DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...30...

Özgür DENİZ - 29.10.2012

 ‘’Kâfirlerin sistemi adaletli olursa ayakta kalabilir, Mümin’lerin sistemi adaletsiz olursa yıkılır, yok olur.’’ Hz. Muhammed (sav)

 

Sevgili dostlar! Ben Müslüman’ım deyip adaletsizlik yapınca, insanları kendinize çekeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Müslümanlık dilde değil gönülde, söylemde değil eylemdedir. Zira yaşanan hayat bize bunu ispat etmektedir. Buna rağmen belki çekebildikleriniz de olur ama bunlar asla düşünen vicdanlı insanların arasında ki kişiler olmazlar. Bunlar, duygusal olarak sömürebildiklerinizdir. Ama böyle bir şey alçakça bir zulümdür. Gerçek budur güzel dostlar, güzel insanlar. Önemli olan marka değil kalitedir. Görünüş değil özdür. Beden değil ruhtur. Sevgili dostlar! Adalet; birliğin, barışın, sevginin, umudun, zaferin temelidir ve teminatıdır. Bunlarda ancak yüce bir eylemin meyveleri olabilir. Söylemle barış olmaz, paylaşım olmaz, birlik olmaz. Adaletsiz bir dünya, kaosun, terörün, anarşinin, zulmün, esaretin, kavganın, batışın dünyasıdır. Bir insan adil ise saygı duyulur. Bir devlet adil ise sahiplenilir. Bir düzen adil ise uğrunda ölünür. Bir teşkilat adil ise güçlüdür. Bir millet adil ise payidar olabilir. Adaletin zıddı ise zulümdür ve zulümle payidarlık imkânsızdır. Bunu, düşünen her kafa idrak edebilir. Ne diyor yüce ve aziz Allah; ‘’servet, aranızda birkaç kişi arasında dolanıp duran bir devlet olmasın.’’ Şimdi biz servetin bu şekilde işleyen bir şey olmasına yol açarsak ne olur? Adalet diye bir olgunun anlamı da, varlığı da kalmaz. İstediğiniz kadar adalet naraları atınız. Ve bugün bizim ülkemizde servet aynen bu şekilde, birkaç kişi arasında dönüp duran bir devlettir. Çünkü kökü adaletsizlik üzerine bina olmuş bir düzen egemendir. Bugün Türk Milletine hükmeden kodamanların hiçbirisi İslam’dan nasibini almamış tiplerdir. Buna Müslüman kimlikli kodamanlarda dâhildir. Çünkü Müslüman’ım demekle Müslüman olunmuyor, İslam’ım demekle İslam olunmuyor. Adalet ise İslam’dadır. Çünkü İslam’sız insan, insansız da adalet olmaz. Biz, sadece olduğunu ya da olabileceğini sanırız ama yanılırız. Bu gerçeğin aksine ne söylersek söyleyelim, hayat bizi yalanlayacaktır. Ama biz gerçeğe âşık değilsek, yalanla avunmaya ve yaşamaya devam edeceğizdir. Öyleyse bir insan ilk evvelde insan olmalıdır, sonra İslam olmalıdır, sonra da adil olmalıdır. Seküler düzenlerden ve seküler insanlardan adalet çıkmaz. Çıksa çıksa zulüm çıkar. Hayat, bunu bize ispat etmiştir hem de canımızı acıtırcasına. Laikçi tiplerden bana tek bir adil kişi gösteriniz. Hatta en ideal laikçi tiplerden gösteriniz. Bana en ideal Marksistlerden adil bir insan gösteriniz. Bana en ideal faşist tiplerden adil bir insan gösteriniz. Bana en ideal liberal tiplerden adil bir insan gösteriniz. Bana en ideal kapitalist tiplerden adil bir insan gösteriniz. Bana en ideal demokrat tiplerden adil bir insan gösteriniz. Bana en ideal anarşist tiplerden adil bir insan gösteriniz. Gösteremezsiniz, vallahi de, billahi de, tallahi de gösteremezsiniz. Çünkü gerçek adalet, bunların ve düzenlerinin düşmanıdır. Söyleyin bana, gerçekten adil olan ve adalet isteyen, niçin terörü biricik çıkış yolu olarak görsün ve terörden nemalanmayı düşünsün, müritlerini teröre teşvik etsin? Hatta niçin fıtrata mugayir bir yaşamı savunsun ve insanları böyle bir yaşama teşvik etsin? Söylediğimiz düşüncelerin önderleri yemin ediyorum size canım dostlarım, bunu yapmaktadırlar. Çünkü onların derdi adalet değildir. Onlar insanın, insanlığın ve İslam’ın düşmanıdırlar. Söyleyin bana, tiranlığın olduğu yerde, insanlara kişilik tayin edilen yerde adaletten söz edilebilir mi? Bunların kimisinde sert tiranlık, kimisinde yumuşak tiranlık egemendir. Ama hepsinde kişilik tayin etmek vardır. Bu derin gerçeği fark ve idrak etmedikçe, bu yanlış ve zalim düzenlerin kurbanları olmaktan asla kurtulamayacağız. Safça bunlarda adalet olduğunu sanacağız ve nefsimizin kurbanları olarak bunların peşlerinde sürüklenip gideceğiz.

 

Sevgili dostlar! Parçalanmanın bile en dibinde ki sebep; adaletsizliktir. Çünkü adaletsizlik, insanları kine, kinde parçalanmaya yöneltir. Bugün bizim ülkemizde ki kargaşanın, parçalanmanın, terörün, zayıflamanın, insanların birbirine düşmesinin, ideolojik kamplaşmanın en dibinde adaletsizliğin olduğu bir gerçektir. Adaletsizliğin olması, insanların adalet diyene koşmasına sebep olmaktadır. Böylece insanlık, kendi düşmanlarının peşinden gitmektedir. Sırf adalet arzusu için. Ama cehaletinin kurbanı olmaktadır. Çünkü adaletin ne olduğunu bilmemektedir, böylece adaletin nerede olacağını da bilememektedir. Bugün adalet ne Amerikan destekli, Siyonist güdümlü Gülenizm’in sömürücü cemaatindedir ne Amerikan destekli, Siyonizm güdümlü Kemalizm’in sömürücü cemaatindedir ne enternasyonal destekli, Siyonist güdümlü Komünizm’in sömürücü cemaatindedir ve ne de başka bir yerdedir. Adalet; sadece ama sadece İslam’dadır. Gerçek adalet insanların nefsine ağır gelmektedir. Eğer insanlar, adaletin ne olduğunu ve nerede olduğunu bilseydiler ve gerçek adaletin sevdalısı olsaydılar, kavgalarını doğru yönde verirdiler ve aradıklarına da elbette kavuşurdular. İnsanlar düşünmeden hareket etmektedirler. Nefislerinin kurbanı olmaktadırlar. Adalet düşmanı ideolojilerin peşinden gitmelerinin yegâne sebebi, nefsi arzulardır. Asla fikir temelli bir bakış açısı değildir. Zira fikri temelden gitseler, o ideolojilerin yakınından bile geçmezlerdi. O ideolojilerin, kendi varlıklarının ve adaletin en büyük düşmanları oldukları gerçeğini fark ederlerdi. Böylece de adaletin nerede olduğunun bilincine ererlerdi. Peki, bunların en ideal tiplerinde adaleti göstermek kabil değildir de, Müslüman’ın en ideal tipinde adaleti göstermek kabil midir? Elbette kabildir dostlarım. En büyük adaletçi, yegâne önderimiz olan peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (sav). Keza ardı sıra gelen halifelerdir. Sonra da bu mukaddes izleri takip eden şerefli Müslümanlardır. Yani İslam olanlardan binlerce, belki milyonlarca örnek gösterilebilir ama İslam olmayanlardan tek bir örnek bile göstermek kabil-i mümkün değildir. Dostlarım, burada nefsi düşünmeyeceğiz, ideolojik düşünmeyeceğiz, gerçekten vicdanlı olarak düşüneceğiz. Zira bizim hayatımız, mutluluğumuz, umudumuz söz konusudur. Zira ulaşacağımız gerçek bizi kurtaracak tek şeydir. Bizler nefsimizi okşayan şeyleri değil, nefsimizi zorlayan şeyleri tercih ettiğimiz zaman kurtuluş yolunda adım atmış olacağız. Bugün içki içmek kolaydır ve bizi rahatlattığını düşünürüz, bugün kumar kolaydır ve nefsimize hoş gelebilir ama bunlar bizi felakete sürükleyen şeylerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak nefsimize zor gelebilir ama bizi insanlığın zirvesine çıkaracak olan şeyler bunlardır. Bizler belki bunların anlamlarını fark etmiyor olabiliriz, bunları basit görüp, öylece algılayabiliriz ama bizim algılamalarımız gerçeğin kendisidir diye bir şey yoktur. Söyleyin bana, barlarda, sabaha kadar içen, zil zurna sarhoş olan ve her türlü terör faaliyetine destek veren kişi mi daha adildir, insancıldır yoksa namazını kılıp, orucunu tutup, insanlık üzerine düşünen ve sorunlara barışçıl çözümler arayan, şeref için, hürriyet için, vatan için, adalet için fasılasız mücadele eden bir kişi mi daha adildir ve insancıldır?

Tarih: 29.10.2012 Okunma: 742

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?