etnikçi bir muhasara altındadır. Adeta bir fitne kazanını andırmaktadır. Ermeni ve Rum çetelerinin ve Kürt (gerçek Kürt kardeşlerimiz Selahaddin Eyyübi’nin torunlarıdırlar ve asla ihanet etmezler) ve Alevi (gerçek Aleviler Hacı Bektaşi Veli’nin torunlarıdırlar ve asla ihanet etmezler) maskeli Siyonist çetelerinin bütün hesaplarını altüst etmeliyiz. Kaynaklarımız da bir kaç kodamanın inhisarındadır ve sürekli bunlar arasında dönüp dolaşan bir yemlik gibidir. Bütün kodamanların iplerini çekmekte zerre tereddüt etmemeliyiz. Kültürümüz sürekli, lanet yayınlarla eritilmeye çalışılmaktadır. Dizilerle, şovlarla, muhtelif eğlence ve yarışma kılıflı programlarla kültürümüze yapılan saldırıları püskürtmeli ve saldırganların da mutlaka iplerini çekmeliyiz.  Hem etnikçilere hem kodamanlara hem de kültür düşmanlarına hadlerini bildirmek Türk Milletinin üzerinde ağır bir sorumluluktur.  Din düşmanlarına, Türk düşmanlarına aman vermemeliyiz. Sağlığımızla oynayanlara yaşama imkânı tanımamalıyız. Önce tam bağımsız Türkiye’yi sonra da Türk Milletinin önderlik yapmaya layık olabileceği tam bağımsız Türk-İslam İmparatorluğunu tesis etmek zorundayız. Vicdanlı olmak, vicdanlı düşünmek ve vicdanlı hareket etmek mutlak vazifemizdir kardeşlerim! İnce ve ucuz hesaplar peşinde koşmak kahpeliktir. Ferdi menfaati, amme menfaatine tercih etmek hainliktir. Bizi, bizden başka kurtaracak olan yoktur. Gereğini yapmalı ve hem sözlü hem de fiili duya sarılmalıyız. Zira ‘’başımıza gelen her şey; kendi ellerimizle işlediklerimiz yüzündendir.’’  

Tarih: 09.08.2012 Okunma: 662

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?