Sevgili dostlar!
Ülkemiz
yangın yerine çevrilmiş, milletimiz adeta kendi vatanında sürgünü yaşamaktadır.
Her gün onlarca can yok olup gitmektedir. Ülkemiz üzerinde karabulutlar
dolaşmaktadır. Her gün yeni bir tuzak hayata geçirilmektedir. Devletin hamle
yapması, milletin kendine gelmesi engellenmektedir. Son zamanlarda ciddi bir
pilot kaybımız olmuştur, hiç dikkat ediyor musunuz? Yarın savaşlarda ne
yapacağız diye düşünüyor musunuz? Bu vakaların araştırılması gerektiğine
inanıyorum. Açıkçası şüpheleniyorum. Zira pilot kaybı çok önemli ve hassas bir
konudur ve basit değildir. Bazı zamanlarda bazı küresel vakaların çıkarılması
ve ülkemize kaçakların getirilmesi olayı da asla sıradan ve basit bir olay
değildir. Buradaki ekonomik külfeti düşünmek gerekir ve buradan da arka plana
bakmak icap eder. Yine beyinlerimizin katledilmesi olayı da aynı şekildedir.
Hem de özellikle askeri alanlarla ilgili çalışma yapan beyinlerimizin
katledilmesi düşündürücüdür. Maalesef insanımızı koruyamıyoruz dostlarım. Hatta
bu vatanın mayasını temsil eden siyasetçilerimizin kaybı bile düşündürücüdür.
Sıradan olaylar değildir bu tür olaylar. Ama sanki sıradanmış gibi algılıyoruz
ve öyle algılamamız için zımni dayatma yapılıyor paçavralar aracılığı ile. Görmemiz
lazım gerçekleri, tetkik ve tahlil etmemiz lazım olayları, arka perdeye
odaklanmamız lazım dostlarım. Yoksa olmaz, hep yeniliriz, hep yanılırız, hep
yolda kalırız ve fark etmeden tükenir gideriz. Şu sıralar bir iç savaş
çıkartmakla meşgul bazı itler. Hatay ilimiz Suriye’ye iltihak ettirilmek
isteniyor. Kaçakların gelmesi asla sıradan bir olay değil, Çekiç Gücün farklı
versiyonuyla oraya yerleşmek istemsi boşuna değil. Kıvılcımın ateşe
döndürülebileceği bir ortam hazırlanmaya çalışılıyor. Ön kol faaliyetleri
yapılıyor, içeride ki itler sürekli iş üstündeler. Emirler alıyorlar, bilgiler
veriyorlar. Afyon olayı asla sırdan bir olay değildir, mutlaka arka perdesi
olan bir olaydır ama sıradanmış gibi gösterilmeye gayret edilecektir elbet.
Allah, bugüne kadar canlarını vermiş ve şahadet ödülüne kavuşmuş bütün
şehitlerimize rahmet eylesin. Âmin.
Sevgili dostlar! Hiçbir olayın öteki yüzsüz
meydana geldiğine ve hiçbir faaliyetin öteki yüzsüz yapıldığına asla
inanmamalıyız. İdeolojilere, partilere, cemaatlere mutlak şekilde
güvenmemeliyiz, itibar etmemeliyiz. Bunları dine ve töreye vurmalıyız. Uyana
uymalıyız, uymayana hadi defol Siyonist uşağı demeliyiz. Alpaslanlara,
Selahaddin Eyyübilere, Hacı Bektaşi Velilere aykırı hareket edenleri
bilmeliyiz. Türk-İslam Birliğini (yani ümmetin büyük birliğini) değilde, BOP,
ABD, AB vs küresel domuz diktatoryalarını düşleyenleri silmeliyiz. Ortadoğu’nun
yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını, İngiliz denilen piçlerin asıl aktörü
oynadıklarını ve sıranın bir gün ülkemize geleceğini kesinlikle bilmeliyiz. Bu
yüzden lakayt bir hayat yaşamamalıyız, zor zamanlara kendimizi hazırlamalıyız.
Hiçbir şeyin gösterildiği gibi olmadığını görmeliyiz. Sürekli okumalıyız.
Sürekli tefekkür etmeliyiz. Beynimizi, bedenimizi ve ruhumuzu asla malayani
işlerle yormamalıyız. Dostumuzu da, düşmanımızı da yüce kitabımız Kur’an’ı
Kerim’e, aziz, emin, sıddık Önderimiz Hz. Muhammed’e (sav) ve kadim ve güçlü
tarihimize, töremize göre tayin etmeliyiz. Artık gerçek çözüm adresinin Kur’an
olduğunu ve kimliğimize dönmek olduğunu görmeliyiz, bilmeliyiz, algılamalı,
anlamalı ve idrak etmeliyiz. Bilakis sonumuzun hiçte iyi olmayacağını fark
etmeliyiz. Odun gibi yaşayacağımıza hiç yaşamamak daha iyi değil mi? Kimliksiz
ve dinsiz yaşayacağımıza hiç yaşamamak daha iyi değil mi?
Sevgili dostlar!
Son tahlilde;
Allah yolunda olana, Allah yolunda olanlardan başkasının faydası asla olmaz,
dokunmaz. Bunun örnekleri, hayatımızda, olanca netliğiyle, berraklığıyla
mevcuttur. Ne hayat yalanlar bu düşünceyi ne de bir insan yalanlayabilir. Zira
bu düşünce, varlığın, tabir caizse fıtri kanunudur. Müslüman Türk milleti
(Kürt, Alevi, Laz, Çerkez vs) de ancak ve ancak Allah Davası ile sorumlu
olduğundan, bu davadan başka bir dava asla güdemeyeceğinden ve hiçbir zaman da
gütmediğinden Müslüman Türk milletine, ne bir ABD denilen vahşi domuzdan, ne
bir Siyonist köpeğinden, ne de Avrupa denilen alçak kasaplar topluluğundan
fayda gelmedi, gelmez ve gelmeyecektir. Çünkü Müslüman Türk milleti, bu, Haçlı
denilen köpek sürülerinin çok boynunu vurmuştur, elinde ki keskin adalet
kılıcıyla. Bunlar, İslam’ın ve Türk’ün kadim düşmanlarıdırlar. Düşmandır ve
bunun sebebi aranmaz. Zira Müslüman Türk milleti insanlığın son adasıdır,
medar-ı iftiharıdır. Bu necip millet, bütün insanlığı aydınlatan yüce güneşin
(Hz. Muhammed -sav-)sıcaklığıyla ısınmıştır, erimiştir ve olgunlaşmıştır. Bu
küresel vahşi domuzlar müttefiki, kendi milletlerinin bile düşmanlarıdırlar.
Hülasa, insan türünün düşmanlarıdırlar. Düşmanlıkları da kıyamete dek
sürecektir. Bunların tümü küfür milletidir. Bütün izm’ler, bunların lanet
tuzaklarıdır. Bütün ist’ler ise, bunların lanet yollarını takip eden
zavallılardır. Bunlarla Allah yolunda layığı ile cihat etmek her Müslüman Türk
evladının üzerine farzdır. Bu vazifeden kaçanlar, zillet ve miskinlik içinde
yaşamak, sürekli boyun eğmek zorunda kalacaklardır. Kölelik kaderleri olacaktır.
Ve aynı zamanda bu küresel domuzlar diktatoryasının, diğer memleketlerde
bulunan ve o memleketlerin kimliğinden ve dininden olduğunu sandığımız (nüfus
kâğıdında öyle yazıyor ya) yerli işbirlikçilerinden de asla fayda gelmez ve
gelmeyecektir. Misal; ülkemizden örnek verecek olursak, malum kodaman soysuzlar,
malum medya patronları ve onların beslediği köpekler, TÜSİAD denilen şer
organizasyonu, PKKBDP denilen Siyonistin yalladığı ve içimizde ki bazı yerli
görünümlü köpeklerin finanse ettiği sefiller, pislikler, bu milleti dinden
uzaklaştırıp çağdaşlaştırma peşinde olan partiler, bu milletin kimliğini ve
dinini tahrip ve tahrif etme gayretinde olan diyalogcular vs. bu kategoriye dâhildirler.
Bunu kesinlikle bilmeliyiz. Kim ki, Allah’ın davası peşindedir, o kişiye ancak
ve ancak Allah davası peşinde olanların hayrı dokunur. Allah davasının
düşmanlarının hayrı asla dokunmaz. İşte bu yüzden necip Müslüman Türk
milletinin görevi çok ağırdır ve yalnızlığı da bu yüzdendir bir nevi. Yani, tanıdığımız
ve bildiğimiz manada ki bir kemalistin, bir kapitalistin, bir liberalistin, bir
demokratın, bir komünistin, bir anarşistin, bir faşistin, bir ateistin, bir
darvinistin asla hayrı dokunmaz, dokunmamıştır da, Allah davası peşinde
olanlara. Çünkü bu zümrelerin istedikleri ve arzuladıkları dünya ile bir
Müslüman Türk’ün istediği ve arzuladığı dünya mutlak olarak zıttır ve bu zıtlık
hiçbir zaman da yok olmayacaktır. Bunu bu tür düşünceleri elinden geldiğince,
gücünün yettiğince temellerinden sorgulamış biri olarak söylüyorum sevgili
dostlarım. Bu kişilerle ister aynı kavimden olun, ister aynı dinden olun, ister
aynı partiden olun, ister aynı ideolojiden olun, isterse aynı cemaatten olun.
Yani bir kişi ki, Allah’ın kanunlarının hâkimiyetine karşıdır, o kişiden
hayırlı bir iş sadır olmaz, fayda da gelmez. O kişiden, bu vatana, bu millete,
bu devlete, bu dine, bu ümmete ve insanlık âlemine ideal anlamda hayır
dokunmaz. Bu demek değildir ki, Allah gelecek bize hükmedecek. Hayır, saflığın
âlemi yoktur. Elbette ki kanunlar yine insan eliyle uygulanacaktır ama
uygulanan bu kanunlar Allah’ın emrettiği şekilde olmalıdır ve bizlerde bu
şekilde olacak yönde gayret sarf etmeliyiz. Yani bizler, Allah’ın gönderdiği
kitapta, olmamızı istediği şekilde olmalıyız. Elbette mükemmel olamayız ama
elimizden geleni yapmakla sorumluyuz. Allah’ın kanunları bütünü kapsar ve bütün
için faydalıdır ama hiçbir izm bütünü kapsayamaz ve bütünü düşünmez, her izm
mutlak olarak kendini düşünür ve kendi çıkarı için çalışır, bu varlığın yasasıdır.
Bunu yalanlamaya ne zaman, ne beyin ne de yürek güç yetirebilir. Bizler ancak
Allah’ın emrettiği şekilde yaşamak zorundayız ve doğal olarak onun kanunlarının
tatbikini istemek zorundayız. Ta ki, bir ateist olsak bile. Ki, Allah kanunları
ateisti bile koruyucudur ama bunu idrak edebilecek beyin gerektir. Vallahi de,
billahi de, tallahi de ateisti bile koruyucudur. Tabi Müslüman Türk evladı isek,
yoksa söylenenlerin bir hükmü yoktur. Asla bir Kemalist, liberalist,
kapitalist, komünist, faşist, anarşist, ateist, darvinist dünyayı istemeyiz,
isteyemeyiz ve bu seküler düşüncelerin ürettikleri faydasız hatta sonsuz
zararlı, insan fıtratına mugayir, bölücü, sömürücü, kan emici, kodamanı
gözetici ve mazlumu ezici kanunlarla hayatımızı idame ettiremeyiz. Dünyaya
neredeyse yüzyıllardır bu düşünceler hükmetmektedir ama insanlığın ve dünyanın
geldiği aşama da gözümüzün önündedir. Misal; bir komünistin ya da başka bir
ist’in güzel ve faydalı görünen bir iş yapması, onun düşüncesinin de güzel
olduğu anlamına asla gelmez, bu yüzden bazı eylemlere bakarak kişilerin ya da
ideolojilerin peşine düşmek saflıktır. Aynı şekilde, bir Müslüman Türk
evladının yanlış eylemine bakarakta İslam’a ve Türk kimliğine tavır almak
sonsuz yanlıştır. O Müslüman Türk evladının eyleminin yanlış olması, İslam’ın ve
Türk kimliğinin de yanlış olduğu anlamına gelmez. Burada ki ince detayı iyi
fark etmek icap eder. Bilakis yanlışlar zincirinin mahkûmu olmaktan
kurtulamayız. Zira bu ince detay üzerinden nice oyunlar kurgulanmakta ve vahim
hatalar meydana gelmektedir.
Sevgili dostlar!
Son tahlilde;
özümüze dönmek zorundayız yani kimliğimize ve dinimize dönmeliyiz. Daha da açık
olarak, dinimizin ve töremizin kanunlarına dönmek zorundayız. Türk Kavmi
olarak, bizim İslam’dan başka yolumuz ve kurtuluş reçetemiz yoktur. Şerefim ve
namusum üzerine yemin ediyorum yoktur. Bu düşüncemi de tam bağımsız bir yüreğe
ve beyne sahip olarak serdediyorum. Vallahi tam bağımsız biri olarak serdediyorum,
çünkü anlaşabildiğim fazla kişi yok hayatta. Zira herkes parti manyağı,
ideoloji manyağı, cemaat manyağı olmuş durumdadır. Akl-ı selim bulmak gerçekten
çok zor. Bunu megolaman bir halet-i ruhiye içinde söylüyorsam da şerefsiz
evladıyım. Masumane niyetle söylüyorum, zira bu yönde çok acı çekiyorum ve nice
zorluklar yaşıyorum. Çünkü bulunduğumuz durum beni kahrediyor. Dehşetli bir
cehalet bataklığı içindeyiz. Farkında değiliz ama gerçek bu. Kahvehane
köşelerinde, meyhane şişelerinde ömür çürütüyoruz, sonra da sanki her şeyi
biliyormuşuz gibi ahkâm kesiyor, apaçık hakikatlere muhalefet ediyoruz. Türklük
bedenimiz ise, İslam ruhumuzdur. Bu ruh uçup gittiği zaman, bedenin ayakta
kalması muhal ender muhaldir. Ama ruhu muhafaza eden, koruyan da sağlam bir
bedendir. Bedenimiz sağlam değilse, ruhumuzun olması da bir yerde anlamını
kaybeder. Bu yüzden hem bedenimize hem ruhumuza gereken önemi vereceğiz. Beden
ve ruh olarak diri, iri olan birini yere sermek kabil değildir, en azından çok
zordur. Türk’e düşman olan, bu vatanın ve bu devletin yok olması için çalışan,
bedeni ya da ruhu zaafa uğratmak isteyen asla Müslüman Türk evladı olamaz. Kelimeleri
ve olayları derinlemesine tahlil etmeliyiz. Bilmeden düşmanlık yapmamalıyız.
Bugün ne kimliğimizin ne de dinimizin özünden haberimiz yoktur ama körü körüne
düşmanlık güderiz. Bu gerçekten iğrenç bir durumdur. Binlerce yıllık süreçte
oluşmuş, kökleşmiş, fıtrata da mugayir olmayan töremiz ve bizim hayrımız için
indirilen dinimiz varsa, kendimize başka bir yol aramak bence ihanetle
eşdeğerdir. Ve aslında bu ihaneti de işlediğimiz için başımıza nice dertler
açılmıştır. Artık dosta da, düşmana da nasıl icap ediyorsa öyle davranmasını da
bilmeliyiz, öğrenmeliyiz ve öyle davranmalıyız. Eğer sapıtırsak acınacak hale
düşeriz. Demir olmamız gereken yerde demir, ipek olmamız gereken yerde ipek
olmaktan sakınmayacağız. Lüzumsuz sertlikte, yumuşaklıkta tahminsiz zararlar
doğurur. Denge önemlidir. Sen bütün insanlığı kuşatan kanunları uygula, ondan
sonra maraza çıkaran olursa da acımadan biletini kes, zerre tereddüt etme. Bizim
töremizde ve dinimizde, bütün hayatımızla ilgili her şey vardır. Sosyal,
siyasal, ekonomik vs. bütün yönlerle ilgili izahlar ve uygulamalar mevcuttur. Ama
bizler bilmediğimiz için ya da bilmememiz için her şey yapıldığından dolayı
uzak kaldığımız için olaya bigâneyiz. Ama bu bizim masum sayılmamız için bir
neden teşkil etmez. Bilmek, öğrenmek zorundayız. Bilmiyorsak, öğrenmiyorsak
cahil kalmamız kaçınılmazdır. Cahil kalırsakta, izzetsiz yaşamak zorunda kalmak
kaderimizdir.
Sevgili dostlar! Son tahlilde; artık
duyarsız kalmayı bırakacağız, son derece duyarlı olacağız her şeye karşı.
Özellikle varlığımızı, bekamızı ilgilendiren şeylere karşı. Birlik olacağız,
birlikte hareket edeceğiz. Tefrikayı, cehaleti yok edeceğiz. Başkalarına muhtaç
olmaktan kurtulacağız. Bilmeden, tanımadan, anlamadan izm’lerin ve ist’lerin
peşine düşmeyeceğiz. Tanıyınca zaten düşmeyiz evelAllah. Çünkü bir şeyi
tanımak, onu anlamanın yarısıdır. Akıllı olmak zor değil dostlar. Bizler bu
dünyaya başıboş otlamak için gelmedik. İnsanız ve sorumluyuz. Her şey bizim
içinse, bizim de Bir’isi için olduğumuz kesindir. Mantık buna muhalefet edemez,
bilim buna muhalefet edemez. Kuru gürültüye iş yapmak ahmaklıktan başka bir şey
değildir ve traji-komik bir durumdur. Bir şeyi en dibine kadar sorgulayıp,
anlayacağız. Asla yüzeysel tahliller ve tetkikler yapmayacağız, bilakis bundan
kaçacağız, vebadan kaçar gibi. İneceğiz, ineceğiz taaa dibine kadar ineceğiz.
İyice sorgulayıp, anlayacağız. Çünkü bizim altımızı oyan birazda bu sığlıktır. Sığlık,
dostu ve düşmanı karıştırmaya götürür bizi ve bu felakettir. Dostu ve düşmanı
ayırmasını kesinlikle çok iyi başaracağız. Bu çok önemli bir mevzudur. Çünkü
dertlerin çoğu bu yüzden musallat olmaktadır bize. Güzel yüzlere, tatlı sözlere
aldanmayacağız. Zira tatlı olanın sonunda bir acılık, güzelliğin ardında iğrenç
bir çirkinlik olabileceğini düşüneceğiz. Bu durum, bizi çok yanıltmaktadır.
Dost sandıklarımız, kadim düşmanlarımızın yol arkadaşları olabileceği gibi;
düşman sandıklarımızda gerçek dostlarımız olabilir. Yani bugün birileri size
tatlı bir hayat vaat edebilir ama o tatlı hayat vaat eden muktedir olduğunda
senin dinini ve kimliğini elinden alacaktır. Peki, söyleyin Allah aşkına,
dinsiz ve kimliksiz tatlı bir hayat kabil midir dostlarım? Artık her şey o
kadar ayan beyan ortada ki, görmeyen göze şaşmak gerek. Gözlerinizi de,
kulaklarınızı da, beyinlerinizi de, vicdanlarınızı da, kalplerinizi de açacak yegâne
şey Kur’an’dır sevgili dostlarım. Ve sizi siz yapacak ve sizin siz gibi
olmanızı sağlayacak yegâne şeyde kimliğinizin bilincinde olarak yaşamanızdır. Türk
evladı gibi olacaksın ama Allah’ın kanunlarına dayanacak, o kanunlarla yol
bulacak ve yine o kanunlarla hükmedeceksin. Nihayet, her iki dünyada da cennete
ereceksin.
EKSTRA
BİR
Bir itin yaptığı pislik yüzünden İslam dünyası, ümmet, ayaklandı. Bir ülkemizde
vahşi domuzun bir yavrusu katledildi. Evet, akıllı hareket edilse iyiydi ama
ettiren kim? Zira bir kıvılcım yetiyor alevlerin yükselmesine. Evet, tepki
olmalı, mutlaka olmalı, ama stratejik davranılmalı, taktik hareket edilmeli.
Maalesef bu yönümüz çok eksik. Burada bir detayın gizli olduğunu düşünüyorum.
Bir defa vahşi domuz böyle bir durumda, pislik yavrusunun iğrenç hareketine
mutlaka karşılık verileceğini bilir. Bu yüzden yavrularını korumaya alması
düşünülür. Ama korumaya almamıştır ve burası düşündürücüdür. Çünkü ABD denilen
vahşi domuzun elçisi yine ABD denilen vahşi domuz tarafından katledilmiştir.
Mutlak olarak inanıyorum ki gerçek budur. Zira bu cinayetle nice çıkarlar elde
etmiştir alçak domuz. Olaya derin bakmak icap eder. Elde edilmek isten neydi,
elde edilen nedir fark edilmelidir. Kazanan kimdir, kaybeden kim olmuştur fark
edilmelidir. Bir domuzu katledecek misin, isyan edersin, tepkini en güzel
şekilde ortaya koyar kenara çekilirsin ve beklersin. An gelir, bir domuz
yavrusunu, hem de kelli fellisinden birini it leşi gibi yere yine serersin. Ama
bu şekilde değil. Çok akıllı olmak lazımdır. Hem intikamını almış olursun hem
de zarar görmez ve domuza da çıkarlarına ulaşma yolunu kapatmış olursun. Bu
daha iyi değil mi Allah aşkına?
İKİ
Kadim değerler uğruna can vermiş, şahadete ermiş bütün şehitlerimize yüce
Allah’tan rahmet diliyorum. Ama çok kirli ve kanlı bir oyun içinde olduğumuzu
da biliyorum. Ve diyorum ki; artık demiri göstermek zamanı gelmiştir. Fazla
ipek olunmuştur ve itler şımartılmıştır. Can veren şehitlere saygılı isek,
sadakatli ise ve onların intikamlarını alabilecek yüreğe sahip isek ve zerre
haysiyet sahibi isek, mutlaka bir şehide, bin itin canını almak farz olmuştur.
Ayrıca, itlerin ardında ki, küresel domuzlara da ültimatom verme zamanı da
gelmiştir. Dünya âlem bilmelidir ki; Müslüman Türk çaresiz değildir, zavallı
değildir. Allah, şehitlerimizin ailelerine ve soylu milletimize sabır ihsan
eylesin. İçimizde ki ve dışımızda ki hain itleri de kahreylesin. Âmin.