Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Yeniköy sahilinden batı istikametinde,
şehre doğru bakarsanız, arazinin derhal yükseldiğini görürsünüz. Başınızı biraz
fazla kaldırdığınızda bir kaleyle karşılaşırsınız; tepesinde bir bayrak
dalgalanmaktadır… Amerikan bayrağı!
İşte orası ABD’nin İstanbul
Başkonsolosluğudur.
Belki de, oralarda başka resmî bina
olmadığından, çevrede Türk bayrağı görmeniz zordur.
Öyle, tepenizde devasa, kale misali
bir bina ve üzerinde kocaman Amerikan bayrağı…
Bir Türk olarak canınız sıkılır. Kendinizi
işgal altında gibi hissedersiniz, hatta içinizi bir yenilmişlik duygusu kaplar.
Manzara oldukça etkileyicidir ve
zihninizde derin bir yer “işgal” etmiştir.
* * *
Aradan zaman geçer.
Olaylara, insanlara ve yaşananlara
daha dikkatle bakmaktaysanız; o tepedeki
bayrağın bir simge, derin gerçeklerin göstergesi olan bir simge olduğunu idrak
edersiniz.
Aslında silahlı, ordulu, askerli bir
işgal yoktur. Fakat düşünme biçiminden bilinçaltımıza, yiyecek içecek alışkanlığından
müzik zevkimize, davranışlarımızdan konuşma biçimlerimize, dükkan isimlerindeki
özentiden Televizyon ve gazete adlarına …vs. vs. kılcal damarlarınıza kadar
işgal altında olduğunuzu fark edersiniz.
* * *
O
kale-konsolosluk ve tepesindeki bayrak; ülkede, hadi her şeye demeyelim ama pek
çok şeye ABD’nin hâkim olduğunu simgeler.
Amerika, baskın kültürüyle ruh ve
zihinlerimize hâkim olduğu gibi; dehşetli istihbaratıyla da devlet
hayatımızdaki pek çok olayı etkilemekte, kişi ve kurumları yönlendirmektedir.
* * *
Hükümete yakın kalemlerin, Amerika
istemediği için AKP kapatma davası hakkında
“kesinlikle kapatılmayacak” dediklerini,
23 Haziran 2008 tarihli, “Kesinlikle
Kapatılmayacak” başlıklı yazımda belirtmiştim.
Herhalde, bu konuda başka bir yoruma
gerek kalmadı.
* * *
Ülkenin gündeminde “çok önemli” bir dava daha var.
Bu
davada Amerika’nın etkisi ve dahli nedir?
En kuvvetli ihtimal, ABD’nin kendi
adı geçmeden, ülkedeki aktörleri vasıtasıyla savcılığa en kuvvetli istihbarî
bilgileri –delilleri- ulaştırmış olduğudur.
Vakıa, davanın merkezinde, Amerika’nın 10 yıllık oturma izni verdiği, CIA ve
MOSSAD ajanı olduğu söylenen ve şu anda Kanada’da bulunan, TC asıllı bir haham
var. Davanın seyrini etkileyen, “çuvallar”
dolusu bilgi ve belgenin bu haham tarafından savcılığa ulaştırıldığı haber
veriliyor.
Davanın sonunda ne olur?
Davanın sanıklarını ikiye ayırmak
lâzım... Yaralama, öldürme, kaçakçılık gibi adi suçlara bulaşmış olanlar ve
sadece fikir suçu(!) işlemiş olanlar.
Adi suç işlemiş olanların, kanıtların
ve suçlarının ağırlığınca ceza görmeleri beklenir.
Ancak davalıların çoğunluğunu
oluşturan fikir suçlularının ise kısa süre içinde tahliye edilmeleri şaşırtıcı
olmayacaktır.
Çünkü Amerika’nın belge ve bilgi
akışını bir yerde keseceğini tahmin ediyorum. Özellikle NATO çerçevesinde
yıllarca beraber çalıştığı, ülkesinde eğitim verdiği emekli orgeneralleri daha
fazla üzmek istemez.
“Kulaklarının
çekilmesini”
yeterli bulacağını tahmin ediyorum.
* * *
Üstatlardan
İnsan
olabilmek için ruhunu işlemek, yontmak, parlatmak; halkın minicik bir zerresi
olmaya çalışmak gerekiyor.
Soljenitsin
Not: Birkaç gün önce kaybettiğimiz, hayranlık duyduğum
büyük romancı Soljenitsin’e Allah’tan rahmet diliyorum.
* * *
Darağacı
Hangi
insanlığa sığar ki, yakmak, kesmek?
Güç yettiği kadar ağacı dikmek gerek...
Hey orman yakanlar, ya da ağaç kesenler!
Size mutlaka darağacı dikmek gerek!
05.08.2007 Ekrem Şama
www.ekremsama.com
Önceki Yazılar