Sevgili dostlar! Her şeyin temeli ahlaktır, adalettir
diyoruz ya, yanılmışız, aslında her şeyin temeli insanlıktaymış. İnsan
olmayınca, her şey bir anda anlamsızlaşıveriyormuş. İnsan olamayan, nasıl adil
olabilsin? İnsan olamayan, ahlakı ne bilsin? İnsan kalmamış dünyada. Zaten
insan kalmış olaydı, ahlak ve adalet bu kadar yerlere düşmezdi. Dünya bu kadar
çürümezdi, bozulmazdı. Ama bizler bir gövde üstünde baş taşımayı insan olmak,
baş taşıyanı da insan sanmışız, ama yanılmışız. Müslümanlığı geçelim, insanlık
bile kalmamış bizde ve dünyada. Gerçekten kalmamış. O kadar hayvanlaşmışız ki,
ne değer tanıyoruz ne de değer biliyoruz. Makam, şöhret, servet hırsı bizleri
adeta kuduzlaştırmış. Her yer kokuyor, her gövdeden pislik akıyor adeta.
Politik olmak, iyi bir şey sanılıyor. Politik olandan, işbilir adamdır diye
bahsediliyor. Aldatma, dalavere, yaltaklanma, başkasını satma, başkası
üzerinden geçinme, menfaati olmayınca selam vermeye yanaşmama feleğin
çemberinden geçmişlik olarak tavsif ediliyor. Doğallığın, dürüstlüğün, sözüne
sadakatli olmanın, dik durmanın, gelen ağam giden paşam dememenin adı ahmaklık
olmuş, saflık olmuş, acemilik olmuş. Yani dünyada insan diye gördüklerimizin
kahir ekseriyeti haddizatında bir köpek sürüsüymüş. İnsan olanlara,
olabilenlere, olmak için direnenlere sözümüz yok elbette, bilakis kalpten
teşekkürlerimizi ve saygılarımızı sunarız onlara. Çünkü dünya ve insan
yıkılmadıysa şayet, bu türlerin sayesindedir.
Sevgili dostlar! Kimliğimize Müslüman
yazılmış, adımız Müslüman olmuş ama Müslümanlıkla zerre alakamız yok. Mübalağa
yapmıyorum, gerçekten yok. Söyleyin lütfen; dostunu aldatan, düşmanının önünde
eğilen, iş yaptırmak adına yaltaklık yapan, bir günün yüzde doksanı para para
diye geçiren bir insan kılıklı pislik namaz kılsa ne olur, kılmasa ne olur?
Keşke kılmasa, en azından dini ve Müslümanlık vasfını kirletmemiş olur. Zira
bazen sırf bu pislikler yüzünden, insan, dinden bile soğuyacak hale geliyor.
Bilincimiz olmasa, İslam’ı bilmesek, belkide azılı din düşmanı olur çıkarız. Kuru
ibadetlerle iştigal ediyoruz, övünüyoruz. Namaz kılıyoruz ama dalkavuğun önde
gideniyiz. Zekât diyoruz ama paranın köpeği olmuşuz, bir çay ikram etmekten
korkuyoruz. Oruç diyoruz ama yoksuldan bihaberiz, sofralarımızda zenginler
cirit atıyor. Hacc diyoruz ama görkemli otellerde tatil sefası sürmeyi
düşlüyoruz. Peki, biz nasıl Müslümanız? Namazı kıldık, zekâtı verdik, orucu
tuttuk, hacca gittik, şimdi Müslüman mı olduk yani? Ulan öküz, bunları yaptım
diye kurtulduğunu sanıp, her türlü ahlaksızlığı yapmak nerede görülmüştür?
Merhametin ve şefkatin yoksa, dürüst ve güvenilir değilsen, yoksulu
gözetmiyorsan, dalkavuğun önde gideniysen, parayla yatıp para diyerek
kalkıyorsan sen insan mısın be sefil mahluk? İnsan olamayınca nasıl İslam
olabilirsin ahmak?
Sevgili dostlar! Vallahi mübalağa yapmıyorum,
hayatın içinden yazıyorum. O kadar çirkinleşmişiz, o kadar alçalmışız ki;
insanlık hak getire. Hayvan bile olabilsek emin olun iyiyiz diyeceğim. Çünkü
hayvan olabilecek halimiz bile yok, daha da alçaklardayız. Adam diye biliyoruz;
namazdan, sadakadan, hülasa dinden bahsediyor. Ama ahlak sıfır hatta sıfırın
altında. Yaltaklıkta bir numara, para diye ruhunu satacak sanki. Ya da sizin
iyi olmanızda gözü var, sanki kötü olmanızı istiyor. Peki din nerede burada? Burada
İslami kesimden bahsediyor olmamızı hoş karşılamak icap ediyor. Zira bizim,
İslam düşmanlarına bir sözümüz olamaz. Onlar, yapmasalar daha iyidir ama
yapsalar bile normaldir, çünkü kişioğlunun yaşam tarzı odur. Adamın ahiret,
hesap kitap diye bir derdi yoktur, öyleyse iyi olmakla niçin ilgilensin? Ama Allah,
Peygamber, Kur’an, İslam diyorsan elbette belli yaptırımları olacaktır ve
olmalıdır. Yürek temizliği gerektir. Sözün namusuna sadakatli olmak gerektir.
Parayı ilah edinmemek gerektir. Hesabın, kitabın bilincini taşımak gerektir. İnsan
yoruluyor be dostlar! Çünkü sözüne sadık olursun bir anlam taşımazsa, dostuna
vefalı olursun bir kıymeti olmazsa, dalkavukluk yapmaz dik durmak adına
direnirsen bir şey ifade etmezse, politik değilse hakikatçi olursun bir değeri
olmazsa nasıl çekilsin bu dünya, nasıl övülsün ve neyle övünsün insanlık?
Sevgili dostlar! Ah keşke; partici olmadan
önce insan olabilsek, mezhepçi olmadan önce insan olabilsek, ideolojik olmadan
önce insan olabilsek, cemaatçi olmadan önce insan olabilsek, kişici olmadan
önce insan olabilsek hayat ne güzel olurdu değil mi? En azından, insanları
kendi tarafımıza göre değilde, kendi taraflarımızı insanlık değerlerine göre
yargılayabilirdik. Ya, nasıl olurda, şerefli bir insanı, aldatma nedir, ihanet
nedir bilmeyen bir adamı, benim tarafımdan değildir diye yadırgayabiliriz, ona
selam vermekten gocunuruz? Peki, bizler, dünyayı böyle mi çürümekten
kurtaracağız? İyiliği yok ederek ve böylece zımnen kötülüğü teşvik ederek mi
insanlık çamurlaşmaktan, hayvanlaşmaktan kurtulacak? Yapmayalım dostlar! Önce
insan olalım, insan olalım ki; İslam’ın kıymetini anlayalım ve Müslüman olmanın
şerefini taşımaktan gurur duyalım. Yoksa kuru ibadetler bizi asla kurtarmayacak
ve kurtarmaz da dostlar! Kötüyseniz ve insanlıktan nasibinizi almamışsanız,
kötülükten şikâyet edecek kadar şerefsiz olmamalısınız.
KARIŞIK
BİR
Ülkücü tutsaklar özgürlüklerine kavuşmuşlar. Allah yardımcıları olsun ama bir o
kadarda teennili olmalarında hayır vardır. Bir hezeyan bir hezeyan ki, sormayın
gitsin. İstiyorlar ki, mahpus olarak çürüsünler, olmayan yürekleri ancak o
zaman soğuyacak. Ülkücü mü bırakın gebersin faşist soyu! Ama Siyonist tohumu
bir vatan haini mi, faşist devlet özgürlük isteyenleri, halk için kavga
verenleri işkence hanelere doldurdu olur hemen. Ulan kanı bozuk Siyonist
tohumları, o ülkücülerin tek tırnağı bile olamazsınız. Onlarda ki, şerefin ve
haysiyetin ne olduğundan bihabersiniz daha, söyleyecek neyiniz olabilir ki?
KCK’lı mı salın gitsin, PKK’lı mı yol verin geçsin, Siyonist sözcüsü mü bırakın
gitsin; fakaaat Ülkücü mü, vurun, öldürün, gebertin faşisti! Milletin sözcü’lüğünü
yaptığını sananlardan, karanlık oda’larda iş kotaranlardan, şeytanın düdük
öttürdüğü lağım fışkıran ekranlardan tutunda bilmem nelerine kadar faşist
katiller lafı gırla gidiyor. Ulan it soyları, o gencecik fidanların nasıl
kurban olduklarını ve kurban olmalara sebep olduklarını hiç sorguladınız mı?
Sorgulayamazsınız elbette, çünkü onlar size yal verenlerdir. Ve yal verenleri,
yal yiyici köpekler asla sorgulayamazlar. Sizin işiniz gücünüz, birilerini
göklere çıkarırken, diğerlerini yerin dibine gömmektir ve böylece parsayı
toplamaktır. Yoksa derdiniz asla gerçekleri ortaya koymak değildir. İşte bende
konuşuyorum; oysa bu hayvanlardan aşağı mahlûklara neyi izah edebilirsiniz ki?
İzah etseniz bile algılayacak beyinleri ve yürekleri var mıdır ki? Sola gelince
yurtsever, ülkücülere gelince faşist katiller. Ne o, vatanı Rus emperyalizminin
kirli ve kanlı çizmelerinden kurtardı diye mi katil oluyorlar? Din, devlet,
vatan ve millet aşkına kahramanca dik durdukları ve kanlı yolunuzu kapadıkları
için mi katil oluyorlar? Dinsiz olalardı, Siyonist, coni ve Moskof uşağı
olaydılar katil olmazdı değil mi? Ulan bu memleket eğer bağımsız olacaksa, hür
olacaksa, yükselecekse ve yeniden karanlık dünyanın bağrına bir güneş gibi
doğacaksa, Müslüman yürekli memleket çocuklarının sayesinde olacaktır bu. Evet,
yersiz, dayanaksız, ahmakça kavgalara hayır ama yeri geldiği zamanda kahramanca
vuruşmaya eyvallah. Birileri adına ve birilerinin tetiklemesiyle değil ama
kendi adına ve kendi değerlerin temelinde kavgaya evet. Kavgadan korkan,
kendinden korkuyordur. Kendinden korkanında yapabileceği hiçbir güzel iş
yoktur. Geçmişte aldatılan ve kasıtlı olarak idam edilen gençlerin sırtından
geçinen köşe başlarını tutmuş Siyonist köpeği gerçek katillerin konuşmaya
zerrece hakları yoktur. Edebiyat yapmaya hakları yoktur. Geçmişin gerçek
katilleri bugün köşelerden köşeyi dönmektedirler. Herkes bu itlerin suratlarına
tükürmekten başka şey yapmamalıdır, bunların sözlerine inanmak ahmaklıktır.
Velhasılı kelam; Ülkücü tutsakların özgürlüklerine kavuşturulması hakkın ve
hukukun tecellisidir ve yerindedir. Olmayan bir hak verilmemiştir, gasp edilen
hak iade edilmiştir. Özgürlüğe çırpılan kanatlar asla kırılmasın ve ihanetlere
doğru kırmasın inşaallah.
İKİ
Suriye adeta muamma oldu. İleri geri lüzumsuz laf salatalarıyla gerçek buhar
oldu adeta. Oysa her şey çok basit gibi sanki. Bence bu olay çok derin bir
planın neticesinde ortaya çıkmıştır. Evet, komplo olarak bakılabilir amma bence
bu olayın gerçek failleri, İngiltere, Amerika ve İsrail’dir. İçeriden destek
veren hainlerde olabilir. Ortak bir organizasyon ürünüdür. Şeytanlar, bizi
tongaya düşürmüşlerdir. Kendileri düşürdüler, kendileri öldürdüler ve geldiler
koydukları yerde kendileri buldular. Aslında bizimkilerinde olaya bigâne
olduklarını pek sanmıyorum ama millete izah etme yolunu bulamadılar galiba. Bu
olayda Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin karizması fena çizilmiştir. Zımnen,
ölülerinizi bulacak, uçağınızın nasıl vurulduğunu tespit edecek teknolojiden
bile yoksunsunuz hala övünüp duruyorsunuz denmiştir. Alçak şeytan yine oyununu
kurmuş ve çok güzel oynamıştır. Bizse, içimizde birbirimizi yemekle
iştigaldeyiz. Gerçekten yazık bize! Biz bu halde oldukça daha çok sürünürüz.
İsterse sonsuz kez iktidar değişimleri olsun. Bu millet Kemalistlerin peşinden
koşup kendi özüne düşmanlık ettikçe, Gülenistlerin peşinden koşup koyun gibi
güdüldükçe asla iflah olamayacaktır. Daima düşmanın gülücüklerine aldanacak ve
düşmanın yaltaklığını yapacaktır. İki tarafta da insanlık kaybı vardır.
Dolaysıyla, ahlak ve adalet konusunda dehşetli derece de zayıflık vardır. Bize
düşmanlık edenler, bu iki kesiminde dostluk ettiği şeytanlardır. Bu millet bunu
görmelidir ve artık ebedi uykusundan uyanmalı, özüne dönmelidir.