Sevgili dostlar!
Artık peşine
düştüğümüz partileri, sürü olarak kendisi tarafından güdüldüğümüz diyalogcuları
sorgulama zamanıdır zaman ve PKK destekçisi olan ama kendini bu milletin
inandığı değerlerle kılıflayan partileri görme zamanıdır zaman. Çağdaş, vahşi,
katil ve soysuz Batı’nın borazanı olan, bu millete çağdaş BATININ pis mikrop
değerlerini yamamaya çalışan partileri görme zamanıdır zaman. Sevgili dostlar!
PKK denilen lanet örgütün asıl finansörü, destekçisi ve başlatıcısı olan
partileri görme zamanıdır zaman. PKK ya finansman sağlayanları tanıma zamanıdır
zaman. Bu ülkede o kadar çok hain var
ki, biz bunları namuslu insanlar sanıyoruz dostlarım ve aldanıyoruz. Bu ülkede
iş adamı kılıklıların geneli PKK lıdır. Bu ülkede medya devi olanların geneli
PKK lıdır. Bu ülkede gazeteci kılıklı olanların geneli PKK lıdır. Bunları
bilmemiz lazım dostlarım. Bunlara komplo deyip geçemeyiz. Çandarlar,
Bayramoğlular, Altan kardeşler, Karakaşlar, Alpaylar, Dağılar, Selviler, Kaplanlar
ve benzerlerini nasıl masum olarak görebiliriz? Bunlar açıktan PKK savunuculuğu
yapmıyorlar mı? Bunu normal mi karşılamalıyız? Neyimiş efendim? Ordu baskıcı
imiş, devlet zorbalık yapıyormuş, bu yüzden PKK haklı imiş. Demokrasi gelmeli
imiş, Liberalizm olmalı imiş. Daha başka ne istersiniz p.ç kuruları? Oldubitti,
ülkeyi bölelim, yarısını PKK ya verelim. Bunu mu istiyorsunuz? Evet dostlarım,
asla şüpheniz olmasın, mutlak olarak bunu istiyorlar. Bunu istemek içinde
Siyonist babalarından milyarlarca dolarlar alıyorlar. Sırf Türk ve İslam
düşmanlığı yapmaları adına kim bilir ne kadar ödeniyor bunlara. Ve ödemeleri
yapıldıkça da kuduz köpekler gibi havlıyorlar. Artık aklımızı başımıza
almalıyız dostlarım. Neyin, nasıl, niçin ve kim için yapıldığını mutlaka bilmeliyiz.
Yoksa sonumuz hiçte iyi görünmüyor.
Sevgili dostlar! Artık gerçekleri görme
zamanıdır dedik ve buna inandık, inanmalıyız da. Gerçekleri görmedikçe,
gerçekler bizi yok ederek kendini gösterecektir. Çünkü gerçeklerin gizli bir
acımasızlığı vardır. Yani sen görmesen bile bir gün görmek zorunda kalacaksın
ama o zaman vakit dolmuş olacak. Misal; Taraf denilen zehirli yılanın, bir
Siyonist taşeronu olduğuna kesinlikle inanacağız, şöyledir böyledir demeyeceğiz
ve asla destek vermeyeceğiz, tek bir paçavrasını dahi almayacağız, Müslüman
kimlikli ve İslamcı geçinen kahpelerin bunların arasında bulunmasına
kanmayacağız, bu tiplerin sözlerine inanmayacağız. Bunların aleni bir şekilde
Türk ve İslam düşmanlığı yaptıklarını göreceğiz. Ki, Roni Margules denilen
sefilin her fırsatta hem de açıkça Türk Milletine ve İslam Dinine küfrettiği
âlemin malumudur. Müslüman birisi bu yılanı asla destekleyemez. Müslüman Türk
oğlu ise zaten desteklemez, destekliyorsa onun kimliğinden şüphe edilir. Ki
zaten ifşa olmuş durumdadır, hem de içeriden ve iyi bilen biri tarafından ifşa
edildi, Orhan Miroğlu olayı malum. Resmen iç savaş çıkarmak adına
çalıştıklarını açık etti Miroğlu denilen şahıs. Bazı partilerin arka perdede
PKK yı desteklediklerini, bu milleti kimliksiz ve dinsiz bırakmak istediklerini
bileceğiz, göreceğiz ve buna inanacağız. Şöyledir böyledir demeyeceğiz. O
partilerin Türk kimliğine sahip olmasına, bu milletin sevdiği kişileri
kendilerine kılıf yapmasına asla inanmayacağız. Bunlara kesinlikle destek
vermeyeceğiz. Ben bizzat bunların içinden, bunlara destek verenlerden PKK yı
deli gibi savunanlarını gördüm, vallahi de billahi de gördüm. Ki, radikal olan
bazılarının bile, kendi sol düşüncesi bu partilere aykırı olsa bile, bu
partiler devrinde işlerini daha kolay halledebileceklerine inandıkları için
yine de destek verdiklerini biliyoruz. Ama bazıları bu iddialara ya da
gerçeklere inanmayarak yine onların peşinden gitmektedir ve bunların kirli
tuzaklarına yol açmaktadır. Yine PKK denilen soysuz örgütün Kürt
kardeşlerimizle, Alisiz Alevilerin Alevi kardeşlerimizle zerre alakası
olmadığını bileceğiz. Zira Selahaddin Eyyübilerin ve Hacı Bektaşi Velilerin
torunları, asla, İslam, Türk ve Türkiye düşmanı olamazlar. Alisiz Aleviler ve
PKK yandaşlarının kesinlikle Kürtlükle ve Alevilikle alakası yoktur ve olamaz
da. Ülkemizde bir Kürt ve Alevi sorunu olmadığını da bileceğiz. Bu gerçekleri
Kürt ve Alevi kardeşlerimize de anlatacağız. Bu ucube sorunun taammüden
çıkartıldığını idrak edeceğiz. PKK ya ve Alisiz Alevilere destek verenleri
uyaracağız. Uymadıkları takdirde, onlarında İslam, Türk ve Türkiye düşmanı
olacaklarını ve düşman safında görüleceklerini açıkça söyleyeceğiz ve gerekeni
yapmakta da tereddüt etmeyeceğiz. PKK
nın nasıl acımadan vurulması ve yok edilmesi gerekiyorsa, destekleyeninde aynı
muameleyi görmesi kaçınılmazdır ve bundan gocunulmaması şarttır. Dizilerin
sadece dizi olmadığını, nice soysuz emellere sahip olduğunu fark edeceğiz. Diziler
sayesinde, nice kirli emellerin, mücadelesiz, silahsız elde edildiğini fark
edeceğiz ve elimizden geldiğince izlememeye çalışacağız. Gazetelerin bile
sadece gazete olmadığını, yazar denilen nice soysuzların yazarlıktan öte farklı
ülkelerin köpekliğini yaptıklarını bileceğiz. Bu paçavralara asla para
vermeceğiz. Misal; Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Radikal, Posta, Akşam ve
türevi olan gazetelerin asla vatanın ve milletin hayrına çalışmayacağını
kesinlikle bileceğiz. Bu gazeteler, içkiyi, kumarı, fuhşu zımnen destekliyorlar
mı? Evet. Kimliğine ve dinine bağlı olanları faşistlikle ve yobazlıkla itham
ediyorlar mı? Evet. Peki, bunları yapanlardan vatana, millete, dine ve devlete
gelecek faydayı bana lütfen birileri izah edebilir mi? Hatta Zaman, Star, Yeni
Şafak gibi gazetelerin bile içlerinde soysuzları, Siyonist köpeklerini
barındırdıklarını fark edeceğiz ve sırf bu yüzden bile paramızı vermekten
imtina edeceğiz. Dostlarım! Bu
gerçekleri görmek zorundayız. Bunlara komplo deyip geçemeyiz ve bu gerçeklere
duyarsız kalamayız, geçersek ve kalırsak kaybedenin kim olacağı ve zaten kim olduğu
bellidir. Ulusalcı geçinen nicelerinin sırf muhalefet ettikleri için ve
sözlerinin bize güzel geldiği için aldanıp, onlara inanmayacağız. İlla
yanlışlara onlarla muhalefet etmek zorunda değiliz. Misal; Sözcü denilen
gazetenin haberlerine, şehitten, vatandan bahsediyor diye hemen inanmayacağız.
Bir Emin Çölaşan’ın gerçekte bir Ahmet Altan’dan, bir Cengiz Çandar’dan, bir
Ali Bayramoğlu’ndan, Bir Şahin Alpay’dan, bir Mehmet Altan’dan, bir İhsan
Dağı’dan, bir Abdülkadir Selvi’den vs. zerre farkı olmadığını bileceğiz. Sadece
rolünü farklı alanda ve farklı diskurlarla yaptığını göreceğiz. Bu gazete
hükümete muhalefet ediyor diye hemen bunları desteklemeyeceğiz. Hükümete
muhalefeti bunlarsız da yapabiliriz. Zira yanlışa yanlış demek, illa
yanlışların yanında bulunarak olmaz. Zaten Kur’an’ı biliyorsak ve tarihimizi
zihnimizde canlı tutuyorsak, nerede ve nasıl muhalefet edeceğimizi bilmemiz
lazım. Orman yangınlarının bile asla göründüğü kadar masum olmadığını, arkasında
inanılmaz yağmalar olduğunu fark edeceğiz. Ama o yağmacılara talan yaptırmamak
adına direneceğiz, ferdi vazifemizi layığı ile yapacağız. Yanan ormanlarımızın
yağmalanıp yağmalanmadığını kontrol etmek için adeta birer ajan gibi
çalışacağız. Yağmaya izin veren itleri de, yağmalayan itleri de milletimize
mutlaka duyurmaya çalışacağız.
Sevgili dostlar! Bizler yıllar yılı o kadar
düz düşünmeye alıştırılmışız ki, aykırı bir şey söylendi mi nasıl olur
deyiveriyoruz, inanamıyoruz hatta söyleyene kızıyoruz. Okumak diye bir şey
zaten yok lügatimizde. Kitaba karşı o kadar duyarsızız ki, adeta düşmanız sanki
kitaba. Yemek, içmek, gezmek, eğlenmek, dizi izlemek, spor konuşmak, küçük
çaplı kumar oynamak, büyük paralar kazanmak hayali ile toto-loto oynamak
hayatımızı esir almış durumdadır. Düşünmek yok, namusluca fikir alışverişi yok,
olaylar üzerinde derin tahliller yapmak yok. Ortaya koyacağımız bir fikir bile
yok. Ki, bunca curcuna ve lüzumsuzluk arasında fikir nasıl gelişsin ki? Tohumu
toprağa attıktan sonra su vermeseniz ne olur? Saf sıcaklık yakar, saf soğukluk
dondurur, yani denge gerek. Bizim hayatımızın dengesi yok dostlar. Bizleri
muayyen bir eğitim sistemi ile can evimizden vurdular. Ve başta kurgulanan
bozuk eğitim sistemi ile yıllarımıza kıydılar ve hala da kıyıyorlar. Din
kitabımızın kelimelerinden uzak kaldık, dinimizi idrakten mahrum bırakıldık,
tarihimizi okumaktan ve anlamaktan uzak tutulduk ve battık, bittik, yok olduk
adeta. Bener Cordan denilen sefili Milli Eğitimimizin en önemli mevkisinde
tuttuk yıllarca, kimdi bu adam ve nasıl başarmıştı yıllarca orada kalmayı, kim
bu oyunu oynamıştı bu millete? Bunu hiç düşünmedik. Oysa bu içimize sokulmuş
kanlı bir hançerdi, fark edemedik, yıllarca zımnen yüreğimizi oydu bu adam.
Bizlere dostu düşman, düşmanı dost olarak tanıttılar. Kimliğimizden iğrenmemiz
için ne gerekiyorsa yaptılar. Dinimizden iğrenmemiz için ne gerekiyorsa
yaptılar. Sürüyle ideoloji soktular hayatımıza. Sürüyle parti, sürüyle cemaat
soktular hayatımıza ve bizi paramparça ettiler. Bizleri doğrunun gerçek
kaynağından uzaklaştırdılar ve bize kendi doğrularını dayattılar. Sosyalizm bir
yalandı, komünizm bir yalandı, liberalizm bir yalandı, kapitalizm bir yalandı,
faşizm bir yalandı, ateizm bir yalandı, kemalizm bir yalandı, darvinizm bir
yalandı, demokrasi bir yalandı. Gerçek olan sadece Kur’an’dı. İşte bizi bu yüce
gerçekten uzak tuttular. Bizi seküler haplarla uyuttular. Soydular ve boğdular
ama dünyamıza kendileri doğdular. Planlarını gerçekleştirebilmek içinde bizden
sandıklarımızı görevlendirdiler sürekli. Kimliği Türk olan, din hanesinde İslam
yazan birilerini. Birileriyle değerlerimizi çaldılar, diğerleriyle de
bilincimizi. Herkes bizden bir şeyler alıp götürdü. Demokratlar, Kemalistler,
sosyalistler, komünistler, kapitalistler, liberalistler, faşistler, ateistler,
darvinistler kimliğimizi ve dinimizi aldılar bizden. Bu isimlerin bile farklı
olduğuna asla inanmayalım dostlar. Bunların hepsinin özü birdir, sözü biridir,
yüzü birdir ve mutlak gayeleri de birdir. Ama farklıymışlar gibi algılanmaları
için, farklıymış gibi algılanan kulvarlardan ve farklıymış gibi algılanan
diskurlarla meydana çıkıyorlar. Diyalogcular ise bilincimizi çaldılar bizden.
Hatta dinimizi çalmak için gayret sarf ediyorlar. Yani bugün piyasada
gördüğünüz bazı partiler sadece parti değillerdir. Onlar, Batı denilen yamyamın
içimizde ki Truva Atlarıdırlar. Çünkü Siyonizm, bunlar eliyle bu ülkenin
değerlerini yozlaştırmakta, neslini mahvetmekte, kimliğini çalmaktadır. Bunlara
da, bu ülkenin ortak değerlerini maske olarak kullanmasını söylüyor. Piyasada
gördüğünüz bazı cemaatler de, özellikle diyalogcular, sadece cemaat
değildirler. Onlar, Batı denilen yamyamın içimizde ki Truva Atlarıdırlar. Çünkü
Siyonizm, bunlar eliyle hem dinimizi hem de bilincimizi ve direniş gücümüzü
çalmaktadır. Bunlar da bu ülkenin ortak değerlerini maske olarak
kullanmaktadırlar. İslam’dan ve Türkçe’den dem vurmaktadırlar ama kanallarından
dine, devlete, vatana, millete ve orduya küfredenlerin sözlerini masum ve saf
zihinlere enjekte etmektedirler.