Sevgili dostlar! Küreselleşme denilen lanetin
peşine takılmamalı ve bu büyük yalana itibar etmemeliyiz. Zira küreselleşme
demek örtülü komünizm demektir. Hatta gerçek faşizm budur. Batı’nın, bütün
milletleri kendi değerlerinde eritmesi ve edilginleştirmesi demektir. Farklılıkların
yok olması demektir. İslam’ın ve Türklüğün böyle bir karmaşa da kaybolması
demektir. Zaten kürselleşmenin ana gayesi de; Türklüğün ve İslamlığın yok
edilmesi, eritilmesidir. Bunu çok abartılı bulabilirsiniz ama gerçek budur. Bu
iddiayı doğru okuyabilmek ve anlayabilmek için Kur’an’ı idrak etmek şarttır.
Tarihi, hayatı, insanı doğru şekilde analiz etmek gerekir. Her şey bir plan
dâhilinde tezahür etmektedir. Niyetler gizlenmekte ve süslü yalanlarla insanlar
avutulmaktadır. Milliyetçilik, insanlara kötü gösterilmekte ve yanlış
anlatılmaktadır. Bizim milletimizin milliyetçiliği asla faşizm olmamıştır ve
zaten olmasını da istemeyiz. Zira faşizm kadar lanet ve bölücü bir şey yoktur.
Ama milletimizi sevmek zorundayız. Ülkemizi, devletimizi ve dinimizi sevmek,
korumak zorundayız.
Sevgili dostlar! Önce kendi dünyamızda güçlü
ve bağımsız olmak zorundayız ki, diğer dünyalara da bir umut ışığı olabilelim
ve aydınlık saçabilelim. Sen kendin güçlü olmazsan, dostlarına nasıl umut
olacaksın ve dostların sana nasıl güvenecek? Kendi hayatımızda bile tanık
olmaktayızdır ki; insanlar, kahir ekseriyetle güçlü olanların saflarında yer
almaktadırlar. Kaynaklarımızı, kültürümüzü, tarihimizi ve bütün güzel
değerlerimizi yağmalayanlara karşı bir kıyam başlatmamız şarttır, bu en önemli
vazifemizdir. Bunu yapmak zorundayız. Fitne ateşi yakanları yakmaya
çalıştıkları ateşte yakmalıyız icap ederse. Bunu gaddarlık olarak göremeyiz ve
böyle bir şeyi faşizm olarak sunanlara aldanmamalıyız. Hâşâ o zaman Allah’ımızın
emrine ne diyeceğiz? Zira Allah’ımız demiyor mu; ‘’fitne katl’den beterdir’’ diye? Milliyetçiliği, insanların faşizm
olarak algılaması için bilinçli şekilde yanlış kullanan şerefsizlere itibar
etmemeli, bu tür alçaklar yüzünden milliyetçiliğe muhalif tavır içerisine
girmemeliyiz. Bizim ülkemizde milliyetçilik hiçbir zaman faşizm düzeyine
varmamıştır ama vardırılmak ve böylece insanlar milliyetçi bakış açısından uzaklaştırılmak
istenmiştir. Oysa ülkemizde milliyetçilik, özünde milli olan değerlere sahip
çıkmak ve bu değerleri hayata egemen kılmaktır ve daima bu şekilde
algılanmıştır. Milliyetçiliği faşizm düzeyine vardırmak ve bu şekliyle
algılatmak peşinde olanlarda daima din düşmanı olanlar olmuşlardır. Ya da dini
yanlış algılayanlar ve kendi hırslarına göre yorumlayanlar olmuşlardır. Çünkü
insanların milliyetçilikten soğumasıyla, kendilerinin gerçekte sahip oldukları
düşünceye kaymalarını ummuşlardır. Haddizatında bu türlerin kendileri de,
Türklüğün ve İslam’ın düşmanıdırlar. İçimize sızmışlardır ve güya sahip
çıkıyorlarmış imajı yaratarak Türklüğe ve İslam’a zarar vermişlerdir. Artık bu
alçakça oyunlara karşı müteyakkız olmalıyız.
Sevgili dostlar! Artık kaynaklarımızı
sömürenlere karşı da bir kıyam başlatmalıyız. Zira kaynaklarımız sömürüldüğü ve
yabancılara peşkeş çekildiği için, kendi milletimiz aç, sefil ve perişan duruma
düşmüştür. Bu durum, nüfus olayına da yansımaktadır. Zira geçimini zor sağlayan
insanımız hem namussuz oyunlara alet olmaktadır hem de çocuk yapmaktan
korkmaktadır. Bu da düşmanın işine gelmektedir. Düşmanla işbirliği yapan
içeride ki kodaman itler, milletimizin yok olması adına gayret göstermektedir. Milletimizi
iliklerine kadar sömürmekte, milletimizin adeta kanını emmektedirler. Buna da
ancak milli bir duruşla mukavemet edilebilir. Artık sömürülen kaynaklarımızı,
el konulan kaynaklarımızı ve yabancılara peşkeş çekilen kaynaklarımızı
millileştirme zamandır zaman. Kaynakları, gerçek sahibine emanet vakti
gelmiştir. Kaynaklarımız eğer gerçek sahibine doğru akıtılırsa, hem acılarımız
sevinçlere hem de azlıklarımız çokluklara doğru bir yönelim gösterecektir. Milletimiz
gülecektir ve milletimizin kendine olan güveni artacaktır. Ayrıca, dinini,
devletini, vatanını ve milletini de daha bir sahiplenecektir. Aç kalanın ise,
bir davası olamaz, düşüncesi olamaz. Aç kalan, daima midesini düşünür ve
açlığını gidermek adına her türlü yanlışa sapabilir. İşte üzerimizde oynanan
ekonomik oyun budur. Ülkemiz yıllarca sömürülmüş ve kaynaklarımız yağmalanmıştır,
böylece de milletimiz aç, sefil, perişan bırakılmıştır. Artık bu kahpeliğe bir
son verme zamanı gelmiştir. Bu milleti sömüren, kaynaklarımızı yağmalayan ve
yabancılara peşkeş çeken bütün hainlerin iplerini çekme zamanı gelmiştir. Biraz
insaflı ve namuslu olmalıyız kardeşlerim. Bu millete, bu ülkeye, bu toprakların
altında yatan şehitlerimize ve bu ümmete acımalıyız. Dünyamız, Batılı
domuzların ve yerli görünümlü yavrularının işgali, sömürüsü ve yağması
altındadır. Bu domuzlardan kurtulmaya öncülük edebilecek ve öncülük etmesi
gereken yegâne millette Türk Milletidir ama Türk Milleti de ilk evvelde kendine
çeki düzen vermelidir, gerçekten önderliğe layık olabilmelidir, olabilecek
düzeyde olmalıdır.
Sevgili dostlar! Artık semalarımızda, bir
yanında tevhid bayrağının, bir yanında üç hilalli bayrağın ve ortasında da ay
yıldızlı al bayrağın dalgalanacağı günleri geri getirmeliyiz. Düşmanlarımızı
titretmeliyiz. Siyasetimizi bağımsızlaştırmalıyız, kaynaklarımızı
millileştirmeliyiz, kültürümüzü canlı ve yaşanılır kılmalıyız. Siyasetimize,
kaynaklarımıza, kültürümüze kasteden namussuzların iplerini çekmekte tereddüt
etmemeliyiz. Zira siyasetimiz etnikçi bir muhasara altındadır. Adeta bir fitne
kazanını andırmaktadır. Ermeni ve Rum çetelerinin ve Kürt (gerçek Kürt kardeşlerimiz Selahaddin Eyyübi’nin torunlarıdırlar ve
asla ihanet etmezler) ve Alevi (gerçek
Aleviler Hacı Bektaşi Veli’nin torunlarıdırlar ve asla ihanet etmezler) maskeli
Siyonist çetelerinin bütün hesaplarını altüst etmeliyiz. Kaynaklarımız da bir
kaç kodamanın inhisarındadır ve sürekli bunlar arasında dönüp dolaşan bir
yemlik gibidir. Bütün kodamanların iplerini çekmekte zerre tereddüt
etmemeliyiz. Kültürümüz sürekli, lanet yayınlarla eritilmeye çalışılmaktadır.
Dizilerle, şovlarla, muhtelif eğlence ve yarışma kılıflı programlarla
kültürümüze yapılan saldırıları püskürtmeli ve saldırganların da mutlaka
iplerini çekmeliyiz. Hem etnikçilere hem
kodamanlara hem de kültür düşmanlarına hadlerini bildirmek Türk Milletinin
üzerinde ağır bir sorumluluktur. Din
düşmanlarına, Türk düşmanlarına aman vermemeliyiz. Sağlığımızla oynayanlara
yaşama imkânı tanımamalıyız. Önce tam bağımsız Türkiye’yi sonra da Türk
Milletinin önderlik yapmaya layık olabileceği tam bağımsız Türk-İslam
İmparatorluğunu tesis etmek zorundayız. Vicdanlı olmak, vicdanlı düşünmek ve
vicdanlı hareket etmek mutlak vazifemizdir kardeşlerim! İnce ve ucuz hesaplar
peşinde koşmak kahpeliktir. Ferdi menfaati, amme menfaatine tercih etmek
hainliktir. Bizi, bizden başka kurtaracak olan yoktur. Gereğini yapmalı ve hem
sözlü hem de fiili duya sarılmalıyız. Zira ‘’başımıza
gelen her şey; kendi ellerimizle işlediklerimiz yüzündendir.’’