DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...34...

Özgür DENİZ - 29.10.2012

Sevgili dostlar! Artık peşine düştüğümüz partileri, sürü olarak kendisi tarafından güdüldüğümüz diyalogcuları sorgulama zamanıdır zaman ve PKK destekçisi olan ama kendini bu milletin inandığı değerlerle kılıflayan partileri görme zamanıdır zaman. Çağdaş, vahşi, katil ve soysuz Batı’nın borazanı olan, bu millete çağdaş BATININ pis mikrop değerlerini yamamaya çalışan partileri görme zamanıdır zaman. Sevgili dostlar! PKK denilen lanet örgütün asıl finansörü, destekçisi ve başlatıcısı olan partileri görme zamanıdır zaman. PKK ya finansman sağlayanları tanıma zamanıdır zaman.  Bu ülkede o kadar çok hain var ki, biz bunları namuslu insanlar sanıyoruz dostlarım ve aldanıyoruz. Bu ülkede iş adamı kılıklıların geneli PKK lıdır. Bu ülkede medya devi olanların geneli PKK lıdır. Bu ülkede gazeteci kılıklı olanların geneli PKK lıdır. Bunları bilmemiz lazım dostlarım. Bunlara komplo deyip geçemeyiz. Çandarlar, Bayramoğlular, Altan kardeşler, Karakaşlar, Alpaylar, Dağılar, Selviler, Kaplanlar ve benzerlerini nasıl masum olarak görebiliriz? Bunlar açıktan PKK savunuculuğu yapmıyorlar mı? Bunu normal mi karşılamalıyız? Neyimiş efendim? Ordu baskıcı imiş, devlet zorbalık yapıyormuş, bu yüzden PKK haklı imiş. Demokrasi gelmeli imiş, Liberalizm olmalı imiş. Daha başka ne istersiniz p.ç kuruları? Oldubitti, ülkeyi bölelim, yarısını PKK ya verelim. Bunu mu istiyorsunuz? Evet dostlarım, asla şüpheniz olmasın, mutlak olarak bunu istiyorlar. Bunu istemek içinde Siyonist babalarından milyarlarca dolarlar alıyorlar. Sırf Türk ve İslam düşmanlığı yapmaları adına kim bilir ne kadar ödeniyor bunlara. Ve ödemeleri yapıldıkça da kuduz köpekler gibi havlıyorlar. Artık aklımızı başımıza almalıyız dostlarım. Neyin, nasıl, niçin ve kim için yapıldığını mutlaka bilmeliyiz. Yoksa sonumuz hiçte iyi görünmüyor.

 

Sevgili dostlar! Artık gerçekleri görme zamanıdır dedik ve buna inandık, inanmalıyız da. Gerçekleri görmedikçe, gerçekler bizi yok ederek kendini gösterecektir. Çünkü gerçeklerin gizli bir acımasızlığı vardır. Yani sen görmesen bile bir gün görmek zorunda kalacaksın ama o zaman vakit dolmuş olacak. Misal; Taraf denilen zehirli yılanın, bir Siyonist taşeronu olduğuna kesinlikle inanacağız, şöyledir böyledir demeyeceğiz ve asla destek vermeyeceğiz, tek bir paçavrasını dahi almayacağız, Müslüman kimlikli ve İslamcı geçinen kahpelerin bunların arasında bulunmasına kanmayacağız, bu tiplerin sözlerine inanmayacağız. Bunların aleni bir şekilde Türk ve İslam düşmanlığı yaptıklarını göreceğiz. Ki, Roni Margules denilen sefilin her fırsatta hem de açıkça Türk Milletine ve İslam Dinine küfrettiği âlemin malumudur. Müslüman birisi bu yılanı asla destekleyemez. Müslüman Türk oğlu ise zaten desteklemez, destekliyorsa onun kimliğinden şüphe edilir. Ki zaten ifşa olmuş durumdadır, hem de içeriden ve iyi bilen biri tarafından ifşa edildi, Orhan Miroğlu olayı malum. Resmen iç savaş çıkarmak adına çalıştıklarını açık etti Miroğlu denilen şahıs. Bazı partilerin arka perdede PKK yı desteklediklerini, bu milleti kimliksiz ve dinsiz bırakmak istediklerini bileceğiz, göreceğiz ve buna inanacağız. Şöyledir böyledir demeyeceğiz. O partilerin Türk kimliğine sahip olmasına, bu milletin sevdiği kişileri kendilerine kılıf yapmasına asla inanmayacağız. Bunlara kesinlikle destek vermeyeceğiz. Ben bizzat bunların içinden, bunlara destek verenlerden PKK yı deli gibi savunanlarını gördüm, vallahi de billahi de gördüm. Ki, radikal olan bazılarının bile, kendi sol düşüncesi bu partilere aykırı olsa bile, bu partiler devrinde işlerini daha kolay halledebileceklerine inandıkları için yine de destek verdiklerini biliyoruz. Ama bazıları bu iddialara ya da gerçeklere inanmayarak yine onların peşinden gitmektedir ve bunların kirli tuzaklarına yol açmaktadır. Yine PKK denilen soysuz örgütün Kürt kardeşlerimizle, Alisiz Alevilerin Alevi kardeşlerimizle zerre alakası olmadığını bileceğiz. Zira Selahaddin Eyyübilerin ve Hacı Bektaşi Velilerin torunları, asla, İslam, Türk ve Türkiye düşmanı olamazlar. Alisiz Aleviler ve PKK yandaşlarının kesinlikle Kürtlükle ve Alevilikle alakası yoktur ve olamaz da. Ülkemizde bir Kürt ve Alevi sorunu olmadığını da bileceğiz. Bu gerçekleri Kürt ve Alevi kardeşlerimize de anlatacağız. Bu ucube sorunun taammüden çıkartıldığını idrak edeceğiz. PKK ya ve Alisiz Alevilere destek verenleri uyaracağız. Uymadıkları takdirde, onlarında İslam, Türk ve Türkiye düşmanı olacaklarını ve düşman safında görüleceklerini açıkça söyleyeceğiz ve gerekeni yapmakta da tereddüt etmeyeceğiz.  PKK nın nasıl acımadan vurulması ve yok edilmesi gerekiyorsa, destekleyeninde aynı muameleyi görmesi kaçınılmazdır ve bundan gocunulmaması şarttır. Dizilerin sadece dizi olmadığını, nice soysuz emellere sahip olduğunu fark edeceğiz. Diziler sayesinde, nice kirli emellerin, mücadelesiz, silahsız elde edildiğini fark edeceğiz ve elimizden geldiğince izlememeye çalışacağız. Gazetelerin bile sadece gazete olmadığını, yazar denilen nice soysuzların yazarlıktan öte farklı ülkelerin köpekliğini yaptıklarını bileceğiz. Bu paçavralara asla para vermeceğiz. Misal; Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Radikal, Posta, Akşam ve türevi olan gazetelerin asla vatanın ve milletin hayrına çalışmayacağını kesinlikle bileceğiz. Bu gazeteler, içkiyi, kumarı, fuhşu zımnen destekliyorlar mı? Evet. Kimliğine ve dinine bağlı olanları faşistlikle ve yobazlıkla itham ediyorlar mı? Evet. Peki, bunları yapanlardan vatana, millete, dine ve devlete gelecek faydayı bana lütfen birileri izah edebilir mi? Hatta Zaman, Star, Yeni Şafak gibi gazetelerin bile içlerinde soysuzları, Siyonist köpeklerini barındırdıklarını fark edeceğiz ve sırf bu yüzden bile paramızı vermekten imtina edeceğiz.  Dostlarım! Bu gerçekleri görmek zorundayız. Bunlara komplo deyip geçemeyiz ve bu gerçeklere duyarsız kalamayız, geçersek ve kalırsak kaybedenin kim olacağı ve zaten kim olduğu bellidir. Ulusalcı geçinen nicelerinin sırf muhalefet ettikleri için ve sözlerinin bize güzel geldiği için aldanıp, onlara inanmayacağız. İlla yanlışlara onlarla muhalefet etmek zorunda değiliz. Misal; Sözcü denilen gazetenin haberlerine, şehitten, vatandan bahsediyor diye hemen inanmayacağız. Bir Emin Çölaşan’ın gerçekte bir Ahmet Altan’dan, bir Cengiz Çandar’dan, bir Ali Bayramoğlu’ndan, Bir Şahin Alpay’dan, bir Mehmet Altan’dan, bir İhsan Dağı’dan, bir Abdülkadir Selvi’den vs. zerre farkı olmadığını bileceğiz. Sadece rolünü farklı alanda ve farklı diskurlarla yaptığını göreceğiz. Bu gazete hükümete muhalefet ediyor diye hemen bunları desteklemeyeceğiz. Hükümete muhalefeti bunlarsız da yapabiliriz. Zira yanlışa yanlış demek, illa yanlışların yanında bulunarak olmaz. Zaten Kur’an’ı biliyorsak ve tarihimizi zihnimizde canlı tutuyorsak, nerede ve nasıl muhalefet edeceğimizi bilmemiz lazım. Orman yangınlarının bile asla göründüğü kadar masum olmadığını, arkasında inanılmaz yağmalar olduğunu fark edeceğiz. Ama o yağmacılara talan yaptırmamak adına direneceğiz, ferdi vazifemizi layığı ile yapacağız. Yanan ormanlarımızın yağmalanıp yağmalanmadığını kontrol etmek için adeta birer ajan gibi çalışacağız. Yağmaya izin veren itleri de, yağmalayan itleri de milletimize mutlaka duyurmaya çalışacağız.

 

Sevgili dostlar! Bizler yıllar yılı o kadar düz düşünmeye alıştırılmışız ki, aykırı bir şey söylendi mi nasıl olur deyiveriyoruz, inanamıyoruz hatta söyleyene kızıyoruz. Okumak diye bir şey zaten yok lügatimizde. Kitaba karşı o kadar duyarsızız ki, adeta düşmanız sanki kitaba. Yemek, içmek, gezmek, eğlenmek, dizi izlemek, spor konuşmak, küçük çaplı kumar oynamak, büyük paralar kazanmak hayali ile toto-loto oynamak hayatımızı esir almış durumdadır. Düşünmek yok, namusluca fikir alışverişi yok, olaylar üzerinde derin tahliller yapmak yok. Ortaya koyacağımız bir fikir bile yok. Ki, bunca curcuna ve lüzumsuzluk arasında fikir nasıl gelişsin ki? Tohumu toprağa attıktan sonra su vermeseniz ne olur? Saf sıcaklık yakar, saf soğukluk dondurur, yani denge gerek. Bizim hayatımızın dengesi yok dostlar. Bizleri muayyen bir eğitim sistemi ile can evimizden vurdular. Ve başta kurgulanan bozuk eğitim sistemi ile yıllarımıza kıydılar ve hala da kıyıyorlar. Din kitabımızın kelimelerinden uzak kaldık, dinimizi idrakten mahrum bırakıldık, tarihimizi okumaktan ve anlamaktan uzak tutulduk ve battık, bittik, yok olduk adeta. Bener Cordan denilen sefili Milli Eğitimimizin en önemli mevkisinde tuttuk yıllarca, kimdi bu adam ve nasıl başarmıştı yıllarca orada kalmayı, kim bu oyunu oynamıştı bu millete? Bunu hiç düşünmedik. Oysa bu içimize sokulmuş kanlı bir hançerdi, fark edemedik, yıllarca zımnen yüreğimizi oydu bu adam. Bizlere dostu düşman, düşmanı dost olarak tanıttılar. Kimliğimizden iğrenmemiz için ne gerekiyorsa yaptılar. Dinimizden iğrenmemiz için ne gerekiyorsa yaptılar. Sürüyle ideoloji soktular hayatımıza. Sürüyle parti, sürüyle cemaat soktular hayatımıza ve bizi paramparça ettiler. Bizleri doğrunun gerçek kaynağından uzaklaştırdılar ve bize kendi doğrularını dayattılar. Sosyalizm bir yalandı, komünizm bir yalandı, liberalizm bir yalandı, kapitalizm bir yalandı, faşizm bir yalandı, ateizm bir yalandı, kemalizm bir yalandı, darvinizm bir yalandı, demokrasi bir yalandı. Gerçek olan sadece Kur’an’dı. İşte bizi bu yüce gerçekten uzak tuttular. Bizi seküler haplarla uyuttular. Soydular ve boğdular ama dünyamıza kendileri doğdular. Planlarını gerçekleştirebilmek içinde bizden sandıklarımızı görevlendirdiler sürekli. Kimliği Türk olan, din hanesinde İslam yazan birilerini. Birileriyle değerlerimizi çaldılar, diğerleriyle de bilincimizi. Herkes bizden bir şeyler alıp götürdü. Demokratlar, Kemalistler, sosyalistler, komünistler, kapitalistler, liberalistler, faşistler, ateistler, darvinistler kimliğimizi ve dinimizi aldılar bizden. Bu isimlerin bile farklı olduğuna asla inanmayalım dostlar. Bunların hepsinin özü birdir, sözü biridir, yüzü birdir ve mutlak gayeleri de birdir. Ama farklıymışlar gibi algılanmaları için, farklıymış gibi algılanan kulvarlardan ve farklıymış gibi algılanan diskurlarla meydana çıkıyorlar. Diyalogcular ise bilincimizi çaldılar bizden. Hatta dinimizi çalmak için gayret sarf ediyorlar. Yani bugün piyasada gördüğünüz bazı partiler sadece parti değillerdir. Onlar, Batı denilen yamyamın içimizde ki Truva Atlarıdırlar. Çünkü Siyonizm, bunlar eliyle bu ülkenin değerlerini yozlaştırmakta, neslini mahvetmekte, kimliğini çalmaktadır. Bunlara da, bu ülkenin ortak değerlerini maske olarak kullanmasını söylüyor. Piyasada gördüğünüz bazı cemaatler de, özellikle diyalogcular, sadece cemaat değildirler. Onlar, Batı denilen yamyamın içimizde ki Truva Atlarıdırlar. Çünkü Siyonizm, bunlar eliyle hem dinimizi hem de bilincimizi ve direniş gücümüzü çalmaktadır. Bunlar da bu ülkenin ortak değerlerini maske olarak kullanmaktadırlar. İslam’dan ve Türkçe’den dem vurmaktadırlar ama kanallarından dine, devlete, vatana, millete ve orduya küfredenlerin sözlerini masum ve saf zihinlere enjekte etmektedirler.

 

Tarih: 29.10.2012 Okunma: 668

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?